Ali Türer
Radyo “Salkımsöğüt” çalıyordu. “operasyon var, dağılın” demekti bu. Yoldaşları “Türkiye’ye gitmek akıl karı değil, burada kal” dediler. Karısı hamileydi, onu o halde bırakamaz, terk edemezdi. 12 Eylül koşulları içinde dağılmak zorunda kalan evliliklerden biri olmayacaktı, onun ki. Yakalanacaktı, biliyordu, ama adam öldürmemişti ya. Elbet gün gelecek, o delikten çıkacak, kaldığı yerden hayatını kurmaya devam edecekti. Mücadelenin bedeliydi bu, başına geleceklerden kaçmayacak, darbenin havlu attırdıklarından olmayacaktı.
İstanbul, Şişli’de, bir sinema önünden, randevuda aldılar onu. Sonrası Gayrettepe… “Sen iğrençsin hücrem, bu düzen gibi” ve “Başım dağ saçlarım kardır”. Gayrettepe’nin altındaki hücrelerden birinde kendine geldiğinde duydu bu iki türküyü. Kaynak suyu gibi gelmişti çölde susuz kalmışa.
Bir de “Allı turnam bizim ele varır san” vardı, gözünde at gözlüğü, çırılçıplak soyulmuş, karanlığın içinde bir boruya bağlı, sorgu için sıra beklerken söylediği. Öylesine dudaklarından dökülmeye başlamıştı, giderek yükselmişti sesi. Türkü bitti.“Sesin de pek güzelmiş, gel bakalım, bir de burada öt” dedi zebanilerden biri, baldırına tekmeyi yapıştırırken.
Sonra Balıkesir Emniyeti, iki ay sürecekti gözaltı süreci. Kızının doğum haberini aldığı gün Balıkesir Cezaevi’nde onuncu günüydü 1981 Temmuzunda.
İnsanın bin bir yüzü olduğunu orada gördü. Cezaevi turnusol kâğıdı gibiydi, kendini gizlemeye çalışmak nafileydi. Bütün zaaflar, zayıflıklar sırasını beklerdi ortaya çıkmak için. Parası olan komün dağıtır, rezil ile vezir dip dibe yatardı. Kimi de yol arkadaşlarından korunmak için müşahede altında tutulurdu.
Sonrası Gonca Askeri tutukevi!
Hepsi bir büyük koğuşta yan yana üst üste dizilmiş ranzalarda yatan yüz elliye yakın insan. İçlerinde avukatı var, doktoru var, sendikacısı, öğretmeni, sağlıkçısı; zeki, yaratıcı, düşünmesini, oturup kalkmasını bilen insanlar her biri. Topluluk olur da yamuğu olmaz mı, elbet olur. Sorun çıkarma potansiyelinin kontrol altında tutulabilmesidir, önemli olan.
Gonca bir okuldu, insanlar orada kendini tanıdı, zenginleşti.
İnsan nasıl tanır kendini? Bir olay olur, biri bir şeyle suçlar birini örneğin. Aslında önemsizdir. Ama iş orada kalmaz işte, bir süreç tetiklenir. Sorgulanır yaşam, “niye buradayım” diye sorulur. Kolay değildir, dağılır insan. Toplamak maharet ister, ille de dürüstlük ister. Suçlamakla bir yere varılmaz, işin özü yakalanmalıdır. Kendisiyle, geçmişiyle, çevresiyle barışacak bir yol bulmalıdır insan. Bunu beceren rahatlar, öz beni güçlenir.
Gonca’da tutukluların çoğunun buna benzer süreçlerden geçmişliği vardır. Sonuç herkes için aynı değildir tabii. Kimse bir diğerinin ne yaşadığını bilmez sonuçta. Bu bakımdan ne kadar çevresinde dostu da olsa, tutuklu yalnızdır.
Psikolojik, sosyal, bilişsel, duygusal, devinişsel bütün boyutlarda gerçek bir okul olmuştur tutuklular için Gonca. Birçoğu dünya klasiklerini orda okumuştur. Kitapların birçoğunu da İçişleri Eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş getirmiştir, kardeşi Nizamettin Güneş için.
Ayrıca Ağaç yontar, yabancı dil öğrenir, Hasan Öztürk’ün yazdığı, sahnelediği tiyatroda rol alır tutuklular. Kimi de udu eline alır, saatlerce çalmaya çalışır onun gibi. Kimseden ”yeter artık, kafamızı şişirdiğin” serzenişi duymamıştır. Birlikte üretilen sinerjidir, Gonca’da yaşama güç veren. Askeri yönetimin Tutukluları birbirine düşürmeye dönük bütün girişimleri boşa çıkmıştır.
Koğuşun başında özel olarak hazırlanmış, eğitilmiş, dörder saat arayla nöbet tutan askeri bir ekip bulunur. Üzerlerindeki baskı korkunçtur. Eziyet ve şiddetin sorumlusu olarak komünistleri görmeye koşullanmışlardır. Gözleri kan çanağı gibi başlarlar görevlerine. Komünistlerin ümüğüne çökmek için fırsat kollarlar. Ama o fırsat verilmez kendilerine. Gonca sakinlerini tanıdıkça yavaş yavaş değişmeye başlar düşünceleri, saygı duymaya başlarlar. Fakat bunun anında farkına varır üstleri, görev yerleri değişir.
Diğer Sol fraksiyondan tutukluların kaldığı koğuş vardır karşıda, havalandırmayı ortak kullanırlar. Sabah sayımı ardından İstiklal marşı eşliğinde sabah sporu yaptırmak, askeri yönetimin tutuklular için öngördüğü eğitim formatıdır. Bunu kabul etmek için bir şartları vardır TKP’lilerin: Sayım için, spor için komutu, içlerinden biri verecektir, asker müdahale etmeyecek, dışarıdan izleyecektir. Bunu ret etmeyi göze alamaz tutukevi yönetimi. Bir süre sonra istiklal marşı söylemeyi de bırakır, kendi kendilerine spor yapar olurlar.
Dev-Genç, Dev-Sol koğuşu için işler böyle gitmez. İstiklal marşı eşliğinde spor yapmak, onlar için teslimiyettir. Operasyon yerler. Tanık olmanın, operasyon yemekten çekilmez olduğunu o gün, orada öğrenir.
TKP’liller için, ideolojik materyal üretim merkezidir aynı zamanda Gonca. Bazı tavizler vermelerinin bir nedeni de budur. TKP’nin Sesi radyosunda yayımlanan bildiriler, BBC’nin verdiği haberler burada metin haline getirilir. Dışarıda insanlar, Gonca’da üretilen materyallerden haberdar olurlar 12 Eylül koşullarında olup bitenden.
Bunun için bir sistem kurulmuştur Gonca’da. Altı yedi kişi üst ranzaların ikisinde bir daire şekilde otururlar. Birinin elinde özel olarak üretilmiş, orkestra şefinin elindekine benzer bir çubuk vardır “Kuşkanadı” adı verilmiş.
Alınacak metin, radyo’da okunmaya başlayınca başlar Kuşkanadının görevi. Kuşkanadı üzerine tutulan, duyduğu ilk üç-beş sözcüğü yazmaya başlar numara verdiği satırda. Sonra bir başkasına geçer çubuk, o başlar yazmaya. Metin biter. Her kuşkanadı sekmesinde yazılan, numara verilmiş satırların birleştirilmesine gelir sıra. Kuşkanadı ile gelen metinler bir araya gelir, kitapçık olur, zulasına yerleşir. Ziyaretçiye doğru havalanmak için görüş gününü beklemeye başlarlar.
Askeri yönetimin, tutuklular ile ilgili planının aksine; Gonca, dışarıdakilere moral dayanak üreten bir merkez haline gelmiştir. 12 Eylülden intikamıdır bu, tutukluların.
İşte tutuklu, Kuşkanadı şiirinde bunu anlatır.
Çırpındıkça Kuşkanadı
Kızışıyor kör kapılar gerisinde sönmek için yola çıkmış kireç dağları
Dolaşıyor can sıkıcı bir akvaryumun Ilık sarı sularında uyuşuk düşünce balıkları
Bilgi taşı, bilinç taşı, çırpındıkça Kuşkanadı
Sincap neden hala ürkek, cömert ve dingin meşe ağacında
Neden daldan dala atlıyor, rüzgâr ağaca her vurduğunda
Kuşkunun ayrık otları, boyatmış arsızca yalnızlık toprağında
İnanç taşı, güven taşı, çırpındıkça Kuşkanadı
Yarış atı İpi göğüsleyecek çabayı bulmalı güçlü kaslarında
Ayağa kalkmalı ceylan, kuşa kurda yem olmadan
Kararlılık, direnç taşı, çırpındıkça Kuşkanadı
El ele vermiş baskı, aşağılama, kör olası sağır duvar
Soldurmaya ahdetmiş yürekte çiçekleri
Moral taşı, yaşam taşı, çırpındıkça Kuşkanadı
Gonca, 1983
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.11.2025
6.09.2025
18.07.2025
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024