Alper GÖRMÜŞ
9 Mayıs 2019’da Serbestiyet’te kaleme aldığım bir yazıda, o tarihten dokuz yıl önce (16 Eylül 2010) yazdığım Kılıçdaroğlu portresini revize etme ihtiyacı duymuştum. Şöyle demiştim:
“Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) genel başkanı olmasından (22 Mayıs 2010) kısa bir süre sonra bir Kemal Kılıçdaroğlu portresi yazmıştım. Portrenin siyasi kariyer ve liderlikle ilgili bölümleri neredeyse mutlak bir olumsuzluk içeriyordu. Son birkaç yıldır, CHP’deki değişimi ve bu değişimde onun oynadığı rolü düşündükçe, içimden hep yeni bir Kılıçdaroğlu portresi yazmak geliyordu. Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin 31 Mart seçimlerindeki başarısındaki payını teslim etme isteğim, bu düşüncemi iyice pekiştirdi.”
Bugün, Kılıçdaroğlu’nun herkesin teslim ettiği bir liderlik göstererek yürüdüğü cumhurbaşkanlığı yolunun başlangıcında, ilk yazdığım portreyi ve onu neden ve ne surette revize ettiğimi bir kez daha hatırlatmak istedim.
2023 için yeni bir revize notu yazmam gerekmiyor. Çünkü tespitlerim 2019’la aynı.
Aşağıda önce 2010’da kaleme aldığım Kılıçdaroğlu portremin siyasi kariyer ve liderlikle ilgili bölümlerini dikkatinize sunacak, ardından o portreyi 2019’da okuduğumda ilk değerlendirmelerimde yanıldığımı düşündüğüm noktaları sizlerle paylaşacağım. Tabii ki büyük bir memnuniyetle…
***
“Mükemmel ikinci, mutsuz birinci” (Aktüel dergisi, 16 Eylül 2010)
Şimdi yerini başka ilaçlar almış olabilir; bizim zamanımızda, vücut ısısı yükselmiş bebeklerine aspirin veren anne-babalarda ikili bir duygu hâsıl olurdu: Bir yandan aspirinin bebeklerinde sağladığı geçici iyilik hâli nedeniyle kendileri de mutlu olur, öbür yandan bu hâlin geçici olduğunu bilmenin huzursuzluğunu yaşarlardı.
Ömrü bitmeden hakiki bir “sosyal”, hakiki bir “demokrat” partiye oy vermek isteyen biri olarak, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanlığına gelmesinden beri, kendimi hararetli bebeğine aspirin verilmiş bir baba gibi hissediyorum.
Mutluyum, çünkü partilerine, bünyede hararete yol açan iltihabı kurutacak bir antibiyotik verildiğini zanneden CHP’lilerin nihayet Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AK Parti) sandıkta yenebileceklerine inandıkları için demokrasi dışı arayışlarını durduracaklarını düşünüyorum… Huzursuzum, çünkü bünyedeki ilacın antibiyotik değil aspirin olduğunun zannettiğimden de erken bir zamanda anlaşılacağını sezinliyorum ve ortaya çıkacak bu hayal kırıklığının “çağdaş-laik-kentli” kitlelerdeki otoriter arayışları daha da alevlendirmesinden korkuyorum.
Şimdi bütün günahlar onun boynuna…
Daha fazla ilerlemeden, buraya kadar söylediklerimle ilgili olarak şöyle bir tashih yapayım: Aslında, Kemal Kılıçdaroğlu CHP’deki iltihaba “antibiyotik” olabilirdi; genel başkan olmadan önce birkaç kez bunun işaretini vermiş, fakat sonradan geri adım atmıştı.
Tamam da, siz CHP içinden birilerinin “onlar doğruydu, neden geri adım attınız?” dediğini duydunuz mu hiç? Ya da, “CHP’yi değiştirmek” üzere genel başkan seçildiği gün yaptığı kurultay konuşmasında Türkiye’nin en temel demokrasi meselelerini teğet geçmesini dert edinen CHP’lilere rastladınız mı? Bu çerçevede bir soru daha: Siz, “önceki başkan da böyle konuşuyordu ve biz o nedenle iktidar olamadık, bu durumda yine olamayız” diyen tek bir CHP’liye rastladınız mı?
İşte tam bu noktada, onun da tıpkı halefi Deniz Baykal gibi CHP’nin bütün siyasi günahlarının kefaretini ödesin diye genel başkan seçildiği düşüncesine kapılıyorum. Üç yıl önce Baykal için yazdığım satırların, bugün Kemal Kılıçdaroğlu için de geçerli olduğu kanaatindeyim. Yani, partinin asıl sahibi olan laik-elit seçmenler tıpkı Baykal’a yaptıklarını yapacaklar; ondan aynı anda hem tutucu devlet ideolojisinin sözcülüğünü yapmasını hem de iktidar olmasını isteyecekler; bu ideolojiden her sapışında, yani halkın tercihlerine ve taleplerine her yaklaşışında parmak sallayayıp ona geri adım attıracaklar ve fakat sandıkta yenilince de “niye o insanların oyunu alamadın” diye ortalığı birbirine katacaklar… Bence bu, kitlesel bir siyasi ahlaksızlıktan başka bir şey değil.
Laf oturtma temelli muhalefet
Fakat kitlelerin siyasi ahlaksızlığı, siyasi figürlerin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bir siyasetçi, doğruluğuna inandığı düşünceleri kalabalıkların tahammülfersâ baskısına karşı dahi savunabilmelidir. Benim için bir CHP genel başkanının portresi, onun bu açıdan nasıl bir görüntü arz ettiğinin cevabından ibarettir ve doğrusunu isterseniz, Kılıçdaroğlu için sonuç negatiftir.
Hayır, sadece “söylediğinin arkasında duramayan siyasetçi” imajına gönderme yaparak varmıyorum bu sonuca… Beni asıl, genel başkan seçildikten sonraki “hiçbir şey söylemeyen” hâli kaygılandırıyor. Çünkü neticede bu da, doğruluğuna inandığı düşünceleri birilerini ürkütmemek için dillendirmemek faslındandır.
Muhalefetini giderek polemiğe ve laf oturtmaya yönlendirmesi, bendeki kuşkuyu giderek pekiştiriyor. Acaba, diyorum, kurultay konuşmasında ortaya çıkan içeriksizliğin de gösterdiği gibi Kılıçdaroğlu “bu kadar” bir siyasetçi midir? Ve bu tamir edilemez, giderilemez zaafını gizlemek için mi topu hep oralara atıyor ve oralardan gelen pasları bu kadar hevesle değerlendiriyor?
Başkalarının etkisine, karakterini zorlamayı göze alacak kadar açık oluşu, ondaki “liderlik kumaşı”yla ilgili eleştirilerin haklı olabileceğini gösteriyor.
“Liderlik kumaşı”yla ilgili en büyük handikapı ise şu: Bildiğimiz anlamda “liderlik”ten zevk almıyor… İnsan, bildiği, kendine güvendiği alanda çalışırsa mutlu olur… Yolsuzluk dosyalarıyla uğraşmaya devam etseydi, ömrünün sonuna kadar mutlu bir hayat sürerdi… Fakat şimdi hâkim olamayacağı kadar geniş bir alanda, fazla bilmediği, kendine yeterince güvenmediği bir alanda bulunuyor. Hiç kuşkum yok ki çok endişeli, çok tedirgin bir ruh hâli içinde… O aslında mükemmel bir “ikinci” ve mecburen “birinci” olmuş bütün mükemmel ikinciler gibi giderek derinleşecek bir mutsuzluğun esiri…
***
“Revize edilmiş Kılıçdaroğlu portresi” (9 Mayıs 2019, Serbestiyet)
Yaklaşık 12 yıl önce yıl önce işte böyle yazmışım Kemal Kılıçdaroğlu hakkında… 2019’da portresini neden ve ne surette revize ettiğimi de Serbestiyet’te 9 Mayıs 2019’da şöyle anlatmışım:
Doğrusunu isterseniz, ölçü olarak o günlerdeki siyasi performansını aldığımızda, o günkü tespitlerimin yanlış olduğunu düşünmüyorum. Bu durumda haklı olarak soracaksınız: O halde nerede hata yapmışsınız, neyi revize ediyorsunuz?
En temeldeki hatam, Kılıçdaroğlu’nun eleştirdiğim noktalarda zaman içinde değişim gösterebileceğine dair hiçbir açık kapı bırakmamış olmam… Üstelik, portrenin girişinde “genel başkan olmadan önce birkaç kez CHP’deki iltihaba ‘antibiyotik’ olabileceğinin işaretini verdiğini” söylememe rağmen yapmışım bunu. Böyle biri, liderliğinin sonraki yıllarında o işaretlere yeniden dönebilir ve bu kez daha kararlı bir çizgi izleyebilir (bugün olduğu gibi). Buna rağmen hiçbir açık kapı bırakmamam, hatamı daha da katmerli hale getiriyor.
Bugün geldiğimiz noktada, dokuz yıl önce Kılıçdaroğlu’na yönelttiğim ve aşabileceğine hiç ihtimal vermediğim temel eleştiride açıkça yanıldığımı teslim etmeliyim: Evet, o zaman, Kılıçdaroğlu’nun, partisinin tabanındaki seçim kazanmayı imkânsız kılan ideolojik taassubu onaylamadığını, fakat bu eğilimle mücadele yerine ona teslim olduğunu yazmıştım. Bugün ise, Kılıçdaroğlu’nun bu katı eğilimle mücadeleyi uzun vadeye yayarak epeyce yol aldığını görebiliyorum. Belki de bir siyasetçinin katı eğilimleri yumuşatmak için seçebileceği tek doğru yolu seçmişti Kılıçdaroğlu. Ben ise acul bir tavırla bu ihtimale hiç prim vermemiştim.
Keza zaman, dokuz yıl önceki portrenin başlığına çıkardığım tespitin de geçerli olmadığını açık bir biçimde göstermiş durumda: Meğer birinci olmayı seviyormuş ve “ikinciliğine aşkla bağlı olmaktan” kaynaklanan bir mutsuzluğu da yokmuş.
***
2023’te 2019’a ilave edecek bir sözüm yok. Sadece oradaki tespitlerimin pekiştiğini söyleyebilirim. Yani, 7 Mart 2023’te şöyle diyorum: 2010’da yanılmışım, 2019’da yanılmamışım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025