Alper GÖRMÜŞ
Seçim yenilgisi CHP’de sönümlenmiş bir tartışmayı yeniden alevlendirdi: CHP’nin “kurucu değerlere” geri dönmesi ve böylece “yeniden yapılanması” isteniyor… Sosyal medyadaki hava, CHP’li kitlelerin kanaat önderi olarak benimsediği kişilerin hatırı sayılır bir bölümünün dile getirdiği bu görüşün tabanda da geniş rağbet gördüğüne işaret ediyor.
“Eskinin restorasyonu”nu “yeniden yapılanma” etiketiyle piyasaya sürmek dört başı mamur bir oksimoron ama, anlaşılan çok büyük ümitlerle girilen bir seçimin yeni bir bozgunla sonuçlanması, defalarca tekrarlanıp işlemediği görülmüş bir ‘çözüm’e bir kez daha sarılma ihtiyacı yaratmış durumda. Çaresizlikten kaynaklanan bu yaygın romantik arayış, CHP’nin bir ‘siyasi imkân’ olarak ömrünü tamamlamış olduğunu mu gösteriyor?
Bu soruya cevap vermeden önce “CHP tabanı seçim kazanmak için partisine verdiği zımnî onaydan vaz mı geçiyor” sorusunu sorarken tam olarak neyi kastettiğimi anlatmam gerekiyor.
Daha eski okurlar, “parti tabanlarının partilerine verdiği zımnî (‘yarı gönüllü’ de diyebilirim) onay”dan söz ederken neyi kastettiğimi bilecektir; fakat daha yeni okurlar için burada bir özet yapmam gerekiyor.
Son seçimde de gördüğümüz gibi seçim denilen şey, partilerin ‘taşlaşmış’ dar tabanlarının dışında kalan seçmen kitlelerini etkilemek suretiyle kazanılıyor.
Açıktır ki herhangi bir ‘ideolojik parti’nin bu nispeten ‘gevşek’ (kararsız) seçmen kitlelerini etkilemek amacıyla geliştireceği program ve söylem de biraz ‘gevşek’ olacak, bu da ister istemez tabandaki ideolojik seçmenleri rahatsız edecektir.
Bu türden partilerin büyük çelişkisi şuradadır: Bir yandan kendi çelik çekirdeğini mutlu edecek bir program ve söylem geliştirdiğinde sadece onların oyunu alıyor ve bu da iktidar olmaya yetmiyor, öbür yandan başka partilerin tabanına hitap edecek bir program ve söylem geliştirdiğinde kendi çelik çekirdeği homurdanmaya başlıyor.
Bu kısır döngüyü ilk kıran, AK Parti oldu. AK Parti özünde net bir ideoloji partisiydi ama salt ideolojik tabanına hitap ederek iktidar olamayacağını görüp gereğini yaptı; programını ve dilini ona göre kurdu ve böylece rakip partilerin tabanındaki taşlaşmış taraftarlar dışında kalan seçmen kesimlerini etkileyebildi.
Bu tespite karşı sorulacak soru şudur: İyi de bu parti ne yaptı da ideolojik seçmenlerinin ihtiyaç duyduğu söylemi terk ettiği halde onların oylarının da tamamını alabildi? Şunu yaptı: Kendi ideolojik tabanıyla zımnî bir anlaşma imzaladı, böylece programını ve dilini ‘gevşettiği’ halde tabanının homurdanmamasını sağladı.
Zımnî anlaşma protokolünde AK Parti yönetimi tabanına “Programımız ve dilimiz seni mutlu etmeyebilir ama seçim kazanmak için başka çaremiz yok, lütfen sen de homurdanma” diyor, AK Parti tabanı da buna “tamam o zaman” diye mukabele ediyordu.
2001’den itibaren AK Parti bunu yaparken CHP bambaşka bir rotada yol aldı. CHP’nin kabaca yüzde 20’lik çekirdek seçmeni partisinden sadece laikliğin, cumhuriyet değerlerinin, kurucu değerlerin, üniter devletin elden gittiğine dair negatif, savunmacı sözler duymak istiyor, ötesini gereksiz buluyordu. Baykal döneminde bu mesele o kadar böyleydi ki, yerine Kılıçdaroğlu gelip de ekonomik ve sosyal alanlarda birtakım öneriler geliştirdiğinde, bu girişim gazete ve televizyonlarda görülmemiş bir yenilik ve ‘hamle’ olarak haberleştirildi.
Baykal’a dönersek… CHP lideri aslında tam da çekirdek seçmeninin istediği gibi, yani onların yüreklerini soğutacak tarzda konuşuyordu. Fakat problem şuradaydı ki, böyle bir söylemle iktidar olunamıyordu. Ne var ki bu gerçek, CHP’ye iktidar yolunu açamadığı için Baykal’ın CHP’nin çekirdek seçmeni tarafından taşlanmasını engelleyemiyordu.
Bu da bir tür ikiyüzlülüktü aslında: Bir siyasi liderden iktidarı imkânsız kılacak bir dille konuşmasını iste, o da bunu layığıyla yapsın ve iktidar her seferinde biraz daha uzaklaşırken sen ona demediğini bırakma!
Bu filmin sonu; mecburen, mecburiyetten…
İktidar olmaya yetmediği halde, CHP’de bu söylemin çok uzun yıllar boyunca varlığını devam ettirebilmesinin iki önemli nedeni vardı.
Birincisi: CHP’nin çekirdek seçmeni, uzun yıllar boyunca partisi sandıkta yenilse bile başka mekanizmalarla aslında iktidar olmaya devam ettiğini düşündü. Kültürel iktidar kendisindeydi, ‘kurumlar’ da (yani ordu, yargı vb.) zaten AK Parti iktidar olsa bile muktedir olmasına izin vermezdi… Eh, bu durumda CHP’nin çekirdek seçmenine yüreğini soğutacak bir siyasi söylem yeterdi; yıllarca yetti de.
İkincisi: İlk birkaç seçimin şaşırtıcı ve istenmeyen sonuçları bu kesim tarafından ‘arızi’ bir durum olarak algılandı. AK Parti konjonktürün geçici olarak iktidar yaptığı bir partiydi. Bu koşullar değişince, ‘dinciler’ hariç ona oy veren kalmayacaktı. Eh, bu durumda da CHP’nin çekirdek seçmenine yüreğini soğutacak bir siyasi söylem yeterdi; yıllarca yetti de.
Ne var ki zaman geçtikçe beklentilerin hiçbiri gerçekleşmedi. ‘Kurumlar’ beklenen müdahaleleri gerçekleştiremediği gibi seçimlerde beklenen gerileme de bir türlü gelmedi.
CHP’nin çekirdek seçmeni, yavaş yavaş bekleyerek bir sonuç alınamayacağını, seçimlerde yüzde 20-25 donmuşluğunun bir şekilde kırılıp yüzde 40-45’lere ulaşmaktan başka bir çarenin olmadığını idrak etmeye başladı.
Bu idrak süreci, Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesinden ve iktidar için yüzde 51’in şart olmasından sonra daha da hızlandı.
CHP’nin çekirdek seçmeni artık iktidar için sadece laiklere seslenen ve onların yüreğini soğutacak tarzda konuşan liderlerin yetmeyeceğine inanıyor ve gönülsüz de olsa, liderlerinin seçim kazandıracak yeni bir söyleme geçmelerine razı oluyordu.
AK Parti’nin kendi ideolojik tabanıyla yaptığı zımnî anlaşmanın bir benzerini CHP de yapmış görünüyordu. Muharrem İnce’nin sonraki performansları unutturmuş olabilir ama 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İnce’nin Kürtlerle ve muhafazakârlarla ilgili olarak, taban tepkisinden hiç korkmadan hayli radikal bir söylem tutturabilmesi, biraz da tabandaki bu mecburi kavrayıştan kaynaklanıyordu.
Tabii, İnce’nin bu cesareti Kılıçdaroğlu’nun tabandaki radikalizmi yumuşatmasıyla önemli ölçüde bağlantılıydı.
İnce Cumhurbaşkanı olamadı fakat 2018 seçimlerinin ardından Kılıçdaroğlu partisini bu yeni hatta daha da ilerilere taşıdı.
CHP tabanında eski tarz homurdanmalar…
2019 yerel seçimleri, CHP tabanının seçim kazanmak için partisiyle yaptığı zımnî anlaşmaya büyük bir ivme sağladı. Parti tabanı “yeter ki seçim kazanalım, varsın liderlerimiz yüreğimizi soğutacak tarzda konuşmasın, katlanırız” demeye başladı. Altılı Masa da zaten bu ‘zımnî onay’ sayesinde kurulabildi; böyle bir girişim 1990’larda, 2000’lerin ilk 15 yılında yapılsaydı, o taban ‘şeriatçı artıklarıyla’ ittifak kuran liderlerini doğduğuna pişman ederdi.
Fakat meydanlarda ‘iktidar iktidar’ diye bağıran tabanın bu zımnî onay ‘fedakârlığına’ rağmen iktidar yine gelmeyince ortalığı derin bir umutsuzluk kapladı ve partinin fabrika ayarlarına dönmesi gerektiğine dair fikirler havada uçuşmaya başladı.
Hep öyle olur: Taze yenilgi eski yenilgileri unutturur ve eski yenilgilere yol açan fikirlere ve kadrolara yeniden umut bağlanır. (Üç beş yıl önce ıslıklarla kovalanan bir teknik direktörün, travmatik bir yenilgiler serisinin ardından yeniden ‘umut’ olabilmesi gibi.)
Ne söylenebilir? CHP tabanını AK Parti tabanı kadar sabırlı olmadığı için eleştirmek mi gerekir bu aşamada? Sabırlı olduğu takdirde bu yeni hattın onlara iktidarı getireceğine söylemek ne kadar inandırıcı olur? Belki böyle de olmuyor hakikaten… Belki CHP taşıdığı yük nedeniyle ne yapsa ikna edici olmayacak. Belki hakiki bir demokratik muhalefet için CHP’nin CHP olmaktan çıkacak kadar değişmesi ve hatta belki tarih sahnesinden silinmesi gerekiyor.
Bu ölçüde radikal bir hamlenin sonuçlarını şimdiden kestiremeyiz. Fakat bence bu ihtimalin ve sonuçlarının tartışılması CHP’nin “kurucu değerlere” dönme tartışmasından çok daha hayırlı olacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025