Alper GÖRMÜŞ
Duygu Asena’nın mesai arkadaşı, dostu Şadan Maraş Öymen, doğumunun 60. yılında onu anmak amacıyla bazı arkadaşlarının da yardımıyla 19 Nisan’da başlayıp yıl sonuna kadar sürecek bir dizi etkinlik düzenledi.
Bu etkinliklerden biri de, Asena’ya adanmış bir kitaptı. Orada Kadınlar Var Mı? başlıklı kitap, doğum gününden hemen önce Doğan Kitap’tan çıktı. Kitap, Şadan Maraş Öymen’in Duygu Asena’yı anlattığı giriş yazısı, Asena’nın çeşitli konulardaki yazılarından seçmeler ve benim final yazısı olarak kaleme aldığım uzun Duygu Asena portresinden oluşuyor.
Duygu Asena portresini Serbestiyet okurlarının özellikle okumasını arzuluyorum, o nedenle burada da yayımlamaya karar verdim.
Portre, bazı kısaltmalara rağmen, üç uzun Serbestiyet yazısına tekabül ediyor. Bugün başlıyorum; 16 ve 18 Mayıs tarihli Serbestiyet’lerde de son iki bölümü yayımlayacağım.
Birinci bölüm: Bir ilkokul öğretmeni sabrıyla...
Levent’teki Gelişim Yayınları’nın üç koçbaşı dergisi Nokta, Kadınca ve Erkekçe, grubun patronu Ercan Arıklı’nın odasının bulunduğu en üst katın bir altında yer alıyorlardı. Ercan Bey, çok özel bir durum yoksa her sabah saat 10:00 civarında yukarıdan bina içi merdivenleriyle alt kata iner, merdiven bitimindeki kapıyı açıp Nokta’nın salonuna girerdi.
Nokta’dan Kadınca ve Erkekçe’nin bulunduğu bölüme geçmek için, o kapıdan itibaren 10-15 adım boyunca Nokta salonunda ilerlemek, sonra da soldaki kapıyı açmak gerekirdi. Ercan Bey, genellikle Nokta’da biraz oyalandıktan sonra o kapıyı açıp Kadınca’ya veErkekçe’ye geçerdi.
Yine o sabahlardan biriydi, çok iyi hatırlıyorum bir pazartesi sabahıydı... Pazartesiydi, çünkü Ercan Arıklı yine 10:00 civarında Nokta salonuna girdiğinde herkes masasına gömülmüş, bizzat onun yöneteceği haber toplantısına önerecek haber bulabilmek için gazetelerin arasında kaybolmuştu. Her pazartesi sabahı olduğu gibi epeyce de gergindik: Çünkü biraz sonra her haber önerisini “peki başka” tepkisiyle karşılayıp doymak bilmez bir iştahla yeni öneri talep edecek olan Ercan Bey’in karşısında terleyecektik.
O gün işte, yine o kapıdan girdi ve girmesiyle de hepimizi haşlamaya başlaması bir oldu. Konu, Duygu Asena’nın bir ayda onlarca baskıya ulaşan kitabıydı: Kadının Adı Yok.
Biz ne biçim gazetecilerdik ki, yaratıcısı bitişiğimizde oturmakta olan böyle bir kitabı haberleştirmeyi akıl edemiyorduk... Türkiye’de daha önce bu kadar kısa zamanda bu kadar çok baskı yapan çok mu kitap görmüştük de bu olağanüstü olayı sıradan bir durum gibi algılıyorduk? Haftalardır sabretmiş, aramızdan birinin kitabı haber toplantısında önermesini beklemişti, fakat heyhat, hiçbirimiz bu basireti gösterememiştik... Hadi, bari şimdi elimizi çabuk tutalımdı, başkaları el atmadan biz Duygu Asena’yı kapak yapalımdı da, daha fazla rezil olmayalımdı...
Gerçekten, neden akıl edememiştik bunu? Edememiş miydik? Etmiştik de önemsememiş miydik?
Duygu Asena, baba baskısından kaynaklanan, kendi ifadesiyle ‘gündelik hayat yalanlarıyla dolu’ çocukluğunu ve genç kızlığını aşıp olgunlaşmaya başladıktan sonra ilke edindiği ‘yalan söylememek’, ‘dobra olmak’ hasletleri doğrultusunda buna ve benzer sorulara onu tanıyanların, arkadaşlarının canını biraz yakacak cevaplar veriyor, onlar tarafından küçümsenmekten yakınıyor.
Bunları ileride anlatacağım, fakat yeri gelmişken, bu küçümsenme yakınmasını vesile bilerek Duygu Asena’nın hayattan öğrenilmiş, dolayısıyla hakiki bir derdin ürünü olan mücadele anlayışıyla, etrafındakilerin çok da sahih bir tını vermeyen ‘ideolojik’ (kendi tanımlaması) mücadele anlayışı arasındaki farklara değinmek istiyorum. Zaten bu yazının içinde ilerledikçe görülecek ki, Duygu Asena hayatı boyunca kendisini ‘yukarıdan’ eleştirenler, yer yer küçümseyenler tarafından hırpalanmış, buna rağmen ‘yüksek’ bir hayat yaşayanların ‘yüksek’ sıkıntılarıyla, bunalımlarıyla değil, sıradan bir hayat yaşayanların sıradan ve hakiki sıkıntılarıyla uğraşmaktan vazgeçmeyen bir yazar olagelmiştir.
Hep bunu ve sadece bunu ‘bir ilkokul öğretmeni sabrıyla yazıyor’ diye eleştirenlere karşı cevabı da hep şöyle olmuştur:
“Ömrümün sonuna kadar da böyle yapmaya devam edeceğim. Bunu eleştiri olarak kabul etmiyorum. Çünkü hiçbir şey değişmedi. Her gün kadınlarla iç içeyim. 25 senedir onlarla konuştuğum şeyler hâlâ aynı. Ayrılamıyor, boşanamıyor, köle gibi dayak yiyor. İp gibi sessiz yaşlar gözlerinde.”
‘Yüksek siyaset’ tepelerinden görülemeyenler
Kadının Adı Yok gibi gerçekten de fenomen haline gelmiş bir kitaba ilgisiz kalıp, Ercan Arıklı’ya “siz ne biçim gazetecilersiniz” dedirten durumu açıklamada, Duygu Asena’nın şu serzenişi bize yol gösterici olabilir (o günlerin Nokta’sını 12 Eylül’de ağır darbeler alıp hayata yeniden tutunmaya çalışan solcuların çıkarmakta olduğunu akılda tutarak okuyun):
“Solcu kesimin tepkisi daha acı, daha üzücü. ‘Sen hiçbir şey bilmiyorsun, düzen değişirse bu sorun çözülür, kadın erkek eşitliği sağlanır’ diyerek beni hırpalamaya çalışıyorlardı. Halbuki ben biliyorum, sosyalizmle yönetilen bir sürü ülkeyi gezdim. Kadınlık durumunu yönetim biçimine, siyasal rejimlere hiç bağlamıyorum. Çünkü sosyalizmi benimseyen insanların çoğu da feodal kafalı.”
Duygu Asena’nın yalnızca çalışma ortamı değil, özel hayatı da solcular tarafından çevriliydi. Kadınca’dan önce sevgilisi solcuydu, kızkardeşinin sevgilisi solcuydu, solcu erkeklerin yönettiği ve çalıştığı reklam ajansının yegâne metin yazarıydı, vs.
Asena’nın dünyaya, kadına bakışı bu çevrelerin bakışıyla kâh benzeşiyor kâh çatışıyordu.
“Yavuz’un solcu, partili arkadaşları var. İnci’nin (İnci Asena, kendisinden iki yaş küçük kız kardeşi –A. G.) sevgilisi Nazar ve arkadaşları da galiba aynı gruptaydılar. Türkiye İşçi Partisi. Gidiyorduk onlarla, türküler falan söylüyorduk. Birinin evine gidiyoruz, ben çiçek alıp götürüyorum. Masanın üzerinde unutuyorlar. Çiçek götürmek burjuva tavrı!”
Duygu Asena, o reklam ajansından Ercan Arıklı’nın çağrısıyla Gelişim Yayınları’na transfer olmuş, henüz kendisinin formatlamadığı, içine sinmeyen Kadınca’nın yazı işleri müdürü olmuştu. Birkaç yıl sonra da etrafında o reklam ajansındakiler gibi solcuların bulunacağı bir çalışma hayatı olacaktır. Çünkü Ercan Arıklı Nokta dergisini yayımlamaya başlamıştır.
Kadınca: Olgunlaşma dönemi
Duygu Asena’nın kâh saygı duyup övdüğü kâh eleştirdiği sol, ‘olgunlaşma dönemim’ dediği Kadınca’dan itibaren onu daha fazla etkilemeye başlayacaktır.
İşte bu nedenlerle, dönemin sol’una bir solcular konfederasyonu olan o günlerin Gelişim Yayınları üzerinden şöyle bir göz atmak iyi olacak. Böylece hem Duygu Asena’nınKadınca’yı ve Kadının Adı Yok’u hangi ideolojik-kültürel ortamın içinden ürettiğini, hem de Nokta’cıların kitaba neden hakkını veremediğini anlayabileceğiz.
Ercan Arıklı’nın ölümünün hemen ardından kaleme aldığım ‘Arıklı’nın dergileri’ başlıklı iki bölümlü makalenin birinci bölümünü Gelişim dergilerine ayırmış, bu dergilerin, Ercan Bey’in tabiriyle ‘hangi dalgalar üzerinde yükseldiğini’ şöyle izah etmiştim:
“12 Eylül öncesinde, hayatın her alanına sirayet ettiği, başka hiçbir alana izin ve imkân vermediği için ‘siyaset’ olmaktan çıkmış çok yoğun bir ‘siyaset’ vardı herkesin hayatında…
Siyaset kendisinden başka her şeyi öldürmüştü; kendisi capcanlı gibi görünüyordu ama aslında o da ölüydü… Yollarda, kahvelerde insanlar ölüyordu, bunlar yaşanıyor, haberleştiriliyordu ama tek tek insanların ölen bireysel canlılıkları dile getirilemiyordu. İnsanlar bunu kendi kendilerine bile ifade edemiyorlardı…
“12 Eylül olduğunda dönemin militanlarının bile belirgin bir ferahlık hissettiğini söyleyenler tümüyle haksız değil aslında… 12 Eylül'le birlikte tek tek insanlar, kopamadıkları siyasal yapılardan koptular ve savrulmaya başladılar… Müthiş bir haz arayışı baş gösterdi… ‘Devrimci evlilikler’ yıkıldı, bastırılmış cinsellikler yeniden keşfedildi, ‘insan ruhu’na doğru yeni yolculuklara çıkıldı… Bu, acılı bir arayış dönemiydi…
“Gelişim, -12 Eylül öncesi politikliğin reddi anlamında- apolitikliğin mâbediydi. Ama orada biraraya gelen gazeteciler haklı olarak kendilerini ‘apolitik’ görmüyorlardı… Gene politiktiler, gene değişimden yanaydılar ama artık ‘değişim’ denen şeyin o kadar da kolay olmadığı kanısındaydılar. Mücadele alanının artık ‘bütün bir hayat’ olması gerektiğine inanmaya başlamışlardı. Ercan Arıklı ile eski solcuların Gelişim Yayınları'ndaki büyük buluşması işte bu atmosfer içinde gerçekleşti…”
Bakış, eskiye kıyasla ne kadar özgürleşse de başta kadın meselesi olmak üzere birçok toplumsal meselede ‘çare’nin tümüyle ‘sınıf’ meselesinin halledilmesinde olduğuna dair inanç ağır bir tortu halinde varlığını sürdürüyordu. Dolayısıyla da, büyük sorunlara ‘sınıf’ perspektifinden bakmayanların, bazı dertlerin bütün sınıfların derdi olduğunu düşünenlerin küçümsenmesi devam ediyordu. Elbette bu küçümsemeden en büyük pay da Duygu Asena’ya düşüyordu.
Nokta’da, Kadının Adı Yok’un yarattığı etkiyi algılayamayıp önemsemeyen atmosferin önemli ölçüde bu tortulardan kaynaklandığını söyleyemez miyiz?
Duygu Asena, hayatının olgunluk döneminde sol’un ve sol-feminist anlayışların ‘dar’ bakışından hep şikâyetçi oldu, onlarla kâh dayanışma içinde oldu kâh çatıştı.
Aslında Duygu Asena’nın bütün hayatı sevdikleriyle ve dayanışma içinde olduklarıyla çatışma içinde geçti. Bir yere ait olmak, bağlanmak, oranın askeri olmak onun ruhuna uygun şeyler değildi.
Bunu en iyi, onun çocukluk ve gençlik yıllarına giderek anlayabiliriz. Asena’nın o yıllarına yapacağımız uzun yolculuk, karakterinin ve mücadelesinin başka yönlerine de ışık tutacak...
İkinci bölümde (16 Mayıs): Çocukluk, gençlik, evllik ve soğuk ‘yuva’lar...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025