Alper GÖRMÜŞ
Son yıllarda adliye haberleri konusundaki benzersiz çalışkanlığıyla öne çıkan gazeteci Alican Uludağ Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 15 Haziran’da verdiği Balyoz davası kararını Deutsche Welle Türkçe’deki haberinde şöyle aktardı (16 Haziran 2021):
“Yargıtay 16. Ceza Dairesi, ‘kumpas’ olarak görülen Balyoz Planı davasının sil baştan görülmesine neden olacak bir karara imza attı. Arasında dönemin Birinci Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın bulunduğu 7 kişiye verilen beraat kararını bozan Yargıtay, bu kişilerin ‘darbe suçu için anlaşma’ maddesinden cezalandırılmasını istedi. Yargıtay, yeniden yapılacak yargılama sırasında yerel mahkemenin ‘güvenilir bulmayarak’ hükme esas almadığı ‘dijital delillerin’ de denetlenmesini istedi.
“Yargı içerisindeki Gülen yapılanması tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ‘kumpas kurmak’ amacıyla açıldığı mahkeme kararlarına giren Balyoz davasında sanık askerlerin avukatları, yargılama boyunca dijital verilerin sahte olduğunu iddia etmişti. Ancak o dönemki mahkeme, bunu dikkate almamış ve sanık askerleri hükümeti devirmeye teşebbüs suçundan mahkûm etmişti. İktidar ile Gülen cemaatinin arasının açılmasına neden 17 Aralık sürecinin ardından davaya bakan Anayasa Mahkemesi, Balyoz davasında verilen mahkûmiyet kararına ilişkin 2014 yılında ihlal kararı vermiş, ‘dijital delillerin güvenirliliği’ konusunda savunmanın iddialarının yok sayılmasını adil yargılanma hakkına aykırı bulmuştu.
“Yeniden başlayan davaya bakan İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi ise 31 Mart 2015 tarihinde arasında Çetin Doğan’ın bulunduğu 7 sanık hakkında beraat kararı vermişti. ‘Dijital delillerin hiçbirinin güvenilir” olmadığına hükmeden mahkeme, bu nedenle bu delilerin hükme esas alınamayacağını kaydetmişti.”
Alican Uludağ’a Balyoz davasında “başa dönüldüğü” yorumunu yaptırtan şey tabii ki kararın ‘dijital deliller’le ilgili olan kısmı. Zaten haber-yorumunun içinde bunu net bir biçimde belirtiyor.
Yine Uludağ’ın Balyoz davasının avukatlarından Hüseyin Ersöz’den aktardığı cümleler de bunu teyit ediyor:
“Ersöz, Yargıtay’ın dijital delillerle ilgili yaptığı yorumun çok vahim olduğunu belirterek, ‘Zira karardaki değerlendirmeler beraatle neticelendirip haklarındaki karar kesinleşmiş olan sanıklar yönüyle de bir suç atfı oluşturabilecek değerlendirmeler barındırmaktadır.’
“(…)
“Bu karardan en çok sevinecek olanların ‘Balyoz komplosunu tasarlayan, hayata geçiren ve kamuoyu algısını yönlendiren kişiler olacağını dile getiren Ersöz, ‘Çünkü bu karar tam da 2011 senesinde bu komplonun ortaya atıldığı dönemdeki iddiaları da tekrar gündeme getirecek ve sanıklar hakkında verilmiş olan beraat kararları üzerine şaibe düşürecek değerlendirmeler içermektedir. Bu yönüyle de vahimdir’ değerlendirmesini yaptı.”
Sakatlanmış ve bütünlüğünü kaybetmiş deliller
Bu yazının temel meselesinden, yani Balyoz davasının yeniden öne çıkmasının ne anlama geldiğinden biraz uzaklaşma pahasına (ki aslında ona gelmek için buradan geçmek gerek) ‘dijital deliller’ meselesinde Anayasa Mahkemesi’nin ‘hak ihlali’ kararıyla onu izleyen İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 31 Mart 2015 tarihli kararı arasındaki farklılığa dikkat çekmek gerekir.
Anayasa Mahkemesi, sanık avukatlarının dijital delillerle ilgili itirazlarının dikkate alınmamasını “hak ihlali” saymıştı… Buna karşılık 4. Ağır Ceza mahkemesi “Dijital delillerin hiçbirinin güvenilir” olmadığına hükmetmişti.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi işte bu “hiçbiri güvenilir değil” hükmüne itiraz ediyor, delillerin “kategorik olarak delil değeri taşımadıkları yönündeki kabulde isabet olmadığını” savunuyor ve şöyle diyor:
“Somut dava yönünden, soruşturma ve kovuşturma safahatında görev almış bir kısım şahısların özellikle dijital delillerle ilgili olarak tespit edilmişse sorumluluklarının gereğine tevessül edilmesi ne denli hukukun gereği ise, bu durumun sanıkların sorumluluklarını perdelemesine izin vermemek de aynı gerekliliğin sonucudur.”
Yargıtay, 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “bütün deliller sahte ve uydurma” anlamına gelen hükmüne itiraz ederken haklı. Çünkü doğru değil bu. Doğru olan şu: Balyoz davasındaki deliller, davayı ‘açan’ iradenin yani Gülencilerin devlet içindeki örgütlenmesinin çıkarları doğrultusunda araya atılan “parçalar” ve bazı manipülatif müdahalelerle önemli ölçüde sakatlanmış, bütünlüğünü ve dolayısıyla delil değerini kaybetmiştir. Bu da sanıklar lehine sonuç doğurur.
Bunu, mahkemenin 31 Mart 2015 tarihli “toplu beraat” kararından bir gün sonra kaleme aldığım yazıda şöyle ifade etmiştim:
“(…) Madem dijital veriler üzerindeki oynamayı kimin ya da kimlerin yaptıkları ortaya çıkarılamamıştır, bu durumun sanıkların lehine hukuki sonuç doğurması kabul edilmelidir.
“Dijital delillerin delil niteliğini kaybetmesinde, soruşturma sürecini kendi cemaatsal çıkarları doğrultusunda manipüle etme çabası içinde olanların katkılarını da unutmamak gerekir; bu davanın murdar edilmesinde hiç kuşkusuz esas pay sahibi onlar.
“Dün itibarıyla idrak ettiğimiz hukuki sonucun toplumsal algıda neye yol açacağı açık: Davaların başından beri ‘2002’den sonra seçilmiş hükümete karşı hiçbir gayri meşru girişim olmadı, her şey senaryo, her şey tertip’ propagandasını yürüten ve doğrusu hayli de etkili olan kesimlerin elinde artık hukuki bir belge de var.
“Öte yandan, seçilmiş hükümete karşı hiçbir müdahale girişiminde bulunmadıkları halde kendilerine ‘kumpas’ kurulduğu duygusu toplumda kök saldıkça, askerlerin yeni dönemde nasıl bir performans sergileyeceklerini hep birlikte izleyeceğiz.” (“Balyoz’un davası ve hakikati”, Al Jazeera Turk, 1 Nisan 2015).
Balyoz davası kararı ve AK Parti’nin ‘keşke’si…
Balyoz davasının toplu beraatle sonuçlanması, hükümetle Gülencilerin kavgasıyla ortaya çıkan yeni politik iklimin, AK Parti’nin Gülencilere karşı devlet içinde yeni müttefik arayışının bir çıktısıydı.
Fakat iktidar kararın “baştan sona kumpas, bütün deliller uydurma ve sahte” diye çıkmasından memnun kalmadı. AK Parti, yine toplu beraatle sonuçlanacak fakat hükmün “delillerin çoğu doğru olsa bile sakatlanmışlardır ve delil değerini kaybetmişlerdir”e dayandırılmasını tercih ederdi. O zaman yargılananlar ve destekçileri ‘kurban’ pozisyonundan yararlanamayacaklar, iktidar da bir yandan eski ortağına karşı mücadele ederken öbür yandan geçmişte kendisine karşı neler yapıp ettiklerini bildiği askerlerin bu geçmişlerini görmezden gelmek zorunda kalmayacaktı.
Fakat olan olmuş, mahkeme, iktidarın bu psikolojisinden de yararlanarak hükmünü “Balyoz davası tümüyle kumpas, bütün deliller uydurma ve kurgusal” şeklinde vermişti.
İktidar kanadından gelen ‘o kadar da değil’ itirazları hangi amaca matuftu
İktidar, Balyozcuların aklanma sürecini, davayı “orduya karşı kumpas” diye tanımlayarak başlatan sanki kendisi değilmiş gibi o günden sonra kimi sözcüleri üzerinden “O kadar da değil”den başlayıp “Balyoz sapına kadar gerçekti”ye kadar uzanan bir söylem tutturdu.
AK Parti’nin bu performansı, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra yoğunlaştı.
Mesela Ekim 2016’ya bir Yalçın Akdoğan ve iki Binali Yıldırım çıkışı birden sığdı.
Binali Yıldırım “Ergenekon ve Balyoz sapına kadar vardı ama FETÖ tarafından sulandırıldı” derken, ‘kumpas’ söyleminin başlama vuruşunu yapan Yalçın Akdoğan yeni kitabını anlatmak için çıktığı NTV’de (27 Ekim 2016) “Ortada hiçbir şey yoktu diyemeyiz. Bu yapı (FETÖ) kumpaslarıyla bu işi sulandırmıştır” diyecekti.
Önceki yazılarımdan birinde AK Parti’nin ara ara yaptığı bu çıkışları şöyle yorumlamıştım:
“Kanaatimce AK Parti, asker-sivil Ergenekon zihniyetli çevrelere şu mesajı veriyor böylece: ‘Bakın siz de biliyorsunuz ki o davalarda Cemaat’in kendi örgütsel çıkarları için araya attığı parçalar ayıklandığında geriye sağlam deliller kalır, o nedenle aklınızı başınıza alın, uslu uslu oturun; o sopayı kullanmak zorunda bırakmayın beni…’”
Vakit gelmiş görünüyor…
Şimdi, murdar edilmiş deliller nedeniyle artık gerçekten de bitmiş ve kapatılması gereken Balyoz dosyasını yeniden açma girişiminin salt hukuki gerekçelerle ve salt yargısal mekanizmalar üzerinden başlatıldığına inanan inanabilir, ben inanmıyorum.
Yüksek Askeri Şûra yaklaşıyor. Bütün bunların, orada yapılacağı söylenen büyük tasfiye operasyonuyla doğrudan alâkalı olduğunu düşünmek çok daha makul.
Yazarlar
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025