Atilla YAYLA
Hafta içinde Ankara'dan İstanbul'a hızlı tren ile bir yolculuk yaptım. Karşılıklı dört koltuğun bulunduğu bir yerde oturdum. Eskişehir'den trene yaşlıca bir çift bindi. Yanlarındaki daha genç bir başka beyefendi onlara yardımcı olmaya çalışmaktaydı. Havaları askeriyeyle bağlantılı olduklarını yansıtmaktaydı. Nitekim, yaşlı beyi gözüm bir yerden ısırmıştı. Daha sonra onun gözünün de bana bir yerden aşina olduğu ortaya çıktı.
Eskişehir ile İstanbul arasında yaklaşık iki saat boyunca sohbet ettik. Sohbeti ben başlattım ve muhatabım cevap vermekte ve sonra derin, daldan dala uçan bir sohbete girmekte tereddüt etmedi. Çok önemli görevlerde bulunmuş ve yıllardır emekli hayatı yaşayan emekli orgeneral nazik ve hoş sohbet bir adam izlenimi verdi bana. Ayrılırken de son derece saygılı ve sevecen bir şekilde vedalaşıp birbirimize iyi günler diledik.
Daha önce hiç bu rütbeye çıkmış bir askerle sohbetim olmamıştı. Bu yüzden bütün dikkatimi toplayarak emekli orgeneralin nerede durduğunu, Türkiye'ye ve dünyaya nasıl baktığını anlamaya çalıştım. Az da olsa katıldığım fikirleri vardı, ama çoğu yerde anlaşmazlığa düştük.
Türkiye'de öteden beridir kendini gösteren bürokrat-politikacı gerilimi tüm sözlerine yansımaktaydı. Bürokratları devletin asıl sahibi, halkın ve devletin uzun vadeli çıkarlarını düşünen insanlar olarak görürken politikacıların kendi menfaatleri peşinde koşan ve çoğu zaman -kibar olmak için kelimeleri seçersek- bilgisiz insanlar olduğunu öne sürdü. Bense cevaben, bu doğru bile olsa demokraside kamu politikasını belirleme hak ve yetkisinin seçilmişlerde olduğunu söyledim. Muhatabım politikacıların devleti kendi ideolojileri istikametinde çalıştırmak istediğine işaret etti. Ben bunun gayet normal olduğu karşılığını verdim. Dedim ki, devlet aygıtını hükümet çalıştırır ve kendi programı istikametinde çalıştırır. Bürokrat buna uymak zorundadır. Yılların tecrübesine sahip ve iyi kötü dünya görmüş emekli general demokrasinin bu özelliğini inkâr etmedi ama yine de işine on yıllar harcamış ve vatan sevgisinden şüphe edilemeyecek bürokratların pat diye ortaya çıkan ve belki de hiçbir vasfı bulunmayan politikacıların emrinde olmasını tahammül edilemez bulduğunu yansıttı. Buna karşılık ben görüşlerimde ısrar ettim. Mealen, demokraside patronun politikacı olduğunu söyledim.
Emekli orgeneral Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda asıl sorumluluğun otonom yapılanmada olduğunu kabul etmekle beraber, hükümetin de sorumluluklarının bulunduğunun görmezden gelinemeyeceğini söyledi. Ben de adı geçen davalarda hükümetin bir payının olduğunu, siyasî meşruiyet olmaksızın davaların yürütülemeyeceğini belirttim. Otonom yapılanmanın varlığının, çalışma biçiminin ve taleplerinin demokrasiyle bağdaşmayacağının, askerler politikacının patronu olamayacağı gibi polis şeflerinin de politikacının patronu havasına giremeyeceğinin altını çizdim.
Emekli orgeneral vesayet dönemi askerî bürokrasisinde hâkim olan görüşleri olduğu gibi yansıttı. Hakikatin ve yapılması gerekenlerin anahtarının Atatürk'te yattığını söyledi. Atatürk bize bir dogma bırakmadı, bilimi rehber almamızı istedi dedi. Bunları öylesine güçlü bir inançla söylemekteydi ki, ben yumuşak bir üslupla itiraz ettiğimde şaşırdı. Özellikle Atatürkçü olmadığımı söyleyince neredeyse inanamadı. Yapmayın bunu anlamında bazı şeyler söyledi. Anladığım kadarıyla tahsil terbiye görmüş birinin Atatürkçü olamaması ona inanılmaz görünmekteydi. Ben nerede durduğumu şöyle açıkladım. Atatürk dönemi kapanmıştır. Atatürk tarihimizdeki yerini elbette almalı ve başarıları için saygı görmelidir. Ama bugün için Atatürk'ün söylediği bir şey yoktur. Bilim de aynı durumda. Bilim hakikatin tek kaynağı değildir. İnsan hayatında bilimden elbette yararlanılacaktır, ama tüm hakikatin bilimde yattığı söylemez. Beşerî kurumların tek kaynağı akıl olmadığı gibi, bilim de paradigmalar hâlinde ilerler ve bugün doğru görülen paradigma yarın yanlışlanabilir. O zaman onlara dayandırılan hakikat de çöker.
Emekli general ile sohbetimde şunun altını özellikle çizdim ama ne ölçüde anlaşıldığımı bilmiyorum: Toplumsal hayatımızı ve siyasî, iktisadi, hukukî sistemimizi hakikat üzerine kuramayız. Hakikat iddiasının temeli ister bilimde, ister tarihî bir figürde isterse bir dinde aransın, durum değişmez. Bizim için gerekli olan beraber yaşamanın usül kuralları üzerinde anlaşmaktır. Atatürkçülük veya bilim bize bu bakımdan katkı sağlayamaz.
Yaşlı ve nazik emekli orgeneralin görüşlerinin hâlihazırda askeriyede hüküm sürüp sürmediğini bilmiyorum. Ancak, eğer sürüyorsa, Türkiye'de bürokratik vesayetin altında yatan zihniyet olduğu gibi yaşıyor demektir. Korkutucu değil mi?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019