Atilla YAYLA
İKTİSAT ilmine servet ilmi de denir. İktisat servetin yaratılma şartları ve biçimleriyle ilgilenir. Bu anlayış boşuna ve temelsiz değil, zira, fakirlik tarih boyunca insanlığın ortak hâli olmuş. Zenginlik ise istisnai olarak ortaya çıkmış. Başka bir deyişle, insanlar çoğu zaman fakir, istisnai olarak zengin olmuş. Çok değil birkaç asır öncesine gidersek, insanların büyük babalarının fakir öldüğünü bildiğini, torunlarının torunlarının da fakir öleceğini bildiklerini ve bunu kaderleri olarak kabullendiklerini görürüz.
Buna karşılık, zamanımızda hem popüler kültürde hem de iktisat literatüründe fakirliğe istisna zenginliğe kuralmış gibi bakma eğilimi çok güçlü. Bunun sebebi, insanlık tarihinin hem mutlak hem nispi anlamda en zengin döneminde yaşamamız. Zenginliği o kadar normal karşılıyoruz ki, fakirliğe tahammül edemiyoruz, fakirliğin ortadan tamamen kaldırılabileceğini düşünüyoruz ve bunu gerçekleştirmek istiyoruz. Yani niyetimiz iyi, ancak, iyi niyet iyi sonuçları garanti etmiyor.
ZENGİNLİK NEDİR?
Adam Smith bir ülkenin zenginliğini o ülkede yaşayan inanların ihtiyaçlarını karşılamada kullanılabilecek mal ve hizmetler toplamı olarak tanımladı. Bu tanımı esas alırsak, zenginlik bir mal ve hizmet stokuna işaret ediyor olmalı. Stok genişledikçe zenginlik artar, daraldıkça zenginlik azalır. O halde zenginleşmenin yolu daha çok mal ve hizmete sahip olmaktan geçiyor. Bu ise elbette üretimle veya başkalarının ürettiklerine sahip olmakla ilgili.
Zenginlik toplanıp sonsuza kadar muhafaza edilebilen bir şey değil. Zenginliğin tüm parçaları tükenir. Her bir zenginlik kaleminin tükenme süresi farklıdır ama tükenme kaçınılmazdır. Mesela, bir yiyeceği üç günde, bir çorabı üç ayda, bir takım elbiseyi üç yılda, bir koltuk takımını on yılda, bir aracı yirmi yılda, bir konutu seksen yılda tamamen tüketiriz. Zenginliğimizi muhafaza edebilmek için üretimi devamlı sürdürmemiz gerekir. Başka bir deyişle, tüketim sürekli olduğundan üretim de sürekli olmalıdır.
Zenginlik üretilmezse tüm insanlar fakirdir. İnsan cinsi kendini zengin bir dünyada bulmadı. İhtiyaçlarını karşılamak için dünyaya yönelmesi, onu işlemesi ve dönüştürmesi gerekti. Bu, insanın emeğini tabiatın hammaddesiyle karmasıyla yapılabildi. Hayatın akışı içinde biriken bilgi, bilginin uygulaması olan teknoloji de zenginlik yaratma, başka bir deyişle fakirlikten kurtulma mücadelesinde insanlığa yardımcı oldu. Kuşku yok ki, bütün bunların etkili olması doğru ekonomik politikaların uygulanmasına da bağlıydı. Yine Adam Smith’e dönersek, işbölümü, doğal özgürlük sistemi, engelsiz piyasa ekonomisi, insanın asgari seviyede beka seviyesinden yüksek bir refah seviyesine tırmanmasına yardımcı oldu.
FAKİRLİK NEDİR?
Fakirlik yoksulluktur; sahip olmamaktır. Ancak, sahip olmama derecesi ve yoğunluğu fakirliğin farklı türlerini ortaya çıkartır. İlgili literatürde fakirliğin ikiye ayrıldığını görürüz: Mutlak fakirlik ve nispi fakirlik. Bu ikisi çoğu zaman birbirine karıştırılır, ancak, fakirliğin ne olduğunu iyi anlamak ve fakirlikle mücadelede doğru yerde durmak istiyorsak bu iki fakirlik türünü birbirinden ayırmamız ve aralarındaki farkların altını çizmemiz gerekir.
Mutlak fakirlik, insanların bekaları için gerekli gıda ve barınak gibi temel ihtiyaçları istikrarlı bir temelde temin edememeleri halidir. Buna ağır fakirlik de diyebiliriz. Nispi fakirlik ise insanlar arasında varlık sahipliği ve refah seviyesi bakımından farkına varılır farkların olmasıdır. Mutlak fakirliğin oranı ülkeden ülkeye değişir. Günümüzde genellikle bu konu “günde 1 dolardan az parayla geçinmek zorunda kalanlar” kavramı üzerinden ele alınmaktadır. Bu durumdaki insanların sayısının artmasına veya azalmasına bakarak dünyada fakirliğin gidişatı hakkında değerlendirmeler yapılmaktadır. Ancak, son zamanlarda bu rakam biraz yükseldi. Dünyanın en fakir bölgesi sayılan alt-Afrika’da günde 1,25 dolardan az gelirle geçinmek mutlak fakir olmak anlamına geliyor. Şüphe yok ki bu miktar zengin ülkelerde çok daha yukarıdadır. Örneğin, ABD’de fakirlik eşiği dünya per capita’sının iki katından başlamaktadır.
Fakirlikle mücadeleden söz edildiği zaman hangi fakirlikle mücadele kastedilmektedir? Bunun ayırdına çok az insan varır. Ancak, fakirlikle mücadelenin anlamı mutlak fakirliğin geriletilmesi, azaltılması ve mümkünse ortadan kaldırılmasıdır. Nispi fakirlik de ilgi konusu olabilir ama; asla tam olarak giderilemeyecek bir durumdur. Ne yaparsak yapalım, bazı insanlar daha fazla şeye bazı insanlar daha az şeye sahip olacaktır; yani nispi fakirlik her zaman insanlığın hayatında kalacaktır.
Fakirlik yoksulluktur; sahip olmamaktır. Ancak, sahip olmama derecesi ve yoğunluğu fakirliğin farklı türlerini ortaya çıkartır. İlgili literatürde fakirliğin ikiye ayrıldığını görürüz: Mutlak fakirlik ve nispi fakirlik. Bu ikisi çoğu zaman birbirine karıştırılır, ancak, fakirliğin ne olduğunu iyi anlamak ve fakirlikle mücadelede doğru yerde durmak istiyorsak bu iki fakirlik türünü birbirinden ayırmamız ve aralarındaki farkların altını çizmemiz gerekir.
AÇLIKLA MI, FAKİRLİKLE Mİ MÜCADELE?
Konuya sağlıklı bir yaklaşım için, açlıkla mücadele ve fakirlikle mücadele arasında bir ayrım yapmak da şart. Çoğu zaman bu ikisi birbirine karıştırılıyor ve açlıkla mücadelenin fakirlikle mücadeleyle aynı şey olduğu zannediliyor. Oysa bazı durumlarda bu ikisi çakışırken, bazı durumlarda da ikisi arasında bir çelişki söz konusu olabilir.
Açlıkla mücadele bir insanın bir an veya bir gün için hayatta kalmasını sağlayacak yiyeceğe sahip olamaması, ulaşamaması durumudur. Bu durumda ona ihtiyacı olan yiyeceğin başkaları tarafından temin edilmesi gerekir. Aksi takdirde, kişi hayatını kaybetme tehlikesiyle karşılaşacaktır. Fakirlikle mücadele ise kişinin çok uzun süreler veya devamlı olarak açlık durumunda kalmasının engellenmesidir. Bunda da başkalarının yardımı olabilir, ancak bu yardım geçici olmak zorundadır. Kişinin fakirlikten kurtulması bu durumdan kurtulması anlamına gelir. Halk dilinde ikisi arasındaki ayrım balık vermekle balık tutmayı öğretmek arasındaki fark üzerinden vurgulanır ve izah edilir. Balık vermek açlığı gidermeye, balık tutmayı öğretmek fakirlikten kurtulmaya yardımcı olmaya denk gelir.
Erişkin ve muktedir kişinin yiyecek ihtiyacının devamlı başkaları tarafından karşılanması, tuhaf bir çelişkiyle, o kişiyi fakirliğe mahkum edebilir. Diğer taraftan kişinin onurunu da zedeleyebilir. Bu yüzden, açlıkla mücadeleyi fakirlikle mücadeleyle karıştırmamak, onunla ikame etmemek gerekir.
Şüphe yok ki, anlık açlıkla karşılaşan kimselere yardımcı olmak ve onların açlığını doğrudan doğruya gidermek asil bir davranıştır. Şükürler olsun ki insanlarda hâlâ bu haslet var. Ancak, bunun süreklilik kazanması yani erişkin ve muktedir kişinin yiyecek ihtiyacının devamlı başkaları tarafından karşılanması, tuhaf bir çelişkiyle, o kişiyi fakirliğe mahkum edebilir. Diğer taraftan kişinin onurunu da zedeleyebilir. Bu yüzden, açlıkla mücadeleyi fakirlikle mücadeleyle karıştırmamak, onunla ikâme etmemek gerekir.
ÜRETİM Mİ DAĞITIM MI?
Bu bizi başka bir konuya taşır. Fakirliğin giderilmesi üretimin artmasıyla mı yoksa dağıtımın bu amaca yönelik olarak tanzim edilmesiyle mi sağlanır? Popüler kültürde dağıtımı işin özü gibi görme ve gösterme eğilimi baskındır. Dağıtımın fakirliğin ortadan kaldırılmasına hiç katkısı olmadığını söyleyemeyiz. Ancak, bunun fakirliği ortadan kaldırmaya tek başına yeterli olduğunu iddia etmek de abartılı olur. Esasen, bu ikisi birbirinden tamamen ayrı olmayan, iç içe geçmiş süreçlerdir. Bununla beraber, önce gelen üretimdir. Üretim yoksa zenginliğin kalemleri yoktur ve dağıtım yapma imkânı da yoktur.
Bu konuyu bir örnekle daha açık anlatabiliriz. Türkiye insanların çoğunun Müslüman olduğu bir ülke. Birçok kimse zekat veriyor veya vermeye çalışıyor. Bazı İslamcı yazarlar bir Müslüman toplumunda zekatın fakirliği çözmeye yeterli olacağını iddia ediyor. Oysa zekat bir yeniden dağıtımdır. Üretimin yani zenginliğin yaratılmasının onu öncelemesi gerekir. Yoksa, dağıtılacak bir şey olmaz. Üretim olmayınca herkes fakir olur ve herkesin fakir olduğu yerde kimsenin zekat verme mükellefiyeti olmaz.
Bir diğer örnek Çin ve Hindistan gibi geniş kitlelerin fakirlikten yeni yeni kurtulduğu ülkelerden verilebilir. Bu ülkelerde milyonlar on yıllarca açlık ve sefalet içinde yaşadı. Son yıllarda durum değişmeye başladı. Ancak, bunu mümkün kılan yeniden dağıtım değil üretimin artmasıdır. Bu iki ülke daha çok yeniden dağıtım yaptıkça değil, daha fazla ürettikçe fakirlikten çıkmaktadır.
Afrika’da açlık çeken bölgeler var. Buralarda insanlar temel gıdaları bulmakta aciz. Bu durumdaki insanlara yardımcı olmak için para toplansa ve bunlar destelenip kamyonlarla oralara gönderilse bir işe yarar mı? Kendi başına bir işe yaramaz. O paraların mallara çevrilme imkânı olması gerekir. Bunun için de o malların daha öncesinden üretilmiş olması şarttır. Böyle olmasaydı, paranın varlığı açlık ve fakirliği ortadan kaldırmaya yetseydi, dünyanın her köşesinde insanlar para basarak fakirlikten kurtulur, refaha ulaşırdı.
PARA FAKİRLİKLE MÜCADELEDE NEREDE?
Bir diğer kafa karışıklığı para etrafında ortaya çıkar. Para sahibi olmanın fakirliği ortadan kaldıracağı sanılır. Normal bir ekonomik hayatta bu birey için doğru olabilir. Paraya ulaşan birey ihtiyaçlarını daha fazla ve daha istikrarlı şekilde karşılayabilir. Ancak para bir araçtır. Kendisi yenemeyeceği ve eşya olarak kullanılamayacağı için paranın mala dönüştürülmesi gerekir. Bu, malların olmasına bağlıdır. Mal üretiminin yapılmadığı veya yeterli ölçüde yapılmadığı yerde para sahibi olmak bir anlam ifade etmez. Para dağıtılarak fakirlik giderilemez.
Ne demek istediğimi somutlaştırayım. Afrika’da açlık çeken bölgeler var. Buralarda insanlar temel gıdaları bulmakta aciz. Bu durumdaki insanlara yardımcı olmak için para toplansa ve bunlar destelenip kamyonlarla oralara gönderilse bir işe yarar mı? Kendi başına bir işe yaramaz. O paraların mallara çevrilme imkânı olması gerekir. Bunun için de o malların daha öncesinden üretilmiş olması şarttır. Böyle olmasaydı, paranın varlığı açlık ve fakirliği ortadan kaldırmaya yetseydi, dünyanın her köşesinde insanlar para basarak fakirlikten kurtulur, refaha ulaşırdı.
FAKİRLİKLE MÜCADELEDE PİYASA EKONOMİSİ VE SİVİL TOPLUM
Açlıkla da fakirlikle de mücadelede esas olan üretim yapmak ve üretimi daimi kılmaksa, yapmamız gereken, hangi ekonomik modelin bunda daha başarılı olduğunu tespit etmektir. Bilinen iki saf ekonomi modeli var: Piyasa ekonomisi ve komuta ekonomisi. Üretim araçlarında özel mülkiyete ve serbest mübadeleye dayanan ve ekonomik kararların bağımsız ekonomik aktörler tarafından alındığı piyasa ekonomisi; üretim araçlarının devlet sahipliğinde olduğu, serbest ticaretin yasaklandığı ve tüm ekonomik kararların bir merkezi otorite tarafından alındığı komuta ekonomisinden çok daha başarılıdır. Piyasa ekonomisini benimseyen toplumlar komuta ekonomisini benimseyen toplumlardan daha üretkendir.
Piyasa ekonomisinin yaratılmasına zemin hazırladığı muazzam zenginlik fakirlikle mücadele açısından hem devlete hem de sivil topluma büyük imkânlar sağlamaktadır. Devletler piyasa ekonomisinin yarattığı kaynaklardan el koyduğunun bir kısmını fakirlikle mücadele için seferber edebilir. Bununla beraber, devletlerin yapabileceği şeylerin sınırları vardır. Bu yüzden, onların katkı yapacağı kesin olan işlerin ötesine geçmemesi gerekir. Bu çerçevede, kamu kurumlarının sağladığı meslek edinme eğitimleri ve istismar yolları tıkanmış şarta bağlı sosyal yardımlar çok faydalı olabilir. Ancak, şartsız yardım ve politik kazanç amaçlı refah programları uzun vadede toplumun üretim gücünün altını oyar.
Piyasa ekonomisi modeli sivil toplumu da açlık ve fakirlikle mücadele bakımından çok faydalı pozisyonlara yerleştirir. Toplumun artan zenginliği, insanları başkalarına yardım için gitgide daha fazla kaynak ayırmaya muktedir ve istekli hâle getirir. Bu duygu ve düşüncedeki insanlar bir araya gelerek ekonomik kaynaklarının, düşünce ve organizasyon güçlerinin ve zamanlarının bir miktarını açlık ve fakirlikle mücadeleye tahsis edebilir. Bu sayede bu amaca yönelik faaliyet gösteren bireyler ve kuruluşlar ortaya çıkar. Bunlar ülkenin her tarafına yayılır.
Açlık ve fakirlikle mücadelede sivil toplum kuruluşlarının birçok avantajı vardır. Bunlar kaynakları daha etkin kullanabilirler. İstismarları sıfırlar veya önemli ölçüde azaltırlar. Toplumsal bağları yayar ve kuvvetlendirirler. Toplumun, devletin göremeyeceği ve inemeyeceği derinliklerine nüfuz edebilirler. Mahalli ihtiyaçları tespit edip onları hızla mahalde temin edebilirler. Kısaca, açlık ve fakirlikle mücadelede çok başarılı olabilirler. Esasen bugün genellikle devlet tekeline alınmış olan yardım ve dayanışma kuruluşları ve yöntemleri ilk olarak sivil toplum içinde ortaya çıkmıştır. Devletler daha sonra bu alanı işgal altına almıştır. Devletlerin geri çekilmesi ve bu alanı daha geniş ölçüde sivil topluma bırakması açlık ve fakirlikle mücadelede çok daha iyi sonuçlara ulaşılmasının yolunu açacaktır.
Yazarlar
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları












































































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019