A.Turan ALKAN
Meral Akşener'i şahsen tanımam; herkes gibi uzaktan izlediğim, hakkında zaman zaman ‘cesur bir kadın' diye düşündüğüm bir hanımefendidir; dolayısıyla söyleyeceklerim onun şahsına yönelmiş sayılmamalı.
Akşener, 1996 yılından bu yana milletvekili. Sadece 2003-2007 arasını kapsayan 22. Dönem'de Parlamento dışında kalan Akşener, 5 dönem vekillikten sonra partisi tarafından sürpriz bir şekilde yeniden aday gösterilmedi.
Akşener, bu gelişmeyi, danışmanı aracığıyla yaptığı tek cümleyle yorumladı:
-Genel başkanın takdiridir, yorum yapamam!
Bu cümle politik sistemimizin şâheser bir özetidir. Bizde parlamenter sistem genel başkanların ‘esas oğlan' rolünü üstlendikleri bir melodramdır. Bir genel başkanın herhangi bir insanı vekil, herhangi bir milletvekilini liste dışı bırakmak için ‘takdir'ini belirtmesi yeter. Partilerde, genel başkanının takdirini destekleyen, ne kadar isabetli ve tartışılmaz olduğunu yorumlayan çok sayıda seçilmiş, daha doğrusu genel başkan tarafından tayin edilmiş insan bulunur. Onlar bu gibi konularda şöyle derler:
-Hiç kimse partimizin üzerinde değildir; partimiz o arkadaşlardan önce de vardı, sonra da olacaktır!
Veya,
-Bu bir nöbet değişikliğidir. Dinlenirler, vakti gelince yeniden devreye girerler...
Bu sözlerin arasında, tek başına bir değer ifade eden bütünlük, bir şahsiyet olarak ‘insan' yoktur. Kişiler, partilere göre tek başına fazlaca anlamı olmayan tuğlalar gibidir. Birinin eksikliği önemli değildir; yenisiyle ikame edilirken bağlı olunan kurum, yani parti yüceltildikçe yüceltilir. Parti ise zaten liderin şahsında mündemiçtir, iç içe geçmiş, bütünleşmişlerdir. Parti ve lider, sudaki oksijenle hidrojen gibi birbirinden kolay ayırt edilmez, fark edilmez bir birliktir. Bu ulvî bir yapıdır ve her fâni bu müteâl, aşkın yapı karşısında edebini takınmalı, haddini bilmelidir.
Partileri tarafından refüze edilip listeye konulmayan isimlerin tepkileri genellikle birbirine benziyor:
-Genel başkanın takdiridir... Aslında dinlenmeye ihtiyacım vardı... Partimin uygun göreceği her yerde görev yapmaya hazırım vb...
Liderine, partisine kızan, eleştiren, ağzından alevler saçan pek görülmüyor, zira böyleleri hangi görüşte olursa olsun sistem tarafından, huysuz, geçimsiz, uyumsuz olarak damgalanır ve bir daha kolay kolay aktif siyasete dönemezler.
İtaatkâr ve munis davranmak, bu durumdaki bir politikacının lehinedir. Sistemde vekil olmak veya olmamak her şeyin başı veya sonu değildir. Eğer itaatkâr ve sâdık iseniz partiniz sizi -hele iktidar partisi söz konusu ise- daha akçalı, daha prestijli ama pek ortalarda görünmenizi gerektirmeyen görevlerle onurlandıracaktır.
Muhalefetteyseniz de gam değildir. Köşenize çekilir sabırla bekler, her seçim lafı geçtikçe heyecanlanır ve belki de sadakatinizden dolayı yeniden ödüllendirilebilirsiniz.
Liderlere gelince; onların başkalarına hesap vermek gibi bir mecburiyetleri yoktur. Başarısızlıkları asla parti içinde dile getirilmez. Her kurultayda lidere duyulan saygı ve sevgi, biat şeklinde yeniden tazelenir. Partinizi baraj altında bırakacak derecede kötü yönetmiş olmaktan ötürü karamsarlığa düşüp, “ben artık çekiliyorum ve işte çekildim” deseniz bile birileri,
-Sensiz olmuyor ey büyük lider; ne olur yeniden görevinize dönün. Partililer öksüz çocuklar gibi ağlıyor. Dönmezseniz kendimi intihar ederim, diyerek zaten istifasına bin pişman liderin gönlünü alacaktır...
Liderler parti içinde sorgulanmaz; ancak muhalifler, yani parti dışında birileri başka partilerin liderleri hakkında ileri-geri konuşma hakkına sahiptir.
Bu sistemde lider olmak, partinin büyüklüğüne göre değişen oranda padişahlık gibidir. Sadece grubu olan partilerden söz etmiyorum, küçük partilerde de durum farklı değildir. Parti lideri olmak bir hayat tarzıdır, iktisadî açıdan (sanayi, hizmet sektörü, tarım, ticaret gibi) bir geçimlik modelidir. Bir defa parti liderliği yapan bir kişiyi günün birinde asla eski işinin başında göremezsiniz. Yapamadıklarından değil elbette, kendilerine yakıştıramadıklarındandır. Halleri biraz emekli orgeneralleri andırır; sivil hayata bir türlü intibak edemez, kendilerini avutacak sosyal akvaryumlardan (orduevleri, askerî tatil kampları, şehir kulüpleri vb...) dışarı çıkmamaya mecbur kalırlar.
İşin güzel tarafı siyasetle ilgilenen yurttaşlarımızın bu durumdan şikâyet etmek yerine desteklemeleridir. Liyakat ve ehliyet ispat etmek yerine, herhangi bir liderin dikkatini çekmek çok daha kolay görünüyor olabilir zira. Sistem, cansuyunu seçmen kitlesinden alır. Demokratik taleplerde bulunmayan, bunun için bırakınız mücadele etmeyi, riske girmeye bile çekinen insanlara daha demokratik parti yönetimi ve parti içi demokrasi ile bahşetmenin mânâsı yoktur.
Alan da veren de memnundur.
Bu düzen böyle gelmiştir ve böyle gidecektir. Partilerde liderlerin ağırlığını belirleyen Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunları'ndan yeri geldikçe sızlanmak, her lider için bayram namazı gibi bir vaciptir. Her politikacı bu kanunların antidemokratik yapısından şikâyet eder fakat değiştirmek için kimse kılını bile kıpırdatmaz. Bu kanunlar Benî İsrail kavminin günah keçisi gibidir. Herkes onlara hakaret eder ve kimse bu kanunları savunmaz. Siyasî açıdan anayasadan daha sert metinlerdir bu kanunlar...
Peki, arada ‘sistem arızası' çıkmaz mı? Çıkar.
Bazıları, siyaset yapmayı parti liderine körü körüne sadakat ve ‘evet efendimcilik' olarak kabul etmeyi içine sindiremez. ‘Doğruya doğru, yanlışa yanlış' çizgisinde, şahsiyetini ispat edebileceklerini zanneder. Böyleleri bir dönemden fazla barınamaz siyasette.
Hele hele nitelikleri itibarıyla potansiyel bir değer olan, gerektiğinde parti görüşüne karşı tek başına fikir beyan edebilecek kapasite gösterenleri sistem ayıklar. Böyleleri siyasetin küskünü olur ve yeniden aslî işlerine dönerler; zira onlar için siyaset dışında da var olup kendilerini ispat edebileceklerini alanlar vardır.
Parlamenter sistemimizin gerçekten demokratik bir niteliğe kavuşmasını bekliyorsak, siyaset simsarlığı gibi görünen bu düzeni yerle bir edecek yeni bir Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu yanında yer almamız gerekiyor. Parlamenter sistemin lider hegemonyaları altında nasıl yozlaşabileceğini en feci örnekleriyle yakından gördük, yaşadık.
Kurtarıcı lidere ihtiyacımız yok; sadece anayasaya ve seçmenlerine karşı sorumlu vekillere ihtiyacımız var. Parlamento itibarını ancak böyle kurtarır.
Not: Gecikmiş de olsa bütün okuyucularımın Kurban Bayramı'nı tebrik ediyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016