A.Turan ALKAN

A.Turan ALKAN
A.Turan ALKAN
Tüm Yazıları
27 Mayıs’ın iç organları ve DP güzellemeciliğine dair
29.05.2016
2165

 27 Mayıs 1960 Cuma günü sabahı Türkiye ilk askerî darbeyle tanıştı. Silahlı Kuvvetler içinde kendini vatanı kurtarmakla görevli sayan bir grup subay, Anayasa düzenini ortadan kaldırdılar; TBMM’yi kapattılar, hükümet üyelerini ve milletvekillerini tutukladılar. Ülkelerinin parlamentosunu dağıtıp, anayasasını çiğnemişlerdi ama NATO’ya, CENTO’ya bağlılıklarının altını çizmekte pek titizdiler!

Aralarında üsteğmenden tuğgenerale kadar muhtelif rütbede subayların bulunduğu Milli Birlik Komitesi, ordu içinde küçük ve insicamsız bir gruptu; bir süre sonra ayrıştılar ve birbirlerini tasfiye etmeye başladılar.

Darbeciler, Türkiye’de Anayasal düzeni sona erdirmenin, Meclis’i kapatıp hükümeti düşürmenin nasıl ağır bir suç olduğunu tahmin ettikleri için ilk iş olarak anayasa hukukçularını alelacele (özel uçakla!) İstanbul’dan Ankara’ya celbederek, “yaptığınız iş doğrudur; aferin, az bile yapmışsınız!” belgesi aldılar. Hemen ardından aynı heyete yazdırdıkları 12 Haziran 1960 tarihli bir ‘Ben yaptım oldu!’ kanunuyla darbeye “anayasal bir rejim” görüntüsü verdiler.

Şimdi o kanunun içine bakalım. Bu kanun öyle bildiğiniz gibi bir şey değildir.

Şaka gibi

Darbeden 15 gün sonra, 12 Haziran’da altında Milli Birlik Komitesi üyelerinin imzasını taşıyan bir metin Resmi Gazete’de yayınlandı. Ufak harflerle 5 Resmi Gazete sayfası büyüklüğündeki bu metin, Türk hukukunda yeni bir dönemin başladığını hatırlatmak için ‘1 numaralı kanun’ adını taşır.

Kanunun genel hükümlerini şimdi dikkat ve sabırla okuyalım ve aradan geçen 56 yıldan sonra Türkiye’de nelerin değiştiğini düşünelim:

İktidar Partisi idarecileri tarafından Anayasanın çiğnenmesi, Türk milletinin bütün fert ve insanlık hak ve hürriyetlerinin ve masuniyetlerinin ortadan kaldırılması, muhalefet murakabesi işlemez hale getirilerek tek parti diktatoryası kurulması suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi fiilen bir parti grubu durumuna düşürülmüş ve meşruluğunu kaybetmişti. Ordu Dahilî Hizmet Kanunu’nun 34 ncü maddesi ile “Türk yurdunu ve Teşkilâtı Esasiye Kanunu ile tâyin edilmiş olan Türk Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumak” vazifesi kendisine verilmiş olan Türk Ordusu, vatandaşı birbirine düşürmek suretiyle Türk vatanını ve millî varlığı tehlikeye koymuş olan eski iktidara karşı bu mukaddes kanuni vazifesini yerine getirmek ve hukuk devletini yeniden kurmak için, Türk Milleti adına harekete geçerek, Milleti temsil vasfını kaybetmiş olan Meclis’i dağıtıp iktidarı, geçici olarak, Millî Birlik Komitesine emanet etmiştir.

Ne diyor MB Komitesi? “İktidar partisi anayasayı çiğnedi, temel haklar işlemez hale getirildi, muhalefet denetimi işlemez hale getirildi, tek parti diktası kuruldu, TBMM ise fiilen ‘tek parti grubu’ haline getirildi diyor ve ekliyor: Bu durumda ordu, eski iktidara karşı hukuk devletini yeniden kurmak için Meclis’i dağıtmıştır, diyor.

Okumaktan ve anlamaktan hazzetmeyen bir topluluk için tarih böyle tekerrür ediyor işte!..

tank
Darbenin hukuku olur mu demeyiniz; oluyor
Kanun baştan başa kara mizah şahesedir ama en eğlenceli kısmı ilk maddesidir. Okuyalım ve aydınlanalım:

Millî Birlik Komitesi, yeni Anayasa ve Seçim Kanunu, demokratik usullere uygun olarak, kabul edilip buna göre en kısa zamanda yapılacak genel seçimlerle yeniden kurulacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisine iktidarı devredeceği tarihe kadar Türk Milleti adına hâkimiyet hakkını kullanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Teşkilâtı Esasiye Kanununa göre sahibolduğu bütün hak ve yetkiler, bu süre içinde, Millî Birlik Komitesine aittir.

Türkçe tercümesi şöyle kısaca: Vaziyet normal değil; ortalık düzelene kadar komitemiz, TBMM’nin bütün hak ve yetkilerini kullanacaktır! İtirazı olan?..

Türkiye’nin hukuk geleneği, darbeye kılıf dikmek midir?
Bazıları zanneder ki bu kanun metnini, komite üyeleri başbaşa verip yazdılar. Hayır, bu kanun bilakis devrin en kalburüstü ve gözde anayasa hukukçuları tarafından sanki anayasal düzen pek umurumuzdaymış gibi, ‘Aman memleket anayasasız kalmasın’ diye hazırlanmıştı! Pek azı dışında anayasa hukukçuları, ta başından beri darbeye açık ve tam destek verdiler. Dönemin Yargıtay’ı da 1962 yılında aldığı bir kararla 27 Mayıs rejiminin anayasal niteliğini onayladı ve anayasacı esnafı sonradan bu hukuk rezaletini ‘kurucu irâde’ diye fiyakalı bir isimle kılıf diktiler!

Hukukun güç karşısında bu kadar kolay eğilip bükülmesi, birkaç yılın meselesi değildir. Evveliyatı vardır, o günlerden başlar. 12 Eylül darbesinden sonra AYM üyelerinin topluca Kenan Evren ve arkadaşlarına saygılarını sunmaları ile devam eder.

Nerelere kadar uzandığını hayal gücünüze ve son birkaç günün bazı haber başlıklarına, bahçelerde fındık toplama görüntülerine havale ediyorum.

yenihayat
CHP’nin trajik vebali
Komitacılar Meclis’i kapatıp DP milletvekillerini tutuklarken, CHP’ye dokunmadılar. DP güya, memleketi cephelere bölmüştü. Darbe yönetimi, sadece CHP’lileri adamdan sayarak politik kamplaşmayı derinleştirdi. CHP ise bu darbeyi pek sevdi, benimsedi, sahiplendi ve kendine sunduğu avantajları kabullendi. Böylece darbe, sadece DP’ye yönelen bir intikam ve tasfiye hareketi olarak tarihteki yerini aldı.

menderes
Peki, Demokrat Parti’nin vebali yok muydu?
Doğrusunu isterseniz, Demokrat Parti de sütten çıkmış ak kaşık değildi. 1924 Anayasası’nın kendilerine bahşettiği geniş yetkileri abartarak yorumladılar. Bunlardan en tepki toplayanı ‘Vatan Cephesi’ idi ve bu berbat uygulama darbecilerin başlıca dayanaklarını teşkil etti. Kısaca şuydu: Karşısındaki muhalefetin giderek bloklaştığını gören DP üst yönetimi, partinin il, ilçe ve gençlik kollarını bir araya getirerek ‘Vatan Cephesi’ adı altında sempatizanlarını resmi olarak örgütlüyordu. Cepheye katılanların isimleri, iktidarın borazanı haline gelen radyoda, her gün uzun listeler halinde yayınlanıyordu. Rahmetli Menderes 1958’de yaptığı bir konuşmada, cephenin varlık gerekçesini şöyle açıklamıştı:

“Muhalefetteki arkadaşlarımızın vatanperverliğine bugün bir defa daha huzurunuzda müracaat ederek rica ediyorum: Kin ve ihtirası desteklemekte devam etmesinler. Vatana hizmetin hangi istikamette olduğunu düşünerek muhalefetin kötü gidişine paydos desinler. Anarşiye ve nifaka paydos dedikten sonradır ki, hakiki demokrasinin ve hürriyetin güneşi bütün parlaklığı ile ortaya çıkacak, milletimizin terakki ve tealisine giden yolu daha da aydınlatacaktır.”

Bizde muhalefetin hainlik cümlesinden sayılması taze değilmiş demek ki? Dünün ‘anarşi ve nifak’ kavramlarının yerini bugün ‘terör destekçisi legal görünümlü illegal yapılar’ aldı. Az gittik uz gittik, bir de baktık ki bir arpa boyu yol gitmişiz!

‘Tahkikat Komisyonu’ hangi aktüel gelişmeyi hatırlatır?
Bir de Tahkikat Komisyonu meselesi vardır darbe gerekçeleri arasında. Darbeden bir ay önce DP grup yönetimi tarafından meclis içinde kurulan bu komisyonun maksadı güyâ muhalefet ve basının faaliyetlerini araştırmaktı. DP’liler, CHP’nin bütün yıkıcı grupları örgütleyerek halkı ve orduyu iktidara karşı kışkırttığını ileri sürüyorlardı. Ne hikmetse komisyon sadece DP’li üyelerden oluşmuştu. Sonra ne oldu; komisyon fazla faaliyet gösteremeden darbe oldu.

Muhalefetin ve basının eylemlerini soruşturmak kavramı size günümüzde olup bitenlerden bazı şeyler hatırlatıyor olmalı. Hani şu bir arpa boyu yol almak hikâyesi var ya…

Kanun görüntülü hukuksuz icraatın felahı yoktur!
Hasılı DP, halkın buz gibi helâl oylarıyla iktidarda olmasına rağmen üçüncü döneminde güç sarhoşluğuyla esrikleşmiş, hürriyetleri daraltıcı, muhalefeti bunaltıcı bir dizi ‘Kanun görünümlü hukuksuz’ icraatıyla meşruluğunu sorgulatıcı bir tatsızlığa sürüklenmişti. Darbeci takımına yönelttiğimiz eleştiriler, aradan yarım asır geçtikten sonra özellikle sağ-muhafazakâr kanatta bir ‘DP güzellemeciliği’ne dönüşmemelidir.

Darbeci darbecidir; hukuksuzluk da hukuksuzluk. DP’nin yanlışları ve güç sarhoşluğu bu kadar ağır ve kahhar bir muameleyi asla haketmiyordu.

Dönemin mazlumlarını rahmetle anıyoruz; zalimlerinin hâtırasına ise hiç de saygı duymak zorunda değiliz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar