A.Turan ALKAN
BDP'nin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın o enfes, o unutulmaz ve siyasi mizah tarihimize geçecek tâbiriyle PKK, Hüseyin Aygün'ü "alıkoyunca", aniden lâmbalar yanıverdi.
Alacakaranlıkta insan gözü, gözbebeğini büyütüp görüntü merkezine daha çok ışık alarak bir yere kadar karanlığa uyum sağlıyor da biri aniden lâmbaları yakınca odadaki her ayrıntıyı zahmetsiz görebiliyorsunuz. Öyle oldu; gözbağcılık hüneri ortadan kalktı, sahnenin önüyle arkası arasındaki perde yere düştü, flâş çakınca odanın içindekiler çiğ ışıkta hazırlıksız ve şaşkın yakalandılar.
BDP'yi, bu partiyi kuranlardan, destekleyenlerden, bizzat oy verenlerden daha fazla ciddiye aldığım için şaşkınlar listesinin başına kendimi yazıyorum. Düzde siyaset yapabilmek hakkının PKK taraftarlarının en temel hakkı ve samimi niyeti olduğunu düşünmüştük. BDP ve onun uzantılarına yönelik kapatma, karalama, kovuşturma teşebbüslerine karşı çıkmış, "Bırakınız adamlar konuşsun, örgütlensin, baskı altında kalmadan siyaset yapabilsin, seçimlere katılsın, Meclis'te temsil olunsun" demiştik.
PKK ve onun entelektüel yardakçılarını bu mânâda tatmin etmek mümkün değil ama o gerçeği de kabul edelim lütfen; Türkiye, işine gelmeyen görüşlere hayat ve söz hakkı tanımak konusundaki sinirli edâsını yavaş yavaş terketti, terkediyor; bir ılımlılık kesbetti ve bu yumuşama Kürt Hareketi'ne de yansıdı. Meclis'te bugün, dereceli dozda ayrılıkçı tavır takınmış Kürt milliyetçilerinin bir grubu var ve bu grubun sözcüleri, akıllarına her gelen sözü pat diye söyleyebilmek konusunda hiçbir engelle karşılaşmıyorlar. Devlet, Kürtçe yasağı konusundaki mânâsız ve zâlimâne inadını yumuşattı. Listeyi uzatmayacağım; çünkü bu listeyi Kürt milliyetçileri yetersiz ve aldatıcı, Türk milliyetçileri ise küstahça ve gereksiz buluyorlar.
İşte bu minval üzre neredeyse karakol baskını haberlerini bile sıradan bulmaya başladığımız bir esnada PKK'nın erkânıharpleri, "Bir ok attım kebab oldu" meselince ve akıllarına gelen her saçmalığı Türk matbuatında meşrulaştıracak birilerinin daima çıkacaklarına duydukları güvenle CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ü "alıkoydular!" Dediklerine göre Aygün bazı yaramazlıklar yapmıştı ve sorgulanması gerekiyordu. İyi de, Aygün bölgede görev yapan öğretmen, kaymakam, imam, hâsılı "devlet"e mensup birisi değildi ki, o bir vekildi, yani devlet-toplum kutuplaşmasında toplumun tarafına düşen biriydi; bölgenin evlâdıydı, hem Kürt hem Alevi idi ve Tuncelililerin meşru desteğini kazanarak vekil olmuştu.
BDP'li milletvekilleri de öyleydi ama başta; onlar da bölgelerinde toplumun meşru desteğini kazanarak Meclis'e gelmişlerdi ama, menşe ve dünya görüşü itibariyle çok da uzak sayılmamaları gereken bir arkadaşlarının eşkıya tarafından kaçırılmasını, sonuçta "alıkonulma" diye nitelemek zorundaydılar. Seçim zamanı oyları toplum tabanından almışlardı ama o dakikadan sonra dağlarda ağır silahlarla dolaşan, cana kıyan, suikast tertipleyen ve muhaliflerini öldürerek dize getiren bir örgütün patronajı altında bulunduklarını çok iyi biliyorlardı. İçlerinde sair zamanda âkıl, dirayet sahibi, mantıklı insanlar yok değilse de parti (örgüt?) disiplini altında kendileri gibi olmak ve kalmak haklarının bulunmadığını biliyorlardı; bunu ta başında biliyorlardı ve dram da oradadır zaten.
Kürt açılımı PKK tarafından suistimal edilip baltalandığında da buna benzer bir tarzda açık düşmüşlerdi aslında. Devlet, Kürt meselesinde kendi ayıbını ortadan kaldırıcı adımlar atarsa işyerlerinin, işkollarının tehlikeye gireceğini sezmiş gibiydiler.
Şimdi BDP tarzı siyaset, gazozunun kapağını bile şiddet kullanarak açmaya alışmış bir silahlı terör örgütünün vesayeti altında duruyor ve şu halleri bana 27 Nisan 2007 krizinde Meclis'e gelmeyerek 367'ci lobisinin düğününe kalburla su taşıyan o iki siyasi partiyi ve liderini hatırlatıyor. Onlara vaktiyle, "Meclis koridorlarında bolca fotoğraf çektirin; ilerde bakarsınız" demiştik. Şu meşhur "Alıkoymak" fiili ile kendini baldırından vuran BDP'li vekillere de aynı tavsiyede bulunabiliriz; bu tarz-ı siyasetin varacağı bir yol, açacağı bir kapı yok çünkü.
Ebder siyaset bu; geleceği yok...
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları










































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016