Ayşe Böhürler
Kendi hikâyemize odaklanmamız ve onu fazla önemsememiz gençlerin hayata bakışlarını, bizden farklı yönlerini anlamamızı da engelliyor. Nasıl biz kendi zamanımızın ruhunu yansıtıyorsak, onlar da şimdiki zamanın ruhunu yansıtıyorlar. Olaylara verdikleri tepkiler, hayatlarını kurgulayış biçimleri, ilişkilere bakışları çok şükür bizden farklı... Annelik babalıkları da bizim kuşaktan farklı. Aile ilişkileri, eş beklentileri...
Hasılı kelâm farklı bir jenerasyon olarak değişik ilgi alanlarıyla kendilerini ortaya koyuyorlar. Mesela tüketici birey olmaya direniyorlar. Whatsapp gruplarından bebek eşyalarını, araç gereçleri değiş tokuş yapıyorlar. İhtiyaçları olmayan eşyalarını ihtiyacı olana transfer ediyorlar. Bir şey lazım olunca mağazalardan önce oraya bakıyorlar. Çocuklarına bakım süreçlerinde daha rahat ve doğal hareket ediyorlar. Biz olaylara daha çok din penceresinden bakıyorduk, onlar ise daha gündelik hayata düşünüyorlar. Dijital dünyayı kullanıyorlar ama çocuklarını oradan uzak tutuyorlar. Modern yenilikçi tavsiyelere değil, geleneksel ve doğal olana daha çok kulak veriyorlar. Büyük büyük işler başarmak, kendilerini gerçekleştirmek gibi hedefler yerine kendi dünyalarında mutluluklarını önceliyorlar. Bizim dönemlerimizin ‘feminist’ tavırları da yok onlarda, belki buna ihtiyaç da hissetmiyorlar. Bizler gibi ideoloji baskın mevzuları da gündemleri de yok! Daha çok kendileri ile ilgililer.
Dünya, çevre, siyaset, kültür, felsefe konularıyla ilgileniyorlar ama bizim gibi ‘bir dünyayı değiştirme’ misyonları filan da yok. İddialı değiller, öyle büyük büyük dava gibi lafları da yok! Ama çevrelerinde olan bitene duyarlı ve yapabilecekleri kadarından kendilerini sorumlu hissediyorlar. Daha gerçekçiler, ayakları daha çok yere basıyor. Gelenek derken bizim o taa kadim zamanlara kadar uzanmıyor, yakına bakıyorlar. Mesela biz onların yaşındayken İslâm kültürünü öğreteceğimiz, yaşatabileceğimiz anaokulu projesi geliştirmeye çalışıyor idik. Onlar ise çocuklara doğayı tanıtan, ona yaklaştıran, bilimsel düşünceye kapı açan ‘USTURLAB’ çatısı altında programlar yapıyorlar... Doğaya dönüş, tüketime karşı olmak, iddia alanlarını farklılaştırmak, dindarlığa ve de başörtüye yükledikleri anlamlar da farklı... Başka bir dünyayı inşa ediyorlar. Onlar da bizim izimiz var elbette ama farklı olduklarını görmek gerekiyor. Gençleri izlemek gerekiyor. Sade, sakin gündelik hayat politikalarıyla yeni dünyanın alternatifini de, muhalefetini de çıkaracaklar diye düşünüyorum...
BİR ŞEY SATIN ALMA!
Gerçek Hayat’ta Cihan Aktaş’ın Amerika’daki Seattle şehrine ilişkin gözlemlerini okurken benzer bir yaklaşımı orada da gördüm. Cihan bir mimar ve yazar kimliğiyle şehrin dönüşümü içinde ortaya çıkan yeni kimliği çok çok iyi anlatmış. Kentsel planlama şehirli ruhunu nasıl etkiliyor? Bu konuyu çok iyi tasvir ediyor. Yazıyı tavsiye ediyor burada küçük bir alıntıyı sizinle paylaşıyorum...
“İsmi hafızalara küreselleşme karşıtı protestolarla kazınan Seattle’ın en önemli iki meselesi, trafik ve evsizlik. Bunun başlıca sebebi ise ‘gentrification’ olarak bilinen şehir merkezlerini ‘sıhhileştirme’ projeleri... Yani suç oluşturan bölgeleri boşaltarak onları konut siloları denilecek yerlere, şehir dışına aktarmak aktarmak... Bu alt üst oluşun yol açtığı kişisel dramların da etkilediği 14 bin civarında evsiz yaşıyor. Seattle’da. Bir metafor olarak konuşulan modernizmin evsizliği vücut buluyor hazin kişisel hikayelerde. Beri taraftan, Seattle’da küreselleşme karşıtlığının şekillendirdiği dayanışma ağları ‘yenilik’ ve ‘tüketim’ teşvikine karşı fiili eleştiri üretmeyi sürdürüyor... ‘Bir Şey Satın Alma’ grupları. Satın almaya teşvik eden onca söylem, kanal ve faaliyet içinde bu gruplar marjinal görünseler de farklı bir gündelik hayat politikası sunuyorlar. ‘Komşu komşunun külüne muhtaçtır’ atasözümüz yeniden yorumlanıyor sanki burada. Benzeri whatsapp grupları göçmenlere yardım için de faaliyet gösteriyor. Liseli gençlerle çalışan bir toplumsal örgütlenme olan Sawhorse Revolution (Testere Tezgâhı Devrimi) Seattle’da evsizleri himaye için bir faaliyet başlatmış. Bu faaliyet neticesinde oluşmuş inşaat ustaları, mimarlar, bilim insanları ve eğitmenleri içine alan İmpossible City (İmkansız Şehir) hareketi. Liseli öğrenciler hem usta bir ekipten bir ev yapmanın, bir köy kurmanın inceliklerini öğreniyor, hem de hayır işliyorlar. Geri dönüştürülmüş malzeme, güneş enerjisi, sıcak suyla banyo yapma imkânı, herkesin kullanımına açık bir mutfak…”
- Mardin’de kadın sempozyumu
- Bir Dünyanın Kadınları isimli sempozyum için dünyanın ve Türkiye’nin her yerinden kadınlar Mardin’de buluştu. Açılış konuşmasını yapan Sayın Emine Erdoğan, şiddet ve onu ortaya çıkaran zihniyet ile mücadele üzerinde durdu. Kadınlar arasındaki dayanışmanın, güç birliğinin öneminden bahsetti. Sempozyum fikri Mardin Valisi ve Belediye Başkan Vekili Mustafa Yaman ve ekibinden çıkmış. Ortaya çıkmasında Hasan Kalyoncu Üniversitesi ve Prof. Dr. Edibe Sözen’in katkıları büyük olmuş… Sempozyum bize Mezopotamya’nın ortasında kadını konuşmanın ötesinde Mardin şehrindeki değişimi de görme imkanı verdi. Bunların içinde Mardin Gençlik Merkezi’nden çok etkilendim. Müzikten edebiyata sanatın her alanında kendini geliştirmek isteyen gençlere büyük imkanlar sunan merkez gece 10’ kadar faaliyet gösteriyor. Yetenekli gençlerin burslarla sanat alanında kendilerini gerçekleştirmesine imkan tanıyor. Doğrusu İstanbul Ankara gibi bu konulara doymuş şehirler yerine böyle sempozyumların Anadolu’nun her köşesine yayılmasında büyük fayda görüyorum. Hem konuşmacıya hem de dinleyiciye katkısı çok daha büyük oluyor. Son derece verimli geçen Sempozyum’da emeği geçen herkesi kutluyorum.
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2020
29.06.2019
13.04.2019
30.03.2019
9.02.2019
26.01.2019
19.01.2019
12.01.2019
5.02.2019
29.12.2018