Ayşe HÜR
Başbakan 17 Ağustos 2012 tarihinde Kadıköy-Kartal metro hattının açılışını yaparken “Demiryolunu nereden aldık, hangi ağlarla donattık… Biliyorsunuz Onuncu Yıl Marşı’nda geçer, ‘demir ağlarla ördük’ falan… Neyi ördün? Hiçbirşeyi örmüş falan değilsin, ortada duranlar belliydi. Demir ağlarla Türkiy’yi şimdi biz örüyoruz…” demişti. Halbuki Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü’nün resmi sitesinde bile “Cumhuriyet’in ilk 25 yılı demiryollarının altın çağı” diye yazıyordu. Milliyet’ten Sedat Ergin başta olmak üzere bazı yazarların uyarısıyla Başbakan yanlış yaptığını anlamış olmalı ki bir yıl sonra, 4 Ağustos 2013 günü Marmaray’ın test sürüşü töreninde “Bir buçuk asırlık geçmişe sahip demiryolları, Cumhuriyet’in ilk 24 yılında en parlak dönemini yaşadıktan sonra yarım asrı geçen bir sürede ihmal edilmiştir. Biz ise bu demiryolu seferberliğini başlattık” dedi. Ama Başbakan’ın bu bilgileri içine sindiremediğini 6 Aralık 2013 günü Lüleburgaz’da “O marştan bu yana ne yaptınız, gelenlere bir sorun, acaba bir kilometre demiryolu mu yaptılar? Yok, ama biz demir ağlarla Türkiye'yi örüyoruz, üstelik yüksek hızlı trenle örüyoruz…" demesinden anladık.
Cumhuriyet’in ilk 24 yılı 1923-1947 arası. Başbakan’ın ‘O marş’ dediği ise 1933’te bestelenen 10. Yıl Marşı. Demek ki, Başbakan’ın iddiası, 1933 sonrasında demiryolu inşaasının durduğu yolunda. Bu durumda ya Devlet Demiryolları Müdürlüğü’nün sitesindeki ‘altın yıllar’ ibaresi yanlış, ya Başbakan’ın tarih bilgisi ya matematiği zayıf. Matematik benim alnıma girmez ama tarih bilgisini düzeltmesine yardımcı olabilirim.
MOR BİNLİK ÜZERİNDEKİ RESİM
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923’te Türkiye sınırları içinde Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalma yaklaşık 4.100 km. (bazı kaynaklara göre 4.600 km.) demiryolu (bunun yarıdan azı devletindi), 13.900 km. üst yapısı tamamlanmış, 4.450 km. sadece tesviyesi yapılmış karayolu vardı. Birinci Dünya Savaşı sonrasında demiryolu popülerliğini kaybetmeye başlamış, karayolu ulaşımı gözde ve işlevsel hale gelmişti ama Türkiye'nin yeni yöneticileri bunun farkında değillerdi. Bu yüzden, yeni rejim zaten çok dar alan kaynaklarının büyük kısmını demiryolu yatırımına ayırdı. Üstelik bunun için İttihatçı selefleri gibi dış yardım almaya da kapılarını kapattılar, kendi yağlarıyla kavrulmaya çalıştılar.
10. Yıl Marşı’nda “demirağlarla ördük anayurdu dört baştan” dizesinin gösterdiği gibi bu mesele o kadar önemseniyordu ki, Cumhuriyet döneminin ilk emisyon paralarından en büyüğü olan 1.000 liralık banknotun ön yüzünde motiflerle süslü bir ayın içinde Mustafa Kemal portresi, arka yüzünde ise Geyve Boğazı’nın yalçın kayalarını yararak geçen Sakarya demiryolu hattının resmi vardı. (Harf Devrimi’nden sonra Latin alfabesiyle yeniden basılması için piyasadan toplanan bu koyu mavi binliklerden piyasada kalan birkaç tanesinin koleksiyon değerinin 300-500 bin lira arasında olduğu söyleniyor.)
CHP’NİN MÜSRİF ŞİMENDİFER POLİTİKASI
1929 yılında devlet ve özel şirketlerin yönettiği hatların uzunluğu 5.131 km.ye ulaşmıştı ama 1930 yazında Ankara’nın emriyle kurulan ve 98 gün sonra yine Ankara’nın emriyle kapatılan muvazaa partisi Serbest Fırka'nın seçim çalışmaları sırasında başvurduğu en önemli argüman İsmet Paşa hükümetinin müsrif ‘şimendifer politikası’ olmuştu. Başvekil İsmet Bey’in 30 Ağustos 1930’da Ankara-Sivas hattının açılışında yaptığı konuşma, hükümetin demiryolundan beklediklerini gayet açık anlatıyordu: "Gözümüz aydın. İşte tren geldi (…) demiryolu Cumhuriyetin çelik koludur. Artık Sivas hiçbir yere uzak değildir. Şimdi Ankara bize bir günlük yoldur (…) Bu demirleri toprağın pasını silmek için bu yerlere döşedik. Sarı başaklı ekinleri altına çevirmek için ucuca ekledik. Ankara-Sivas arasını on günden bir güne indiren işte bu demirlerdir. Kurak tarlalarla, kıraç ovalara bolluk ve zenginlik getiren işte bu demirlerdir. Şimdi bir lira eden bir rupla tahılı yarından sonra beş liraya çıkaracak işte bu demirlerdir. Bu demir değil , altın yoludur (…) Yol yerin damarıdır. Nabzı çarpmayan toprak kangren olmuş demektir. Toprağın yaşayabilmesi için vücudumuzu saran kan damarları gibi onun vücudunu da yol damarları sarmalıdır. Toprağın nabzı, insanınki gibi bir dakika durmadan işlemelidir ..."
Bu amaçla hükümet 1931 yılı sonuna kadar 225,6 milyon TL sarf ederek 1.595 km. yeni hat inşa ettiği gibi 1928-1931 arasında Şark Demiryolları Şirketi’nin elinde olan 1.843 km.lik Haydarpaşa-Konya, Ankara-Kütahya-Adapazarı hatları ile Mersin-Adana hattını (ve Haydarpaşa Limanı’nı) millileştirdi ancak, zamanın kuruna göre 128 milyon lira olan millileştirme bedelini 1929 Dünya Büyük Buhranı yüzünden ödeyemez hale geldi. (Bu borçların ödenmesi 1950 yılına kadar sürecekti.) Sonuçta 1950 yılına kadar ancak 3.600 km. demiryolu inşa edilebildi. Bu dönemde inşa edilen karayolu ise 10.300 km. kadardı. Aslında hükümet bu miktarları arttırmak için kaynak yaratmaya çok çalışmıştı. 20 Ekim 2013 tarihli “CHP'nin Yol Vergisi ve Milli Koruma Kanunu” başlıklı yazımda anlattığım gibi 1925 ile 1950 arasında Yol Vergisi uygulamasına gitmiş ancak bu girişimi hüsranla sonuçlanmıştı.
DP’NİN KARAYOLCULUĞU
Demiryolculuktan iyice vazgeçilmesi DP Dönemi'nde oldu. DP’nin ilk işi, CHP’nin muhafazakâr ekonomi politikalarını terk etmek oldu. 1950’de Kore’ye asker gönderildi, 1952’de NATO’ya girildi. 1954’te Celal Bayar ABD’yi, 1959’da Eisenhower Türkiye’yi ziyaret etti. 1950-1960 arasında iki ülke arasında tam 31 anlaşma imzalandı. Bunların bir kısmı askeri anlaşmalarsa da çoğu ekonomik işbirliğine ilişkindi. Bu anlaşmalar sayesinde özellikle tarımda önemli atılımlar yapıldı ama esas değişiklik popüler Amerikan kültürünün ve tüketim ideolojisinin Türkiye sınırlarından sızması oldu.
Hollywood filmleri, sinema ve magazin dergileri, çizgi romanlar, Amerika’nın Sesi Radyosu (VOA) yayınları, Türkiye’de görevli Amerikan askerlerinin ihtiyaçları için açılan ve Amerikan mallarının vergisiz-gümrüksüz satıldığı PX mağazalarından piyasaya sızan Amerikan sigaraları, sakızlar, hulahop denilen çemberler, naylon iç çamaşırları; sandviçler, jean pantolonlar, Rock 'n' Roll, Twist gibi danslar, Audrey Hepburn stili kısa saç, atkuyruğu veya Amerikan traşı gibi modalarla o dönemde tanıştık. Bundan halk da siyasiler de memnundu. Öyle ki, DP’nin kurucusu ve dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 21 Ekim 1957 tarihinde Taksim’de yaptığı konuşmada şöyle demişti: “Öyle ümit ediyoruz ki otuz sene sonra bu mübarek memleket, 50 milyon nüfusu ile küçük bir Amerika olacaktır.”
Türkiye’nin ‘Küçük Amerika’ olmasının konumuzla ilgili sonucu ise, petrol şirketlerinin ve ABD otomotiv sanayiinin de yönlendirmesiyle, Marshall yardımları ve benzer kredi programlarıyla karayolculuğun temel ulaşım politikası olmasıydı. Vehbi Koç’un, Amerikan şirketlerinin temsilciliklerini almasıyla Mustang, Cadillac veya Chevrolet markalı otomobillerin kapılara dizilmesi bu yıllarda oldu.
ÖZAL: “DEMİRYOLU KOMÜNİST İŞİDİR!”
Ama sadece DP dönemi değil, daha sonraki yıllar da, demiryolları açısından hüzünlü yıllardı. 1950-1970 arasında sadece 312 km. demiryolu yapıldı. 1940 öncesinde yılda (değişik rakamlara göre) 180-200 km. demiryolu yapılırken, 1950-1980 arasında yılda ortalama 30 km. demiryolu inşa edildi. Bu dönemde daha çok eski yolların standardının yükseltilmesine ağırlık verildi. Yine de 1950’de ortalama 22 km. olan hız, Süleyman Demirelli 1970’lerde ancak ortalama 40 km.’ye çıktı. 1980’lere damgasını vuran sağ geleneğin kült ismi Turgut Özal, “Demiryolu komünist ülkelerin tercihidir, çünkü ulaşımı merkezi denetim amaçlıdır" incisiyle tarihe geçti.
Peki demiryolu inşaatı ile çok övünen AKP döneminde yılda kaç kilometre demiryolu inşa edildi derseniz, Sedat Ergin’in hesaplamalarına göre yılda ortalama 114 km. ile CHP dönemin çok gerisinde. Yani eğer “iktidarı sırasında 1 km. bile demiryolu yapmayan’ bir iktidar varsa, bu CHP değil, DP, AP gibi sağ hükümetler.
Vagon-Li Olayı ve 'Öz dil' zorbalığı
Söz demiryollarından açılmışken, bundan tam 70 yıl önce yaşanmış ilginç bir olayı anlatmak istiyorum. Türkiye’de yataklı vagonları Osmanlı döneminden beri, La Compagnie des Wagons-Lits (kısaca Vagon Li denirdi) adlı bir Belçika şirketi işletirdi. Filmlere ve romanlara konu olan efsanevî Şark Ekspresi’nin ve 1895-1923 arasında Pera Palas’ın da sahibi olan şirket 1924 yılının Ağustos ayından itibaren, Mustafa Kemal’in izniyle, İstanbul-Ankara arasında yataklı ve yemekli vagon seferleri başlatmıştı. Karayollarının henüz gelişmediği bu yıllarda Vagon-Li trenleri İstanbul-Ankara arasında tüccarlar, politikacılar, henüz Ankara’ya taşınmamış elçilik mensupları gibi pek çok önemli kişiyi taşıyordu. Başlangıçta, İstanbul-Ankara arasında haftada iki gün (salı ve cumartesi) bir yataklı ve bir yemekli vagonu servise koyan şirket, daha sonra sefer sayısını haftada üçe çıkarmıştı. 1926′da Mustafa Kemal’in isteğiyle şirkete, yeni kurulan TCDD’nin yataklı ve yemekli vagonlarını da 40 yıl boyunca işletme ayrıcalığı tanındı. İşte devlet katında böylesine itibarlı bir şirket olan Vagon-Li’nin Beyoğlu Acentesi’nde 22 Şubat 1933 günü tarihe “Vagon-Li Olayı” olarak geçen olay yaşandı.
TÜRKÇE TELEFON KONUŞMASI
O gün, Tokatlıyan Hanı’nın alt katındaki acenteye gelen bir müşteri, memurlardan Naci Bey’e, akşam kalkacak Ankara trenindeki yataklı vagonda yer olup olmadığını sormuş, yer bulunmadığını öğrenince talebinde ısrar etmişti. Naci Bey de yardımcı olmak için şirketin Galata’daki acentesini aramıştı. Naci Bey’in telefonda Türkçe konuşması, şirkete yeni atanmış olan Belçikalı müdür Gaetan Jannoni’nin dikkatini çekmişti. Türk tarafının iddiasına göre Müdür önce diğer memurlara Naci Bey’in hangi dille konuştuğunu sormuş, onlardan “Türkçe” yanıtını alınca Naci Bey’i yanına çağırarak “Burada resmî lisanın Fransızca olduğunu bilmiyor musunuz? Size sopa ile mi davranmalı!” diye bağırmıştı. Naci Bey’in yanıtı da şöyle olmuştu: “Ben Türk’üm. Ülkemde resmî lisan Türkçedir. Hatta siz bile Türkçe öğrenmelisiniz.” Bu cevaba çok sinirlenen Mösyö Jannoni, “Size on lira para cezası veriyorum” demiş, Naci Bey’in Fransızca olarak “Niye ceza vereceğim, kabahatim nedir? Memleketimde Türkçe konuşmak hakkımdır” demesi üzerine çileden çıkarak “Sizi 15 gün için kovuyorum!” diye bağırmıştı. Bu konuşmalara tanık olan diğer memurlar, müdüre hareketinin doğru olmadığını söyleyerek arkadaşları hakkında verilen kararın geri alınmasını istemişlerse de müdürden “Ya ben giderim yahut da o!” cevabını almışlardı. Elbette müdür değil, Naci Bey gitmişti.
GAZETELERİN KIŞKIRTICI YAYINLARI
Dönemin yarı resmî gazetesi Cumhuriyet’in olayı “Vagon-Li şirketinde çirkin bir hadise”, “Türkçeyi istemeyenin Türkiye’de yeri yoktur”, “İki gün evvel Vagon-Li şirketinin Beyoğlu acenteliğinde millî haysiyetimize bihakkın tecavüz telakki edilebilecek teessüfe şayan bir hadise olmuştur” şeklindeki başlıklarla vermesiyle “millî hisleri galeyana gelen” Millî Türk Talebe Birliği (MTTB) üyeleri ve Darülfünun öğrencileri 25 Şubat 1933 günü üniversitenin arkasındaki arsadan topladıkları taşları gazete kâğıtlarına sararak üçerli, beşerli gruplar halinde Galatasaray ile Parmakkapı arasında toplanmaya başlamışlardı. Göstericiler, bir öğrencinin “Arkadaşlar Türkiye’de Türk dili hâkimdir!” diye bağırmasının ardından sloganlar atarak, kapıları, camları kırıp acenteye girmişlerdi. Acenteyi tahrip eden göstericiler, “Bu müessese bu resmi asmağa layık değildir,” diyerek duvardan indirdikleri Mustafa Kemal fotoğrafı ve Türk bayraklarıyla Vagon-Li Şirketi’nin Karaköy bürosuna gelmişlerdi. Aynı tahribatı burada da yaptıktan sonra İstanbul Valiliği’nin önünde toplanıp, bir süre daha gösteriyi devam ettirmişlerdi. Ellerindeki Mustafa Kemal fotoğrafını Eminönü Halkevi’ne teslim ettikten sonra Cağaloğlu’ndaki Akşam, Cumhuriyet, Milliyet ve Vakit gibi gazetelerin önünde sloganlar atmışlardı. Gençlerin gazetelere kızgınlığının nedeni, gazetelerin o günlerde yapılan güzellik yarışması seçmelerine gösterdikleri ilgiyi Vagon-Li Olayı’na göstermemesiydi. Gençlerin bir türlü yatışmadığını gören polis sonunda gruba müdahale etmiş, 30 kadar elebaşını Galatasaray Karakolu’na götürmüştü.
MUSTAFA KEMAL’İN TAVRI
Olayların içinde bulunan Adnan Ötüken adlı bir tanığın iddiasına göre, bunlar olurken, Vagon-Li Şirketi’nin Beyoğlu acentesinin yakınlarında Diş Hekimi Sami Günzberg’in muayenehanesinde dişlerini yaptırmakta olan Mustafa Kemal (6-26 Şubat 1933 arasında İstanbul’da kalmıştı) gürültünün nedenini sormuş, olayı öğrendikten sonra “Oradan polisleri, jandarmaları çekin. Çocuklardan da birinin başına en ufak bir şey gelmesin,” demişti.
JANNONİ TÜRKÇE ÖĞRENİYOR
Olayların yatışmasından sonra ortaya çıkan Bay Jannoni, kendisini şu sözlerle savundu: “Mevzubahis memuru bir müşteri ile sert bir tavırla konuşurken gördüm. Müşteri hoşnutsuzluğunu izhar ediyordu. O zaman meseleyi bana anlatmasını söyledim. Memur şu cevabı verdi: ‘Burası Türkiye’dir; ben Türkiye’de başka lisanla konuşmam.’ Bunun üzerine, memura 10 lira ceza verdim. Bana bu cezayı vermeyeceğini söyledi. Bunun üzerine kendisine 15 gün muvakkat mezuniyet (geçici izin) verdim. Fakat çalışkan bir memur olduğu için, cezayı bir haftaya indirdim. Memur şapkasını giydi ve gitti. Hadise bundan ibarettir. Benim Türkleri sevmediğimi söylüyorlar. Tamamen asılsızdır. Nitekim şimdi Türkçe öğreniyorum.”
Ancak Bay Jannoni’ye Türkçeyi öğrenmek nasip olmadı. Şirketin Paris’teki merkezinden gelen müfettişler, yaptıkları soruşturma sonucu davranışlarını hatalı buldukları Jannoni’ye işten el çektirdiler, yerine bir Türk müdür atadılar. Şirket Naci Bey’i de tekrar işe başlattı. Ayrıca, Vagon-Li kadrosunun tamamen değiştirilmesi ve Türk memurların sayısının arttırılması gündeme geldi.
‘VATANDAŞ TÜRKÇE KONUŞ!’
Buna rağmen ilerleyen günlerde 1928’de olduğu gibi ateşli bir “Vatandaş Türkçe Konuş!” kampanyası başlatıldı. Bursa, Diyarbakır, Adana, Ankara, Edirne ve Kırklareli Yahudileri Türkçeyi “öz dil” ilan ettiler, cemaatin mekânlarına “Türkçe konuş!” levhaları astılar. İstanbul’da yaşayan Rum, Ermeni, Yahudilerden bir grup, Beyoğlu Halkevi’nde bir araya gelip Türk Dilini Yayma Birliği adı altında bir cemiyet kuracaklarını açıklamak zorunda kaldılar.
25 Ekim 1933 günlü Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan (güya) bir okur mektubu azınlıklardan beklenenleri bir kez daha hatırlatılıyordu:
“Yurttaş,
Cumhuriyet Bayramı’na kadar:
1) Enstitü dö Bote, Bazar dö Lövan, Rejans, La Jönes... gibi Türkçe olmayan levhaların Türkçeye çevrileceğini;
2) Otel Balkan, Otel Turan gibi Türk gramerine uymayan adların Turan Oteli, Balkan Oteli şekline konulacağını;
3) Türk topraklarında yaşayan her adamın Türkçe bilmesi icap ettiğine göre Türkçe yazıların yanında yabancı dilden tercümelerinin konulmasında faide olmıyacağı cihetle bunların da atılacağını kuvvetle umarız.”
Yazıda bu beklentileri karşılamayanların başına ne geleceği yazılmamıştı ama geçmiş tecrübeler ortadaydı. Kısa sürede azınlıkların ve gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı Pera civarında birçok yabancı şirket Türkçe isimler kullanmaya başladı. Aralık ayında MTTB, Avrupa mallarının kullanılmaması için bir kampanya başlattı. Vagon-Li bu furyada daha fazla zarar görmedi ama 1970’te devletleştirildi ve faaliyetine son verildi.
Esas ilginç olan ise kendi ülkesinde anadilini konuşamamayı haklı olarak aşağılanma olarak gören bir toplumun üyelerinin başka anadilleri yakın zamana kadar gayet rahatlıkla aşağılaması ve yasaklamasıydı. Bunlardan Kürtçeye dair yasakları 21.10.2012 tarihli “Lozan, Şark Islahat Planı ve Kürtçe” başlıklı yazımda anlatmıştım.
Herkese iyi pazarlar...
ÖZET KAYNAKÇA: Yahya Tezel, Cumhuriyet Dönemi’nin İktisadi Tarihi, İletişim Yayınları, 2002; Hakan Uzun, “Cumhuriyet Gençliğinin Misyonu Çerçevesinde 1933 Yılı Vagon-Li ve Razgrad Olayları”, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, Cilt 6, S. 3, Eylül 2009, s. 57-81; Rıfat Bali, “Vagon-Li Olayı ve Yeni Bir Türkleştirme Kampanyası”, Bir Türkleştirme Serüveni (1923-1945), İletişim Yayınları, 2005; Ertan Ünal, “Wagon-Lits Olayları”, Popüler Tarih Dergisi, S. 30, Şubat 2003, s. 70-75;
Not: 17.11.2013 tarihli “Seyit Rıza’nın TBMM’ye ve MC’ye Mektupları” başlıklı yazımın internet nüshasında, Dilek Soileau’nun II. Tunceli (Dersim) Sempozyumu’da sunduğu makalesinde yer alan bazı bilgileri özetleyerek sizlere aktarmıştım. Meğerse Dilek Hanım bu bilgileri, söz konusu makalesi yayımlanıncaya kadar kimseyle paylaşmamam kaydıyla bana iletmiş. Bu durum, yazışmalarımızdaki bazı muğlak ifadelerden kaynaklandı. Gerekçe ne olursa olsun, bu erken aktarımın Dilek Soileau’yu zor durumda bıraktığını öğrendim ve çok üzüldüm. Kendisinden huzurunuzda özür diliyorum. Makalenin bütününü okumak isteyenlere müjdelemek isterim ki, söz konusu makale "Belgelerdeki mi, Belleklerdeki mi: Hangi Seyid Rıza?" adıyla, Kebikeç dergisinin Aralık 2013 sayısında yayımlandı.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- NARİN GÜRAN CİNAYETİ VE KOLEKTİF TRAVMA
9.09.2024 - GÜNÜN OLAYI (12. SURP HAÇ KİLİSESİ AYİNİ) VESİLESİYLE HAFIZA TAZELEME
9.09.2024 - Seyit Rıza ve altı arkadaşının idamının 85. yılında: İnönü mü, Bayar mı, Atatürk mü sorumlu?
17.11.2022 - 160 yıllık mesele: Harf İnkılabı
6.11.2022 - Çağımızın Bir (Başka) Kahramanı: Topal Osman
7.06.2019 - 'Fahreddin Paşa' polemiği ve Erdoğan'ın 'dikkat dağıtma' stratejisi
26.12.2017 - Sene 1871: 72 günlük 'muzaffer ve mağlup' Paris Komünü
21.03.2016 - Harem: Efsaneler, gerçekler
13.03.2016 - Tarihten Kara Fatma portreleri
6.02.2016 - 1938 Donanma Davası
28.02.2016
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
























































































































































































































muharrem
artık pkk ile ilgili yazıları okumuyorum bile bu kadar sıkıcı mevzu olamaz.hep aynı laflar .bir çoğuda masal masal matitas.kürtlerin uyanık ve önde gelenlerinin amacının çoğunluğu koltuk sevdası azıda kürtlerin hakları.yani araç kürtlerin hakları amaç koltuk sevdası.herkes böyüük adam olmak istiyor. Türkiye nin de bu sorunu bitirmek yada yön vermek gibi yapacağı birşey yok.insiyatif oyun kurucularda artık.cnn int bugün açlık grevinden bahsediyordu.iran işi bitsin dünyanın gündemi kürtler olur.
karia
plan kürtleri pkk nın stalinist yönetimine terk edip daha sonra homojen bir türkiye oluşturmak.pkk devlet olunca artık .kürtlerde baskıcı rejim altında üçüncü dünya ülkesinde yaşamaya mahkum olacaklar.pişman olsalarda yıllarca destek oldukları pkk ya karşı mazeretleri olmayacak.türkiye hem terördenhem yıllardır kaynaklarını tüketen bölgeden kurtulup aynı zamanda kürtlerden de intikam alacak.pkk türkiyenin her istediğini mecburen yapacak.zira varlığını sürdürebilmesi buna bağlı olacak.