Berat ÖZİPEK
“ONCA genç kızın hayatını karartmakla suçlanıyorsunuz. Vicdan azabı hissettiğiniz oluyor mu?” diye soruyor Habertürk’ten gazeteci Kübra Par. 28 Şubat’ın sembol isimlerinden Kemal Gürüz, “Asla! Kimsenin hayatını karartmadım. Herkes hayatına devam etti” diye cevap veriyor. “Ama onlarca öğrenci üniversiteyi bıraktı...” diyor gazeteci. “Şahsi kararlarıydı” diye cevap veriyor eski YÖK Başkanı, Anayasa Mahkemesi kararlarını hatırlatıyor. Uzun ve acılı bir tarihin ardından yasağın fiilen kalktığı bir dönemde söylüyor bunu.
28 Şubat günlerinde yasağın sembol isimlerinden biriydi o. Bugün de sahici bir vicdan muhasebesinin yapılamadığı bir ülkeyi simgeliyor onun savunması. Oysa ortada o kadar açık bir haksızlık ve hayatın o haksızlığı o kadar bariz bir yanlışlaması var ki!
NEDEN PİŞMANLIK DUYAMIYORLAR?
İnsan sormadan edemiyor: Hani serbest bırakılınca felaket olacaktı? Mahalle baskısı yaşanacak, sokakta ve üniversitede başını örtmeyen kalmayacaktı? Laiklik elden gidecek, Türkiye İran olacaktı? On yıllar boyunca yüzbinlerce, milyonlarca kadına sadece başörtülü olduğu için binbir türlü acı çektirildi, okulundan işinden atıldı, geleceği elinden alındı. Askerdeki oğlunu ziyarete veya kızının mezuniyet törenine alınmayan veya sağlık cüzdanındaki başörtülü resmi nedeniyle tedavisi reddedilen kanser hastası kadınların göze görünmeyen, söze dökülmeyen çaresizlik öyküleriyle dolu uzun ve acılı bir tarih yaşandı bu ülkede. Ve bir gün yasak kalktı.
O kötülüğe bahane olarak gösterilen korkuların hiçbirinin gerçek olmadığı görüldü. Üniversitelerde başörtüsü yasağı kalktı. Eskiden örtmek isteyen örttü, kamuda da okulda da iddia edildiği gibi “herkes” başını örtmek zorunda kalmadı. Acaba şimdi sayısız insanın günahını alanlar, milyonlarca kadının aşını, işini, hayallerini elinden alanlar, omuzlarındaki o ağır vebalden dolayı kendilerini zalim veya günahkar hissediyorlar mıdır? Ülkenin onlarca yıl boyunca gündemini meşgul eden ve enerjisini emip tüketen, akıl dışı, vicdan dışı, aslında hiç yaşanmaması mümkün olan bu kötülüğün bir parçası oldukları için suçluluk duyuyorlar mıdır? “Bu hanıma haddini bildirin” diyenler, TBMM’de “dışarı, dışarı” diye tempo tutanlar, yasağın kaldırılması ilk kez ulaşılabilir hale geldiğinde “üçüncü yol”cu bildiri yayınlayanlar veya “hizmet alan hizmet veren” türünden ayrımlarla “kamu”yu belirli bir yaşam biçimiyle özdeşleştirerek yasağı savunanlar, eğitim, öğrenim ve çalışma haklarını gasp ettikleri veya gasp edilmesine malzeme sağladıkları kadınlardan özür diliyorlar mıdır?
GERİDE KALDI DİYEBİLİR MİYİZ?
Acaba zamanı geri almak mümkün olsaydı, bugün bir yasağın kalktığını ve o yasağa bahane olarak gösterilen hiçbir felaketin yaşanmadığını görenler, tekrar o günlere dönselerdi, yeniden o zulmün bir parçası olurlar mıydı? Bugün bu kötülüğü üreten zihniyet ve ruh halinin tarihin çöplüğüne atıldığını söyleyebilir miyiz? Geçmişte bu kötülüğün öznesi veya bir parçası olduğu için bireysel olarak pişmanlık duyan ve özür beyan edenler vardır elbette. Ama ben bunun genel bir durum arzettiğini gösteren anlamlı bir vicdan muhasebesinin yaşandığını görmüyorum. Hiç yüzü kızarmadan bugün o günkü zalimliklerinden dolayı kendilerini rahatsız hissetmediklerini söyleyebilenlerin varlığı da bunun bir göstergesi sayılabilir. Hiç hata yapmayanların ve pişman olmayanların ülkesi burası.
O gün “hizmet alan hizmet veren” ayrımıyla başörtülü kadınların çalışma hakkının gasp edilmesinin meşruluğunu savunan bazı akademisyenlerin, muhasebe meselesini geçiştirmeye ve bugün kendilerini özgürlükler üzerinden esip gürleyebilecek konumda göstermeye çalıştıkları bir ülke. Politik olarak yenilmiş olsa da hala varlığını hissettiğimiz bir zihniyet ve ruh hali aramızda ve belki de yeniden o kötülük kapısının açılmasını bekliyor. Onunla sahiden yüzleşip, onu vicdanlarda mahkum edip, ruhumuzdan, zihnimizden ve siyasi hayatımızdan atana kadar da güvende değiliz. Uğursuz bir müdahalenin, 28 Şubat’ın 19. yılında Gürüz’ü okurken aklıma gelenler bunlar…
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
16.01.2025
8.01.2025
20.11.2024
8.11.2024
30.10.2024
31.03.2024
25.11.2023
3.07.2023
18.05.2023