Berrin Sönmez
“Bu kadına haddini bildirin” fermanıyla TBMM Genel Kurulu bir anda cehenneme dönüştüğü zaman Merve Kavakçı’nın yanındaydı, Nazlı Ilıcak. Aklımızda kalan fotoğraf karelerindeki iki kadından birisi darbe mağduru olarak ödüllendirilip şimdi büyükelçi oldu, devleti temsil ediyor. Diğeri aynı darbenin mağduru ama bir başka darbenin destekçisi sayılıp cezalandırılıyor.
Her devrin makbulü, siyasi tarihimizin ünlü sözlerinden biriyle, durakta fazla beklemeyip gelen ilk otobüse binerek daima iktidarın arabasında yola devam eden insanlar çok. Kimileri de yine bir başka ünlü sözle, pazara değil mezara kadar sürecek tarafgirlik biçiminde kurar siyasetle ilişkisini. Fakat bazıları da var ki hayatının her döneminde siyasetle yakın ilişki içinde ama illa ki muhalif duruşlarıyla anılırlar. İşte bu sonuncu gruptan birisi, Nazlı Ilıcak, işgal ediyor zihnimi, iki gündür. Nedeni tahmin edileceği gibi 8 Ocak tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle yapılan atamalar. Görevlendirilen kişilerden özellikle birisi, kaçınılmaz olarak Nazlı Ilıcak çağrışımı yaptırıyor. Merve Kavakçı’nın kızı olmasıyla dikkati çeken Mariam Kavakçı’nın Cumhurbaşkanı Danışmanlığına atanması, benim gibi bazılarına Nazlı Ilıcak’ın ağırlaştırılmış müebbet cezasını düşündürürken toplumdan farklı tepkiler de yükseldi.
İlkin bu farklı tepkilerin çoğunlukla cinsiyetçi, kadın karşıtı ve norm dayatan sözler içerdiğini söylemeliyim. Aynı kararname ile pek çok kuruma atama yapılmıştı. BDDK, Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu, Milli Savunma Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına atanan kişilere dair herhangi bir yorum, olumsuz beyan gündem oluşturmadı. Fakat Cumhurbaşkanı Danışmanlığına getirilen genç kadın, kıyafeti, hali, tavrı, pozları hatta bakışlarıyla, sosyal medya paylaşımları üzerinden ağır eleştiriyle karşılandı. Tıpkı Alexandria Ocasio-Cortez’e yapıldığı gibi.
Siyasi rakiplerinin, yeni seçilen genç temsilciyi, üniversite yıllarına ait dans videosu ile yıpratma girişimi, Kavakçı’ya yöneltilen eleştiri sayılamayacak cinsiyetçi saldırılarla bire bir örtüşüyor. Amerika’da “kadınların dans etmesi ayıp” söylemiyle siyasi gündeme taşınan video ile Mariam Kavakçı için söylenenler arasında fark yok. Hangi partiden olursa olsun ve atama kararını ne şekilde eleştirirse eleştirsin cinsiyetçi olmayanların mutlaka karşı çıkması gereken sözler sarf ediliyor sosyal medyada. “O bakışlar hayra alamet değil, o poz ailesinin dini ile arkadaşlarının dini arasında işkence çekmiş, normal şartlarda moda sektöründe iş aramalı, umarım AKP’den uzak durur, reis buna ne danışacak” türünden yıpratma girişimleri karşısında Mariam Kavakçı’yı destekleme ihtiyacı duyuyorum. Cinsiyetçiliğin çektirdiği çile saymakla bitmiyor görüldüğü gibi. Ve hatırlatmak isterim Alexandria Ocasio-Çortez’in cevabını. Kongre koridorlarında dans ederek makamına girişi, siyasi rakiplerine verilecek en güzel cevap olmuştu. Ve tabi Kadın Koalisyonu, sosyal medya hesabında konuya ilişkin yapılan “yeni nesil kadın politikacılara baskı ters tepiyor” yorumu, şahaneydi.
Cinsiyetçilikle kadınlar üzerine kurulan baskılara karşı çıkarken meselenin diğer boyutlarını görmezden gelemeyiz. Bu nedenle cinsiyetçilik parantezini kapatarak yazımın başına dönmek istiyorum. Nazlı Ilıcak demiştim başlarken. Çocukluk yaşlarımdan itibaren takip ettiğim bir yazardır. Tercüman okunurdu çünkü çocukluğumda bizim evde. Tabii o zamanlar çok genç ama yine de görüşü keskin, dili sivri, kimseye eyvallahı olmayan yazılarıyla tanımıştım. O zamanlar da muhalifti. Evet, iktidar partisini destekliyordu ama eleştiriyordu da. Fakat onu muhalif kılan eleştirilerinden çok “iktidar olup da muktedir olamayan” sağ partilerin yanında ama içinden geldiği kültürel hegemonya ile o yılların illeti kurumsal muhalefetin karşısında duruşuydu.
Hayatı boyunca darbe karşıtı yazıları ve kitaplarıyla tanınmış bir gazeteci yazarın bugün darbe destekçiliği suçundan ağırlaştırılmış müebbet cezasıyla hapishanede oluşu, akla ziyan. 27 Mayısı, 12 Martı, 12 Eylülü yazıları ve kitaplarıyla deşifre eden kişilerden çünkü. 60’ta babası yargılanmış, 80’de kendisi hapis cezası almıştı. 28 Şubatta da kapatılan Fazilet Partisi’yle birlikte milletvekilliği düşürülüp beş yıl siyaset yasağı verilmişti. Gazetesi kapatılmış ancak gazetecilik yapması engellenmemişti. Batı Çalışma Grubunu ifşa edenler arasındaydı. Kültürel hegemonya ve kurumsal muhalefetin baskısıyla iktidardan düşürülme ve kapatılma riski yaşadığı yıllarda AKP’nin yanında yer alarak demokrasiyi güçlendirmek için sivil siyaseti destekleyenlerden biriydi.
“Bu kadına haddini bildirin” fermanıyla TBMM Genel Kurulu bir anda cehenneme dönüştüğü zaman Merve Kavakçı’nın yanındaydı, Nazlı Ilıcak. Aklımızda kalan fotoğraf karelerindeki iki kadından birisi darbe mağduru olarak ödüllendirilip şimdi büyükelçi oldu, devleti temsil ediyor. Diğeri aynı darbenin mağduru ama bir başka darbenin destekçisi sayılıp cezalandırılıyor. Merve Kavakçı’nın babası Gülen cemaati mensuplarına haksız cezalar verildiği görüşüyle af talep ederken herhangi bir kusur atfedilmediği gibi kızı da mansıp, makamla ödüllendiriliyor. Nazlı Ilıcak FETÖ’nün medya ayağı suçuyla hapiste. Bunca garabet bir arada… İktidarı besleyen aile ilişkileriyle iktidardan beslenerek hanedana dönüşen aileler arasında Kavakçı’ların özel bir yeri olmalı ki mansıp vermelere doyulmuyor.
Ancak camia kendi içinde bu ailelerden aldığı destekle güçlendiği halde iktidara getiren asıl desteğin camia dışından geldiği unutulmuş gibi. Nazlı Ilıcak’ın da içinde yer aldığı, AKP’yi iktidara taşıyan, demokrasi tutkunlarının çoğu bugün hapiste. AKP, demokratikleşme yönünde atılacak adımları sürekli erteledikçe giderek muhalif tavırları belirginleşen liberaller, demokratlar “Gülencilik” ithamıyla cezalandırılıyor. Belki iyilik yükü ağır olduğundan birer ikişer, camia dışındaki destekçilerinden kurtulmak istedi AKP. Belki her kesimden demokrasi ve barış yanlısı muhalifleri susturmak için 15 Temmuz kalkışması fırsat bilindi. Belki Ergenekon davalarının intikamı alınıyor siyasetin yargısı eliyle. Yakın gelecekte bir gün tıpkı Ergenekon davalarında cemaat eliyle kurulan kumpasların gerçek suçluları gözden kaçırmaya yol açması gibi bugünkü FETÖ davalarında Ergenekon yanlısı ellerle, darbeyle alakasız kişilerin cezalandırıldığını da öğreniriz.
Ülkede pek değişiklik yok kısacası. Susurluk, Ergenekon, The Cemaat derin hegemonyanın sacayağı. İkisi şu an diğerine karşı ittifak halinde iktidar partisiyle ortak çalışıyor. Siyasi iktidar nasıl aklanma ihtiyacındaysa derin iktidar da gizlenme ihtiyacında. Darbe davalarının hep sonuçsuz kalması bundan. Geçmiş yargılamaların hiç birisi bu derin yapıları tümüyle açığa çıkaramadığı gibi bugünkü davalar da bilinçli çoğaltılan dosya, tutuklu, hükümlü sayılarıyla davaları sulandırmaya hizmet ediyor. Siyasetin sol cenahı kültürel hegemonya ile avunup, sağ cenahı hükümet etme kaygısıyla ülke kaynakların, makam ve mevkileri yandaşa bölüştürmekle meşgul. Ama değişen bir şey yok çünkü hala ülkenin değişmeyen iktidarı derinlerde. Kürt meselesinin barışçı çözümü ülkede yeniden demokrasi rüzgarı estireceği için kendileri açısından tehdit olarak algılıyorlar. Otoriter tek adam yönetimi de derin devlet için sivil siyasetin tahammül edilebilir en iyi hali olmalı.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024