Bülent KORUCU
Türkiye, yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarıyla çalkalanıyor. Gönül, iddiaların doğru olmamasını arzuluyor. İsnat edilen suçun mahiyeti ve özneleri itibarıyla iç karartıcı bir tablo.
Keşke kâbus görüyor olsak ve uykumuzda yaşadığımız sıkıntıyla kurtulabilsek. İnsanların çocukları ve yakınlarıyla imtihanı ağır oluyor. Siyasetçilerin en zorlandığı konu bile diyebiliriz. Önce iki temel hukuk kuralını hatırlayalım. Suç ve ceza şahsidir, kimsenin kabahatinin hesabı en yakını dahi olsa başkasına sorulamaz. İki, mahkeme kararı ile sabit oluncaya kadar suçsuzluk asıldır. Değerlendirmelerin buna göre yapılması lazım. Herkes için mayınlı bir alan. Gazeteci olarak kamunun denetim ve haber alma hakkına riayet ile şüphelileri mağdur etmeme arasında bıçak sırtı bir konumdayız.
Pek çok yerde anlatılan Hz. Ömer’in gömlek hadisesi tam buraya uygun düşebilir. Halife Ömer (r.a.) konuşma yapmak üzere iken halkın arasından bir ikazla karşılaşır. Bazı kaynaklarda Selman-ı Farisi olduğu kaydedilen kişi, devlet başkanının sırtındaki gömleğin hesabını sorar. “Dağıtılan kumaştan bize elbise çıkmadı, sen bunu nereden buldun? Hesabını vermeden konuşamazsın.” der. Hz. Ömer, halkın arasındaki oğluna sözü bırakır. O da kendi payını babasına vererek elbise yapmasını sağladığını anlatır. Tatmin olan kişi ‘şimdi konuşabilirsin’ diyerek sözü Halife’ye bırakır. Bunlar inananların hayatına ölçü olmak üzere yüzyıllardır naklediliyor. Hayatta karşılığı yoksa masal ya da ninni olarak kalır.
Hadisenin bize anlattığı şeylerin altını şöyle çizebiliriz. Şeffaflık ve hesap verebilirlik esastır. Bu ilke yöneticiyi zaaf içinde göstermez, aksine halkın gözünde büyütür. Hz. Ömer, aslında karşısında kolay konuşulamayan biriydi. Sigaya çekenin Hz. Selman olduğunu öğrendikten sonra “Halkın içindekini telaffuz ederek, Hz. Ömer’in aklanmasını sağlamak istemiş.” diye düşündüm. Aksi halde vicdanlarda büyüyen yara, kulaktan kulağa köpüren bir söz olacaktı. Bugün de halkta hesap sorma cesareti, idarecilerde ise buna hazır olma özgüveni bulunmalı.
Bakanlar, bakan çoçukları, bürokratlar ve işadamlarını kapsayan operasyona böyle bakmak gerekiyor. Hükümete yakın bazı gazetecilerin bile yazı ve konuşmalarında şikâyet ettiği konuyu sonuca bağlamak en doğrusu. Maalesef hukuken, ahlaken ve siyaseten bütün yanlışlar işleniyor. Hukuk, umumun hakkı söz konusu olduğu yerde tavizsiz ve eşitlikçi davranmayı emrediyor. Ahlak, çerçeveyi biraz daha genişletiyor, hukuken sorumluluk taşımayacak olanları bile ırgalıyor. Suçlar mahkeme kararı ile sabit hale gelirse, önleyici tedbirleri almayan ve suçu üreten vasatı kurutmayanlara da ahlak hesap sorar. Korumacı tavrın siyaseten de izahı zor. Soruşturmayla ilgili ilgisiz onlarca emniyet görevlisini tasfiye etmeye çalışmak şüphe bulutlarını kalınlaştırıyor. İnanmak istemeyenlerin dahi aklına soru işareti atıyor.
Soruşturmaya karşı kullanılan dil de sorunlu. İçeriğe hiç girmeden, hukuk dilini terk ederek; siyasinin ötesinde komplocu argümanlar üretiliyor. Kamuoyu nihayetinde düz ve basit düşünür, cevabını aradığı ilk soru; “İddialar doğru mu?” olur. Bu, yazılı sınavdaki 70 puanlık soru gibidir. Diğerlerini doğru yapsanız bile bunu cevaplamazsanız sınıfı geçemezsiniz. ‘Erdoğan’sız Türkiye projesi’ savunmaları, tarafgirliği ön planda tutanları ikna edebilir. Ancak AK Parti’ye oy veren yüzde 50’nin tamamının böyle kemik seçmen olduğu söylenemez. Merkezden gelen oylar için ürkütücü bir durum. Ayrıca neredeyse dibi tutan yemeğin bile sorumlusu ilan edildiği için ‘cemaat yapıyor’ iddiası iyice sulandı. Evinde paralar ve kasalarla yakalanan bile ‘masumiyet’ karinesinden yararlanırken, hayal mahsulü iddialar ile bir topluluk yargısız infaza tabi tutuluyor. Devlete sızma iddialarını 28 Şubatçılar 9 yıl yargıladı, delil bulunamadığı için beraat verildi. Ergenekoncular kendilerince bütün kötülüğün başı görüp en ağır tarassut ve psikolojik harp tekniklerini denedi. Yine bir şey çıkmadı. ‘Her taşın altında cemaat var’ tezi farklı kesimler tarafından bıktırıcı şekilde tekrarlandı. Artık toplumda karşılık bulması zor. Hele böyle akçalı bir soruşturmayı sadece bu tezle savunmak mantıklı ve sürdürülebilir değil.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.07.2016
4.02.2016
1.02.2016
23.02.2016
5.02.2016
2.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
15.01.2016
1.02.2016