Burhanettin DURAN
2019 seçimlerine giderken muhalefetin üç temel paradokstan muzdarip olduğunu düşünüyorum. İlki seçim ittifakı düzenlemesi ile gelen bloklaşma- aday bulma zorluğuyla ilgili. AK Parti- MHP'nin kurduğu cumhur ittifakının "yerli- milli" söyleminin aksine muhalefet partilerinin etrafında birleşeceği güçlü bir ideolojik tutkal bulunmuyor.
"İlkeler ittifakının" neler olduğu net değil.
CHP "demokratik blok" iddiasına hazırlanırken İyi Parti "muhafazakâr- milli" ittifak arayışından bahsediyor.
HDP'nin ideolojik marjinalliğinin üstü ne ilke ile ne de aday ile örtülebilir.
Diğer partilerin seçmen tabanları çatlayabilir. Muhalefetin ortaklığı Erdoğan karşıtlığına dayanıyor. Ancak bu sermaye aralarındaki ideolojik zıtlıkları örtemiyor.
Erdoğan'a karşı çıkarken birleşenler, bütün parti tabanlarının benimseyeceği bir aday çıkarmakta zorlanıyor.
Kılıçdaroğlu aday belirlemeden bir bloklaşma oluşturmak istiyor. Erken çıkarılacak bir cumhurbaşkanı adayının AK Parti tarafından yıpratılacağını düşünüyor. O yüzden mümkün olduğunca ilkeler üzerinden "hayır" veren partileri yarı açık yarı kapalı bir platform etrafında bir araya getirmeyi hedefliyor. Aday işini ise zamana bırakıyor.
Böylece CHP içinde parti dışından, hele hele, sağ siyasetçilerden bir ismi aday koymaya gösterilecek tepkiyi dindirmeyi umuyor. Bu yaklaşımın temel bir sorunu var. Erdoğan kadar iyi tanınan bir adayın karşısına kamuoyunun yeteri kadar bilmediği bir adayla çıkmak baştan kaybetmeyi kabullenmek demek. Beklemek milletçe maruf olan isimlerin adaylığını öne çıkarır.
Kılıçdaroğlu, Akşener ve Gül gibi. CHP için, Akşener gibi şimdiden cumhurbaşkanı adaylığını açıklamış küçük bir parti liderini sahiplenmek büyük tartışma doğurur.
CHP'nin kendi tabanının hassasiyetlerini yansıtan bir adayla çıkması (Kılıçdaroğlu gibi) ikinci sırada çok oy almayı garantilese de gerekli çoğunluğu bulması beklenemez.
Yani, Kılıçdaroğlu partisinin adayı olursa ikinciliği garantiler ancak bu garanti aynı zamanda Erdoğan'ın ya birinci turda ya da ikinci turda seçilmesini de temin eder.
Aslında muhalefet çatı aday konusunda ilginç bir sendrom yaşıyor. 2014 cumhurbaşkanlığı seçimindeki olumsuz çatı aday tecrübesi ileriye ket vuruyor. Parlamenter sistemdeki ittifakın başarılı olmaması cumhurbaşkanlığı sisteminin ilk seçimleri olan 2019 seçimlerini de esir alıyor. Öncelikle, seçmenin hükümeti kuracak "kişiyi" seçme konusunda nasıl bir davranış göstereceği tahmin edilemiyor. Eğer seçmen eğilimi 2014'teki gibi olursa birinci turda çatı aday çıkarmanın çalışmayacağı açık. Ancak cumhur ittifakı yapılmışken muhalefetin çatı aday çıkarmaması yenilgisini pekiştirebilir.
Muhalefetin ikinci paradoksu tek adam eleştirisinde söylem-gerçeklik çelişkisidir.
Hatırlayalım, 16 Nisan'da muhalefetin elindeki en değerli sermaye tek adam söylemiydi.
Evetlerin yüzde 51.4'te kalmasında "Erdoğan'ın otoriterleşmesi" anlamında değilse de "her şeyi kim olursa olsun bir adamın eline bırakmayalım" anlamında tek adam eleştirisi etkili olmuştu.
Hatta "Erdoğan'dan sonra ne olacak, ya CHP'li tek adam gelirse" sorusu ile AK Parti'de endişeli kesimler üretilmişti.
Halbuki yeni sistemde cumhurbaşkanının hükümeti kuracak olması "tek adam" eleştirisini etkisizleştiriyor. Zira kim seçilirse seçilsin liderlik yapacak bir kişi seçilecek.
Sembolik değil performans gösterecek bir lider belirlenecek. "Tek adam" olgusunun ideolojik yanından ziyade "teknik" yönü öne çıkacak.
Bununla bağlantılı üçüncü paradoks ise sistem tercihi-kampanya ilişkisinde ortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanlığı sistemine göre yeni cumhurbaşkanını ve Meclis'i seçerken parlamenter sisteme dönme sözü vermenin çelişkisi. Belirsizlik olarak gördüğü bir değişimi kullanarak yeni bir belirsiz süreç vaat ediyor.
Ezcümle, muhalefet bekledikçe paradoksları derinleşiyor, bu da Erdoğan'ın işi kolaylaşıyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2022
19.05.2021
15.05.2021
30.04.2021
24.04.2021
17.04.2021
6.01.2020
3.01.2020
13.10.2020