Cafer Solgun
12 Eylül hapishanelerinde siyasi mahpuslara yönelik uygulanan sistematik işkence, eziyet çeşitlerinden biri, günler ve gecelerce mehter marşı dinletmekti. Havalandırmalara kurulmuş olan hoparlörlerden bazen sesi sonuna kadar açılmış olarak mehter marşı çalıyorlardı.
İşkenceci subaylar bundan ne zevk alıyorlardı acaba? Mümkündür ki mehter marşları ile içleri “kıpır kıpır” oluyordu. Ecdatlarının yedi düvele yayılmış imparatorluk zamanlarının hasretiyle yanıp tutuşuyorlardı.
(Geçen ay Euro 2024 müsabakaları kapsamında A Milli Futbol Takımı Avusturya’yı mağlup edince Milli Savunma Akademisi Rektörü ve aynı zamanda tarihçi bir muhterem zat, huşu içinde “Viyana 341 yıl sonra düştü! Viyana önünde Kızılelma için can veren Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve bütün şehitlerimizin ruhu şad olsun” şeklinde bir paylaşımda bulunmuştu. Gerçi söz konusu olan bir “savaş” değil futbol karşılaşmasıydı, adı geçen Kara Mustafa Paşa da Viyana önünde “şehit” olmamış, bozgunun ardından padişah fermanıyla kafası kesilip derisi yüzülerek öldürülmüştü. Ama olsun; adamın içi kıpır kıpır olmuş, ne yapsın…)
Belki işkenceci askerlerin içi kıpır kıpır oluyordu mehter marşları çalınca ama gece gündüz, durmaksızın “kıpır kıpır” olunabilir mi ki? Tabii ki meramları “kıpır kıpır” olmak değil, “düşman” gördükleri siyasi mahpuslara eziyet etmekti.
Mehter marşlarından kendilerine de gına gelmiş olmalı ki, bir süre sonra Müşerref Akay’ın (o yıllarda “Tezcan” idi galiba) “Türkiyem Türkiyem cennetim” şarkısı çınlamaya başladı kulaklarımızda! Bolca “Türklük” propogandası içeren bu şarkı birkaç yıl boyunca çaldı durdu. Bu şarkı sayesinde kim olduğunu keşfettiğimiz Müşerref Akay için, “Olur da bir gün bu cehennemden sağ sağlim çıkarsam…” konulu planlar yaptığımız doğrudur. İnsan evladı işte, maruz kaldığı eziyeti bir şekilde “katlanılabilir” hale getirmek için böylesi yollar bulabiliyor. Ama bu “planlar” lafta kalmadı; bir arkadaşımız çıktıktan sonra o şarkının telif haklarını satın aldı ve kadını hiç değilse bu şarkı açısından susturdu! (Eyvallah Cem. Bu vesileyle bir kez daha varolasın! Bu arada arkadaşımın adı Cem Yılmaz. Ama komedyen Cem Yılmaz değil. Müzik sektörüyle ilgili değerli işler yaptı ve yapıyor, Anadolu Müzik.)
İşkenceci cuntacıların direnen siyasi mahpusların iradesini kırmak için dayattıkları kurallardan biri, İstiklal Marşı okumak idi. Diğer dayatmalar gibi bunu da kabul etmemiştik direnen siyasi mahpuslar olarak. Belki celallenenler olur: Mesele İstiklal Marşı değil, bunun bir “kural” olarak dayatılmasıydı… O marşa asıl saygısızlık yapanlar, onu bir işkence, eziyet aracı haline getirenlerdi.
***
Velhasıl… Niyetim durduk yere 12 Eylül mahpusluk anılarımı anlatmak değil. Mersin’de sahilde Kürtçe şarkılar söyleyip halay çekerken gözaltına alınıp sonra da tutuklanan Kürt gençlerine gözaltı esnasında “Ölürüm Türkiyem” şarkısının dinletilmesi nedeniyle anımsadım bunları. Üstelik bu görüntüler sosyal medya üzerinden kamuoyu ile de paylaşıldı.
Tepkiler üzerine İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya şöyle bir açıklama yaptı: “Ben dinlediğim zaman son derece duygulanıyorum. Yüreğim kıpır kıpır oluyor. (…) Yani bunun kesinlikle ve kesinlikle savcının talimatıyla gözaltına alınan insanları üzmek, kırmak için yapıldığına inanmıyorum.”
El insaf! Velev ki “kesinlikle ve kesinlikle gözaltına alınan insanları üzmek, kırmak için” yapılmamış olsun. Peki o savcı ve polisler bunu neden yapmışlar? Gözaltına alınan insanlar Kürt, “bölücülük propagandası” yaptıkları iddiasıyla derdest edilmişler ve kendilerine “Ölürüm Türkiyem” şarkısının dinletilmesi “normal” midir yani?
Belli ki Sayın Bakan açık açık “Bundan sonra böyle!” diyemediği için bu ciddiyetsiz açıklamayı yapmış.
Hadi 80’ler demeyeyim, “90’lara mı dönüyoruz?” dedirten bu olay gerçekten de “Bundan sonra böyle!” tutumuna işaret etmiş görünüyor. Zira Mersin’den sonra yurt sathında halay gözaltıları başladı. Düğünler basıldı, düğün sahipleri ve müzisyenler gözaltına alındı; İstanbul’da, Aydın’da, Siirt’te, Batman’da, Hakkari’de… Gözaltı işlemlerini içeren görüntüler emniyet tarafından kamuoyuna duyuruldu.
Bunlardan sanırım en ilginç olanı, İstanbul Arnavutköy’de bir asker uğurlama eğlencesine katılanların “örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla gözaltına alınıp tutuklanmasıydı. “Operasyon” neticesinde halen arananlar da varmış.
Evet, söz konusu olan asker uğurlaması ama bu uğurlamayı hadi telif hakkı sorunu var diye “Türkiyem cennetim” şarkısı eşliğinde yapmıyorsunuz, “Ölürüm Türkiyem” şarkısı ile neden yapmıyor ve Kürtçe halaylar çekiyorsunuz? (Gerçi bu “Ölürüm Türkiyem” şarkısı hayli eski bir Kürtçe ezgiden çalıntı ama olsun, kim bilecek…) Demek oluyor ki ortada bir “bölücü” faaliyet var! Öyle mi?
Bu halay mevzuunda benden duymuş olun, yasakçılık tutmaz, ters teper! En katı, baskıcı, yasakçı dönemlerde bile tutmamışken, Kürtlerin bugün “Eğlenecekseniz Türkiyem şarkılarıyla eğlenin!” dercesine bir tutuma boyun eğmeleri mümkün, olanaklı ve olası değildir.
Elbette gördüm, bazı AKP’li “muhterem” Kürt şahıslar, “Halay yasaklanmıyor ki, yanlış anlaşılmasın. Yasak olan ideolojik halay, bölücü halay” dediler tepkiler üzerine. Boş laf.
Sahi, “ideolojik halay” ne oluyor? Halay çekerek ne tür bir ideolojik propaganda yapmış oluyorlar? “Kürtlük” derseniz eğer, orada duralım. Ama Kürt olmak bir “ideolojik” tercih filan değil ki? Kürtlerin de şu veya bu ideolojiye yakın olanları, “Ben anlamam ideolojiden filan” diyenleri var, gayet normal olarak. Ve zaten “sorun” da bu değil; “Kürt” olmayı “bölücülük” olarak anlayan inkar zihniyeti…
Çok açık olmalı: Bu zihniyeti canlandırmak ırkçı, faşist çevreler dışında kimseye bir fayda sağlamaz…
Lafı dolandırmadan açık söyleyeyim: Halay yani govend, Kürtler için sanıldığından daha hayati bir anlam taşır. Meseleyi, “Davul zurna sesini duydular mı başlıyorlar oynamaya” zannedenler yanılıyorlar. Kürtçenin ve Kürt olmanın yasak olduğu yıllar boyunca govend, Kürtlerin milli kimlik ve benliklerine sahip çıktıklarını ilan ettikleri bir direniş biçimiydi ve halen de öyledir.
Pêşi Peya
İçişleri Bakanlığının talimatıyla Kürt nüfusun yoğun ve çoğunluk olduğu yerleşim birimlerinde belediyelerin yollara Kürtçe uyarılar yazmalarıyla başgösteren “kriz” de, ideolojik ve sınıfsal farklılıklarıyla bütün Kürtlerin en hayati duyarlılıkları olan ana dillerini sahiplenme, yaşama çabalarına karşı bir harekete dönüşmüş görünmektedir. Yollara yazılan o uyarılar (“Pêşî Peya/Önce Yaya” ve “Hêdî/Yavaş”) için “standart dışı” deniyor. Oysa asıl “standart” sorunu, bugüne değin yapılmamış olmasıdır…
*Watêya govend û pêşî peya: Govend/halay ve pêşi peya/önce yayaların anlamı
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
1.06.2025
23.05.2025
10.05.2025
27.04.2025
19.04.2025
13.04.2025
4.04.2025
29.03.2025
24.03.2025