Cafer Solgun
2025 yılına bu gündemle girdik: MHP lideri Devlet Bahçeli’nin parlamentoda DEM partililerle tokalaşması ve ardından Öcalan’ın gelip mecliste DEM Parti grubunda örgütü feshettiğini ilan etmesi, bunun karşılığında “umut hakkı”nı değerlendireceklerini açıklaması… İzleyen günlerde DEM Parti’den kimlerin İmralı’ya gideceği tartışıldı ve nihayet o isimler netleşti, bu sefer de Adalet Bakanlığının başvuruyu yanıtlamakta neden geç kaldığına dair yorumlar sökün etti: “Uygun zaman” neydi ki acaba?
Velhasıl… 28 Aralık günü beklenen görüşme oldu. Bir gün sonra, bir basın toplantısı beklerken Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan imzasıyla yazılı bir açıklama yapıldı. O gün Roboski katliamının da yıldönümüydü. Çoğunluğu çocuk yaşta 34 Roboskili köylünün 28 Aralık 2011 günü Türk savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürüldüğü, devletin “yanlışlık oldu” demekle yetindiği, failleri açıklamaktan ve yargılamaktan kaçındığı olay… Gündem yoğun tabii, yoksa en azından anma niyetine barış ihtimali ile de ilişkilendirilerek bir çift söz edilirdi…
O gün eski bir Kürt gazeteci arkadaşımla buluşmuştum. Çok “mutlu” olduğunu söylediğinde, doğrusu, anlamamıştım bunun nedenini. “Neden ki?” diye sorduğumda, “İmralı ile görüşme oldu. Barış zamanı. Önderlik kesin çok önemli bir açılım başlatacak” demişti.
İçimden yükselen aksi sesi bastırarak, “Dur bakalım yaw, yarın yapacakları açıklamayı bekleyelim. Birçok soru işareti var cevap bekleyen,” dedim.
29 Aralık’ta Sayın Önder ve Buldan beklendiği şekilde bir basın toplantısı yapmadılar, yazılı bir açıklama yayınladılar. Açıkladıkları metnin “açılımı” ve hikayesi tabii ki merak uyandırdı ama başka açıklama yapmayacaklarını ifade ettiler.
Görüşmenin “genel çerçevesi” yedi maddede toparlanmıştı ama mevzunun özü şu iki cümle ve maddede idi: “- Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim. – Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.”
Bu açıklamanın odağında yer aldığı gelişme için “farklı” çevrelerin yorum ve değerlendirmelerini takip etmeye çalıştım. Bu tür sorunlara tek yönlü bakmamak gerektiğine inandığım için. Bunun yanında, farklı duyarlılıklara sahip kişi ve çevrelerin yaklaşımlarından, yorumlarından mümkündür ki öğrenilecek bir şey vardır veya senin görmediğin herhangi bir husus…
PKK’ye yakın Kürt medyasında yapılan ilk değerlendirmelere göre genel ifadelerle kaleme alınmış bu kısa metinde (1.5 sayfa) ulusal, uluslararası çevrelere, iç ve dış siyasi güç odaklarına, hemen herkese (Kandil hariç) çok sıkı mesajlar vardı. Dahası, kalıcı barış için izlenmesi gereken bir “yol haritası” da vardı, “manifesto” gibiydi, çok “derinlikliydi” vb.
İşin hamaset ve “mesaj” kısmı bir yana, dönüp dönüp okudum ama söz konusu metinde bir “yol haritası” göremedim ben. Israrla yinelenen bir “niyet” beyan vardı, evet, daha önce yeğen Öcalan’ın da açıklamasında ifade ettiği üzere bir “ehliyet” ve “kararlılık” vurgusu vardı, evet, ne olduğu açık seçik ilan edilmemiş “yeni paradigmaya pozitif katkı sunmak” isteği vardı, evet. Ama söz konusu olan kalıcı bir barışın inşası ise, tarafların nasıl harekete etmesi gerektiğiyle ilgili herhangi bir somut öneri, tavsiye veya nasihat, yol haritası yoktu.
Bilemiyoruz, belki de vardı, neticede üç saat süren bir görüşme olmuş. Pervin Hanım, “Sayın Öcalan hemen konuya girdi” dese de yarım saat kadar bir süre hal hatır faslı ile geçmiş olmalıdır. Sürenin ağırlıklı kısmı ise kuşkusuz gündemin önem ve hassasiyeti nedeniyle Öcalan’ın açıklamaları ve o açıklamaları not etmekle geçmiştir. (Görüşmede iki de “devlet yetkilisi” varmış, tabii ki görüşme kaydedilmiştir ama ayrıca onlar da notlar almıştır muhtemelen.) Birbuçuk sayfalık metinde yer verilmeyen “detaylar” vardır elbette…
Önder ve Buldan, siyasi partilerle görüştükten sonra tekrar İmralı’ya gideceklerini açıkladı. Buna bir “yol haritası” denilebilir mi? Biraz zorlarsak, denilebilir, evet. Siyasi partilerle görüşülecek, muhtemelen MHP’den rol çalarak var olmaya çalışan İyiParti ile “Suriyeli göçmenler ülkelerine dönerse ne yaparız?” bunalımından henüz sıyrılamamış ırkçı Zafer Partisi dışında herkes “sürece” destek verecek, “Buyurun görelim gereken pozitif katkıyı” diyeceklerdir.
“PKK kendini fesheder ve silahlı güçlerini dağıtırsa ne olacak sınır ötesi harekatlarımız, böyle iyiydik aslında” diyen “emekli” uzmanlar (!) da var tabii ama neyse ki siyasette kayda değer bir karşılıkları yok görünüyor.
Velhasıl, CHP başta olmak üzere “aksi” bir tutum beyan eden yok görünürde. Görünen verilerden hareketle “neden olsun ki?” denilebilir; talepler, beklentiler, şartlar veya önşartlar yok, sadece Bahçeli’nin “Kendilerini feshetsinler, biz de umut hakkını değerlendirelim” sözleri var…
“Yeni paradigma” ve “pozitif katkı”; PKK’nin silah bırakması, dahası Öcalan’ın “Ben kurdum, şimdi de feshediyorum” çıkışı yapması herhalde. En azından devletin beklentisi bu: Herhangi bir “bedel” ödemeden “Sorunu çözdük, Türk-Kürt kardeşliği devrine geçtik.”
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un açıklamalarında vurguladığı da bu: “Türkiye Yüzyılı; Türk ve Kürt yüzyılıdır. Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti Devletini sahiplenmeleri hem hakları hem yükümlülükleridir. Beklenen Kürtlerin Devletleriyle daha fazla bütünleşmesidir.”
Demek oluyor ki bugüne değin yapılan “kardeşlik” edebiyatı laf-güzaf olmanın ötesinde bir anlam ifade etmiyormuş.
Kürtlere atfedilen “devletleriyle daha fazla bütünleşmek” yükümlülüğü ne demek oluyor peki? Öncesi bir yana 100 yıldır neden bütünleşememişler acaba? Bir “sorun” mu vardı yoksa?
Mevzu silah bırakmak, örgütün feshi diyoruz Bahçeli’nin çıkışlarından hareketle ama Pervin Hanımın söylediğine göre bu konular hiç konuşulmamış? Ne konuşmuşlar peki? Gel de meraklanma. Bazı şeyler zamanla karşılığını bulur, yakında anlarız diyelim…
***
Madalyonun bir de öbür yüzü var ama o tarafta henüz ne olduğu tam anlaşılamayan “yeni paradigma” ile ilgili kafa karıştıran açıklamalar var. “O halde madalyonun öbür yüzüne bakmayalım” deme şansımız olsaydı keşke. Mümkün değil. Zira açıklanan metinde, Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli isimleri zikredilerek teşekküre konu oluyor, “yeni paradigmaya katkıları” nedeniyle…
Teşekkürlere cevap 2024 yılının son günü geldi. MHP lideri Bahçeli, Öcalan’ın açıklaması için “artık icraat görmek istiyoruz” dedi ve devamla da ortada “süreç” veya “açılım” olmadığını söyledi. Bahçeli, olan ve olacak olanları “Türk-Kürt kardeşliği” ile açıklıyor. Peki “Türk-Kürt kardeşliğini perçinleme atılımı” filan desek, o da mı olmuyor?
2024 yılının son günü Sayın Erdoğan da konuyla ilgili konuştu ve “Gerektiğinde devletimizin kadife eldiven içindeki demir yumruğunu devreye alırız!” dedi…
Doluya koysan taşıyor, boşa koysan almıyor gibi çetrefilli bir durum; Bu sözlere neresinden baksan “ümitvar” olacağın bir anlam çıkaramıyorsun…
31 Mart yerel seçimlerindeki iddialı çıkışının fos çıkmasının ardından (“Ey Kürtler! İmamoğlu’nu sakın desteklemeyin, kendi adayınıza oy verin! Yoksa sizin için herşey çok ama çok kötü olacak, demedi demeyin!”) bir daha Kürt sorunuyla ilgili ağzını bıçak açmaz sanılan ROK’a mı sorsak acaba? Malum, adam hala üst perdeden kesin ve keskin çıkışlarını sürdürüyor; iyiden iyiye Apocu kesildi son zamanlarda… İhtiyaç hasıl olursa adamı “akil” yapabilirler başımıza diye düşünmüyor değilim. (Aman, yerin kulağım vardır!)
Konuyla ilgili “akil” rolüne soyunmuş görünen bir diğer isim de Abdülkadir Selvi. Selvi, PKK yöneticilerinden Bese Hozat’ın Öcalan’ın mektubuyla ilgili değerlendirmelerini “övüyorsunuz ama önderimiz dediğiniz Öcalan’ın dediklerini de yapmıyorsunuz?” diyerek eleştirdi. Selvi’nin yazdığı gazetenin Genel Yayın Yönetmeni de o günlerde Öcalan’la ilgili “bebek katili” türü sıfatların kullanılmasının “gerçek milliyetçilik” olmadığı mealinde bir yazı yazmıştı. Sanırım, “Hayırdır inşallah?” denirdi böyle durumlarda…
Bu satırları yazdığım gün İmralı heyeti, Ahmet Türk takviyesiyle MHP lideri Devlet Bahçeli ile görüştü. Görüşme sonrasında bir açıklama yapılır mı diye bekledim, yapılmadı. Kulislerden sızan veya sızdırılan bir bilgi de gelmedi gündeme. Sadece, İmralı’nın hapistekiler ve dağdakiler için “af” istediği, yegane talebinin bu olduğu söyleniyor. Ancak bu durumda örgütü legalize edebilir, topluma kazandırabilirmiş. Teyit edilmediği için doğru ya da yanlış diyemiyorum.
***
Devlet, İmralı üzerinde yürüttüğü tecrit politikasından dilerim vazgeçmiştir. Aile ve avukat görüşme hakkından diğer mahpuslar gibi İmralı mahpusları da sorunsuzca yararlanabilmelidirler.
PKK tarafından 25 yıldır hapiste olmasına rağmen “başmüzakereci” olduğu yinelenen Öcalan’ın bu “özel” misyonundan dolayı hazırlandığı “pozitif katkı” çıkışını, yandaş veya muhalif gibi kriterlerden ziyade soruna hakim olmalarıyla tanınan gazetecilere yapmasının sağlanması, akla gelen en makul ve kuşkulu yaklaşımları giderecek yöntemdir.
Neticede sorun herkesin doğrudan ya da dolayı biçimde ilgili olduğu, ilgili olması gereken bir sorun; bu nedenle de şeffaf yürütülmesine özen gösterilmesini istemek, beklemek hakkımızdır.
İmralı’da bir basın toplantısı düzenlenebilir ama bunun yanında parlamentoda grubu bulunan parti temsilcilerinden oluşan bir heyetin İmralı’ya gitmesi de düşünülebilir.
Ama Cumhur İttifakı derse ki, “Yok biz Öcalan’ı parlamentoya getirip DEM Parti grubunda konuşmasını isteriz” o da olur tabii ki…
Sahi sorunun düğümlendiği en önemli konu Rojava mevzusuydu, değil mi? Rojava ile ilgili, “Öcalan’ın bir sözüne bakar YPG’nin silah bırakıp evlerine dağılması” mealinde yorumlar yapanlar oldu. Nasıl olsa memleket meseleleriyle ilgili “sallamak” bedava; oldu oldu, olmadı olmadı, ne olmuş yani? Bu konuyu ayrıca ele alacağım. Haftaya kadar bazı şeyler daha da netleşmiş olur hem…
***
Ne olup bittiği üzerine fikir teatisinde bulunduğumuz bir Dersimli eski “felaket” arkadaşım, “Nereden nereye” diye iç çekti… Neticede, “hayat işte” dedik, fazla da birbirimizi kanatmadan…
Yazının başında sözünü ettiğim arkadaş ise, “pozitif olmak lazım” diyordu. Hayallah, değil miyim yoksa? Serde “Dersim kişiliği” var, ne diyeyim…
Yeni yılın ilk günlerinde daha iç acıcı yazmak isterdim aslında ama “iç acıcı” yazı kontenjanımı yılın son yazısında doldurmuştum zaten.
Sarp, engebeli, zor ve çilelidir ama yolumuz Mahatma Gandi’nin yolu olsun: “Barışa giden bir yol yoktur. Barışın kendisi bir yoldur…”
Yazarlar
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.09.2025
14.09.2025
5.09.2025
29.08.2025
22.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
19.07.2025