Celal BAŞLANGIÇ
Kıyametin kopacağı daha "tek adaylı genel başkan seçimi"ndeki tabloda anlaşılmıştı.
Tek genel başkan adayıydı Kemal Kılıçdaroğlu.
Adaylığını açıklayan üç kişiden ikisi yeni değişen delege yapısıyla genel başkanlık yarışına girmeyi göze alamamıştı. Tek kalan aday ise tüzük gereği toplaması gereken 127 delege imzasına ulaşamamış, 92'de kaldığı için Kılıçdaroğlu'na rakip olamamıştı.
İlk bakışta tek aday olarak seçimden Kılıçdaroğlu'nun "güçlenerek" çıkması, istediği Parti Meclisi listesini Kurultay'dan geçirmesi beklenirdi.
Ama öyle olmadı.
1.275 delegeden ancak 1.238'i oy kullandı. Tek aday olmasına rağmen oy kullanan delegelerden ancak 990'ının oyunu alabildi Kılıçtaroğlu. Tam 248 oy geçersiz kullanılmıştı. Tek adaylı bir seçimde geçersiz oy kullanabilmek için insanın hayli çaba göstermesi gerektiği gözönüne alınırsa ortaya şu sonuç çıkar; sayıları 300'e yakın delege ya oy kullanmayarak ya da geçersiz oy kullanarak genel başkana karşı tepkisini en yalın biçimde dile getirdi.
Hatta bir ara kulislerde "iptal oyu kullananların gerçek sayısının 480 olduğu, ayıp olmasın diye hokus pokusla 250'nin altına indirildiği" yolunda hayli iddia dolaştı.
Kimse de bu iddiayla ilgili olarak "yok canım" demedi. Çünkü genel başkanlık oylaması yapılırken bile herkesin aklı Parti Meclisi listesindeydi. Tanıdık pek çok delegede sandık başına gidenlere şu mesajı veriyordu:
"Aman aldığı oy binin altında kalsın. Bini geçerse genel başkan kurultaya kendi listesini dayatır."
Belki de kurultayın en renkli anları önceki gece genel merkezin anahtar listesini beklerken yaşandı. Çünkü başka da bir renk yoktu Kurultay'da. Hani deyim yerindeyse "40 yıldır CHP-SHP kurultaylarını izleyen kıdemliler" bile bir konuda hemfikirdi:
"Bundan keyifsiz, heyecansız, renksiz bir kurultay görmedim ben hayatımda."
Zaten tek genel başkan adayıyla gidiliyordu kurultaya. O yüzden heyecan hayli düşmüştü.
Kılıçdaroğlu'nun sadece Erdoğan karşıtlığıyla sınırlı kalan; bir ayı geçen sokağa çıkma yasaklarının olduğu, sivil ölümlerinin sıradanlaştığı, kentlerin topa tutulduğu bir ülkede bu konulara neredeyse hiç değinmeyen konuşması delegeleri de izleyicileri de tatmin etmedi. Son heyacan kırıntısını da alıp götürdü.
Hemen hemen herkes Kılıçdaroğlu'nun konuşmasını eksikleri üzerinden değerlendiriyordu:
"Artık ülkeyi bir iç savaş görüntüsüne kadar götüren, günlük yaşamımızı derinden etkilemeyi daha da şiddetle sürdüren "Kürt sorunu"nu sadece "çözüm süreci"nde kentlere silah depolanmasına gözyumulması yani AKP eleştirisi üzerinden gördü."
Bölge bir ateş topuna dönüşmüş durumda. Suriye sorunu da , mültecilerin durumu da, Kürt sorununun çözümü de bu kurultayın tartışma konusu olmalıydı.
Hiç değilse Kılıçdaroğlu'nun yaptığı konuşmanın çerçevesi içersinde yer almalıydı.
"Cemevilerini kırmızı çizgisi" olarak gören bir yapının egemen olduğu ülkede Alevilerin de sorunları tartışma maddelerinin içersinde yer almalıydı.
Yani Kılıçdaroğlu'nun konuşması da Kurultay'ın genel kurgusu da dünyanın, bölgenin ve ülkenin yakıcı sorunlarının yer aldığı, tartışıldığı bir çerçeveye dönüşme şansına sahip değildi.
Hele parti içi sorunlar hiç yer bulmadı Kurultay'da. Oysa başkanlığa seçilen Murat Karayalçın "başlama vuruşu"nu "Partimiz yüzde 25'lik oyla orta siyaset kapanında. Bu kapandan kurtulmak zorundayız", "CHP'nin sorunlarını çözmeliyiz ki Türkiye'nin sorunlarını çözelim" sözleriyle yapmıştı. Ancak ne Kılıçdaroğlu'nun konuşmasında ne de Kurultay'ın gündeminde vardı "Türkiye'nin sorunlarını çözecek bir CHP'nin sorunlarını çözmek.."
Bırakın geleceğin CHP'sinin tartışılmasını, son altı ayda yapılan iki genel seçimde yüzde 25 kapanına neden yakalanıldığı, bu yüzde 25 döngüsünden nasıl çıkılacağı da Kurultay'ın ilgi alanına girmedi.
Salonu süsleyen bazı pankartlarda "CHP İktidarı"ndan söz ediliyordu ama bu iktidarın nasıl gerçekleşeceği bir türlü anlatılmıyordu.
İki günlük Kurultay'da doğan bu boşluklar da 21 maddelik sonuç bildirgesinde doldurulmaya çalışıldı. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı da "Kürt sorununun salt güvenlikçi politikalarla çözülemeyeceği" de ancak sonuç bildirgesine girebildi.
Tüm bunlar kurultay gündeminden "düşünce" geriye bir tek Parti Meclisi seçimleri kalmıştı.
Toplam 60 PM üyeliği için aday olanların sayısı 500'ü geçmişti. Salonda herkes Kılıçdaroğlu'nun yapacağı anahtar listenin gelmesini bekliyordu. İşte bu 35. Kurultay'da heyacanın "doruğa çıktığı" tek zaman dilimi o anlardı.
Ancak bir türlü gelmiyordu genel başkanın anahtar listesi. Ama ortada çeşitli grupların anahtar listesi dolaşıyordu. Hatta genel başkanın anahtar listesi diye "Kurultay piyasası"na sahte listeler bile sürmüşlerdi. Divan sürekli uyarı yapmak zorunda kalmıştı "Dikkat sahte liste var" diye.
Artık iş o boyuta varmıştı ki, bırakın değişik grupların anahtar listelerini, sahte listeleri, salonda bir de "istemezük" listesi dolaşıyordu. Kendilerini "İnadına Sol" diye adlandıran delegeler, PM listesinde görmek istemedikleri 10 kişinin adını yazdıkları bir listeyi dağıtıyorlardı salonda.
Çoğu sağdan gelen ama Kılıçdaroğlu'nun yanında görmekten çok memnun olduğu politikacıların adlarının üzerine bir de not yazmışlardı:
"Hizmetleriniz için sağolun! Artık dinlenmenizi istiyoruz. PM için emeksiz ve haketmeden hala ısrar ederseniz, bilesiniz ki bu sefer kararımız kesin: Artık sizi istemiyoruz!"
Bu bile delegenin ne kadar kızgın olduğunun, artık birşeylerin değişmesini nasıl şiddetle talep ettiğinin somut göstergesiydi.
Zaten Kurultay'ın bir başlığı da "değişim"di. Ancak delege 35. Kurultay'a adını veren "değişim"ı Kılıçdaroğlu'nun konuşmasında pek hissetmemişti.
Bu yüzden merakla genel başkanın anahtar listesini bekliyorlardı. Tek aday olarak girdiği seçimde bile aldığı geçerli oyları binin altında bırakarak da bu taleplerini net biçimde dile getirmişti.
Gecikmeyle gelen Kılıçdaroğlu'nun anahtar listesi kurultay salonuna bomba gibi düştü.
Konuşması gibi listesi de geçmiş kurultaylara göre daha soldan oluşmuş delegelerin "değişim" talebini karşılamıyordu.
İş delegeye kalmıştı. Çarşaf listedeki adaylardan bir liste işaretlemek için sanki ellerine kalem değil de satır almışlar, Kılıçdaroğlu'nun listesini doğruyorlardı.
Sonunda Kılıçdaroğlu'nun listesinin delineceği biliniyordu ama böylesine elek gibi delik deşik edileceği hiç tahmin edilmemişti.
Delege neredeyse listesinin yarısını budamış, yerine yeni isimler koymuştu.
Tek aday olarak girdiği genel başkanlık yarışından sonraki aşamada aldığı sonuç tam bir hüsran olmuştu. Hatta CHP-SHP çizgisinde bir genel başkanın tek başına seçimlere girip merkez yönetim kurulu listesinde bu kadar ağır kayba uğradığı başka bir kurultayı hatırlayan yoktu.
CHP'de geçmişe göre daha soldan gelen delegelerin sayısının arttığı, Baykal dönemindeki kalıntıların temizlendiği, "ulusalcı" çizginin etkisini giderek yitirdiği yeni bir yapılanma süreci yaşanıyordu.
Kim bilir, CHP'nin 35. Olağan Kurultayı'nda ortaya çıkan bu tablo belki de CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun sondan bir önceki seçimli kurultaya katıldığının habercisiydi.
CELAL BAŞLANGIÇ | HABERDAR
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021