Celal BAŞLANGIÇ

Mağdur Bülent Arınç'tan Mağrur Bülent Arınç'a suç duyurusu!
20.05.2016
2903

Kesin iki tane Bülent Arınç var.

 

Biri Mağrur Bülent Arınç, diğeri Mağdur Bülent Arınç.

 

İsim benzerliği olsa gerek.

 

Bakmayın öyle aralarında tek bir harflik fark olmasına. O fark büyük harftir.

 

Siz bu Mağrur Bülent Arınç'ı bir bilseniz; pek bi fenadır!

 

Son 20 yıldır Refah'tan Fazilet'e üç ayrı partiyle gelmiştir TBMM'ye.

 

Zaten AKP'nin "üç kurucu baba"sından biridir.

 

Meclis Başkanı da olmuştur, Başbakan Yardımcısı da, Hükümet Sözcüsü de.

 

"İktidarından sual olunmaz"dı.

 

Yani bir hayli "özgül ağırlık" sahibiydi.

 

O zamanlar manşet manşet gazetelerde ekran ekran televizyonların canlı yayınlarındaydı.

 

İşte yine onlardan birine çıkmıştı.

 

Geçen yılın 24 Temmuz'uydu.

 

"Basında Sansürün Kaldırılışı"nın yıldönümüydü yani "Basın Bayramı".

 

Abdülhamit zamanından kalma bayramın 107. yılıydı ve buruk bir kutlama yapmıştı gazeteciler.

 

Çünkü tarihin en baskıcı, en sansürcü, iktidarın gazete ve televizyonların mülkiyetini en çok ele geçirdiği bir süreç yaşanıyordu gazeteciler için.

 

İşte o "bayram" günü "iktidara biat eden" haber kanallarından birinde canlı yayına çıkmıştı bu Mağrur Bülent Arınç. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü olarak konuşuyordu.

 

Çanak soruları yanıtlıyordu mağrur mağrur.

 

Önünde de bir dosya vardı.

 

Program neredeyse bitti bitecekti ki, dosyayı işaret etti:

 

"Bunlar suç makinesi. Terör örgütünü övüyorlar. Benim daha sözlerim bitmedi. Elimde bir dosyayla geldim ama süre kalmadı. Bakın size göstereyim Özgür Gündem ve Evrensel'in de içinde olduğu, diğerlerini saymayayım birçok gazete. Bunlar suç makinesi. Bunlara dava açsak cezalara boğulurlar. Terör örgütünün eylemlerini öven ifadeler kullanıyorlar. Bazı isimlerle köşe yazıları yazıyorlar. Ama biz onlara bu kadar çok dava açsak bu davaları da kullanırlar. Yine çıkarlar aynı şeyleri yazarlar."

 

MAĞRUR BÜLENT ARINÇ HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

 

Mağrur Bülent Arınç'ın bu konuşmasından üç gün sonra, 27 Temmuz 2015'te 20 kadar gazeteci Çağlayan Adliyesi önündeydik. Elimizde bir suç duyurusu vardı. Hepimiz imzalamıştık.

 

 

Diyorduk ki;

 

"Başbakan Yardımcısı (Mağrur) Bülent Arınç, basının mücadele ve dayanışma günü olarak benimsenmiş olan 24 Temmuz tarihinde yaptığı bu açıklamalarla gazetecileri hedef göstermiştir ve suçlamıştır."

 

Diyorduk ki;

 

"Gazetecilerin şeref ve saygınlığını hiçe sayarak ve somut bir fiil isnat ederek 'suç makineleri' olduklarını, 'terör örgütünün eylemlerini övdüklerini' ileri sürmekle gazetecilerin onur, şeref ve saygınlığına saldırmış ve gerçekleştirdiği bu eylemle hakaret ve sövme suçunu işlemiştir."

 

Diyorduk ki;

 

"Şüpheli Başbakan Yardımcısı, tek tip gazeteci istemeye hakkı olmayan bir siyasetçidir. Herkesin basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü hakkına saygı gösterilmelidir."

 

Diyorduk ki;

 

"Şüpheli Başbakan Yardımcısı'nın bu görüş ve sözleri gazeteciler üzerinde sürekli soruşturma tehdit ve endişesi yaratmıştır. Gazetecileri bu tür ceza davaları açılması tehditleri ile görevlerini yapmaktan alıkoymaya yönelik demeçler oto sansür yaratacak ve hatta hakkın kullanılmasından vazgeçilecek bir ortamın yaratılmasına neden olacak nitelikte olduklarından, şüphelinin söz ve açıklamaları basın özgürlüğünün ihlalidir."

 

Diyorduk ki;

 

"Sonuçta, temel hak ve özgürlüklerin ve özellikle basın özgürlüğünün temsilcileri olan ve Anayasal koruma altında bulunan gazetecilerin haber, yorum ve köşe yazılarını peşinen ve potansiyel olarak suçlu kabul ederek keyfi biçimde suçlayan açıklamaları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırıdır ve şüphelinin eylemine uyan suç nedeniyle cezalandırılması için başvurmak zorunlu olmuştur."

 

Birkaç hafta içinde savcılıktan karar geldi; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde ve Anayasa'da teminat altına alınan "haberleşme, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" kapsamında bulunmuştu Mağrur Bülent Arınç'ın söyledikleri. Ayrıca artık milletvekili değildi ama "dokunulmazlığı" vardı Mağrur Bülent Arınç'ın savcıya göre.

 

MAĞDUR BÜLENT ARINÇ'IN SUÇ DUYURUSU!

 

Kimin ne zaman "mağrur", ne zaman "mağdur" olacağı belli olmayan bu memlekette bir başka Bülent Arınç da var; Mağdur Bülent Arınç.

 

Bir üniversitenin öğrencileri "Anayasa Çalıştayı"nda konuşması için çağırmışlar. Ancak "provokatif olaylar çıkabilir" diye konuşturulmamış Mağdur Bülent Arınç. Hem de bu konuşması iptal edilen beşinci üniversiteymiş.

 

Mağdur Bülen Arınç'ın açıklaması adeta Mağrur Bülent Arınç'ın iktidarı hakkında bir suç duyurusuydu.

 

Diyor ki;

 

"Siyasi veya idari makamlardan gelen ya da gelebilecek olan bu tür susturma çabaları 'gerçekleri duymayı istememek ve duyulmasını engellemek' kaygısıyla açıklanabilir."

 

Diyor ki;

 

"Üniversitelerin asli unsuru ve gerçek sahibi olan öğrencilerin iradelerini yok saymak, meşru ve makul taleplerini görmezden gelmek ve yasakçı tavır takınmak hiçbir akli, mantıki sebeple açıklanamayacağı gibi, bu baskıcı tutum, üniversitelere 'yasakçı üniversite' yaftası yapıştıracaktır."

 

Diyor ki;

 

"Halkın çocuklarının tertip ettiği konferanslar iptal ediliyor ya da ettiriliyorsa, bu durum, iptal edici ya da ettirici merciler için bir utanç vesilesi ve 'milli irade'ye saygısızlıktır."

 

Diyor ki;

 

"Hoşa gitmeyen gerçekleri duymama ve duyurmama adına izlenen bu anti demokratik yol, baskı rejimlerinin yoludur ve tarih kitapları bu yolun yolcularının hazin sonlarıyla doludur. Bilinmelidir ki, 'Provokatif Olaylar' üniversitelerde konferans verildiğinde değil; bilakis kürsüler, kalemler, meşru ve farklı sesler susturulduğunda çıkar."

 

Diyor ki;

 

"Daha düne kadar başörtüsü yasağı gibi nice yasaklara birlikte karşı çıktığımız, omuz omuza mücadele verdiğimiz insanlar, artık bugün saf değiştiriyor, güç sarhoşluğuyla yasakçılık oynuyor ve omuz atıyorlarsa, o halde özgürlüklere müdahaleyi, özgürlük için mücadele sebebi sayar ve bunun icabını yaparız."

 

İşte böyle "ses kesen" Mağrur Bülent Arınç'la "sesi kesilen" Mağdur Bülent Arınç'ın "özgül ağırlık" meseleleri.

 

İşin ilginci; bir zamanlar manşetinden de, ekranından da Mağrur Bülent Arınç'ı hiç eksik etmeyen  "eski mahallesi"ndeki tek bir gazete ve televizyon bile Mağdur Bülent Arınç'ın başına gelenleri görmedi, yok saydı.

 

Daha da ilginci; Mağrur Bülent Arınç'ın "suç makinesi" olmakla suçladığı Özgür Gündem, Evrensel gibi gazetelerle aynı çizgideki televizyonlar Mağdur Bülent Arınç'ın başına gelenlere sayfalarında, sitelerinde, ekranlarında geniş yer verdiler.

 

Yaşanılan bu olay Mağdur Bülent Arınç'ın Mağrur Bülent Arınç hakkındaki suç duyurusudur.

 

Ne diyelim; "Mağrur" olma Bülent Arınç, senden "mağdur" Bülent Arınç var!

 

 

CELAL BAŞLANGIÇ | HABERDAR

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar