Celal BAŞLANGIÇ
Dağlardan yükselen dumanlar gökyüzündeki beyaz bulutlara doğru uzanıyordu.
Sanki sis inmiş gibi görünüyordu Lice'nin dağlarına.
İlçe merkezine yaklaştıkça çevresini kuşatan dumanlar yoğunlaştı.
Bu sefer nasıl bir Lice göreceğimize ilişkin merakımız artıyordu.
Aslında Diyarbakır'a doğru yola çıkarken hiç de Lice'ye gitmek gibi bir amacımız yoktu.
Özgür Gazeteciler Cemiyeti tarafından tutuklu gazetecilere dikkat çekmek amacıyla "Haber Alma Hakkıma Dokunma" sloganıyla Adliye binası önünde gerçekleştirilen "Tanıklık Günleri"ne katılmak amacıyla gelmiştik Diyarbakır'a.
Ancak Lice'den gelen haberler hiç de iç açıcı değildi.
"Dağlarımız, taşlarımız bombalanıyor, kente girişler ve çıkışlar yasaklandı, çevre köyler yasak bölge ilan edildi. Ormanlar yakılıyor, köyler tutuştu, tutuşacak. Telefonlar, internet kesiliyor. Lice merkezinde ve köylerinde katliam yapılması endişesini yaşıyoruz."
Havuz medyasından, biat etmiş merkez medyadan alınan haberlere göre Lice'de "büyük bir uyuşturucu operasyonu yapılıyor"du. "PKK'nin ektirdiği kenevirler imha ediliyor"du.
Ancak bu kez bir tuhaflık vardı.
Birkaç yılda bir yapılan "kenevir imha" operasyonu en fazla birkaç yüz asker ve birkaç tarım makinesiyle gerçekleştirildi. Tarlalardan sökülen kenevirler bir alanda toplanıp yakılırdı.
Şimdi ise uçaklarla, helikopterle, kimine göre 10, kimine göre 20 bin polis ve jandarma özel harekat timleriyle yapılıyordu operasyon.
Yani alışılmışın bir hayli dışında, olağanüstü bir operasyon vardı Lice'de.
Gelen haberler üzerine, Özgür Gazeteciler Cemiyeti Eşbaşkanı Hakkı Boltan, Fatih Polat, Ayşe Yıldırım ve Mahmut Oral'la yola çıkmıştık Lice'ye doğru.
Bizim için Diyarbakır-Lice karayolu üzerindeki ilk kontrol noktası Mermer Karakolu, aynı zamanda ilçenin kapısı gibiydi. Yıllardır yaşanan olaylarda Lice'ye gitmek için yola çıktığımızda Mermer Karakolu'nu geçersek, Lice'nin kapısı açılmış demekti.
Ancak bu kez önünden geçtiğimiz Mermer Karakolu ıssızdı. Daha doğrusu PKK'nin 25 Mart'ta yaptığı bomba yüklü araçla saldırı sonrasında karakoldan geriye pek birşey kalmamıştı. Tahribatın büyüklüğü görülmesin diye örtülerle kapatılmıştı karakoldan arta kalanlar.
Ama yol boyunca çok sık kontrol noktaları vardı.
Kontrol noktalarının hiç birinde geçişimiz engellenmedi ve kimlikleri göstere göstere, bagajımız arana arana tahminimizden daha kolay vardık Lice'ye.
Lice de ıssızlaşmıştı. Sokaklarda çok az insan vardı.
Artık sokaklarına bakınca yaşanan olağanüstülüğün boyutunu anlayacak kadar çok gelip gitmiştik Lice'ye.
1990'lı yıllardan bu yana defalarca basılmıştı, yakılıp yıkılmıştı Lice. Bir gazeteci olarak bu sürece yakından tanıklık etmiştik.
Ancak Lice'nin bu yakılıp yıkılması elbette daha eskilere gidiyordu.
1925'teki Şeyh Said isyanına katılmıştı Lice. İsyanın karargahı olmuştu neredeyse.
İsyan kanlı biçimde bastırılır. En büyük zararı da Liceliler ve Lice görür. Yedi bine yakın Liceli öldürülür. 30'dan fazla köyü, binden fazla evi yakılıp yıkılır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihine "Şeyh Said İsyanına katılma sabıkası"yla kaydedilen Lice hep baskının sivri ucunun yöneldiği yerleşimlerin başında gelmiştir.
Tarihe, 1978 yılında "PKK'nin kurulduğu yer" olarak geçerek "sabıkasını" daha da pekiştirmiştir.
Ama en ağır darbelerden biri 1993 yılında devlet tarafından vurulur Lice'ye.
LİCE'NİN KARA GÜNÜ: 22 EKİM 1993 VE SONRASI...
Büyük bir gürültüyle güne başlıyor Liceliler.
Toplar patlıyor, panzerler, otomatik silahlar, helikopterler koca bir ilçeyi tarıyorlar.
Tam anlamıyla bir cehenneme dönüşüyor Lice.
Tarih, 22 Ekim 1993.
Bilanço hayli ağır. Resmi rakamlara göre 18, halkın iddiasına göre 30'a yakın ölü, yüzlerce yaralı, 74 gözaltı... 400 ev ve 250 işyeri ya ağır hasar görüyor ya da tamamen yıkılıyor.
İlçe belediyesine ait tüm araçlar da yakılıyor.
Neden sonra anlaşılıyor Lice'nin yakılıp yıkılmasının, bir katliam yapılmasının "görünür"deki nedeni.
O gün sabah ilçeye gelen Diyarbakır İl Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Lice Tugay Komutanlığı bahçesinde Kanas marka bir suikast silahıyla vurularak öldürülmüştü.
Güvenlik güçlerine göre, generale ilçe içersindeki bir evden ateş açılmıştır.
O günü yaşayanlardan Fahriye Bulut anlatıyor.
"Saat dokuz sıralarıydı. Aniden silah, top sesleri gelmeye başladı. Ne olduğunu anlayamadan kendimizi yere attık. Sesler kulakları sağır ediyordu. Bu sırada mermiler evin içine kadar geliyordu. Sürüne sürüne alt kattaki ahıra girdik. Ahırda kazılmış sığınaklar vardı. Hayvanları dışarı çıkartıp biz girdik oraya. Korkudan bir mum bile yakamadık. Sabah 'imdat' sesleri geliyordu dışarıdan. Daha sonra beş altı asker geldi. Ellerinde büyük silahlar vardı. Hepimizi dışarı çıkarttılar. İki askerin elinde ağzı geniş, lüle şeklinde bir silah vardı. Mermi yerine ateş çıkartıyorlardı. Gözümüzün önünde o silahla evi ateşe verdiler. Dükkanları sırayla yaktılar. Bizi dışarı çıkardıklarında evin önünde iki erkek cesedi var. Ayrıca cadde üzerinde cesetler vardı. Bu cesetleri daha sonra ilçede dolaşarak ceset toplayan traktöre atıyorlardı. O gün Lice'yi duman sarmıştı. Caddeler boş kovanlarla dolmuştu. İlçeden ayrılmamıza izin vermiyorlardı. Altı gün mahsur kaldık."
Resmi açıklamalara göre Bahtiyar Aydın'ı PKK'liler vurmuştu, evleri ve işyerlerini de PKK'liler yakmıştı. Diyarbakır Valisi İbrahim Şahin "İçerde bazı kamu binaları ile evler PKK'lıların açtığı ateş sonucu hasar gördü" diyordu.
İlan edilen sokağa çıkma yasağının süreceğini söylüyordu Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan:
"Şehirde arama yapıldı. Terörist evlerin tesbit edildiğine dair bilgi var. Sokağa çıkma yasağı ihtiyaç olduğu sürece devam edecek. Olaydan sonra yakın kırsal tepelerde ve şehir içinde güvenlik kuvvetleri ve halka dönük atışlar yapılıyor. Durum akşam üzeri normale döndü. Vatandaşlarda can kaybı olup olmadığı ve zarar tesbiti yapılıyor. Yiyecek ihtiyaçları giderilmeye çalışılıyor."
Aynı gün PKK, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'a yapılan suikasti üstlenmediğini açıklıyordu. ARGK Ana Karargah Komutanı Cemil Bayık'a göre PKK Lice'ye saldırmamıştı. Bayık'ın iddiasına göre general devlet tarafından öldürülmüştü.
O günler Lice'nin kapıları tüm dünyaya kapatılmıştı. Ne dönemin Başbakanı Tansu Çiller girebilmişti Lice'ye ne de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal.
Bu olaydan yaklaşık bir yıl sonra, 4 Ağustos 1994'te yine "çatışma" bahanesiyle 108 ev, iki kahvehane, bir dükkan yakıldı Lice'de. Ölümler oldu.
Tam 16 gün sonra, 20 Ağustos 1994'te 15 ev, 10 işyeri ile bir cami tümüyle yakıldı Lice'de.
İki yıl sonra da, 1996'da bu kez tüm ilçe halkına çok ağır bir "korucu olma" baskısı yapıldı. Zaten üç yıl önceki saldırıdan sonra üç yıl boyunca özellikle gazetecilerin girmeleri yasaklanan Lice'nin kapıları yine sıkı sıkıya kapatılmıştı tüm dünyaya.
İlçenin erkekleri zorla komando taburuna götürülmüş, ellerine silah verilip korucu olmaları için "ikna" edilmeye çalışılıyordu. Ancak ellerine verdikleri "kaleş"lerin mermisi yoktu.
Zar zor girmiştik kadınların, çocukların tabur önünde kocalarını, babalarını bekledikleri ilçeye.
Büyük bir isyan vardı Lice'de. Direnişleri sonunda bu hoyrat devlet olma anlayışını dize getirmişti Liceliler. Koruculuğu reddetmişlerdi.
Son üç yıl içersinde üç kez yakılıp yıkılan, zorla koruculaştırma baskısı yaşayan Lice'nin köylerinden yarısından fazlası boşalmıştı. Merkezde 10 bin dolayında kalan nüfus da bu süreçte üç binlere kadar düşmüştü.
Lice'nin defalarca yakılıp yıkılmasıyla, halkın katledilmesiyle, hatta Türk ordusunun bir generalinin öldürülmesiyle ilgili ciddi hiçbir soruşturma yapmadı devlet.
2001'de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açılan davada devletin sorumluluğunu kabul etmesiyle gidilen "dostane çözüm" çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti "yaşam hakkını ihlal"den Liceliler'e 4,1 trilyon lira tazminata mahkum oldu. (Korku Tapınağı/Celal Başlangıç/ İletişim Yayınları, 2001)
Lice katliamından 20 yıl sonra, zaman aşımından bir gün önce, 22 Ekim 2013'te Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı bir iddianame hazırlayarak, ikisi subay tüm sorumlular hakkında dava açılmasını sağlıyor.
İddianamede yer alan bir cümle belki de karşı karşıya olduğumuz "devlet olma anlayışı"nın bugüne kadar uzanan durumuna suçüstü yapıyor:
"Resmi tutanaklarda PKK'nın ilçeye saldırısı nedeniyle bu sonucun meydana geldiği yazılmıştır. Olay günü PKK'nın Lice'ye saldırdığına ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ı öldürdüğüne dair bir delil elde edilememiştir."
BUGÜN DE LİCE HALA YANIYOR
2015'in Ağustos'unda gitmiştik Lice'ye en son. Aradan neredeyse 10 ay geçmiş. İlçe merkezinde sokağa çıkma yasağı yoktu ama yine de bomboş denecek kadar ıssızdı ilçenin çarşısı.
Yaklaşık beş gün önce "Bayrak 14" adı verilen bir operasyon başlatılmıştı. Operasyon bölgesi Lice, Kocaköy, Hazro ve Hani ilçelerinin kırsalındaki 39 köye yayılmıştı. 22'si Lice'ye bağlı olan köylerde sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. Köylerden dışarı çıkmaları yasaktı Licelilerin ama üç köy de boşaltılmıştı.
DBP ilçe binasında toplanmıştı DBP'liler. Elinde sokağa çıkma yasağı ilan edilen ve boşaltılan köylerin Türkçe ve Kürtçe adlarıyla bir liste yapmıştı HDP Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp.
( Lice'ye giden gazeteciler HDP Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve partililerle birlikte)
F-16 uçakları ve Skorsky helikopterden açılan ateş sonucu ormanlık alanların yanmaya başladığını, yangınların köylere yaklaştığını, yangını söndürmeye çalışan köylülerin askerler tarafından engellendiğini anlatıyor Yiğitalp.
Sonunda Lice Kaymakamı'nı aramış, yanma tehlikesiyle karşı karşıya olan köylere itfaiye göndermesini istemiş. Yiğitalp'in aktardığına göre "Güvenlik bölgesi olduğu için itfaiye gönderemem" karşılığını veren Kaymakama sorumluluğunu hatırlatmış:
"Orada siviller var, müdahale etmezseniz sivil halk ölürse sorumlu sizsiniz."
HDP Kayapınar Eşbaşkanı Abbas Ercan'ın da yaşanılanlara itirazı var:
"Batı burada uyuşturucu operasyonu var sanıyor ama aslında göçertme planı bu. Evet uyuşturucu ekilmiş ama o uyuşturucular ekilirken kimse görmedi mi, yıllardır ekimine neden izin verildi. Uyuşturucuya biz de karşıyız. Burada bir tugay var. O tugay da mı görmedi uyuşturucu ekildiğini. Şimdi gelmiş 'uyuşturucu imha ediyoruz' diyorlar. Savaş uçaklarıyla bomba atarak mı imha edilir? Gerekli araçlarla girer, söker, imha edersin. 17-20 bin arası asker ve polisle uyuşturucu operasyonu mu olur? Ayrıca uyuşturucu tarlalarının olduğu yerleri bile değil, yerleşim alanlarına yakın yerleri bombalıyorlar. Lice bir katliam tehlikesiyle karşı karşıya."
Parti binasında toplanan Liceliler daha önce de uyuşturucu operasyonları yapıldığını anlatıyorlar:
"Mesela Ekim 2013'te çözüm süreci devam ederken yine 'dev operasyon' diye lanse etmişlerdi. Sadece 500 civarında güvenlik görevlisiyle yapıldı bu operasyon. Hiçbir yer bombalanmadı. Tek bir silah atılmadı. 23 ton esrara el konuldu. Bu operasyon o günkü gazetelerde 'rekor kırıldı, Türkiye tarihinin en yüksek rakamı' başlığıyla verildi. Sorumlular hakkında yasal işlem yapıldı. Ama köylüler bundan hiçbir zarar görmedi. Şimdi tarım da hayvancılık da bitiriliyor. Köylüler tarlalarına bile gidemiyor, ölümle tehdit ediliyorlar."
Lice'de HDP ve DBP bileşenleri kamuoyunun dikkatini çekmek için bir basın açıklaması yapıyordu o gün:
(DBP Lice İlçe Merkezi'nde basın toplantısı)
"Yapılan askeri yığınaklardan dolayı Lice, Kulp, Kocaköy ve Hani merkezleri ve köyleri adeta kapalı cezaevine dönüştürülmüştür. Lice'ye giriş ve çıkaşta yapılan aramalar hayatı durdurma noktasına getirmiştir. Yaşanan bombardıman sonucundan dolayı köylerde yaşayan sivil halkımızın can ve mal güvenliği kalmamaktadır. Sivil halka yapılan bu baskı sindirmeye dönük olduğunu ve 1990'larda olduğu gibi göçertme politikasıyla baş başayız."
2016 Haziran'ının Lice'sinde bugün yaşananlar bunlar.
Bırakın 1925'leri, 1990'lardan bu yana Lice ağır baskı altında. Eline fırsat geçtikçe Lice'yi yakıp yıkan bir devlet olma anlayışıyla karşı karşıyayız.
1990'larda Lice'nin kırsalında PKK'li gerillalar var mıydı? Evet vardı.
O günden bu yana uygulanan politikaların sonucu neyi getirdi biliyor musunuz; Lice'nin kırsalında bugün daha çok PKK'li var!
Devletin her dönemde Lice'yi yakıp yıkmak için hep bir sebebi olmuş.
Ama devlet yakıp yıktıkça Lice'nin kırsalındaki PKK'lilerin sayısı da, Licelilerin özgürlük talebi de, örgütlülüğü de, direnişi de artmış.
"Eski Türkiye"de "ayağına sıkan" devlet olma biçimi, AKP'nin "Yeni Türkiye"sinde "kafasına sıkan" devlete dönüşmüş!
CELAL BAŞLANGIÇ | HABERDAR
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021