Celal BAŞLANGIÇ
Yıllardır süren savaşın kaybedileceği neredeyse kesinleşmişti.
Ama “devletin prestijini korumak” adına halka sistematik olarak yalan söyleniyordu.
Vergileriyle savaşı finanse eden, çocuklarını ülkeden binlerce kilometre ötedeki başka bir ülkeye savaşmaya, hatta ölmeye gönderen halk yıllardır kandırılıyordu.
Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan bir raporda ABD’nin 1945-1967 yılları arasında Vietnam’daki siyasi ve askeri müdahalesi irdeleniyordu.
Bu rapor koskoca bir halkın kandırıldığının, hatta Kongre’ye yalan söylendiğinin bir kanıtıydı.
Raporu yazan görevli kendini mensubu olduğu kuruma değil, ABD Anayasasına borçlu olduğuna inandığı için bu belgeyi basına sızdırır.
İlk önce The New York Times gazetesi basar haberi. Ancak Başkan Nixon, Federal Mahkeme aracılığıyla yayın yasağı getirir.
Bu kez belgeleri elinde bulunduran The Washington Post gazetesi aynı belgeleri basmaya karar verir.
Ancak pek öyle kolay olmaz bu kararı vermek. “Vatan hainliği”yle suçlanmak, Nixon’un nefretini üzerine çekmek vardır.
Gazetenin danışmanları, hukukçuları bu haberin basılmasına karşı çıkar.
Hatta gazetenin çalışanları, önemli editörleri de bu haberin basılması halinde gazeteden ayrılacaklarını bildirirler.
Bütün bu riskleri göze alan gazete yönetimi sonunda haberi basar.
ABD Başkanının yasakları, “vatan hainliği” suçlamaları, Yüce Divan yargılaması…
Sonuçta devleti yönetenlere karşı bir gazetenin verdiği bu savaş tarihe örnek olarak geçecek bir kararla, adaletin zaferiyle sonuçlanır.
Gerçek bu öyküyü beyaz perdeye aktaran Spielberg’in The Post filmi, iktidarın bütün tehditlerine karşın halkın anayasal hakkı olan doğruları öğrenme hakkını yerine getirerek medyanın asal görevini yapma zorunluluğunu anlatıyor.
Bugünlerde Türkiye’deki sinemalarda gösterimde The Post.
Ülkenin sinemalarında bu var ama, nezarethanelerinde, mahkemelerinde, Meclis’inde esen bambaşka bir hava giderek daha da şiddetleniyor.
TBMM dün OHAL’in üç ay daha uzatılmasını tartışıyordu.
HDP’li Milletvekili Ayhan Bilgen böyle her üç ay uzatma yerine bir seferde 2019 seçimlerine kadar OHAL ilanını öneriyordu.
Haksız da değildi hani. Çünkü AKP, artık normal koşullar altında ülkeyi yönetemeyeceğini düşünüyor olmalı ki “sürekli olağanüstü hal” politikasına kendi geleceği açısından dört elle sarılıyor.
İktidara geldiğinde Türkiye’yi sadece iki kentinde Olağanüstü Hal olan bir ülke olarak devralan AKP iktidarı şimdi ikbalini bütün bir ülkeyi OHAL’le yönetmekte bulmuştu.
Hala nezarethaneleri, cezaevleri, mahkeme salonları gazetecilerle dolup taşan bir ülkede yaşıyoruz.
10 Aralık Çalışan Gazeteciler Günü’nde gözaltına alınan TV10 yöneticileri dokuz gün gözaltında sorgulandıktan son dün tutuklandılar.
Daha birkaç gün önce gazeteciler Ragıp Duran, Ayşe Düzkan ve Hüseyin Aykol yıllarca hapis cezası aldılar.
Hakkında verilen beraat kararı bozulunca Hasan Cemal yine ağır hapis cezası tehdidiyle yargılanmaya başlandı dün.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House, birkaç gün önce açıkladığı 2018 Dünyada Özgürlükler Raporu’nda Türkiye’yi “kısmen özgür” kategorisinden “özgür olmayan ülkeler” kategorisine düşürdü. Yani Türkiye özgürlükler açısından düşebileceği en alt kümeye indi.
Raporun Türkiye ile ilgili kısmında yer alan birkaç cümle:
“Erdoğan partisindeki rakiplerini ve geçmişteki müttefiklerini dışarı attı, medya patronlarını kendi ihtiyaçlarına uyacak şekilde yeniden yapılandırdı, anlamlı bir kuvvetler ayrılığının bulunmadığı ‘süper başkanlık’ sistemi yaratmak için rağbet görmeyen anayasa değişikliği referandumunu yaptı. 2016’daki darbe girişimine verdiği karşılık gittikçe yayılan bir cadı avına döndü. 60 binden fazla kişi gözaltına alındı, 160’tan fazla yayın kuruluşu kapatıldı, 150’den fazla gazeteci tutuklandı. Ülkenin en büyük üçüncü siyasi partisinin liderleri hapishanede. 100’den fazla belediye başkanı OHAL kapsamında ya da Cumhurbaşkanından gelen siyasi baskılarla görevlerinden alındı.”
Bütün bunlar neden oluyor biliyor musunuz; Türkiye insanları gerçekleri öğrenmesin, AKP bütün bu baskıyla tehditle iktidarını sürdürebilsin diye…
Yoksa bu ülkede halkın gerçekleri öğrenme kanalları açık olsa, halkın bilgi edinme hakkı sağlansa, Erdoğan Afrin’i tehdit ederken ABD’ye posta atamaz.
O zaman sorarlar ülkenin en tepesindeki kişiye, “Afrin’in ne alakası var ABD’yle, Afrin’de askeri gücü olan Ruslar. Sen Afrin’i tehdit ederken bizi kandırmak için mi Rusya’ya değil de ABD’ye posta atıyorsun” diye.
Hatta sadece bu ülkenin yurttaşları değil, belli ki anlı şanlı gazetecilerinin bile doğru bilgi alma hakkı yok. Eğer olsa PYD’nin harekat merkezinin Afrin’de olduğunu, ABD’nin Afrin’e büyük bir askeri yığınak yaptığını yazmazlardı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, “Afrin operasyonu Kürtlere karşı değil” dediğinde bir Allah’ın kulu çıkar “Afrin’de Kürtler değil de Madagaskarlılar mı yoksa Jamaikalılar mı yaşıyor” diye sorardı.
Devletin en yüksek katından “Afrin’e yapacağımız operasyonun amacı Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak” deniyor.
Suriye Dışişleri Bakanı da “Topraklarımıza girecek Türk uçaklarını düşürürüz” açıklaması yapıyor.
Kimse de sormaya cesaret edemiyor “Yoksa Suriye Hükümeti kendi devletlerinin toprak bütünlüğüne karşı mı” diye.
Öyle ya Türkiye’yi yönetenlerin açıklamalarıyla Suriye Hükümetinin söyledikleri, arazinin gerçekleri bir araya gelince ortaya çok çarpık bir tablo çıkıyor. Kimse de söylenen bu yalanları ortaya çıkartacak tek söz söyleyemiyor, tek satır yazı yazamıyor.
Amaçları gerçekleri bilmeyen, bilse de korkudan ağzını açamayan bir toplum yaratmak.
İşte o yüzden Olağanüstü Hal’de “özgür olmayan bir ülke” yarattılar.
Bunun içindir ki sinemalarında oynayan filmle gerçekte nezarethanelerinde, cezaevlerinde, adliyelerinde, Meclis’inde yaşananlar birbirinden farklıdır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021