Celal BAŞLANGIÇ
Sur’dan Silvan’a, Nusaybin’den Cizre’ye cehenneme dönmüştü Kürt coğrafyası.
Silopi’de sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. Çatışmalar şiddetlenmişti.
Taybet Ana yanan evini söndürmek için sığındığı binadan çıkıp sokağın karşısına geçecekti ki keskin nişancılar tarafından vuruldu. Sokağın ortasına yığılıp kaldı.
57 yaşındaydı Taybet İnan, tam 11 çocuk annesiydi.
Eşi Halit İnan haberi alır almaz kardeşi Yusuf’la fırladı dışarı.
Evlerinin kapısına çıktıkları anda Yusuf’u da vurdu keskin nişancılar.
Taybet Ana eşi Halit’i görünce “Gelme, seni de vururlar” dedi.
Halit yaralı eşini sokağın ortasından alabilmek için evden aldığı ipi düğüm yapıp attı Taybet Ana’ya. Tam çekmek üzereydi ki elinde bir uyuşma hissetti. Keskin nişancılar onu da vurmuştu.
155’i arıyor Halit, ambulans istiyor. “Gelemiyoruz, beyaz bayrakla çıkın” karşılığını alıyor.
Tam üç kez hamle yaptılar beyaz bayrakla. Üçünde de üzerlerine kurşun yağdı, evlerine kaçmak zorunda kaldılar.
Tam yedi gün sokağın ortasında yaralı olarak yattı Taybet Ana. Eşi ve çocukları da ulaşamadıkları bedenini korumak için 24 saat nöbetteydiler.
Oğlu Mehmet o süreci “Annem tamı tamına yedi gün sokakta kaldı… Hiçbirimiz uyuyamadık, köpekler gelir, kuşlar konar diye. O orada yattı biz 150 metre ilerisinde öldük” diye anlatıyordu.
Yedi gün kara kış soğuğunda sokağın ortasında kaldı Taybet Ana’nın bedeni. Bu sürecin ne kadarını yaralı olarak geçirdi, ne zaman yaşamını yitirdi bilinmiyor.
Cansız bedeni ancak yedi gün sonra alındı sokaktan. Güvenlik nedeniyle 23 gün sonra defnedilebildi cenazesi.
Taybet Ana ile akrabası Yusuf’un cenazesine iki oğlu ve birkaç akrabası katılabildi. Taybet Ana’nın eşi Halit’in ve dokuz çocuğunun cenaze törenine katılmalarına izin verilmedi.
1993’te patlayan bir mayın Taybet Ana’nın dört yaşındaki Botan’ını, 12 yaşındaki Esmer’inin küçücük bedenlerini parçalamıştı. İki çocuğunun cansız bedenini görmüştü Taybet Ana. 23 yıl sonra da çocukları onun ölümünü gördü.
Aslında Taybet Ana’nın yaşadıkları bölgedeki bütün Kürt analarının çektiği acıların dramatik bir toplamıydı.
Türkiye’de devlet olma anlayışının bütün Kürt analarına, bütün muhaliflerin analarına bakışının simgesi gibiydi Taybet Ana’nın başına gelenler.
O devlet olma anlayışı değil mi ki, 754 haftadır Cumartesi Anneleri’nin sesini duymayan, çocuklarını arayan annelere yıllarca bekledikleri Galatasaray Meydanı'nı yasaklayan, onları bir sokağa hapseden, yerlerde sürükleyen, TOMA’nın tazyikli suyu, Çevik Kuvvet’in copu, kalkanı altında ezen…
O devlet olma anlayışı değil mi ki, cezaevinde açlık grevine, ölüm orucuna başlayan çocuklarının ölmesini engellemek için sesini duyurmaya çalışan annelerin eylemlerini iterek, kakarak, polis postallarının altına alarak dağıtan.
O devlet olma anlayışı değil mi ki, dağda “etkisiz hale getirilen” çocuklarının cenazelerini almak için aylarca hatta yıllarca gözü yaşlı anaları valiliğin, savcılığın, emniyetin önünde bekleme çaresizliğine iten.
İşte o devlet olma anlayışı çocuklarının kokusunu özlemiş anneler üzerinden yeni bir oyun sahneye koyuyor hem de büyük bir ikiyüzlülükle.
Kaybolan çocuğunu savcılıkta, emniyette arayan anneleri HDP Diyarbakır il binasının önüne yönlendiriyor.
31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde uğradığı yenilginin intikamını almak için, Diyarbakır’a, Mardin’e, Van’a kayyım atamadaki haksızlığın, hukuksuzluğun üstünü örtmek için, Kürtlerin artık seçme ve seçilme hakkını askıya aldığını gizlemek için, önümüzdeki seçimleri kaybetmemek için HDP’yi kriminalize eden bir oyunu sahneye koyuyor o devlet olma anlayışı.
Hatta çocukları PKK’de yıllardır alıkonulan asker ve polis ailelerini de HDP Diyarbakır il binasına yönlendiriyor büyük bir ikiyüzlülükle.
Bunu yapanlar hem de PKK’nin yaptığı “Gelecek bir heyete elimizdeki askerleri ve polisleri teslim ederiz” çağrısına rağmen bir heyet oluşturulmasını engelleyen o devlet olma anlayışı şimdi esir asker ve polis ailelerine de HDP il binasının önünü gösteriyor.
Hem de yıllardır önünde bir basın açıklaması yapılmasına izin verilmeyen, güvenlik güçlerinin kuşatması altındaki HDP il binasının önünde o devlet olma anlayışının eliyle bir eylem teşvik ediliyor. Yandaş medya, yandaş yazarlar yıllardır görmedikleri, hatta yerini bile bilmedikleri HDP il binası önünden eylem haberleri veriyor, eylem izlenimleri yazıyorlar.
Dahası karşımızdaki devlet olma anlayışının en üstteki sözcüleri olan cumhurbaşkanı ve içişleri bakanı aracılığıyla daha çok sanatçının, daha çok yazarın kirli politikalarına alet ettiği anaların eylemlerine katılmak için HDP Diyarbakır il binasına gitmesi için baskı yapıyor. Gitmeyen “FETÖ”cü, “terörist” ilan ediliyor.
Yürekleri yaralı analar o devlet olma anlayışının organizasyonuyla binanın önüne taşınıyor araçlarla, MİT’in tezgâhındaki bir STK yemek servisi yapıyor.
Oysa o analardan birinin çocuğu dağa çıkmışsa, bir çatışmada vurulmuşsa o devlet olma anlayışına göre “etkisiz hale getirilen terörist”lerden biri olacaktı, o ana da “terörist anası” muamelesi görecek belki aylarca, belki de yıllarca çocuğunun cenazesini almak için bekleyecek, acısını paylaşmak için bir taziye çadırı bile kuramayacaktı.
Anaların acılarını istismar eden, bir heyet oluşturup esir askerleri ve polisleri PKK’den teslim almayan o devlet olma anlayışı “HDP’yi kriminalize edeyim” derken aslında süren bir çatışmadan, bu ülke insanlarının ölmesinden iktidarını sürdürmek için nasıl da nemalandığını itiraf etmiş oluyor.
Taybet Ana’yı keskin nişancılara vurdurtup cenazesini günlerce sokak ortasında bırakan o devlet olma anlayışı bütün Kürt analarına, bütün muhaliflerin analarına aslında hep “terörist anası” gözüyle baktı, “terörist anası” muamelesi yaptı.
Acılı anaların bazılarını bugün kendi kirli politikalarına alet ederek HDP’ye yönlendirerek hedef saptırıyor o devlet olma anlayışı.
Gencecik insanlar dağa çıkıp eline silah alıyorsa bu bir neden değil, düpedüz bir sonuçtur. Önce bu sebebi ortadan kaldırmak gerekir. Bugün çatışmalı süreci yaşatan, gençlerin dağa çıkmasına neden olan tam da o devlet olma anlayışıdır. Bütün sorumluluk o devlet olma anlayışındadır.
Bu nedenle kaybolan, dağa çıkan çocuklarını HDP’nin değil, o devlet olma anlayışının bugünkü uygulayıcıları olan; çatışmayı körükleyen, özel savaş hamlesi yapan; AKP’nin, MHP’nin ve onların valiliklerinin, savcılıklarının, emniyetinin önünde aramak en doğru adres olacaktır.
Bugüne kadar anaların feryatlarına kulaklarını tıkayan, acılı analara her türlü zulmü yapan o devlet olma anlayışı intikam almak, iktidarını sürdürebilmek için bugün bazı annelerin acılarını istismar ederek onları yanlış adrese yönlendiriyor.
Anaların acılarını birbiriyle yarıştırmayın.
Anaların acılarını birbirleriyle karşı karşıya getirmeyin.
Yeter artık, anaların acılarını kirli politikalarınıza alet etmeyin!
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021