Celal BAŞLANGIÇ
Ne Gezi korkusuymuş arkadaş! Üzerinden sekiz yıl geçti, hala akıllarından çıkaramadılar.
O yüzden de Boğaziçi’ne baktıklarında Gezi’yi görüyorlar.
AK Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan Boğaziçi öğrencilerinin “kayyım-rektör” tepkisini yıllardır yaşadığı Gezi kabusuna benzetiyor besbelli:
“Artık bu ülke Taksim’deki bir Gezi olayını yaşamayacak ve yaşatmayacaktır.”
Haklı da; çünkü Gezi Erdoğan’ın dönemin başbakanı olarak karizmasının en derin çizik aldığı olaydır.
Küçük ortağı Bahçeli de AKP’yle ittifak yaptıktan sonra Erdoğan’ın fobilerini de edinmiş anlaşılan:
“Boğaziçi’nden bir Gezi veya 6-8 Ekim olayları ya da 15 Temmuz’un bir türevi çıkamayacaktır.”
Sadece Gezi değil, her baktıkları yerde bir de “terörist” görüyorlar.
Erdoğan, “terörist” yelpazesini bir tık daha genişletip Boğaziçili gençlere soruyor:
“Siz öğrenci misiniz, talebe misiniz, yoksa siz rektörün odasını basmaya kalkışan, orayı işgale kalkışan terörist misiniz?”
Öğrenciler AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hazırladıkları video kliplerle sosyal medya üzerinden yanıt veriyorlar, o gece rektörlüğü basmak bir yana binanın önünde rektöre çağrı yaptıklarını kanıtlıyorlar.
Yani öğrenciler çektikleri görüntülerle Erdoğan’ı yalanlıyorlar.
Zaten o gece gözaltına alınan öğrencilerin tümü çıkarıldıkları mahkeme tarafından serbest bırakılıyor.
Yani mahkeme de Erdoğan’ı yalanlıyor.
İçişleri Bakanı da Erdoğan’a veri yetiştirme çabasında:
“Gözaltına alınan 108 kişiden 79’unun DHKP/C, TKP-ML dahil olmak üzere terör örgütü üyesi.”
Sadece mahkemeler değil, hatta kendi yardımcısı bile Bakan Soylu’yu yalanlıyor.
İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, Boğaziçi Üniversitesi'ne ilişkin verileri açıklıyor:
“38 ilimizde 528 kişi yakalanmış, gözaltına alınmıştır. İkisi tutuklandı, 108’i adli kontrolle toplam 498 kişi serbest bırakıldı.”
N’oldu Bakan Soylu’nun sözünü ettiği 79 “terörist”, buhar oldu herhalde.
Küçük ortak Bahçeli de “terörist” kervanına katılan iktidar sözcülerinden.
“Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olaylara destek vermek geldiğimiz bu aşamada teröre destek vermektir.”
Kimmiş bu destekçiler? Bahçeli o “zarif” diliyle sıralıyor:
“Aydınım diye geçinen zavallılar…”
“Sivil toplum kuruluşu hüviyeti taşıyan fırsatçılar…”
“Demokrasi ve hukuk sınırları içinde siyaset yaptığını zanneden gafiller…”
Boğaziçi öğrencilerine de büyük bir “şefkatle” yaklaşıyor Bahçeli:
“Türkiye’nin böyle evlatları yoktur. Çocuk veya öğrenci dedikleri vandaldır, barbardır, gözlerini kan ve nefret bürümüştür.”
Çok da “uzlaşmacı” bir çözüm önerisi var Bahçeli’nin:
“Sırtlarını ajanlara, zalimlere ve karanlık çevrelere dayamış olanlar evlat değil başı ezilmesi gereken zehirli yılanlardır.”
Cumhurbaşkanından bakanına, küçük ortağına kadar iktidar sözcülerinin Boğaziçi öğrencilerini şeytanlaştırma, terörize etme çabası polis copu, biber gazı, plastik mermi olarak meydanlara, sokaklara yansıyor.
Saray’ın kendi lehine bir konsolidasyon sağlamak için Boğaziçi üzerinden toplumu kutuplaştırma çabası polis şiddeti, hatta vahşeti olarak bütün dünyaya yayılıyor.
En değerli öğrencilerine, gençlerine acımasız bir zulüm uygulayan devlet olarak Türkiye tüm dünyada teşhir oluyor.
İçişleri Bakan Yardımcısı Çataklı, Boğaziçi olaylarıyla ilgili olarak “Hiç kimseye devletimizin gücünü sınamayı tavsiye etmiyoruz” diyor.
Oysa ortaya çıkan gerçek şu ki; devlet gücünü üniversite öğrencilerinin, gençlerin, demokrasi isteyenlerin üzerinde sınıyor.
Sadece Boğaziçi öğrencilerinin eylemlerine karşı iktidarın Cumhurbaşkanıyla, Bakanlarıyla, ortaklarıyla, kolluk kuvvetleriyle aldığı tutum aslında kaybetme sürecine girdiklerinin, tabanlarının çözüldüğünün kanıtıdır.
Bazı muhalif çevreler Boğaziçi olayını; iktidarın Türkiye’nin gündemini değiştirme, ekonomik krizi, yokluğu, yoksulluğu, işsizliği unutturma, gündem değiştirme girişimi olarak değerlendiriyorlar.
Bence tam da gündemleri bu.
Evet, bir yandan Türkiye’yi soktukları çıkmaz sokağı, ekonomik çöküntüyü unutturmak istiyorlar.
Ama diğer yandan da Türkiye’de kendilerine biat etmeyen bütün kişileri ve kurumları ele geçirmek, işgal etmek istiyorlar.
Boğaziçi’nde yaşananlar da iktidarın yaşadığı varoluş sorunundan doğan bir kompleksin sonucudur.
Elbette iktidar Boğaziçi olayını erimekte olan tabanını konsolide etmeye dönük bir “Allahın lütfu” fırsatı olarak da görüyor.
Ama bu kez yarattıkları provokasyonlar tutmuyor, çünkü inandırıcılıklarını iyiden iyiye yitirdiler.
Gezi olaylarındaki “Kabataş yalanı”nın, “ayakkabılarıyla camiye girdiler, camide içki içtiler” uydurmasına üniversitedeki bir sergide yer alan Kabe enstalasyonu üzerinden “dini değerlere saygısızlık ettiler” zırvası da toplumda prim yapmadı.
Gelen anket sonuçları da Cumhur İttifakı’nın artık “kaybedenler kulübü”nün kıdemli bir üyesi olduğunu gösteriyor.
Metropol Araştırma’nın yaptığı son çalışmaya göre “Millet İttifakı’na daha yakınım” diyenlerin oranı yüzde 42,4. “Cumhur İttifakı’na daha yakınım” diyenlerin oranı ise yüzde 36,9’da kalıyor.
İşin ilginci 2018 seçimlerindeki oy dağılımına göre bakıldığında AKP seçmenin yüzde 17,3’ü, MHP seçmenin yüzde 32,9’u Millet İttifakı’nı tercih ediyor.
Metropol’ün araştırmasında “Üniversite rektörleri nasıl seçilmelidir” sorusu da yer almış.
Ankete katılanların yüzde 73’ü “Üniversite öğretim elamanları rektörlerini kendileri seçmelidir” karşılığını vermiş. “Rektörleri cumhurbaşkanı tayin etmelidir” diyenlerin oranı ise yüzde 17,9’da kalmış.
İşin ilginci AKP seçmenlerinden yüzde 55,1, MHP seçmenlerinin yüzde 65,1’i de üniversite rektörlerinin seçimle işbaşına gelmesinden yana.
Kendi tabanlarının bile gerisine düşmüş bir AKP-MHP iktidarı yönetiyor ülkeyi.
Yani ankete göre halkımızın büyük çoğunluğu “Boğaziçi teröristleri” gibi düşünüyormuş meğer.
Böyle bir ortamda belki de en büyük talihsizlik, öğrencilerin “kayyım” dediği Boğaziçi’nin atama rektörüne “Bir büyüklük yap” diyerek istifasını isteyen bir muhalefet liderinin olması.
Aslında bu iktidara muhalefet kaybettirmiyor; ülkeyi kötü yönettikleri için, halkı çok derin bir ekonomik krizle karşı karşıya bıraktıkları için kaybediyorlar; gideceklerini anladılar, iktidarda kalmak için her şeyi göze aldıkları çok açık.
İktidarlarını sürdürebilmek için hedefleri belli; her yer Gezi, her yer ‘terörist’!
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021