Cem SANCAR
"Religion" kelimesi Batı'da bizdeki 'din' kelimesinin çağrıştırdığı her şeyi kuşatamamaktadır. 'Religion' kelimesi bir bakıma bizim Vahabilerin aklındaki dinikarşılamakta. Fakat deruni ve manevi konuları çok fazla ihtiva etmemektedir. Müesseseleşmiş dini, kiliseyi ifade etmektedir.
Doğu aklı aydınlanma esaslıdır, kategorik değildir. Yaşama esaslıdır, seyyaldir. Batı aklı ise tasnifçidir, sıralama, kategorize etme peşindedir.
Felsefenin modern dönemlerde ezoterik köklerinden, asli köklerinden koparılmış hali, özellikle aydınlanma sonrasında gelişen modern insanın bakış açısını oluşturdu. Gerçekbilgeliğin Babilonya'dan, Mısır'dan yani Ortadoğu'dan Grek'e geçmesiyle beraber bir devir kapanıp başka bir devir başladı.
Çünkü Ortadoğu'da yaşanan bilgelik Grek'e geçince yazıya döküldü ve bu süreçte 'yaşantı' kısmı ihmal edildi, elde sadece metin kaldı. Metin elde kalınca da felsefenin usta-çırak veezoterik yönü unutuldu, ihmal edildi.
Batı'da dinin egzotik yönünü, yani dışla, şekille ilgili yönünü acımasız bir şekilde temsil eden papazların, inancı kurumsallık içinde boğmaları sonucunda kilise, baskıcı bir kurum haline geldi. Aydınlanma bu kiliseye başkaldırıdır. Bizde ise böyle bir süreç yaşanmamıştır.
Aydınlanma derken Nirvana'yı yani manevi aydınlanmayı kastetmiyoruz. Aydınlanmacılar buradan çalmışlardır bu kavramı. Tabii ki yine içini boşaltarak veyahut içini dışa çevirerek...
Hakikatte bu kavram tamamen spritüel ve din kaynaklı bir kavramdır. Rönesansçılar bunu çalarak yatay hale getirmişlerdir. Aydınlanma ve Rönesans, eldivenin içinin dışına çevrilmesinden ibarettir. Yani yeniden yaratılan bir şey yok, var olanın içinin dışına çevrilmesi işlemi yapılıyor. Aydınlanmacıların paradigması şu şekildedir:
"Sen dindarsın, hep ruhla ilgilendin, maddeyi ihmal ettin. Oysaki bu dünya, maddenin şekil değiştirmesidir. Referansları gökten yere indirmek lazım. Her şey yerde ve maddi olanda..."
Yani, ruhun tasallutundan dünyayı kurtardık düşüncesi hâkim oldu. Böyle bir kalkış noktası başlangıçta haklı ve masum bir düşünce gibi gelebilir. Kim maddeyi inkar etmek ister ki? Hatta başlangıçta buna katkıda bulunan din adamları da vardı. Descartes gibi. Bazı Yahudi filozofları gibi. Zaten Yahudi filozoflarına göre, maddi olan spritüel olandan çok daha önemlidir. Dolayısıyla bugün Yahudilerin politik teorileri, ekonomik teorileri, bir Budist'in teorilerinden çok daha materyalist ve pozitivisttir.
Bizde madde ile ruh arasındaki evliliğinin bozulmasının ilk defa ne zaman başladığı konusunda farklı görüşler vardır.
Kırılmanın başlangıç noktasını, yani ruhani olana maddi olanın baskın gelmesini, bazıları Kabil'e, bazıları Peygamber Efendimizin vefatına, bazıları Hz. Ali'nin vefatına, bazıları Kerbela'ya, bazıları Yavuz'un Mısır fethine, Lale Devri'ne vs. dayandırır. Bendeniz ise (M.E.K) bunu 1940-1960'lara kadar yakına çekenlerdenim. Çünkü gerçek kırılmalar ontolojik bakış açısında olur ve bunun toplumsal alanda da benimsenmesiyle bir kitlesel zihniyet dönüşümü asırlar alan bir süreç olarak gelişir. Bu sürecin tamamlanmadığı dönüşümler arızidir. Evet Hz. Peygamber'in vefatıyla veyahut Hz. Ali'nin vefatıyla bazı problemler, bazı arızalar meydana geldi, Lale Devri'nde bazı yeni yönelimler öne çıktı. Ancak bütün bu türden gelişmeler dünya görüşünün ontolojik omurgasını kırarak tam aksi bir fert ve toplum yaratmadılar. Zaten böyle bir hedefleri de yoktu. Lakin asrın başındaki zihniyet dönüşümleri radikal dönüşümlerdi ve 1960'lara doğru bu tohumlar yeşermeye diğer bir ifadeyle kendi çocuklarını doğurmaya başladı. Sonra bu çocuklar kendi şeriatlarına, kanunlarına dayalı despotik politik görüşlerini hakim kılmaya başladılar ve kurumsallaştılar. Yeni dönem aydınlanması bu yeni "kiliseye"(?) karşı gelişecektir.
Tarih tekerrürden ibarettir...
("Hangi Din" tefekkürü için okumalardan. Mahmud Erol Kılıç esintileri...)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019