Cemil ERTEM

1 Mayıs muhalefetin krizini yansıtıyor
1.05.2011
2345

Bugün 1 Mayıs; Türkiye bu bayram gününe katliamlardan, kanlı tertiplerden geldi. Yakın zamana değin 1 Mayıs, belli çevrelerin amaçlarına ulaşmak için heyecanla bekledikleri bir gündü. Şimdi bu ‘belli çevrelerin’ ancak bir kısmı, ortaya dökülen darbe, katliam tertipleri için ‘terör örgütü’ suçlamasıyla Silivri’de yargılanıyorlar. Bugün biliyoruz ki 1977 1 Mayıs katliamını yapan ve o tarihten sonra ülkeyi küçük çaplı bir iç savaş ortamına sürükleyen ‘derin güçlerin’ ancak doksanlı yıllarda ortaya çıkan yeni modellerini bu ülke yargılayabiliyor. İşin acı ve garip tarafı bu güçlerin bir bölümü bugün, ‘ağabeylerinin’ 77 katliamını yaptığını bilmemize rağmen, Taksim’de 1 Mayıs kutlamasında olacak.

Bu garip ve aslında acı durum bugün dünyanın hangi 1 Mayıs kutlamasında ve alanında vardır; örneğin Arjantin’de cuntaya karşı direnen gençleri uçağa doldurup okyanusun üstünde bırakan cuntacı subayların destekçileri ve kalmışsa devamcıları bugün Arjantin’in herhangi bir meydanında işçilerle birlikte yürüme cüretini gösterebilir mi? Ya da 1973’de Şili’de Pinochet cuntası sırasında stadyumlarda cunta karşıtlarını kurşuna dizen askerleri, şimdi anti-emperyalist ilan edip, Santiago’da şu an kızıl bayrakla yürüyen sinema jönleri var mıdır?

Türkiye’de darbelerin ve darbeci vesayet rejiminin sanıyorum en büyük başarısı budur. Aslında 28 Şubat darbecilerinin şu ‘bin yıl’ hedefi de aynen bunu anlatır. ‘Öyle bir toplum yaratacağız ki solu da sağı da bizden olacak.’ Türkiye’de Mustafa Suphi’lerin katlini başlangıç olarak alırsak muhalefetin yok edilmesi iki ayrı alanda başarı ile uygulanmıştır.

Bu alanlardan birincisi tabii ki fiziki şiddet ve yok etme politikalarıdır. Bu şiddet ve yok etme devlet tarafından, aynı konjonktürde, rejimin dışına çıkma potansiyeli olan dini yapılara ve cemaatlere de uygulanmıştır. Ancak çok ilginç olarak bu fiziki şiddete aynı gerekçelerle - rejim muhalifi olmak - uğrayan bu iki kesim bir ideolojik bombardıman sonucu birbirine düşman edilmiştir. Yok etme politikalarının bugün yoğun etkisini gördüğümüz bir diğer alan ise ideolojik düzeydir. Burada Kemalist ideolojinin içi boş ‘anti-emperyalizmi’ sağı ve solu ulusçu-bağımsızlıkçı retorikle bir araya getiren ideal bir çimentodur. Bu ulusçu-bağımsızlıkçı ideolojik alan, içine milliyetçi-tekçi ideolojiyi alarak günümüzün laik-jakoben solunu oluşturmuştur. Özellikle 12 Eylül öncesi buraya eklemlenmek istenen Türk-İslam sentezi anlayışı, MHP’yi uzunca süredir beslemiş ancak gerek Ortadoğu’daki İslami uyanış gerekse Türkiye’deki İslami siyasetin, İslam’ın en önemli çıkış noktalarından-özlerinden- biri olan ümmet anlayışını merkeze alması sonucu bugün çökmüştür. Tekçi-laik baskıcı rejimin en önemli ideolojik-demagojik alanlarından birisinin çökmesinin sonuçlarını bugün MHP özelinde izleyebiliyoruz. MHP’yi sarsan ne kaset skandalı ne de Bahçeli’nin performansıdır. MHP, Türk-İslam sentezinin çözülmesi ile büyük bir ideolojik kriz içindedir. Bu ideolojik kriz, hiç şüphesiz MHP’nin oy oranına bu seçimlerde yansıyacaktır.

Ortadoğu’da muhalefet krizi aşıyor

Askeri-vesayet rejiminin Türkiye siyasetinde bıraktığı tahribat tam anlamıyla bir kriz görüntüsüdür. İşte bunu ülkenin en muhalif alanı olması gereken 1 Mayıs’a baktığımızda anlayabiliyoruz. Askeri vesayet rejiminin izlerinin bugün 1 Mayıs’ta olması çok acıdır. İşte tam da bu yüzden bugün Ortadoğu’da siyasi muhalefet Türkiye’de olandan çok daha kapsayıcı, çeşitli ve demokratik. Bakın Mısır’da 30 yıllık Mübarek rejimini deviren Tahrir devrimi Filistin’in ‘düşman kardeşleri’ Hamas ile Fetih’i de barıştırdı. Mübarek rejimi, Hamas’ın tecridine yönelik bir strateji izliyordu. Şimdi El-Fetih ve Hamas bir yıl içinde ortak seçime gitme kararı aldı. Tabii bundan en çok İsrail rahatsız olacak. Yine bugün Suriye rejiminin İsrail düşmanı görünmesine rağmen İsrail’i ayakta tutan en önemli payandalardan birisi olduğunu hem Hamas hem de Hizbullah artık biliyor. Tunus’ta ise 24 Temmuz seçimleri için Müslümanlardan, liberallere ve sosyalistlere kadar bütün kesimlerinin ortak hedefi kesintisiz bir demokrasi ve diktatörlüğün tüm kalıntılarının temizlenmesi...

Türkiye’de askeri vesayet rejimi, siyasetin tüm kesimlerini vesayetçi-tekçi bir ideoloji ile birleştirmeyi başarmış; şimdi Türkiye’de, Ortadoğu gibi, bunun tersini yapmak zorunda...
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar