Cemil ERTEM
Bugün Avrupa en büyük krizlerinden birini yaşıyor. Bu krizi henüz tam anlamıyla Türkiye hissetmedi. Yalnız bu krizin siyasi boyutta derinleşeceğini ve bu yeni siyasi kriz dalgasının da Türkiye’yi, birçok açıdan, etkileyeceğini söyleyelim. Bu etki, Türkiye’nin AB sürecini ilk önce olumsuz etkileyecek ancak daha sonra, siyasi krizin aşılması aşamasında ise, süreci hızlandırıcı bir etki yapacak.
AB’nin kriz etkisi, Türkiye’de, seçim sonrası süreci ve bu sürecin siyasi-ekonomik oyuncularını da, önemli ölçüde, belirleyecek.
O zaman, Türkiye’de 2011’in ikinci yarısı ve sonrasını belirleyecek üç önemli dış faktör var. Birincisi AB; bu AB dinamiğinin şaşırtıcı ayrıntılarına geleceğiz ama ondan önce diğer iki dinamiğin (faktörün) Ortadoğu ve ABD olduğunu söyleyelim. Burada, özellikle İngiltere bağlamı nedeniyle, ABD ve AB dinamiklerinin Türkiye’ye yapıcı etkisi, bir noktada birleşiyor ve birbirinini destekliyor.
Şimdi bizim, seçim ve siyasi partilerin seçim programları çerçevesinde tartıştığımız birçok başlık, Türkiye, AB, ABD ve Ortadoğu denkleminde belirlenecek. Bunu görmemiz lazım. Ben, üniter devlet vurgusu ve var olan üniter devletlerin restorasyonu üzerinden kurgu yapan bütün siyasi yapıların hem AB’de hem de Türkiye ve Ortadoğu coğrafyasında, orta dönemde, kaybedeceğini düşüyorum. Türkiye’de siyasi partilerin seçim sürecinde ortaya çıkan devlet(çilik) ve milliyetçilik vurgusu eğer ki seçim sonrasında da, aynı şekilde, devam ederse Türkiye, ne AB krizinin kendisi için yarattığı fırsatlardan yararlanabilir ne de Ortadoğu’da bugün ortaya çıkan, İslam’ın demokratikleşerek siyasallaşması ve bu çerçevede genişlemesinin ekonomik ve siyasi sonuçlarınını kendi lehine çevirebilir. Türkiye’nin ekonomik alandaki sorunları aslında siyasi alandan kaynaklı temel (yapısal) sorunlar. Örneğin cari açık, işsizlik gibi yapısal sorunların çözümü, dünya liginde bir üst basamağa geçmekle olur. Ancak bunu için güçlü-demokratik siyasi irade gerekiyor. Şimdilerde cari açığın çözümü için kimileri ‘mikro reformlardan’ falan bahsediliyor; mikro reformlar, siyasi paradigma değişikliği yapılmadan yapılmaz.
Bakın aşağıdaki grafikte bir rekabet merdiveni görüyorsunuz. Türkiye, burada Kalite-Fiyat Rekabeti basamağında bulunuyor.
Şunu söyleyebiliriz; önümüzdeki hızlı çözülmede, teknoloji rekabeti basamağında olan gelişmekte olan Asya ülkeleri, bilgi rekabeti basamağına çıkarak Doğu’nun yaklaşık 600 yıllık ‘geri kalmışlık’ tarihine son noktayı koyacaklar. Ancak Kore, Tayvan, Singapur hatta Çin gibi Asya ülkelerinin Bilgi Rekabeti basamağına çıkmaları Avrupa’nın önünde tek yol bırakır. Bu yol, kendi doğusuna doğru genişleyerek bütünleşen bir Avrupa’dır.
1492’de aslında ne oldu ve Avrupa’nın yeni keşfi (ne olmalı)
Savaş sonrası Avrupa’da kurulan rejimin en tipik unsuru, devletin ekonomide ve sosyal alanlarda belirleyiciliği olmuştur. Kara Avrupa’sı, devlet müdahaleciliğini serbest ticaret sistemiyle birlikte yürütmüş ve böylece faşizm dönemlerini dünyayla,serbest ticaret yoluyla bütünleşerek aşarken içerde de sosyal devletle, faşizmin yaralarınını sarmıştır. Ancak bugün birinci dinamik, Asya rekabeti ile ikinci dinamikte kürelleşmenin geldiği aşamanın bir sonucu olarak Avrupa için bitmiştir. Avrupa, bugün Asya ile rekabet edebilmek için her karış toprağında Almanya’nın yakaladığı verimliğini sağlamalıdır. Bunun da tek yolu siyasi bütünlüktür.
İşte tam burada, hem Asya hem de Avrupa tarafında, Türkiye için çok önemli bir fırsat vardır. Avrupa, Asya’nın zenginliğini, ondan çaldığı madenleri paraya çevirerek kendisine mal etmişti artık böyle bir şansı yok. Tek şansı, büyük Asya ve Afrika pazarını ve bu pazarın sonsuz beşeri sermayesini yeniden değerlendirmek.
Bunun için yaşlı Avrupa, 1492’de nasıl Amerika’yı bulmaya çalıştıysa, şimdi de Türkiye’yi yeniden bulmak zorunda. Bu analoji size abartılı gelebilir ama hiç değil; Kolomb’un ve Vasco da Gama’nın 16.yüzyıla girerken yeni bir kıta bulma çabaları, Batı’ya bitmek bilmeyen bir zenginlik getirmişti ve gerçekten bu zenginliğin hiç bitmeyeceğini sanılmıştı.
Ama işte şimdi bitti. Batı, bu zenginliği, en azından şimdi Doğu ile birlikte sürdürebilmek için yeniden ayağını hiç bilmediği bir toprağa basmak zorunda; o toprakta Anadolu. Ama demokrasi ve barışla donanmış bir Anadolu...
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018