Cemil ERTEM
Soma’da, işleri başında şehit olan madenci kardeşlerimiz bize, bu ülkeye aslında bir yol haritası bıraktı. Bu ülkenin nasıl büyüyeceğini, kalkınacağını ve kendilerinden sonrakilerin nasıl sıkıntı çekmeyeceğini anlatan bir manifesto bıraktılar... Bilmiyorum onların, omuzlarımızda büyük bir yük olan, mirasını ekmek parası kazanmak için indikleri karanlık derinlikten gün ışığına çıkarıp çocuklarına/çocuklarımıza sunabilecek miyiz? Ama onların bu manifestosunu herkes görmeye çalışsın ve ortaklaştırsın...
Aslında bu manifesto, ilk önce, vicdanı olan hiç kimsenin itiraz etmeyeceği uluslararası iş güvenliği koşullarını içeriyor. Bunları biliyoruz burada tekrar etmeyeceğim. Sonra da, işçilerimizin manifestosu, bize adil bir kalkınma yolunu çiziyor. İzninizle, bu köşenin sınırları ölçüsünde, ben bunu kendimce yazayım...
Batı’nın madenci sömürüsü ve emek istismarı
Başta İngiltere olmak üzere, ‘gelişmiş’ batı denen dünya, merkantilist yağmadan sonra -ki bu süreç 15. yüzyılın başında başlayıp, 18. yüzyılın ortalarına kadar devam eder- sanayi devrimini acımasız emek sömürüsüyle ortaya çıkardı. Batı sanayileşmesi, başta çocuklar olmak üzere, genç kadın ve erkek emeğinin müthiş sömürüsü ile ortaya çıkmıştır. Bu süreç, hem aynı anda hem de öncesi ve sonrası ile ‘mükemmel’ bir sömürgecilik talanı ile taçlandırılmıştır ki, bunun özgün örneği Britanya’dır. Zaten iki büyük dünya savaşı ve diğer pazar paylaşım savaşları, sömürgesi olmayan ya da enerji kaynaklarına uzak yetersiz sömürgeleri olan ‘gelişmiş’ ülkelerin sömürgesi ve enerji kaynağı göreli fazla olan ülkelerin sömürgelerine göz dikmesinin sonucudur. Hitler, Sovyet Rusya’ya saldırmasaydı belki çok zor yenilecekti ve faşizmin Avrupa’daki iktidarı uzunca bir süre devam edebilecekti. Ama Hitler, yenilgiyi de göze alarak, Sovyet Rusya’ya saldırdı.
Çünkü geleneksel Alman sermayesi, onu bunun için, Rusya’nın sonsuz, petrol, kömür, kereste ve diğer madenlerini kontrol altına alması ve Almanya’nın emrine vermesi için iktidara getirmişti. Almanya’nın, Britanya ve arkadan büyük bir hızla gelen ABD ile rekabet edebilmesi için yalnız doğuya değil, kuzeye Rusya’nın Sibirya’daki sonsuz ormanlarına, madenlerine ulaşması ve orayı da aşarak Hazar’a, sonra da uzak Asya’ya geçmesi gerekiyordu. Hitler, aslında Rusya’ya saldırdığı zaman intihar etmişti ve bunu da büyük ihtimalle biliyordu ama başka çaresi yoktu, saldırmasaydı varlık gerekçesini yitirecekti .
Yanlış iki kalkınma çizgisi
İşte bakın burada, 15. yüzyılda başlayıp 20. yüzyılı tamamlayan iki kalkınma paradigması ortaya çıkıyor. Birincisi, yağma ve sömürgeleştirme sonucu ağır bir emek sömürüsüne, kuralsızlığa dayanan Britanya tipi kalkınma... İkincisi, geç kaldığı için faşizme ve savaşa dayanan saldırganlığı içeren Alman devletçi kalkınması... Ama bu ikisi de acımasız bir emek sömürüsü ve zulümle örülü. Birincisi daha demokratik, ikincisi faşizmi içerdiği için daha az ‘demokratik’ falan gözüküyor ama ikisi de aynı kapıya çıkan, Batı tipi kalkınma...
Bu süreç, bence orta Avrupa’da Almanya ile devam ediyor ve Avrupa’nın krizinin de kaynağı bu. Ancak yine bu süreç, Britanya’da 1980’lerin ortalarından itibaren Thatcherizm ile çözülmeye başladı. Demir Leydi lakaplı Margaret Thatcher, 1984’te, birkaç stratejik kömür madeni dışında bütün kömür işletmelerini kapattı. Sendikalar falan ayağa kalktı ama İngiltere kararlıydı; çünkü bunun şöyle sembolik bir anlatımı da vardı; Britanya, talan ve yoğun emek sömürüsü ile başladığı büyük ‘muhteşem’ tarihi süreci bitiriyordu. ‘Sanayi devrimini ben yaptım, ben bitiriyorum ve bilgi toplumuna geçiyorum’ diyordu.
Evdeki hesap çarşıya uymadı
Ancak tam böyle olmadı. Kapatılan maden ocakları, sökülen kilometrelerce uzunluğundaki sanayi devrimi artığı geleneksel sektör fabrikaları güneyde, Asya ve Latin Amerika’da yeniden açılıyor/kuruluyordu ve yoğun emek sömürüsü burada başlıyordu. Ancak bir müddet sonra, güney uyandı, özellikle gelişmekte olan Asya, hem sanayi devrimi verimliliğinde üretiyor hem de bilgi toplumu teknolojisine ulaşıyordu. Almanya ve İngiltere sanayi toplumuna geçişteki başarıyı, bilgi toplumuna geçerken yakalayamadılar. Çünkü teknolojiye Asya’da ulaşıyor ve teknoloji rantı bölüşülüyordu.
Türkiye geç kaldı
İşte Türkiye, tam burada bu yol ayrımını geç yakaladı; biz ancak 2008’den sonra, IMF’nin kovulması ve AK Parti’nin kapatma davası/darbe tehditlerini görece savuşturmasından sonra bu tarihsel dönemece gelebildik.
Ama bu zamana değin, Britanya’nın 1980’lerde çok ‘akıllıca’ yaptığı özelleştirmeleri de biz, tam tersine kapitalizmin aklından bile yoksun bir şekilde yaptık. Türkiye’de özelleştirme süreçleri yalnız ‘mülkiyet’ sorunu olarak algılandı ve özelleştirme, verimsiz devlet işletmelerini koşulsuz, kuralsız özel söktöre devri daha doğrusu yağması olarak gerçekleştirildi. İşte Soma faciası, bu yanlış, sakat, yağmacı özelleştirme anlayışının sonucudur. Devletin devasa kurumları, ‘verimsiz’ aldatmacası ile uzun süreli kiralama (rödovans) ve özelleştirme ile yağmalandı ve bugün Çalışma Bakanı’nın da itiraf ettiği, büyük emek istismarı dediği taşeronlaştırma süreci başladı.
Bu arada şunu da söyleyeyim; taşeronlaştırmayı ortadan kaldıracak yasa ile ilgili, tekelci sermayenin hedefi olan hükümet üyelerinden birisi de Faruk Çelik’tir.
Madende ‘verimlilik’ ter ile değil kanla olur
Şimdi ortalıkta gözükmeyen Soma Holding’in patronu TTK’ın maliyetinin neredeyse onda birine kömür mal ediyoruz diye övünürken, tamam da nasıl bu kadar fark oluyor, diye de kimse sormuyordu. Çünkü şöyle yanlış bir algı vardı; devlet yağmacıdır, özel sektör verimli... Halbuki biz, yine özellikle 2008’den sonra, kamu bankaları örneğinde gördük ki, devlet piyasa koşullarını takip ettiği zaman, tekel konumunu özel sektör gibi kullanmıyor ve böylece hem piyasacı-liberal açık bir ekonominin altyapısını oluşturuyor hem de devlet işletmeleri kâr ediyor. Demek ki sorun mülkiyet değil, anlayıştı. Tabii bu arada, tıpkı özel sektörün bu köhne anlayışına paralel, artık bitmiş bir sendikal anlayışın, bu süreci, tersinden beslediğini de söyleyelim.
1- Türkiye, bir zamanların Britanya’sı, Avrupa’sı, Amerika’sı gibi yoğun emek istismarı ile kalkınamaz; Türkiye, Batı gibi sömürgeci bir yağma sistemi ile kalkınamaz. Bu zamanlar hem kapandı hem biz bu tarihten-gelenekten gelmiyoruz.
2- O halde Türkiye, sanayi toplumunun 21. yüzyıl başındaki gereklerini yerine getirecek. Yanlış, emek istismarına yol açan özelleştirmeleri bir düzenlemeyle geri alacak. Bunları yeniden halka arz ederek verimli işletmeler olarak özelleştirecek. Taşeronlaştırmaya hemen son vererek, bu konudaki uluslararası anlaşmaları imzalayacak ve dünyaya örnek, yaptırımları olan iş güvenliğini yasasını -ki hazır- hemen devreye sokacak.
3- Soma Holding dahil bütün yanlış özelleştirmeler ve stratejik madenler halka arz edilmek üzere, devletin bağımsız denetim kurumlarına emanet edilecek.
4- Türkiye, sanayi toplumu geçişi ile bilgi toplumu geçişini birlikte sağlamak zorundadır ve bu potansiyeli, beşeri sermayesi vardır. 10. Beş Yıllık Kalkınma Planı önemli bir rehberdir. Eğitim, vergi ve diğer reformlar hemen yapılmalıdır. Bunları yapacağız, bunlar bize şehit işçi kardeşlerimizin vasiyetidir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018