Cemil ERTEM

Dış politika-ekonomi açmazı: Dış politikada özgün, ekonomide 'kopyacı' olmak…
27.02.2015
2112

 Dünyanın giderek küçüldüğü şu yüzyılda ekonomi ile dış politikanın aynı düzlemde ve iç içe geçerek devam ettiğini ve her iki alanda olan gelişmelerin neden-sonuç ilişkileri ile birbirine bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Hele böyle geçiş dönemlerinde bu ilişkinin daha da güçlendiğini gözlemliyoruz.

Türkiye’nin hem yakın coğrafyasında hem de her iki okyanusun ötesindeki coğrafyada geliştirdiği ilişkiler ve savunduğu dış politika tezleri ile yeni ekonomi ve kalkınma politikası arayışları arasında-bize göre- güçlü bir örtüşme ve ilişki var.

Türkiye, yakın coğrafyasında, yani Avrupa’dan Kafkasya’ya kadar olan hinderland da  halkların iradelelerinin öne çıktığı, bir önceki yüzyılın egemeni olan devletlerin hegemonyasının ortadan kalkması ile mazlum ülkelerin kendi kaynaklarına, zenginliklerine sahip çıkacakları, dinlerini, kültürlerini özgürce yaşatabilecekleri bir “yeni” düzen istiyor.  Örneğin bunun için Yunanistan’daki Çipras iktidarının, Troyka karşısındaki direnişi, Türkiye’de önemli bir destek buluyor. Almanya’nın- iktisadi olarak da oldukça yanlış ve çağdışı- kemer sıkma politikalarının, Türkiye’de devlet ve kamuoyu nezdinde pek desteği yok.

Öte yandan Türkiye, K. Irak’ta Kürt halkının doğal kaynakları değerlendirmesi için, Batı’nın şimdiye kadar yapmadığı, her şeyi yapıyor. Filistin halkı ile dayanışma ve İsrail terörünü, her platformda deşifre etme ise neredeyse milli bir politika oldu. Tabii başta Suriye’den gelenler olmak üzere, sığınmacı ve yeni mülteci politikası da, Türkiye’nin yeni bölge politikasını bize anlatıyor ki, bütün bunların en önemli ve somut göstergesi de insani yardımda, Türkiye’nin gelişmiş ülkeleri de geride bırakan çabası oldu.

 

Türkiye merkezli “Asya Kalkınması”

 

Bütün bunların arkasında, bu sayfalarda defalarca vurguladığımız, yeni bir kalkınma anlayışı yatıyor. Bu anlayış, Batı’nın, 16. yüzyılın başında başlayan ve 20. yüzyılı da içine alarak bugünlere gelen yağmacı ve sömürgeci çizgisinden temel olarak ayrılan ve birlikte kalkınmayı, yaşamayı öne çıkartan bir yolu anlatıyor bize.

Bu yeni kalkınma paradigması, Batı kalkınmasından ayrı olarak, sınırlara bağlı, ulus devletin korumasında homojen pazarlar yerine hızla bütünleşen, sınırları-ekonomik olarak- ortadan kaldıran ve teknolojiyi paylaşarak çoğaltan bir anlayışa dayanır. Kültürleri, dinleri korur ve olduğu gibi kabul eder.

Dış ticarete konu olan malların farklı gümrük mevzuatlarına tabi olmadan homojen bir fiyatlamayla ve hızla tüm pazarlara ulaşması yeni Asya tipi kalkınmasının en önemli ve ayırt edici özelliğidir. Böyle olunca bu yeni kalkınmayı, ülkeler ve bölgeler arası ekonomik ve siyasi entegrasyonu yukarı çeken, birleştiren, ülkeler arası değil, kıtalar arası bir kalkınma paradigması olarak tarif edebiliriz.  Tabii ki bu paradigma -kalkınma yolu- kendine özgü bir iktisat anlatısını da geliştirecektir ki, son yıllarda yapılan çalışmalar (Bkz: M. Castells, G. Arrighi, Frank vd.) bize bunun ipuçlarını vermektedir.

Türkiye’nin, yukarıda anlattığımız günü okuyan yeni dış politika çizgisine, başta karşı olan bir çok ülke-Avrupa’dan, Kafkasya’ya değin- şimdilerde yaklaşmaya başladılar. Hatta ABD’de Obama yönetimi, Rusya’nın Kırım ilhakinden sonra, Türkiye’nin merkez olduğu Güney Gaz Koridoru’nun önemini anladı ve bu enerji politikasını desteklemeye başladı. Tam şu sıralar İsrail’in eli kanlı Başbakanı Netanyahu’nun da Obama’nın kapısında sürünmesinin nedenlerinden birisi de budur. Ancak paradoksal olarak, Putinde, Güney Akım’ı iptal ederek, Türk Akımı dediği yeni enerji hattını, Güney Gaz Koridoru’nu tamamlayacak şekilde tarif etmeye başladı.

Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye-Azerbaycan arasında gerçekleşen TANAP Projesi yüzyılın en doğurgan porjelerinden birisi olacak.

 

Suudi Arabistan gerçeği 

 

Öte yandan Kral Abdullah zamanında hayli sorunlu olan Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri de, yeni Kral Selman’la düzelme yolunda. Bu hafta sonu gerçekleşecek ziyaret, bu anlamda önemli bir adım. Suudi Arabistan, uzun dönemde ekonomisini yalnız petrole dayalı olarak götüremeyeceğini biliyor ve enerji dışında da, uzun dönemde, dışa açılması ve ekonomisini çeşitendirmesi için, Türkiye’nin önemini kavradı. Ama bundan ayrı olarak, Suudi Arabistan, hem Avrupa hem de Asya ile ilişkilerinde, Türkiye’nin-özellikle Erdoğan’ın- rolünü nihayet Kral Selman’la teslim ediyor. Bu durumda, Mısır’daki darbe yönetiminin, İsrail’de yakında değişecek iktidarla birlikte, yalnızlaşacağını ve buna bağlı olarak ömrünün kısaldığını söyleyebiliriz. Tabii, son aylarda, bir “taktik” hata ile Türkiye’den uzaklaşan Katarda-yeniden- “buraya” eklemlenecek.

Ancak, Avrupa’dan Rusya’ya oradan Pasifik Asya’ya uzanan bu Türkiye merkezli “toparlanma” 20. yüzyılın “eski” egemenleri tarafından pek tercih edilmeyen bir durum. ABD’nin, Ortadoğu’dan başlayarak Afganistan’a kadar uzanan “çekilme” ve yeni stratejisine bağlı olarak, Türkiye, çatışmacı ABD geleneğini-neocon- devam ettirmeye itiliyor. Afganistan saldırısı da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Ama tabii ki bu boş bir çaba. Çünkü, Türkiye’nin yeni dış politikası bunu deşifre edecek güçte.

 

Yellen nerede duruyor? 

 

Şimdi tam burada benim üzerinde durmak istediğim, yukarıda da vurguladığımız gibi, bu yeni dış politika çizgisine tekabül eden, yeni bir kalkınma-ekonomi- paradigması var. Şimdi siz, dış politika da, artık doğruluğu ispat edilen, bu yeni çizgiyi içselleştirip-milli politika olarak- uygularken, ekonomi alanında, “monşerlerin” ekonomi politikasını, nasıl “rasyonel” olan bu diyerek bu ülkeye dayatmaya kalkarsınız? 

Asıl rasyonel olan, bu yeni ve -enerjiden barış süreçlerine kadar- kapsayıcı dış politikaya uygun düşen yeni kalkınma anlayışıdır ki, bu anlayış üretime dayalı, ribadan mümkün olduğunca uzak, adil bir ekonomi’ye dayanır.

Bakın ABD’de de bu tartışma var. Tam burada Fed Başkanı Yellen, Başkan Obama’nın tam arkasında duruyor. Durmadan faiz artır diyen, neocon savaş lobisine fırça çekmediği gün yok, şu saçları bembeyaz olmuş kadının. Ne diyelim, gerçekten Amerikalıymış Başkan Yellen, helal olsun! 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar