Cemil ERTEM
Biliyorsunuz, geçen hafta İtalya’nın Sicilya Adası’nda sorunlu bir “gelişmiş” ülkeler toplantısı yapıldı. ABD, Kanada, Japonya, Almanya, Fransa, İtalya ve Birleşik Krallık devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getiren G7 zirveleri, yetmişli yılların ortalarından beri gerçekleştiriliyor; çünkü G7, Soğuk Savaş yıllarında Sovyetler’in ve Çin’in Avrupa, Asya ve Latin Amerika coğrafyalarında siyasi ve ekonomik hâkimiyetlerinin “el birliği” ile kısıtlanması ve olası pazar daralmalarına karşı “gelişmiş” ülkelerin, dünya ticaret çevrimini denetleme ve yönetme saikiyle, zorunlu bir araya gelme platformu olarak doğdu.
Doksanlı yıllarda ise Sovyetlerin de dağılmasıyla hem gereksizleşti hem de Asya ve Latin Amerika ülkelerinin sisteme hızla entegre olmaları sonucu etkinsiz hale geldi. Böylece G7, şekilsel olarak varlığını korudu ama “gelişmekte” olan ülkelerin de katılımıyla bu platform, esas itibarıyla, G20’ye dönüştü.
Şimdi bu yedi “gelişmiş” ülke yine zirve yapıyor, toplanıyor ama bütün yaptıkları müsamere seviyesinde bir tiyatro karikatüründen öteye gitmiyor. Bunlar her toplantıda, dünya ticareti, iklim değişikliği, mülteci sorunu, terör gibi meseleleri ele alıyorlar ama bütün bu başlıklar, yapılan toplantılar sonucunda, temel anlaşmazlık ve kırılma noktaları olarak dünya kamuoyuna yansıyor ve tabii hiçbir karar alamadan, kendi aralarında kavga ederek dağılıyorlar.
Pazar savaşları...
Ancak G7 toplantılarının hepimiz için şöyle bir yararı oluyor: Bu zirvelerde biz hem Avrupa tarafının hem de ABD ve İngiltere tarafının temel çelişkilerini ve içinde bulundukları durumu, krizlerinin, pazar savaşlarının derinliğini öğreniyoruz.
Bu yıl Sicilya’da yapılan zirvede de bu anlamda ilginç sonuçlar çıktı.
Örneğin, ABD ile Almanya arasındaki atışmayı herkes Trump’ın fevri çıkışlarına bağlıyor ama gerçek böyle değil tabii. Trump’ın Almanya’ya olan eleştirisi, karşılıklı ticarette Almanya’nın milyarlarca dolar fazla verdiği ve genel olarak da ABD’nin otomotiv gibi alanlarda pazar payını emdiği ve temel-istihdam yaratan sanayilerini gerilettiği yönünde...
Tabii bunun dışında da AB’nin ortak parası olan Euro’nun dolara göre hayli rekabetçi gözükmesi. Esasında Euro’da şöyle bir sorun var: Euro güney Avrupa ülkelerine göre değerli ama Almanya’ya göre Euro’nun değeri düşük. Bunu aslında Merkel de biliyor. Merkel, G7 zirvesi öncesi, ABD’nin “Almanya, düşük değerli Euro sayesinde ABD’yi ve AB’deki partnerlerini ‘fena halde’ sömürüyor” eleştirisine yanıt vermişti. Merkel, “Evet, Euro’nun değeriyle ilgili bir sorun var; Avrupa Merkez Bankası (ECB) Almanya’dan ziyade Portekiz, Slovenya gibi ülkelere göre Euro’yu ayarlıyor; bu da hatalı; bizim hâlâ Mark’ımız olsaydı bu böyle olmazdı” diye konuşmuştu. Tabii Merkel’in söylediği “Mark olsaydı böyle olmazdı” savunusu ne kadar cevap sayılır çok tartışmalı ama şunu söyleyebiliriz; Euro’nun şu andaki seviyesi Merkel’in dediği gibi Portekiz, Slovenya hatta İtalya gibi ülkelerin de çok işine yaramıyor; çünkü bu ülkelerin dünya ticaretine ortak olması için Euro’nun daha düşmesi gerek. Ama Euro, Almanya için, düşük değerli. Dolayısıyla Almanya, burada bir taşla birkaç kuş vuruyor; birincisi, bu seviyede ortak bir para birimiyle, AB içindeki verimliliği, kendine göre, daha düşük ülkeleri uçurumun kenarına iterek dünya sanayisi temposuna erişmelerini, ihracatlarını önlüyor ve adeta onları uydusu haline getiriyor. Esasında ABD ve İngiltere’nin buraya da itirazı var. İkincisi, dolar karşısında rekabetçi bir Euro değeriyle de ABD, Japonya gibi ekonomileri vuruyor.
Türkiye-ABD-Almanya...
Burada Almanya’nın tek sorunu Türkiye oluyor çünkü Türkiye, Euro bölgesinin dışında ve Türkiye, gerçek anlamda değerini bulmuş bir TL ile devam ederse Almanya’nın pazar hâkimiyetini, orta vadede, tehdit edebilir. Bundan dolayı, Almanya Türkiye’de istikrarsızlık üzerine oynuyor.
Öte yandan, burada ABD’nin de durumu açığa çıkıyor. Trump işbaşına geldiğinden beri şunu iddia ediyor; ABD’de istihdamı kriz öncesi seviyelere getireceğim. Otomotiv gibi temel istihdam oluşturan sanayileri yeniden canlandıracağım. Dış ticaret açıklarını en aza indireceğim” Yani Trump’un ondan önceki Cumhuriyetçi başkanlardan çok daha farklı bir ekonomi anlayışı var.
Daha öncekiler -burada en somut örnek Bush’lardır- ABD’nin dış açıklarını, senyoraj hakkıyla yani doların siyasi güce dayalı arzı ile çözüyorlardı.
Burada ABD ekonomisinin borçlanma seviyesi, dış açıkları ya da bütçe ve tasarruf-yatırım açıkları önemli değildi. Çünkü dünya parası doları ABD istediği gibi yönetebiliyordu. Ama şimdi işlerin böyle gitmeyeceğini Trump görüyor.
Bu anlamda Trump, oluşturulan algının aksine, dönemini okuyan en akıllı ABD başkanlarından biridir. Trump, siyasi olarak Rusya’dan, ekonomik olarak da Çin’den çok korkuyor. Hatta burada o kadar ileri gitti ki Rusya ile “iyi ilişkiler” geliştirme hevesi doğru olmakta birlikte bazı dengeleri sarsınca başı belaya da girdi. Ama bunu zaten ABD devleti yapmak zorundaydı ve ben bu nedenlerle Trump’ın dört yılı doldurmadan görevi bırakacağını falan sanmıyorum.
İngiltere’de ise May, erken seçim kararı aldı; süreci daha güçlü olarak götürmek istiyor çünkü çok yakında kızılca bir kıyamet kopacağını öngörüyor.
Türkiye’ye gelince; eskinin “gelişmişleri” arasındaki bu itişmeyi çok iyi okumamız gerekir. Almanya’nın, tıpkı 2. Dünya Savaşı öncesi pozisyona savrulmakta olduğunu görmemiz gerekir. Daha güçlü, yeni bir ekonomi altyapısı için tüm kurumlarımızı tahkim ederek, yeni bir büyüme-kalkınma paradigmasına geçmemiz artık kaçınılmazdır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018