Cemil ERTEM
Şuna inanın CHP’de koltuk çekişmesinden çok Amerika’daki Demokrat-Cumhuriyetçi çekişmesi Türkiye’yi daha fazla ilgilendirmeli. 2 kasım şokunu hem Obama yönetimi hem de piyasalar atlattı gibi; çünkü Fed’in krizden çıkış stratejisi bize neoconların anlayışının artık tarihe karışmakta olduğunu anlatıyor. Eksi faizli ve beş yıllık ABD tahvillerinin kapışıldığı bir piyasadan bahsediyoruz; bu, zayıf doların ve göreli yüksek enflasyonun - düşük faizin önümüzdeki beş yılın temel beklentisi olduğunu anlatıyor bize. Obama yönetimi, bundan böyle içerde orta sınıfı destekleyen politikaları devreye sokarken, dışarıda da “sorunsuz” ve küresel entegrasyonu arttıran bir politik hattı daha fazla gündeme taşıyacak.
Kapitalizmin en büyük ittifakı ve bütünleşmesine doğru gidiyoruz; Anglosakson hâkimiyeti ile Kara Avrupa’sının ilk evliliği, ikinci savaş sonrası, zorunlu bir evlilikti. Almanya merkezli Avrupa faşizminin yenilgisi bu zorunluluğu doğurmuştu. Ama şimdiki bütünleşme savaştan ziyade barışın doğurduğu bir dinamik ve bu anlamda daha kalıcı ve doğurgan. Fransa ve Almanya’nın değişimi yeni başlıyor. Buralardaki Merkel ve Sarkozy gerici iktidarları ilk seçimlerde yolcu. 2012 bu anlamda önemli bir tarih, çünkü mayıs ayında Fransa’da ve daha sonra ABD’de başkanlık seçimleri var. Fransa’da şimdiki IMF Başkanı Kahn’ın seçilmesi tıpkı Obama’nın seçilmesi gibi bir küresel etki yapar. Ama Fransa’daki yeni Sosyalist Parti iktidarı Türkiye’nin AB üyeliğini çok hızlandırır. AB’nin hem gecikmiş Lizbon hedeflerini gerçekleştirmesi hem de Anayasa sürecini tamamlayarak siyasi bütünleşmeye ulaşması 2012’deki Fransa ve ABD seçimlerine bağlı. Ama bununla birlikte, Türkiye’deki seçimler önemli. Türkiye, 2011 seçimlerine yeni anayasayı tartışarak gidecek. Eğer ki Türkiye’de 2011’de yeni demokratik anayasayı yapacak bir iktidar işbaşına gelirse, bu, AB’nin anayasal bütünleşme sürecinin de önünü açar. Böylece Türkiye ve AB ekonomik bütünleşme sürecinden siyasi bütünleşme sürecine geçerler.
AB’nin 2020’ye kadar Türkiye’yi de içine alarak anayasal bütünleşme sürecini tamamlaması, bize yeni bir dünyanın kapılarını açacaktır. İşte bunun için şimdilerde dünyayı yöneten kurumların değişimi ile Türkiye’nin kurumlarının değişim sancısı aynı şiddette gündeme geliyor. İkinci Savaş sonrası oluşturulan ekonomik ve siyasi kurumlar hızlı bir değişim sürecine girerken, Türkiye’deki kurumlar ve devlet de bundan payını alıyor.
Çarşamba akşamı Balçiçek İlter’in“Karşıt Görüş” programında MİT eski müsteşar yardımcısı Cevat Öneş konuştu; Öneş’in söyledikleri, çizdiği tablo ve Kürt sorunu konusundaki çözüm önerileri ile karşısındaki Sırrı Sakık’ın söyledikleri arasında çok önemli farklar yoktu. Sonunda İlter; “bunları MİT bilmiyor muydu” diye sordu. Öneş, “bunları bireysel olarak biliyorduk ama kurumsal olarak bilmek önemliydi” diye yanıtladı. Öneş, şimdiki Türkiye seksenli, doksanlı yıllardaki Türkiye değil derken MİT gibi kurumların da artık eskisi gibi olmadıklarını söyledi esasında.
Aslında tam buradan şunu söyleyebiliriz; tarihsel bir paradoks gereği, sistemin yürütücüsü ulus-devletler artık bir ulus-devlet gibi değil; küresel sistemin yapıcısı bölgesel devletler gibi davranıyorlar. Amerikan devleti, şu an neoconlardan çok daha küresel ve rasyonel bir yerde duruyor. Aslında Amerikan devleti Obama’nın yanında. Aynı şekilde Türkiye’de, başta Kürt meselesi olmak üzere, demokratikleşme süreci, Başbakan’ın dediği gibi, artık bir devlet sorunu ve devlet burada çok kararlı. Çok ilginçtir ki biz devleti kurduk diye övünen şaşkın CHP’liler o kurduklarını iddia ettikleri devletin şöyle seksen yıl falan gerisinde şu an. Aynı neoconlar ve ABD devleti gibi.
Neoconların “saldıralım öyle ayakta kalalım” şeklinde formüle edilecek tezlerini, Amerikan devleti artık nasıl dikkate almayacaksa, CHP’li nasyonal sosyalistlerin de, “düşmanlaştıralım, statükoyu koruyalım” yaklaşımları da artık değişmekte olan devletin kurumları tarafından dikkate alınmayacak.
Yıllardır faşizmi içinde çöreklendirmiş hatta onun kendisi olmuş bir devletin kendisini “otomatik” olarak demokratikleştirilmesi mümkün mü peki? Ben bu soruya sessiz bir demokratik devrimle mümkün diye yanıt verebilirim. Peki, bu demokratik dönüşümün (devrimin) yapıcısı bir sınıf var mı diye soracak olursanız; o da var. Başta ABD’de olmak üzere, yeni ağ ekonomisi, biyoteknoloji, nanoteknoloji ve bunların yaratıcısı-sürükleyicisi eğitim ve hizmet sektörleri muhteşem bir beşeri sermaye ve onun potansiyelini yaratmakla meşgul şu an. Ve bu yeni büyük güç, dünyanın istisnasız her yerinde boy göstermeye başladı. Bu büyük dalgayı karşılayan yeni sermaye sınıfı da Türkiye’den, Şili’ye tadar bütün “üçüncü dünya”da ortaya çıkarak şimdiden “üçüncü dünya”yı “yeni dünya”ya dönüştürmüş durumda. İşte bu sınıf ve onun giderek hızlanan dinamikleri, eski kurumları hızla dönüştürüyor, dönüştüremediklerini de hızla dağıtarak geleceği yeniden kuracak atomlara kadar parçalıyor.
www.cemilertem.com
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018