Cengiz AKTAR
İktidar gezegeninden çatlak sesler yükseliyor. AKP’li siyasîler ve iktidar yanlısı yazarlar arasında artarak cereyan eden belaltı, belüstü atışmalara şaşırmamak lâzım.
Sorunlar derinleştikçe iktidarın icraatı daha hukuktanımaz hâle gelecek, hak ihlalleri artacak, rejim had safhada sertleşecek, o ölçüde de iktidar dünyası mensupları arasındaki yapay âhenk sırıtacaktır.
Çöküş dönemlerinde her yerde ve her zaman böyle olur. Kimileri altında kalmaktan korkar; zararın neresinden dönülse kârdır hesabı yapar; geç de olsa sondaki felâkete uyanmıştır.
Yalnız, gemiyi terk edenler arasında daha yakın zamanda, 1 Kasım seçimi sonrasında “Osmanlı tokadı” naraları atanlar olması, çöküşün sürati kadar şaşkınlıklarını da gösteriyor.
Bu heyet derin sosyolojik tahlillerle halk ihtilâlinden dem vururdu. Batı’dan ve Kemalizm’den intikam alan, millî/yerli değerlere rücu eden ihtilâlin memleket için, İslâm dünyası adına ve hatta kâinat için ehemmiyetini anlatırdı.
1983’ten bu yana kudretlenen iki ana unsur, Sünnî Müslümanlar ve Kürdlerin siyaseti tamamen belirliyor olmaları AKP iktidarının temeli olarak işaret edilen halk ihtilâli yakıştırmasını bir bakıma anlamlı kılıyor.
1923 dönemi ne kadar halk ihtilâli değilse 2002 dönemi o kadar halk ihtilâli.
Gelgelelim ihtilâl yakıcı ve yıkıcı bir hadisedir. Bir defa, sabık döneme karşı uygulanan kurum ve kişi düşmanı intikamla birlikte anılan bir dinamiktir. Memleketin taptığı “terör”, yıkıcı ihtilâllerin anası Fransız İhtilâli’nin icadıdır.
Eski kurumları yok ederken, o kurumların dokuz canlı olması, yeni kurumları var ederken o kurumların pek de yeni olmaması gibi nahoş sürprizlere açık bir dinamiktir. Kemalizmi yok etmeye kalkarken İttihatçılığın kucağına düşmek gibi.
İhtilâl başkaca, ihtilâlci öğüten, ihtilâl kadrolarını kullanıp atan, terörün bu kadrolara kadar uzandığı, sonuçta kendi çocuklarını yiyen bir dinamiktir. Şu sıralar cereyan ettiği gibi.
Keza halk ihtilâlini kuşatarak total iktidar olmayı mümkün kılan paradoksal bir dinamiktir. Tıpkı bugünlerde burada olduğu gibi!
1789 Fransız İhtilâlinin seyri ve sonuçları itibariyle içerdiği dersleri hatırlayalım.
İhtilâl sonrası Fransa ihtilâlci terörün pençesinde onyıllarca kendine gelemez. Sonra megaloman Napolyon Bonapart yüzünden kanlı savaşlara gark olur. Napolyon’un imparatorluğu, ardından krallık, ayaklanmalar, yeniden ihtilâl, sonra tekrar cumhuriyet, tekrar imparatorluk arasında gider gelir.
Son derece çalkantılı ve uzun dönemin ibretlik hadiselerinden biri 3. Napolyon vakasıdır. 1848’deki ikinci Fransız İhtilâli ortamından ustaca faydalanarak seçilmiş ilk Fransız cumhurbaşkanı olmayı başarır. 2. Cumhuriyet bu sayede kurulur. Napolyon, cumhurbaşkanı seçilmesinin hemen ardından 1851’de darbeyle 2. Cumhuriyeti bitirir ve imparatorluğunu ilân eder. Siyasetin itirazlarını kulak ardı ederek Fransa’yı on yıl kadar demir yumrukla yönetir.
Halk ihtilâlinin temsilcisi AKP’nin icraatı Fransız İhtilâlinin bazı evrelerini çağrıştırıyor.
2002’de büyük bir enerjiyle yola çıkıldı. Önce ki koalisyon hükümetinin başlattığı reformist dalga sayesinde farklı çevrelerin destek ve teveccühü sağlandı. Eski Türkiye’den miras kurumlar yerlerinden oynatıldı. Ezberler bozuldu.
Kurumlar önce AB uyum süreci vasıtasıyla çağın eğilimlerine uygun şekilde demokratikleştirilmeye başlandılar.
Ne var ki 2006’dan itibaren ihtilâlci dinamiğin nefesi kesildi.
Anayasa yazım çalışmalarının akamete uğratılmasıyla kurumların demokratik dönüşüm olasılığı rafa kalktı, buna koşut olarak iktidarın tasarrufları, kurumların işlev ve işleyişlerinde iktidar sahibine doğrudan biat etmelerine önayak oldu.
Böylece iktidar devletle bütünleşti, konsolidasyona gidildi.
Bugün ihtilâl kendi çocuklarını yiyor. Zorbalık, zulüm gitgide artıyor. İhtilâlci terörle 3. Napolyon misali sivil darbe elele, rejim değişikliğine doğru yol alıyoruz. Müstakbel başkan, başkanlık sistemine gerek dahi kalmadan fiilen “devlet oldu”.
Olan bitenin ihtilâlle alakası kalmadı, halk da bitti, geriye yalnız “terör” kaldı.
CENGİZ AKTAR / HABERDAR
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020