Cengiz AKTAR
Sosyal medya gezegenine bakarsak gitti bile.
Yine de Erdoğan ve cemaatinin muradına ermesi için düşünülmüş “seçimin” mühendisliği, seçimin sonuçları ve esas seçim sonrası mühendislik üzerine birkaç varsayım.
Konuyla ilgili ilk yazıyı seçim kararı alınmadan 13 Ocak’ta, ikincisini 26 Mart’ta kaleme aldım. O yazılardaki bazı öngörüler gerçekleşmekte.
Seçim mühendisliğine göz atalım
İktidar cephesinde bütün hızıyla ve dört koldan sürüyor.
Muhalefetin görünürlüğünün olabilecek her biçimde engellenmesi, YSK’nın tam kontrolü, sandıkların tam kontrolü, seçmen sayısının on katı pusula, mühürsüz oy, %10 baraj, OHAL, medyanın tam kontrolü, sadaka, ulufe, ihale pastası, Kredi Garanti Fonu, vergi ve SGK alacakları erteleme, ucuz gayrimenkul faizi, emeklilik ikramiyesi, yaşlılık aylığı zammı, genel af, imar affı, üniversiteli affı, çay alım fiyatı, indirimli benzin, UBER’in yasaklanması, dışarıyla husumet, milliyetçi hamaset, hile hurda ve şiddet… Her şey gayet organize şekilde dayatılıyor.
Ama mühendisliğin en hayatî boyutu HDP’nin seçim öncesi ve sonrasında cebren ve akla hayale sığmayacak envaı çeşit hileyle baraj altında kalmasının sağlanması ve bu sayede mutlak çoğunluğu elde etme azmi.
Hâsıl-ı kelâm bu bir seçim değil, tek bir kişi için dizayn edilmiş bir seçimsizlik.
İktidarın programı ise tam bir zırva, “fake news” tadında bir deli saçması, sanki kendi seçmeninin okumayacağını bilerek kopyala-yapıştır sistemiyle yazılmış. Üstünde durmak gereksiz.
Muhalefet cephesine dönelim. İttifak ile HDP oyunu iktidarın koyduğu kurallara göre oynamak durumunda. Unutmayalım ki söz konusu olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen hukukî/siyasî ucubenin, tamamen işlevsizleştirilmiş yasamanın ve seneye merkezin tam vesayeti altına alınan yerel yönetimin seçimleri.
Muhalefetin hazırlıkları ve kampanyaları imkânlar el verdiği ölçüde sürüyor. Sürecin âdil ve özgür olmaması muhalefetin elini kolunu bağlıyor, elinden geldiğince manevraları bertaraf etmeye çalışıyor. Cuma günü yayımlanan “Adil Seçim Platformu” çağrısı partilerüstü çok değerli bir girişim olsa da iktidarın çizdiği sınırların dokunaklı bir sonucu. Her şeyi bırakın OHAL’de yapılan bir seçim adil olabilir mi?
Ve muhalefet iktidarın izin verdiği ölçüde meramını anlatmaya çalışıyor.
Ne var ki o meramın içeriği de iktidarın icraatıyla belirleniyor. 16 senelik bir iktidarın icraatı öylesine yoğun ki muhalefet partileri ister istemez iktidarın tam aksi yönünde icraat vaadinde bulunup AKP öncesi dönemi yâd eden söylemde takılıp kalıyorlar. Hiçbiri AKP öncesinde dahî kör topal yürüyen memleketin başta Kürd meselesi, kronik meselelerine çare çözüm önerisinde bulunmuyor. HDP dışında yeni ve farklı bir şey söyleyeni yok.
Memleketin şu sıra en kritik iki meselesi ekonomi ve dış politikada HDP dışında kalan muhalefetten somut ve farklı öneri yok denecek kadar az. Hele dış politikada reisten reisçi bir söylem hâkim. Yunanistan’da ada, Suriye’de “terörist” ve “şehit” peşindeler…
Sonuçta Millet İttifakının söylemi, Muharrem İnce’nin kulağa hoş gelen birkaç önerisinin dışında bu “devlet partilerinin” devletin itibarını yeniden tesis ederek, bekasını güvenceye alma gibi geliyor kulağa. Adına Millet yerine Devlet İttifakı demek daha doğru.
Geçenlerde Abdüllatif Şener’in Duvar haber sitesine verdiği mülakatta dediği gibi “Devlet Erdoğan’sız bir seçeneği hasretle bekliyor”.
Gelelim olası sonuçlara
Cumhurbaşkanlığı seçiminin şu aşamada ikinci tura kalması büyük olasılık.
Müstakbel meclis aritmetiği ise barajı rahatlıkla geçecek gibi görünen HDP’yi (yine de rehavete kapılmamak gerek) hileyle baraj altına itme operasyonunun muvaffak olup olmayacağına bağlı.
8 Temmuz’da ise Tayyip Erdoğan’ın muradına ermesine kesin gözüyle bakılıyor.
Şunu daima hatırda tutmak faydalı olabilir: AKP seçimle geldi, rejim maalesef seçimle gitmeyecek. Giderse başta muktedir olmak üzere tüm yetkililer Yüce Divanlık olur, bu kadar net. Üstelik Suriye içsavaşındaki rolleri nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi yargısı her zaman diri bir ihtimal olarak tepelerinde duracaktır.
Şu sırada yapılan ve yukarıda sıraladığım bütün operasyonlar yetersiz kalırsa daha önceki seçimlerde alenen yapıldığı gibi yaygın hileye, o da yetmezse rejimin gayriresmî kolluk kuvvetlerine başvurulabilir.
Ve bütün bu organize işlere rağmen yine de seçimin kaybedilmesi hissiyatı oluşursa rejim uyduruk bir darbe, terör saldırısı, savaş vs. bir bahane üreterek bunları yaptırmaz ve memleketi hâlihazırda olduğu gibi yönetmeye devam eder.
Rejimden kurtulmanın ne kadar zor olduğunu hatırlatanlara “öğrenilmiş çaresizlik” gibi fiyakalı ithâl lâflarla tweeter’da cevap yetiştirmeye kalkıp, “yes we can” diye bulundukları yerde tepinip duranların haberi olsun.
Ve gelelim seçim sonrası mühendisliğe
Rejim aslında çoktan kaybetti, muhtemelen 2013’ten itibaren. Bugün geldiği yerde, günün birinde vermek zorunda olduğu devasa hesaplardan ötürü panik içerisinde olduğu aşikâr. Bu, sadece rejim değil rejimin muazzam taraftar kitlesi için de geçerli. Rejimin fıtratında var bu suç ortaklığı. Haksız elde ettikleri kazançlar, kullukla geldikleri mevkiler, insana, doğaya ve kente verdikleri kalıcı zararların hesabını vermek durumundalar.
Aynı minvalde siyasî İslam ve taraftar kitlesi iktidardan düştüğünde bir daha asla geri gelemeyeceğinin de farkında.
İş bu noktada çok kritik hâle geliyor zira bu kitle kendini ölümüne savunmak durumunda.
Diğer yanda unutmayalım ki muktedirin siyasî tahayyülünde seçim, sadece kendisi (ve atadığı seçilecekler) tarafından kazanılırsa meşrudur. 7 Haziran 2015 bunun mühürlü tescilidir.
24 Haziran’dan istenen sonuç elde edilemediğinde tıpkı 1 Kasım 2015’ten önce olduğu gibi seçimi kazanana kadar her yola başvurmaya hazırdır. Ama bundan önce eğer HDP’ye çekilen operasyon başarısız olursa AKP’nin İYİ Parti, hatta Saadet ile koalisyon seçeneği daima masada duracaktır.
Hâsılı, alana ve ölene kadar…
Devlet İttifakı’nın Erdoğan karşıtlığından ibaret programı bir hükümet programı değil.
Birincisi her ne kadar cephe görüntüsü verse de İttifakın dört partisi arasında yine de önemli görüş ayrılıkları var. Eskiyi yeniden canlandırmaya çalışmaktan başka bir şey yapmaları zor gözüküyor.
İlkiyle bağlantılı olarak ikincisi, iktidar olurlarsa eskiyi canlandırmak için devletin enkazını kaldırmaları hiç kolay olmadığı gibi ekonominin de üstüne bineceği bu devasa enkazın altında kalmaları büyük olasılık.
Üçüncüsü, epeyidir dile getirdiğim gibi Türkiye’de artık sade Erdoğan yok, O’nun klonu olan milyonlar var. “Hele bi gitsin, gerisi kolay” kolaycılığı büyük hüsranlara gebe.
Son olarak bakalım Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin hayata geçmesine
Rejim bu sisteme sihirli değnek gözüyle bakıyor. Kararların çok dar bir kadro tarafından hızla Sarayda alındığı, meclisin noterliğe indirgendiği, işbitiriciliğin her türlü denge, denetleme ve danışma ilkesinin önüne geçtiği keyfî bir düzen. Şimdikinin şeddelisi…
Çok yönlü bir krizin patlak vermesi öncesinde uzatmaları oynayan memleketin bu sayede krizi bertaraf edip eskisi gibi olacağı hayalini kuruyorlar. Ne ki içeride ve dışarıda ekonomik ve siyasî aktörler ve gözlemciler arasında bu masala paye veren kimse yok.
Dolayısıyla yıllardır biriken enkazın altında kalınması, kim yönetirse yönetsin, mukadder.
Ekonomik cenahta İMF’nin dahî bu enkazı kaldırmaya yeterli kaynağı olmayabilir. İMF ile gelecek korkunç kemer sıkma politikalarının toplumsal bedelinden hiç bahsetmiyorum. Toplumun hatırı sayılır bir bölümü şimdiden açlık sınırındayken.
Sonuçta yeni sistem yıllardır yaşanan zulmün katmerlisi demek. Zulmün artsın ki, tez zeval bulasın!
Türkiye’de, burjuvazinin de ister istemez katılacağı, gerçek, kalıcı anti-faşist ve özgürlükçü siyasetin ancak bu arınma süreciyle başlayabileceğini düşünüyorum.
Yazarlar
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020