Cengiz AKTAR
Kanal Faciası için referandum ahlâken ve siyaseten yanlış, kanunî ve idarî anlamda da sakattır.
Ne zaman çevreye zarar verme olasılığı arz eden bir proje hâsıl olsa bir kısım çevreci akıl almaz bir özgüvenle referandum talebinde bulunur. Allahtan, aşağıda izah edeceğim gibi, kanun ve idarî teamül buna izin vermez ve çağrılar hep akim kalır.
Bu sefer referandumu İBB diline doladı. Neyse ki geçen Cuma yapılan Kanal Çalıştayı’nda Ekrem İmamoğlu konuşmasında ilk defa referandumdan bahsetmedi. Umalım ki bunun anlamsızlığı ve imkânsızlığı kendisine anlatılmış olsun.
Her şeyden önce referandum, çevresel konularda ahlâken yanlıştır. Çevre yıkımından insan kadar etkilenecek olan hayvan ve nebatın “evet-hayır” deme olanağı yoktur. Kararı daima ve diğer canlıların hilâfına, dünyanın en şerefsiz mahlûku olmasına rağmen kendisine en şerefli (eşref-i mahlûkat) pâyesini yakıştırmış olan insan verir.
Kanal Faciası gibi çevresel anlamda geri dönüşü olmayan işlerde referanduma gitmek intihar etmekle eşdeğerdir. Ezkaza “evet” çıksa geri dönüşü olmayan bir facia meşrulaşacaktır. Saçmalığa bakar mısınız? Kanal’a karşı çıkanların öne sürdükleri tüm meşru politik, ekonomik, sosyal, diplomatik gerekçelerden geri dönüş mümkündür. Kanal yapılsa da bu sorunlar bir şekilde çözülür ama çevresel facianın geri dönüşü yoktur.
Referandum siyaseten de yanlıştır. Referandumla umumiyetle kamu otoritesi tarafından daha önce alınmış bir kararın halk tarafından teyidi amaçlanır. Genel itibariyle gayridemokratik bir danışma mekanizmasıdır. Amaç, kurnazca sorulan soru ve oy çoğunluğu vasıtasıyla seçmenden sözümona demokratik bir onay alarak bildiğini okumaktır. Kaldı ki seçmenin ekseriyeti sorulan soru zemininde değil, rejime taraftar veya karşı olma hâli üzerinden evet veya hayır der.
Türkiye’de medyanın yok edilmesi, bilgilenme hakkının ayaklar altına alınmasıyla sonuçlandı. Halk hangi basın organından doğru bilgiye erişecek de Kanala evet veya hayır diyebilecek? Geçenlerde yapılan bir kamuoyu araştırması halkın yüzde 48’inin Kanaldan tamamen bîhaber olduğunu söylüyordu. Üstüne üstlük, okuduğunu anlamaktan âciz, kendini ifade etme özürlü bir kara kalabalık, telâfisi olmayan bir projeyi oylayacak, öyle mi?
Kanal İstanbul’un ahalinin bir kısmınca yeni bir televizyon kanalı sanılması şaşırtıcı değil. Ya da Cemal Saydam’ın İBB çalıştayında önerdiği gibi Kanal ancak, referandum sorusu zülf-i yâre dokunacak şekilde sorulursa belki reddedilebilir. Saydam, Marmara’da birikecek hidrojen sülfürün Türkün erkekliğini olumsuz etkileyecek olmasını soruya dâhil ederseniz ancak red alabilirsiniz dediydi!
Esasen, referandum, Kanal dayatmasının reddiyle sonuçlansa da bu çeşit bir oylama demokratik, katılımcı siyasetin dili ve yöntemi olamaz. “Sandıktan sandığa demokrasi” kültüründe “ara sandık” niteliğinde olan referandum siyasî katılım alanını açan değil daraltan, bu ölçüde de demokratik talepleri karşılamada son derece yetersiz bir araçtır. Bir bakıma siyasetin sıfır noktasıdır.
Oysa bir oylamanın özü, neyin oylandığının oy veren tarafından bilinmesidir. Gelgelelim kitle demokrasisinde seçmen, yasalar, yönetmelikler ve genel işleyişle ilgili son derece kısıtlı bilgiye sahiptir. Demokrasi zaafı veya açığı (democratic deficit) kavramının özü tam da budur ve bu, bütün demokratik ülkeler için geçerlidir. Toplum hayatının çetrefilliği ve teknolojinin hükümranlığı gelişmiş demokrasileri teknokrasi imparatorlukları hâline getirmiştir. Oluşan bilgi hegemonyasını dengelemenin bugüne dek bulunan en katılımcı, etkin ve demokratik yolu ise Etki Analizi’dir.
Etki Analizi, kamu otoriteleri tarafından kamusal alanda gerçekleştirilmesi düşünülen veya özel teşebbüs olup kamusal alana etkisi olabilecek herhangi bir projenin karar ve uygulamasından önce olumlu ve olumsuz muhtemel her çeşit etkisinin incelenmesi, bulguların kamuyla paylaşılması ve karar alıcılara ulaştırılması demektir.
Gelişmiş demokrasilerde kamusal alanı ilgilendiren projelerle ilgili hukukî ve teknik kararlar Düzenleyici Etki Analizi (Regulatory Impact Analysis) olarak adlandırılan çalışma sonrasında alınıyor. İllâki oylanacaksa bu, bilinçli, ihtiyatlı oylama (deliberative polling) yoluyla cereyan ediyor.
Kırkbeş yıl önce ABD’de yaratılan Etki Analizi 1990’larda Avrupa tarafından da benimsendi. Türkiye’de ise pek bilinen, kullanılan, değer verilen bir araç değil. Kamuoyunun etki analizi konusunda işittiği tek araç ÇET! Yani doğrusuyla Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporları. Rejimin bu mekanizmaya nasıl baktığını, engellemek için ne dolaplar çevirdiğini ve projeleri ÇED’siz geçirmek için ne kurnazlıklara başvurduğunu iyi biliyoruz.
Kaldı ki Kanal gibi baştan aşağıya yanlış bir proje için gereken, ÇED’den daha kapsamlı bir değerlendirme olan ve Türkiye’de hiç kullanılmayan (SED) Stratejik Etki Değerlendirme’dir. Bu aracı Sosyal Etki Değerlendirme ile karıştırmamak gerekir. Kısa bir tanım için İngilizce kaynak şudur.
SED AB’nin çevre müktesebatına Stratejik Çevresel Değerlendirme (SÇD) olarak girdi, bugün itibariyle bütün üye ülkelerde uygulanır hâlde. Müktesebatın Çevre Faslını sözümona müzakere eden Türkiye 8 Nisan 2017’de Stratejik Çevresel Değerlendirme Yönetmeliği yayınladı. Ancak imar planları yönetmelik kapsamı dışında bırakıldı.
SED veya SÇD çevresel etkinin de ötesinde toplumsal, iktisadî, coğrafî, siyasî, jeolojik, hidrolik, sismik, bitkisel, denizsel ve karasal etkileri hem sınır içi hem sınır ötesi boyutta ele alır. Misâlen Fransa ile Britanya arasında inşa edilen yeraltı tüneli Channel Tunnel için onbinlerce sayfalık SED hazırlanmıştı. Bilâhare her iki ülkenin ilgili bölgelerinde uzun uzadıya tartışılmıştı.
Gelelim son olarak işin kanunî, idarî boyutuna. Her ne kadar kanun Kanal gibi belli bir bölgeyi ilgilendiren konuda halk oylamasına gidilmesinin önünde âmir bir engel oluşturmasa da Türkiye’nin idarî geleneğinde böyle bir uygulama yok. Aşırı merkeziyetçi Türkiye’de yerel yoklama diye bir âdet bulunmaz.
Diğer taraftan, referandum yapmak için TBMM kararı gerekir. AKP-MHP koalisyonu sultasındaki bu meclisten referandum kararı çıktı varsayalım, oylama bütün Türkiye’de ve YSK denetiminde yapılır. Kars’taki vatandaş da oy kullanır, Adana’daki de. Eğer referandum isteyenler bu yasal yol dışında İstanbul’a mahsus enformel bir yoklama düşünüyorlarsa bunun organizasyonu kolay olmayacağı gibi, çıkacak sonuç da bağlayıcı olmaz. Kaldı ki merkezî yönetimin yerel temsilcisi, yani İstanbul Valisi isterse bu yoklamayı yasaklar.
Dolayısıyla kafa karıştırmaktan, rüya görmekten ve referandumla vakit kaybetmekten vazgeçelim. İstanbul’da oluşan karşı dinamiği İBB öncülüğünde yerel ve sınır ötesi bir koalisyona dönüştürmek için çalışalım. Zira bu ceberut rejime geri adım attırmak için yerel muhalefet kâfi gelmez. Bu amaçla Kanal Faciasından İstanbul ve mücavir alanlar kadar zarar görecek Karadeniz ve Ege’deki komşuları da kapsayacak bir enformel platforma ihtiyaç var.
Bu çerçevede yapılacak âcil iş 1600 sayfalık deli saçması ÇED’i İngilizceye çevirecek bir çevirmen havuzunun İBB tarafından oluşturulması ve çevirinin İBB tarafından hızla yayımlanıp dünyaya dağıtılması olmalı. Buna koşut olarak İBB, Çalıştay’a davet ettiği bilim insanları dâhil tüm bilim ve bilgiyi harekete geçirmek üzere bir karşı-ÇED ve daha doğrusu bir SED/SÇD hazırlatmalı. İki dilde hazırlanacak bu değerlendirme iktidarı zaptetmiş olan cühelaya cümle âlem önünde usturuplu bir cevap olacağı gibi Kanal’ın neden yapılmaması gerektiği konusunda ortaklaşacak uluslararası aklın dayanağı olacaktır.
Son olarak ve yeri gelmişken şunu hatırlatmadan bitiremeyeceğim: Benzer bir felâket yine bu topraklarda olan Hasankeyf’te maalesef zorla yaşatıldı, bütün olumsuz görüşlere rağmen rejim inatla 12.000 yıllık Hasankeyf’i yok etti. Bugün Kanal için gösterilen haklı hassasiyet Hasankeyf için gösterilemedi. Unutmayalım…
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020