Cihan AKTAŞ
Önceki hafta sonu Malatya’da 21. Yüzyılda İslam Dünyası’nın Gelecek Tasavvuru başlığını taşıyan bir sempozyuma katıldım. BİLSAM (Bilgi Yolu Eğitim Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi) tarafından düzenlenen sempozyum, Malatya’nın bir kültür şehri olduğunu bir kez daha gösterdi: Her şey siyaset tarafından yutuluyor, öyle ki siyasete kendini dışarıdan görebileceği eleştirel bir alan bırakılmıyor. Bu durumda ne yapmak gerek?
“Sabah akşam aynı şeyler konuşuluyor” diyor Adalet Ağaoğlu, yeni romanı “Dert Dinleme Uzmanı” üzerine verdiği bir söyleşide. Siyasetin günübirlikliğe açık yanının ötesinde bir düşünür, bir âlim daha geniş açıdan, ilkeler ve bütün kesimler açısından görebilmeli meseleleri. “Ben olsam Müslüman Doğu’daki bütün mekteplere eleştirel düşünme dersleri koyardım” diyordu ya Aliya.
Kemalist ideolojinin nüfustan saymaya direnerek dar bir alanda yaşamaya zorladığı mütedeyyinler, şimdilerde devleti, hükümet etmeyi, devlet paradigmasının icaplarını gözeten bir siyaset üretmeyi öğreniyor, uyguluyorlar. Araçla amaç karışıyor. Özgürlük mü, adalet mi? Mazlumder’in 1 Mayıs açıklamasındaki soru düşündürücüydü: “Kitleler bir kez daha özgürlükle güvenlik arasında seçim yapmak zorunda mı kalıyor?” İşte bu sorulara cevap arayarak eleştiri zeminini faal tutacak ara bir alana duyulan ihtiyacı yansıtıyordu Malatya Sempozyumu.
Sempozyumun –ne yazık ki katılamadığım- ilk günü sunulan birkaç tebliğin başlığı, içeriği ve hedefleri açısından fikir verebilir: Prof. Dr. Ergun Yıldırım, “İslam Toplumunun Sosyolojik Muhayyilesi”, Prof. Dr. Mustafa Aslan, “İslam Siyaset Felsefesini Yeniden Düşünmek”, Yrd. Doç. Dr. Gökhan Tuncel, “İslam Siyasal düşüncesinde İktidar Muhalefet İlişkisi”, Prof. Dr. Celal Kırca, “Anlama Sorunları Açısından Dini İlimlerde Gelecek Tasavvuru”...
İkinci gün gerçekleşen “İslam Dünyasının kültür ve toplum tasavvuru” başlıklı oturumda 21. Yüzyıl’da şehircilik ve mimari üzerine önerilerde bulunduğum bir sunum yaptım. Dikey değil yatay gelişme ile ve yeşil açık alanı betonlaşmaya teslim etmeyecek bir planlamayla hayatiyetini koruyabilir şehirler. Çoğumuz tabiattan kopmaya devam eden şehirlerde yaşama mecburiyetiyle birlikte, başka bir yerlerde daha ferah, aydınlık, boşlukları olan, bahçeli bir evin hayalini kuruyoruz. Yorumum Yıldız Ramazanoğlu’nun “Müslüman Toplumun Mekânla İlişkisi” başlıklı sunumumda irdelediği boşluklu mekân olgusuyla örtüşüyordu sanırım. Yıldız’ın bu alanda üzerinde durduğu Cibuti’de boş bir “tefekkür meydanı” örneği çarpıcıydı. Kur’an ayetlerinin akla gelmemesi imkânsız. Ne az düşünüyor ve düşünmeye çağıracak alanları da betonarmeyle tüketiyoruz.
Oturumumuzun ilk konuşmacısı İlhami Güler yeni-nietzsche'ci bir coşkuyla birlikte geleceğe dönük karamsarlığı duyuran etkileyici bir konuşma yaptı: “Tanrı’nın Ölümü, Göçü, Geri Çekilmesi, Tutulması Olarak Modern Tekno-Seküler Çağ”. Muhafazakar bir dindar ortaya çıktı Güler’e göre: “Acı, sıkıntı çekmeyeyim ama Tanrı ile de aram iyi olsun” diyen biridir bu.
Konuşmamın başında, oturumumuzun ilk konuşmacısı Prof. Dr. İlhami Güler’in karamsar gelecek bakışına katılmadığımı söyledim; sonuçta gelecek öngörülmeyeceğine göre, karamsar olmayı seçmek imtihan dünyası kabulüyle bağdaşmayacaktır. “Çaba bizden takdir Allah’tan” diye düşündüğümüz için de ümitvar olmamak için bir sebep yok. Yeter ki “kervanın yolda düzene sokulması” alışkanlığından kurtulalım.
Bununla birlikte Güler’in “muhafazakâr dindar” eleştirileri dikkate değerdi. İslamcı gelenekten gelen siyasilerin etkin olduğu bazen “muhafazakar demokrat”, bazen de “muhafazakar devrimci” olarak adlandırılması süren siyaset, Türkiye’nin alışık olduğu gerilim siyaseti kalıplarının ötesine geçerek, bir rövanşla statükoyu tahkim edecek yerde onu dönüştüreceği insaflı, empatik bir dil üretmeyi nasıl başarabilir? Benim bu soruya cevabım, bireyle devlet arasında eleştirel düşünmenin gelişmesine izin veren bir alanın böyle bir dilin üretilmesinin başlıca imkânı olduğu.
Bu dile duyulan ihtiyacı Yasemin Çongar’ın davetiyle katıldığım P24 Platformu’nun Dünya Basın Günü nedeniyle düzenlediği, İsveç Başkonsolosluğu’nun da ev sahipliğini yaptığı “Basın Özgürlüğü ve İktidarlar” başlığını taşıyan panelde de dile getirdim. Hangi iktidar olursa olsun, onun iyiliği için bireyle devlet arasında mevcut bir eleştiri ve tartışma alanının açık ve faal olması öylesine önemli ki… Mihne Olayı’nı örnek verdim konuşmamda. Mutezile’nin devlet otoritesi ile görüşlerini baskıyla kabullendirmeye çalıştığı alimler arasındaki uzun süren çatışma, İslam geleneğinin âlimlerin ve düşünürlerin eleştirilerinin gelişmesine izin veren bir alanın aktif olmasını desteklediğinin bir kanıtı. Cemaat, dernek ve benzeri kurum ya da örgütlenmelerin faaliyetiyle oluşan alan, iktidar için de güvenilir bir ayna anlamına geliyor. Böyle bir alanın faal olması toplumsal muhalefetin siyasetten umudunu kesmesine izin vermeyecek bir anlamın sürekli üretilmesi demek ne de olsa. Tam şimdi yaşanmakta olana uygun dilin keşfi, işte o ara alanın üstesinden gelebileceği bir sorumluluk.
Konu basın özgürlüğü ve basının iktidarla ilişkisi olunca hatırlanması gereken bir gerçek, gazete haberlerine sorgulamaksızın inanan okuyucu tipinin bir hayli yaygın olması. Biz bu konuda sürekli teyakkuz içinde olması gereken bir toplumuz, ardımızda Takriri Sükun’lar, darbelere destek sunan gazeteci duruşunun utandırıcı sayısız örneği var. Mete Tunçay Cumhuriyet’in Takriri Sükun’la diktatörlük olduğunu söyler ki, darbe alışkanlıklarını hatırlarsak bu iddianın anlamı daha açık görünür bize. Bu alışkanlığı kırmaya, değiştirmeye dönük büyük muhalif siyasal dalganın süreğinde yer alan hükümetin, aynı muhalif dilini korumak için işte o ara bölgeden gelecek eleştiriye büyük ihtiyacı olduğu açık.
2000’lerin başlarında güçlü bir medya topluluğunun sahibinin kızının Londra’da bir yerde “Benim babam Türkiye’nin tanrısı gibidir” dediğini okumuştum. Foucault iktidarın her yerde olduğunu söylüyordu, Baudrillard ise bu her yerdeliği bir yoklukla eş tuttu. Her türlü iktidar sadece siyasi değil ekonomik, kültürel, medyatik boyutlarda da bir ağa sahip olabilir. Dolayısıyla en anlamlı değer üretimini gerçekleştirecek olan bağımsız bir alanın varlığı, eleştirel düşüncenin gelişmesi açısından hayati önem taşıyor.
Basın kaydediyor, tarih unutmuyor. Biz ise düşünce özgürlüğü nedir, bunu öğrenmeye devam ediyoruz, Kerbela veya Mihne Olayı günlerinden beri. Rövanş mantığı benliğimize işlemiş. Düşünce özgürlüğü gibi olguların elde edilmiş hazır paketler misali garanti altında şeyler olmadığı gerçeğini bile isteye ihmal ediyoruz.
Ancak kültür ekenler barış biçebilir. Hem Malatya Sempozyumu hem de Dünya Basın Günü konuşmalarımda benzeri gözlemlerle altını çizmeye çalıştığım bir soru da şu oldu: Samimi ve mesnetli eleştirilerin dava adına ihanet muamelesi gördüğü ortamlarda kültürel zenginleşme beklenebilir mi?
http://www.dunyabulteni.net/yazar/cihan-aktas/19669/elestiri-hayattir
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016