Ekrem DUMANLI
Türkiye hem içerde hem dışarda çok çetin sınavlardan geçiyor ve maalesef, hiçbir imtihandan alnının akıyla çıkamıyor.
Çünkü kafası karışık, ruhu yorgun. Böyle giderse, korkarım, başarısızlığın sonu gelmez ve bedelini bu ülkeye gönül veren herkes öder. Neden mi?
Türkiye’yi yönetenler aslî işlerini çoktan unutmuş görünüyor. Odaklanma problemi o kadar korkunç bir savrulmaya sebep olmuş ki, bugün üst üste gelen başarısızlığın sebebi anlaşılamadığı gibi, yarınki felaketin neticesi de idrak edilemiyor.
İşte IŞİD ile Türkiye’nin yaşadıkları! Tâ baştan bu tür örgütlere mesafe koyması, hatta kuşku ile bakması gereken Türk dış politikası, Suriye takıntısı yüzünden ilk düğmeyi yanlış ilikleyerek bugünkü duruma sebep oldu. Suriye’deki yönetimin 4 gün içinde devrilip gideceğini hesap edenler, 4 yılı aşan bir süre içinde kanlı Esed rejiminin daha da genişlediğini gördükçe stratejik hatalar yapmaya devam etti. Bir zamanlar küçümsenerek bakılan Beşşar Esed’in başta İran olmak üzere bölgedeki güçlü devletleri yanına alacağı ve zulmü tahkim edeceği hesaplanamadı. “Esed’i yıksın da kim olursa olsun” deyip ‘radikal İslamcı’ terör örgütleri ile girilen ilişkilerin bir gün bu ülkeyi zora sokacağı hesap edilmeliydi. Edilemedi! Zira, Türkiye Mavi Marmara’da 9 vatandaşımızın İsrail askeri tarafından şehid edilmesinde hesap hatası yaptığından beri soğukkanlılığını, kuşatıcılığını, derinliğini kaybetti. Bir türlü diplomatik manevralar yapamıyor.
İhvan’a telkin edilen politika Mısır’da iflas etti. Darbe yapıldı, Sisi sandıktan zaferle çıktı. Ne yapabilirsin şimdi? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Sisi’ye tebrik mesajı gönderdi geçen hafta. Mecburen Mısır’la ilişkiyi devam ettireceğine göre bugünleri dünden hesap etmek zorunda değil miydiniz? Suriye’deki baskıcı rejimin ittifaklarla kurduğu kanlı denklem Türkiye’yi kâh PKK uzantısı PYD’nin kucağına itti; kâh IŞİD gibi silahlı örgütün kucağına.
Ve bütün bunlar yaşanırken koskoca devlet, hayalî bir mücadele ile yorgun düşerek “paralel devlet” palavrasına kafa çatlattı, nefes tüketti ve Türkiye’nin yetiştirdiği gül gibi insanları yabancı devletlere fişledi, gammazladı, ispiyonladı. Ayıp ki ne ayıp! Yapılan, sadece etik bir hata değil; aynı zamanda bir suç. Yarın bir gün resmi bir evrakta fişlenmiş ismini gören bir fert, “Beni bir başka ülkeye nasıl şikâyet edersiniz; nerede elinizde mahkeme kararı?” dediğinde Dışişleri yetkilileri, İçişleri görevlileri, müsteşarlar, büyükelçiler, istihbaratçılar nasıl hesap verecek acaba?
Meselenin bir başka ve belki de daha acı bir yanı var: İç politik sebeplerle uydurulan “paralel” yalanı yüzünden bu ülke burnunun ucunu göremez hale geldi. IŞİD devlet kuruyor, ordu kuruyor, Irak’ı işgal ediyor, Türk toprağı sayılan konsolosluk binamızı işgal ediyor, insanları esir alıyor ve Türkiye’yi yönetenler bu korkunç gelişmeyi sezemiyor, bilemiyor, tedbir alamıyor. Çünkü asli işlerine odaklanamıyor Türkiye. 7 aydır insanlar topyekûn suçlanıyor, onlara her gün hakaret ediliyor; ama somut bir suç bulunamıyor. 7 ay sonra Arşimed’i kıskandıracak şekilde hamamdan fırlayarak sokağa çıkıp “Buldum! Buldum!” diye bağırsanız, halk sizin “çıplak” olduğunuzu yüzünüze vurmayacak mı?
Sadece IŞİD konusundaki basiretsizliğin değil; içerdeki pek çok kargaşanın sebebi de odak dağılması, iç enerji tükenmesi, anlamsız tartışmalarla zaman harcanması. İşte içerdeki yol kesme eylemleri, bayrak indirme depremi ve o çerçevede yapılan tartışmalar!
Sen karıncaya basmamış insanları “çete” olmakla suçlarken, sen sosyal barış için onlarca yıldır çırpınan sivil toplum kuruluşlarına “paralel devlet” iftirası atarken, silahlı örgüt üyeleri devletin yolunu kesiyor, çocukları dağa kaçırıp militan yapıyor, askerî alana girip bayrağı indiriyor. Kimmiş paralel gel gör işte! Bütün bu hadiseler süregiderken PKK ve lideri hakkında tek bir kelam etmeye ödü kopanlar, hiçbir illegal eylemle ilgisi olmayan kişilere karşı zalimce hakaret etmeye devam ediyor. Yaklaşık 20 bin polisi oradan buraya usulsüz ve kanunsuz bir şekilde sürerken Türkiye’nin sokakları Teksas’ı aratmıyor. Mafya hortladı haberin var mı? Uyuşturucu kullanımı patladı, vicdanın sızlıyor mu? Cinayetler aldı başını gidiyor kalbin burkuluyor mu?
Vaziyet kötü. Allah korusun, daha da beter olma ihtimali var; zira bir yandan masum insanlara yapılan zulmün sınırları ha bire zorlanıyor; diğer yandan odak dağılması yüzünden ayaklar altından kayan halı fark edilmediği için ülke çok daha kötü günlere gidiyor. Tek çare var: Türkiye ortak akla, ma’şerî vicdana geri dönecek ve kendi ayakları üzerinde durabilmek için demokratik hukuk devleti olma yolunda yeniden yol alacak. Aksini düşünenler hem kendi istikballerini karartıyor hem ülkenin geleceğini tüketiyor…
Cemaatlere zulüm
Hiçbir cemaat “paralel devlet” değildir; olamaz da. Zira cemaatlerin/tarikatların geleneği bu uçuk-kaçık iddiayı reddeder. Cemaatler devlet düşmanı değildir; ama devletin parçası da değildir. Her cemaat kanunlara saygı içinde sosyal hayatta bir boşluk doldurur, insan yetiştirir, hizmet eder. Cemaatleri siyasetin güdümüne sokmak, devletin parçası haline getirmek; emre amade olmadığında zulümle onları yıldırmak korkunç bir hatadır, vebaldir, günahtır.
Ne yazık ki, “Bir cemaate paralel yakıştırması yaparsanız ve bu mesnetsiz ithamı bir zulüm vesilesi sayarsanız; bunun sonu gelmez ve bir gün aynı mezalim bütün sivil topluluklar için geçerli olur” endişemiz yeterince yankı uyandırmadı. Şimdi yeni bir durumla karşı karşıyayız: Risale-i Nurlar 75 gündür basılamıyor ve bu yolla bazı Nur talebeleri ve grupları devlet tarafından mağdur ediliyor. İhtilal dönemlerinde bile yapılmayan bu zulmü Diyanet İşleri Başkanlığı seyrediyor. Kanunen basma yetkisi olan yayınevlerine reva görülen bu zulüm bütün cemaatleri sindirme operasyonundan başka bir şey değil.
Çarşamba Cemaati diye bilinen Mahmut Hocaefendi ve sevenlerine karşı yapılan feci muamele de bu zorba mantığın bir sonucu. Yeni Şafak Gazetesi’nin saldırgan yayınlarını bizzat Mahmut Hocaefendi tekzip etti. Albayrakları suçladı. Albayrak ailesinin alimlere karşı yürütülen çirkin yayınlar karşısında vicdanı sızlamıyor mu acaba? Meğer daha ötesi de varmış. Mahmut Hocaefendi’nin cemaati yazılı açıklama yapınca anlaşıldı ki milletvekilleri ve İHH vasıtasıyla bir kısım zevat Çarşamba Cemaati’ni tehdit etmiş. Şu cürete bakar mısınız Allah aşkına!
Olacağı buydu! Geçenlerde meşhur bir ‘İslamcı yazar’ karanlık ilişkilerine açıklık getireceğine bütün cemaatlere diz çöktürme güzellemesi yapıyordu. Güya bütün cemaatlerde ‘paralel olma potansiyeli var’ imiş. Zihniyet bu! Sırada kim var acaba? Menzil mi? Erenköy mü?.. Ve unutmamak lazım ki Allah’tan korkmak lazım; her zulüm bir gün döner zalimi vurur…
Panorama>>
Eski “siyasal İslamcılar” şimdilerde üstlendikleri iktidar şövalyeliğini pek sevdi. Kim bir şey dese, onları ihanetle suçluyor, saldırıya geçiyorlar. İyi de madem bu kadar heveslisin; bari kaleme sarılmadan bir küçük araştırma yapın ki rezil olmayasınız. Geçen hafta halkın demokratik tepki şuurunu kaleme almıştım; bu arada tırnak içi kullandığım “isyan ahlakı” sözünü anlamayıp veryansın edenler, sanal alemde hoplayıp zıplayanlar oldu. İnsan iradesini ve ahlakını mezcederek hayatı anlamlandırma felsefesi üzerine kafa yormayanların Nurettin Topçu’yu hiç duymadığını hesap etmeliydim. İsyan ahlakı terkibi merhum Nurettin Topçu’ya ait; o yüzden tırnak içi yazmıştım. Topçu’dan bîhaber olanlar, “ham yobaz/kaba softa” tabirini kullansam atıf yaptığım ‘Üstad’ı anlayabilir mi acaba?
Başbakan Erdoğan, maalesef, ayrımcılık yapmaya devam ediyor ve nefret suçunu körüklüyor. Geçenlerde belediyelere Hizmet Hareketi’yle ilgili verilen arsalar vesaireler varsa geri alın çağrısı yaptı. Böyle bir talepte bulunmanın yolu bu değil: 1- Sadece bir kitle zikredilerek böyle talimat vermek ayrımcılıktır. 2- Benzer durumda olan; hatta kendi aile çevresine yakınlığı ile bilinen kurumlara benzer işlem yapılmıyorsa suç işlenmiş olur. Belediyelerin bu tür emirleri şipşak yerine getirmeye kalkması ve bu arada bahane edilen konuların başka vakıf ve dernekler için söz konusu edilmemesi, belediye yönetimlerini suçlu duruma düşürür. Ve böyle sisli günler geçip gidince halkı birbirinden ayrıştıran bütün hukuksuz eylemler ve ona vesile olanlar mahcup olur. Yakın tarih bunun yüzlerce örneği ile doludur…
Emniyet ve idari makamlardaki ardı arkası kesilmeyen tayinler Adliye’ye sıçradı. Öyle ki HSYK üyesi Teoman Gökçe, “Yaz kararnamesi değil kıyım!” diyerek istifa etti. Tayin olanlara bakınca bunun siyasi amaçlı kıyım olduğu herkes tarafından anlaşılıyor. Gazetemizde 13 Haziran günkü “İşte HSYK’da istifaya götüren ‘kıyım’” başlıklı haberi okuyun lütfen. Yapılanları görünce ister istemez şu görüntü çıkıyor ortaya: Yargı resmen sindiriliyor, bağımsızlığı elinden alınıyor. Bunun bir adım ötesi Adliye’nin siyasi bir kurum haline getirilmesi ve yargı yoluyla halkın sindirilmesidir. Kısmen de yapıldı zaten ve o sindirmede rol oynayanların tamamı terfi ettirildi. Peki ya adalet? Bu gidişatın nasıl bir tahribata yol açacağı ortada…
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015