Ekrem DUMANLI
Türkiye’nin en seçkin işadamlarından birine rastladım geçenlerde. Kalabalıkça bir mekânda. Görmezden gelseydi kırılmazdım. Devlet zırhına bürünmüş zulmün uyardığı korkuya hamlederdim. Öyle yapmadı o. Gelip boynuma sarıldı, sonra asla unutmayacağım şu cümleleri sarf etti: “Sizlere yapılanları kesinlikle tasvip etmiyorum; ancak bilmenizi isterim ki baskı herkese karşı. Evimizin içinde bile korkuyoruz. Çocuklarımla memleket meselesi konuşmak istediğimde telefonlarımızı oturma odasına bırakıp bodruma iniyoruz. Orada bile fısıltıyla konuşuyoruz.”
Hayretle baktım yüzüne. Vaktiyle AK Parti’ye büyük destek vermiş güzide bir iş adamının endişesi yürek burkacak bir fotoğrafı yansıtıyor ve maalesef Türkiye’nin geldiği yeni durumunu rapor ediyordu. Bir dönem ekonomik ve demokratik reformlar yaptığı için AK Parti’ye destek verenler, en küçük bir itirazın maliye teftişleriyle, polis baskınlarıyla, istihbarat fişlemeleriyle nasıl bastırıldığını biliyor. Bu korkunç baskı sonsuza kadar sürdürülebilir mi?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile bazı iş adamlarının bir araya geldiğini öğrenince aklıma yukarıda naklettiğim hadise geldi. Basına yansıdığına göre iş adamlarının hemen hepsi AK Partili imiş. Zamanında destek verdiklerini ama şimdi AK Parti’den derin bir kaygı duyduklarını söylemişler Kılıçdaroğlu’na. Ve toplantının gizli kalmasını istirham etmişler. Öyle de olmuş. Tâ ki medyaya sızana kadar. Hadise duyulunca CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, toplantının gizli kalması teklifinin iş adamlarından geldiğini, kendilerinin de bu talebe saygı duyduğunu ifade etmiş. Ne anlama geliyor bu gizlilik talebi? Cümle âlem biliyor ki İktidar, kendisi gibi düşünmeyenleri (devlet imkânını hoyratça kullanarak) canından bezdiriyor. Peki nereye kadar?
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bir patladı, pir patladı. Anayasa’da yer almadığı halde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullandığı yetkilere itiraz etti. Haklıydı. Başbakan sıfatı taşıyan Davutoğlu’nun söylemesi gereken sözleri Arınç saydırdı tek tek. Polemik olsun diye yapmadı sanırım; çünkü Erdoğan’ın olmayan yetki ile giriştiği her iş hükümeti nefes alamaz hale getiriyordu. Son çıkışları ise “çözüm süreci” gibi hassas bir konuyu içinden çıkılamaz bir noktaya taşımıştı ve mesele toplumsal çatırtılara doğru kayıyordu… Arınç’a cevap Saray’dan beklenirken Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’ten geldi. Tweet atarken istiğrak nöbetleri yaşayan (!) Başkan, Arınç’ın ailesini de hedefe koyup o malum suçlamayı (paralel) gündeme getirdi. Malum; paralel denince birilerinin sigortaları atıyor, akıl, fikir, izan gibi melekelerin şalteri indirilmiş oluyor. Tam bir komedi...
Bülent Bey, haysiyetsiz diye açtı bayramlık ağzını; kucağa oturmakla Ankara’yı parsel parsel satmakla devam etti. Dahası 8 Haziran günü (seçimden bir gün sonra) yüz dosya ile konuşacağını söyledi. Durum vahim! Demek ki Ankara’da feci yolsuzluklar var, bunu Arınç, 2009 ve 2014 mahallî seçimlerinde biliyor ve Gökçek’in adaylığına karşı çıkıyor. Bülent Bey biliyor da başkaları bilmiyor mu ne fırıldaklar döndüğünü? Niçin sustular, susuyorlar? Üstelik bu tutum Ankara ile sınırlı da değil. Meclis’teki yolsuzluk oylamasında AK Parti’den 50 oy fire verdi. Gizli oylamadaki bu tutum yolsuzluk konusundaki rahatsızlığı belli bir oranda yansıtıyordu. 17 Aralık dosyası alelacele kapatılmaya çalışılsa bile insanlar gerçekleri bilmiyor mu? Meseleler bu kadar tavazzuh etmişken gerçekler ne kadar gizlenebilir?
Hangi konuya el atsanız aynı manzara ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Tel tel dökülüyor Türkiye. 5 yıl önce yapılan KPSS sınavındaki hırsızlık iddiaları iktidarın müdafaa barajıyla kapatılmış, hukuki süreç tüketilmişti. Bu arada sınav iptal edildiği için haksız menfaat ihtimali de ortadan kalkmıştı. Şimdi sırf “cemaat”i suçlamak için KPSS üzerinde senaryo yazılıyor. Vaktiyle TRT ekranlarına çıkıp kopya çekmediğini, alın teriyle bu puanı aldığını söyleyen Baki S. isimli şahıs itirafçı yapılıyor ve iftira etmesi için baskıya maruz bırakılıyor. Üstelik iki hafta önce hakim değiştiriliyor ve yeni gelen hakim basıyor tutuklama kararlarını. Son aylardaki hakim ve savcı değişikliklerine bir bakın Allah aşkına! Proje mahkemeler, sipariş davalar, görevlendirildiğine dair derin kuşku uyandıran savcılar, hakimler… KPSS dosyasında bile Fethullah Gülen’i 1 No’lu sanık ilan edenlerin hukuk diplomasını nereden aldığını merak ediyorum doğrusu. Bu vahim gidişat kıyamete kadar sürebilir mi? Asla!
Dış politikada durum farklı mı? Daha düne kadar “komşularla sıfır sorun” prensibine dayalı bir politika inşa ediliyordu; şimdi durum “komşuların tamamıyla problemli Türkiye” noktasına geldi dayandı. Suriye bataklığa dönüştü, Mısır’la bağlar kesildi... Yemen’deki kargaşa hafta içinde su yüzüne çıkınca Suudi Arabistan’ın yanında yerini almaya gayret eden Erdoğan, İran’ı yerden yere vurdu. İran’dan beklenen cevap gecikmedi; üstelik çok sert bir şekilde. İran’ı bu kadar cesur kılan ve adeta Türkiye’yi tehdit etmeye iten sebep nedir, kim(ler)in açıklarıdır?
Türkiye, her alanda (ekonomide, siyasette, dış politikada, sosyal hayatta) yanlış bir yola girdi. Ne acıdır ki o hatalardan ders çıkaracağına yanlışta ısrar ediyor. Bu temerrüt sadece inatçı politikacılara değil; Türkiye’ye de zarar verecek…
Fırıldak işler, kirli planlar
Kirli ilişkilerin en ağır faturası şudur: Suç işleyenler, kendi cürümlerini örtbas edebilmek için kaotik hadiselerin yaşanmasını ister; hatta bazen bu amaç doğrultusunda planlama yapar. İç güvenlik yasası, kaos beklentisi ile ilgili kuşkuları artırıyor. Polise verilen aşırı yetkiler, mahkeme kararı beklemeksizin yapabileceği icraatlar, sadece büyük bir endişeye sebebiyet vermiyor; aynı zamanda “Bir fırıldak mı çevriliyor?” korkusuna neden oluyor. Binlerce faili meçhul cinayetin hâlâ aydınlatılamadığı Türkiye'de derin kuşkuların oluşmaması mümkün değil. Bu ülke son birkaç yılda radikal örgütlerin merkezi haline geldi. El Kaide cirit atıyor, IŞİD alenen adam devşiriyor sokaklarda, Hizbullah yeninden harekete geçti, İBDA-C eylemler için kolları sıvamış durumda, PKK'daki hareketlilik Genelkurmay Başkanlığı'nı endişeye sevk ediyor, DHKP-C yeni isimlerle yeni eylemler yapmaya başladı.
Bütün bu feci hadiseler yaşanırken bir de insafını kaybetmiş, vicdanını satmış, kalemini kiraya vermiş birileri bu menfur örgütlerle “cemaat” arasında ilişki kurmak için bin dereden su getiriyor. Kimse de çıkıp şöyle demiyor: “Bre vicdansız! Bre utanmaz! Bu cemaat denilen sosyal gerçeklik, terörün her türlüsüne lanet okumuş, silahlı mücadeleye daima karşı çıkmış, radikal gruplara her daim kapatılmaz bir mesafe koymuştur. Nasıl Allah'tan korkmaz insanlarsınız ki bu örgütlerle camiayı ilişkilendirme cüretinde bulunuyorsunuz! Yuh size, yazık size!”
Türkiye’yi maceradan maceraya sürükleyenler, kendi ikballeri için ülkeyi yangın yerine çevirmeye karar vermiş olabilir; ancak boşuna çırpınıyorlar ne işler çevirdiklerini bilmesi gerekenler biliyor. Terör örgütleriyle hemhal olup bunu istihbaratçılık sananlar ve akıl almaz oyunlarla masum insanlara iftira etmek isteyenler, maksatlarına ulaşamayacak, tarihin huzurunda kirli işlerinin, akçeli satışlarının hesabını verecek.
PANORAMA
Bülent Arınç önemli bir açıklama yapmış ve bir dönemin savcısı Vural Savaş’ı örnek göstermiş. Savcı’nın kendileri için ‘vampir’ dediğini, benzer bir tutumun bugün kendileri tarafından yapıldığını ifade etmiş. Doğru; ama maalesef geç kalmış bir eleştiri. Ağza alınmayacak nice laflar söylendi, hakaretler edildi ve AK Parti kurmayları seyretti. Parti’nin ağır abilerinden tık çıkmadı. Oysa yapılan, korkunç bir zulümdü. “Aynı sözü bize sarf etseler ne yapardık?” diye empati yapmayanların vebali az buz değil...
Gün geçmiyor ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret gerekçesiyle yeni bir dava açılmamış olsun. Burada iki önemli soru var: 1- AK Parti kurucularından olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e neden bu kadar hakaret edilmiyordu da bu davranış Erdoğan’a reva görülüyor? 2- Erdoğan bu kadar sert dil kullanıp toplumun bütün kesimlerine karşı ağır sözler sarf etmeseydi acaba bu kadar hakaret davasına gerek olur muydu? Aslında her şeyin normalize olması gerekiyor. Cumhurbaşkanı sıfatı taşıyan kimse ne insanlara hakaret etmeli ne de kimseden hakaret görmeli. Onun için karşılıklı saygıya ve hukuka ihtiyaç var şüphesiz.
Güvenlik Paketi Meclis’ten geçirildi. Bu yasa için Meclis’te çıkan kavga eşi benzeri görülmemiş bir gerginliğe sebep oldu. Şimdi Erdoğan’ın imzasına sunuldu ve yasalaşacak. Çıkan yasanın bir sıkıyönetim uygulaması olduğu, bazı maddelerinin Anayasa’ya aykırılığı, Türkiye’yi Ortadoğu’nun muhaberat devletine dönüştürdüğü kesin. Ne yazık ki Türkiye’de baskı artıyor; baskı arttıkça toplumsal uzlaşı riske giriyor. Birkaç sene öncesine kadar demokratik açılımlarıyla tanınan bir ülkenin şimdi güvenlik paketine hapsedilmesi ne hazin bir sondur. Yazık…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
Erdoğan Kızılkale
Bilindiği üzere, kırım hanları ve halkı (evet halkı! lütfen linkteki yazıyı okuyunuz) en büyük özelliği tarihin gelmiş geçmiş en usta köle avcısı ve tüccarları oluşlarıdır. Bu işten kazanılan muazzam sermaye ve zenginliği korumak adına elbetteki komünizme karşı olup nazilerle işbirliği yapacaklardı. Ama olmadı.. Stalin Hitleri altedince, plan bozuldu ve tüm diğer asalak sınıflar gibi, bu işbirlikçi asalak sınıfın tasfiyeside ideoloji doğrultusunda gündeme geldi Kırım Tatarları sorunun sınıfsal analizi budur. Bir de Ayşe Hür hanımın yazısında ölümlerle ilgili rakamlar ile bu yazıdaki rakamlar çelişiyor. Tarihçi olmadığım için bir iddiada bulunamıyorum. Yorumculardan Mustafa Erdoğan beyin argümanları tamamen yanlış ve Hitlerin propaganda bakanlığının ve daha sonra Amerikan istihbaratının ( Nazilerin tüm propaganda elemanları savaştan sonra Amerika ya gidip CIA elemanları oldular, Nurunberg de yargılanmadılar) Stalin ve sosyalizme karşı yürüttükleri karalama kampanyasında kullanılan yalanlardır. http://haber.sol.org.tr/yazarlar/candan-badem/kirim-ve-rusya-89479
mustafa erdoğan
stalin tarhin gelmiş geçmiş en büyük katili ve soykırımcısıdır, yaptıkları hitlere bile rahmet okutur,ateislerin ve sosyalistlerin ne kadar gaddar ve acımasız olduğunu anlamak için stalinin ve sırp katliamcıların vahşetini destekleyecek kadar gözleri dönmüş olduğunu görmek yeter.
Ro$ev sîtav
Herhangi bir konu, olay..vs hakinda karar vermeden önce, sebep-sonuç ili$kisi her hatirlanmali ve bu sebep-sonuç ili$kisi dikkatli incelenmelidir.. Sebep-sonuç ili$kisinde bir örnek; genelde Kizilba$larin, özelde de Dêsimlilerin, müslümanlarla ya$amayi tercih etmemeleri.!