Ergun BABAHAN
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, devlet krizini çözmek için Anayasa’nın kendisine verdiği yetkileri kullanmak yerine Cemaat’in Hoca Efendisi Fethullah Gülen’e bir aracı gönderme yolunu seçerek yaşanan krize kendi teşhisini koydu: Bu AKP ile Cemaat arasında bir savaştır ve Hoca Efendi durursa, savaş da durur.
AKP ile Cemaat arasında Türkiye’nin gitmekte olduğu yol üzerine bir kavga çıkmasaydı, bu yolsuzluk davaları patlamayacak, Balyoz ve Ergenekon davaları soruşturulmayacak, Başbakan Erdoğan devlet içindeki Cemaat yapılanmasını yeni fark etmiş gibi davranmayacaktı.
Cemaat’e ve yaptığı hizmetlere sempatisi bilinen Cumhurbaşkanı Gül, belki de Cemaati harekete geçiren dinamikleri doğru okuyamamanın sonucu olarak arabulucuyu yanlış adrese gönderdi, doğru adres Başkan Obama olmalıydı çünkü.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cemaat’in düğmeye basması sonucu bir operasyonun başladığı düşüncesinde olduğunu Fethullah Gülen’e bir aracı göndererek gösterdi.
Bunun ilk açık sonucu, Cemaat’in artık devlet içinde dikkate alınan, siyasi ve yargısal dengeleri değiştiren bir güç haline geldiğidir. Cemaat isterse darbe davaları açılır, Cemaat isterse yolsuzlukların üzerine gidilir. Avrupa Birliği’ne tam üyelik müzakeresi yapan bir ülke açısından acı bir tablo.
Devlet krizinin çözümü için ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu Çankaya’ya davet etmeyi düşünmeyen Cumhurbaşkanı Gül, bu kavgada gerçek gücün nerde olduğunu da göstermiştir, CHP lideri bu oyunda sadece bir figürandır.
İkinci açık sonuç, bu kavgayı bitirmenin Başbakan Erdoğan’ın karar ve uygulamalarından değil, Cemaat ve lideri Fethullah Gülen’den geçtiği gerçeğidir. Gül, Gülen’e ‘‘Lütfen durun’’çağrısı yapmıştır ve olumsuz cevap almıştır.
Cemaat’in ateşkesi kabul etmesiyle sonuçlanabilecek bir çatışma söz konusudur ama hareketin bunu kabul etmesi için öne sürdüğü ağır şartlar vardır. Mektupta bu şartların bir kısmı sıralanmış. Ruşen Çakır, Vatan Gazetesi’ndeki köşesinde bu şartları sıralamıştı:
- Dershanelerin kapatılmaması;
- Cemaat’e yönelik karalama kampanyalarına son verilmesi;
- Cemaat’in faaliyetlerinin önüne engeller çıkarılmaması;
- Cemaat ile ilgileri olduğu gerekçesiyle memurların görevlerinden edilmemesi.
Bunlar son krizle ilgili şartlardı ama mektupta dile getirilmeyen koşulları herkes biliyordu. Bunlar, İsrail ile gerilim politikasına son verilmesi, PKK ile müzakere yoluyla çözüm arayışına son verilmesi, Suriye’deki köktendinci hareketlerle araya mesafe konulması gibi daha büyük meselelerdi.
Mektup, ateşkes için ricada bulunmuyor, herhangi bir geri adım atma emaresi göstermiyor ama durmak için gerekli koşulları sıralıyordu. Yani, bu oyunda eli üstün olanın Cemaat olduğunu gösteriyordu.
Mektubun gösterdiği bir başka gerçek daha vardı, Fethullah Gülen, yolsuzluk kriziyle patlak veren operasyonun ardında Cemaat’in olduğunu da zımnen kabul ediyordu.
Türkiye’de siyasi iktidara yönetim şartlarını dikte ettirebilecek bir güç artık Cemaat. Bunu yıllar içinde eğitime, bürokrasi içinde yapılanmaya verdiği önemle sağladı.
AKP ise yüzde 50 oyun verdiği güvenle kendini rahat hissetti. Cemaati tehdit olarak gördüğünde ise iş işten geçmişti.
Düşünsenize, Sabah’ın karşı hamle olarak manşete çıkardığı Polis İmamı hakkında yapılan en önemli suç ihbarı, sinyal vermeden sola dönmesi oldu.
AKP sadece medya gücünü kullanarak suyu bulandırmaya çalıştı, bu hamlede de ciddi hatalar yaptı. İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın Bank Asya’yı kast ederek 17 Aralık operasyonundan milyar dolar kazananlar olduğunu iddia etmesi gibi. Merkez Bankası kayıtları bu iddianın asılsızlığını ortaya koydu.
AKP kadroları Gezi olayları sırasında ‘‘Camide içki içtiler’’, ‘‘Kabataş’ta türbanlı kadına saldırdılar’’, ‘‘Olayların arkasına Otpor var’’ gibi yalanları piyasaya sürerek ve meydanlarda arkasında durarak bugünkü kavgada sahip olabileceği her türlü inandırıcılığı ve kentli seçmen nezdindeki itibarı kaybetti.
Dağdan inen kurt masalındaki Yalancı Çoban konumuna yerleştirdi kendisini AKP ve bugün bedelini ağır ödüyor.
Cemaat, 28 Şubat’taki gizli çekim görüntüleri sonucu kendisine düşman edilmiş liberal ve kentlilerin gönlünü ve güvenini kazanmış durumda. Kendine yakın bir medyayla durumu idare edebileceğini düşünen Başbakan Erdoğan ise belediye başkanlığından düşürülmesinden daha ağır bir sıkıntıyla karşı karşıya.
Dün Ankara’da, bugün İstanbul’da, yarın İzmir’de, öbür gün nerede olacağı bilinmeyen yolsuzluk soruşturmaları ve bunların hepsini küresel güçlere bağlama çabasındaki çaresiz bir iktidar.
Şubat ortasında belediye başkan adayları kesinleşip aday değiştirmek imkânsız hale gelince kim bilir daha ne dosyalar patlayacak.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021