Ergun BABAHAN
7 Haziran seçimleri öncesi ve sonrasında tanıklık ettiğimiz olaylar, Derin Devlet’in AKP ile yaptığı işbirliğinin Kürt Siyasi Hareketi açısından gelecek olanların işaretiydi. 1930 Almanyası’na benzer gelişmeler yaşadık bu süreçte. HDP’liler yoğunluk bir baskı altına alındı, 100’den fazla büromları yakıldı, mitingleri bombalandı, çok sayıda yöneticisi ve üyesi gözaltına alındı, bir çoğu tutuklandı.
HDP’nin 12 Eylül rejiminin Kürtlerin önünü kesmek için geliştirdiği yüzde 10 barajını aşacağının anlaşılması devlet katında büyük paniğe neden oldu. İttihatçı gelenekten gelen devlet anlayışı, kendisini Sünni ve Türk olarak niteleyen grupların var olma hakkını kabul etmemekte kararlı görünüyordu. Yolsuzluk iddialarıyla yıpranan AKP ve Erdoğan bu yapının kanatları arasına alındı, devlet açısından ehlileştirildi. Bugün devletin temel meselelerinde siyasi partiler ve parlamento karar verici bir mekanizma olmaktan çıktı, bu yetki yeniden başta asker olmak üzere, bürokrasi tarafından temsil edilen unsurlara verildi. Atanmışlar, bir kez daha seçilmişleri yenmiş oldu. Ama bu garip bir kazanç. Çünkü, toplumun sözleşmesini ihlal eden devlet oldu. Devlet, Kürtlere seninle yaptığım sözleşmeyi tanımıyorum demiş oldu.
1970’lerde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamını oylayan Adalet Partisi’ninkine benzer bir görüntüsü vardı AKP Grubu’nun. Siyahların evini yaktıktan sonra eğlenen Klu Klu Klax üyeleri gibi eğlendiler siyasi bir soykırım kararına destek verirken. Hiç sıkılmadan sandık başında pozlar verdiler. Çünkü bu oylamanın 17-25 Aralık soruşturmalarını bir daha geri gelmemek üzere tarihe gömeceğini inanıyorlardı. Kürtlerin başını verip kendilerine gerçek dokunulmazlık aldıklarının farkında olmanın bir çeşit arsızlığı vardı yüzlerinde.
Her toplumda kişisel çıkarını ilkelerinin üzerinde tutan insanlar vardır. Ama hiç bir toplumda bu Türkiye kadar çok ve yoğunluk şekilde olmamıştır herhalde. Cumhuriyet kadroları ve Siyasi İslamcıları ilkesizlik, tutarsızlık konusunda eşine az rastlanacak bir ittifaka girişti. Koca Meclis’te temel hak ve özgürlüklere sahip çıkacak tek bir partinin çıkmaması, acı bir Türkiye gerçeği olduğu kadar, ülkenin bölünmüşlüğünün de bir göstergesiydi.
Oylama, Erdoğan’ın iddiasının aksine, bu ülkenin gerçek zencilerinin Kürtler olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Siyasi olarak varlıklarına tahammül edilemeyen, asimile oldukları oranda varlıklarına izin verilecek bir halk kategorisinde onlar. Devlet nezdinde yok hükmündeler. Varlıklarını her ortaya koyuşları, yeni bir baskı, imha girişimi ile karşılaşmaya mahkum görülüyor.
Çünkü devlet halkından korkuyor.
Kürtlerin iktidar olması, Meclis’te güçlenmesi, dış politikadan, askeri harcamalara varan bir yelpazede hesap sorulamayan karar ve eylemlerin denetlenmesinden, yapılan yanlışların ortaya çıkarılmasından endişe ediyor. Kürtlere bu devletin kurucu bir ortağı olarak bakmayı hazmedemiyor.
Meclis’te yapılan oylamada oyları tek tek vekiller kullanmış olsa da, tek oy verici mekanizmanın karargah olduğunu CHP’nin dünkü tavrı ortaya koydu. Dokunulmazlıklar için yapılacak bir referandumun, halkların arasını onarılmaz biçimde açacağını gören askerin devreye girmesiyle CHP’nin yönetici takımı ve onların ekibi tavır değiştirdi. Oyunu halktan alan ama kararını yetkili kurullarda değil de emir-komuta zinciri içinde veren bir parti olduğunu bir kez daha ortaya koydu CHP.
Erdoğan’ın referanduma gideriz resti, gerekirse ‘Kan dökeriz’ diyen Kılıçdaroğlu’nu teslim alıverdi. Kılıçdaroğlu ve CHP’nin bu toplumun demokratik, eşitlikçi bir hukuk devleti olması yolunda hiç bir katkısı olamayacağı bir kez daha ortaya çıktı.
Bu haliyle Meclis, yolsuzluk sonrası sivillikten vazgeçen AKP, tavrı hep belli MHP ve kurucu devlet partisi CHP ile yeniden askerileşmiş oldu. Toplumsal sorunların çözümü yolunda müzakere, tartışma, ikna, sorgulama gibi yöntemler yeniden bir kenara atılmış oldu ve askeri çözüm modeli benimsendi.
Beşar Esad’a her fırsatta eleştiri getirenler, başta Kürt politikası olmak üzere tüm toplumsal sorunları baskı altına alarak yok etme yolunu seçerken Türkiye’nin Suriyelileşme riskine de kapıyı aralamış oldu. Siyasetin susturulduğu noktada gençlerin alternatif yol olan şiddete daha sıcak bakmaları, toplumun geniş kesiminin zaten mevcut duygusal kopuşlarını daha da derinleştirmeleri kaçınılmazdır çünkü.
Akrabaları yerine IŞİD’i tercih eden, siyasi kimliğiyle Meclis’te var olmalarına tahammül göstermeyen bir anlayış, bu gençlerin öfkelerini ve çaresizlik duygularını artırmaktan başka bir sonuç vermeyecektir. Devlet, 1925’lerde yazdığı Kürt politikasını milim değiştirme niyetinde değildir ve dün bu çok net açığa çıkmıştır.
Erdoğan bir kamuoyu araştırması yaptırmış belli ki. Referandumda yüzde 80 evet oyu çıkacaktır sözü ne abartı, ne de boş bir söylem. Bu sözler, aslında ülkenin içinde olduğu ayrılmanın da bir göstergesi. Yahudilere tahammül edemeyen Almanlara benzedi bu açıdan. Yüzde 10’luk Kürtlere destek verecek yüzde 10’luk demokrat kesimi var ülkenin.
Geleceğin nasıl şekilleneceğine göre bakmak lazım bu orana. Medyanın herkese açık olduğu, seçimlerin adil ve eşit koşullarda gerçekleştiği bir atmosfer hakim olursa, geleceği barış ve demokrasi üzerine kurma konusunda etkili rol oynayabilir bu yüzde 20. Tersi olursa, bu topraklardaki varlıkları rahatsızlık yaratan, bastırılmaya çalışılan, bunun sonucunda da yeni ve şiddetli bir çatışma döneminin unsurları haline gelebilir.
Yaşadıklarımızın gösterdiği şudur: İster Suriye, ister Türkiye, ister Irak olsun ülkenin adı. Bu coğrafyada toplumsal sorunların müzakere yoluyla ve demokratik kurallar içinde çözülme ihtimali yoktur. Çözüm rahatsız olun veya olmayın kanlı olacaktır. Bu bir kırılma şeklinde olduğu gibi, bir halkın imhası yoluyla da olabilir. Acı ama gerçek bu.
ERGUN BABAHAN / HABERDAR
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021