Ergun BABAHAN
Kanada ve Montreal’e gelmeye 15 Temmuz’dan bir yıl önce karar vermiştim. Türkiye’nin giderek İslamileşen atmosferi boğucu hale gelmeye başlamıştı ve aslında Fransız okuluna giden oğlumun böyle bir atmosferde yetişmesini istememiştim.
Doğru bir karar verdiğimi şimdi daha iyi fark ediyorum. Türkiye giderek medeni dünyanın nefret objesi haline gelirken AKP’li olmayanlar için yaşam her geçen gün daha da zorlaşıyor. Küçük çocuğu olmayanlar için tek çözüm küçük bir kıyı ya da dağ kasabasına sığınmak ve her türlü çirkinlikten uzak kalmaya çalışmak herhalde.
Büyük bir hırsla saldırıya tanıklık ediyoruz. Mao’nun Kültür Devrimi’nin ters ismiyle başka bir devrim yaşanıyor; kültürsüzleştirme, basitleştirme, seviyesizleştirme.
Öyle bir ülke düşünün ki, ‘Profesör’ ünvanlı bir Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Türkçe tweet atmaktan aciz. Ne noktalama işaretlerinden haberdar ne de ile da’yı ayırmaktan.
Uzungöl’den Karadeniz kıyılarına, Bodrum’dan Çanakkale’ye kadar boş gördüğü her alanı talan eden Moğol istilacıları gibiler. İstanbul’u saymıyorum bile… Kültür-sanat adına var olan her şeyi imha etmekten keyif alıyorlar. Tarihten anladıkları televizyon dizileri veya bornoz benzeri kıyafetler giydirdikleri askerler.
Mustafa Kemal’i eleştirebilirsiniz ama sonuçta bir vizyonu vardı onun. Batı’nın medeniyeti. Kültürde, sanatta, eğitimde bu çizgiyi hedef koymuştu. Bu kültür, bilimde, sanatta, felsefede uygarlığa biçim vermiş bir kültürdü. Erdoğan ve AKP’nin önüne koyduğu ise İslam ve Arap medeniyeti.
Bunda yanlış bir şey yok elbette ama bu medeniyetin yüz yıllardır kültür-sanat, bilim, felsefe adına, insanlık adına kayda değer hiçbir şey üretemediğini aklımıza getirmezsek.
Türkiye hiçbir zaman özgürlükler ülkesi, adalet ve hukuka önem veren bir ülke olmadı. Ama herhalde böyle bir dönem de yaşamadı. Her alanda çöküşü yaşayan, varlığını sadece bir kişiye tapınmaya bağlayan bir ülke haline geldi.
Kendisine gazeteci diyen bir grubun tek varlık nedeni, sürekli Erdoğan’ı doğrulamak, yüceltmek.
Bu AKP cephesinin durumu ama karşı cephede de durum farklı değil açıkçası.
Basit bir örnek, Ankara’nın göbeğinde siyah minibüslerle kaçırılan Cemaat mensupları. Sayıları 20’ye yaklaşan bu insanlara tek sahip çıkan CHP milletvekili ve insan hakları savunucusu Sezgin Tanrıkulu ile BBC Türkçe servisi oldu.
İşin garibi, muhalif-sol kimlikli birçok haber sitesi, bu haberi bile görmezden geldi; BBC’ye atıf yapıp kullanmaktan imtina etti. Artı Gerçek dahil.
Oysa ortada açık bir insan hakları ihlali, hukukun çiğnenmesi, işkence iddiaları ve korku dolu eşler ve çocuklar vardı.
Bu dönemde, Cemaat mensuplarının maruz kaldığı hukuksuzluklara sahip çıkmak politik açıdan doğru görünmediğinden olsa gerek, bu olay yok sayıldı. Bu haberi yapmanın Cemaate sahip çıkmak gibi algılatılmasınlar endişe edildi.
Elbette Cemaat’in Türkiye’nin bu noktaya gelmesinde büyük payı oldu. Devlet içinde, özellikle güvenlik güçleri ve yargıda örgütlenmekten tutun; Kürtlerle barış görüşmelerini bilerek ve isteyerek sabote etmeye varan tarihi hataları oldu. Türkiye bir ölçüde o hatalarını bedelini ödüyor bugün.
O Cemaat’in Avrupa’da kurulmuş haber siteleri bugün bile Kürtlerle ilgili haber yaparken terörist veya terör örgütü kelimesi geçmeden cümle kuramıyor mesela…
Aynı yaklaşım CHP için de geçerli.
Devletle işbirliği yaparsa geçici olduğunu sandığı durumun kalıcı olduğunu ve tehdidin gelip kapısına dayandığını gördü ama hala Kürt meselesinin barışçıl yöntemlerle çözümünü talep eden HDP’ye el uzatmaktan, onlarla diyalog kurmaktan imtina ediyor.
Muhalefetin kendi içinde bu kadar parçalı olduğu bir ülkede, iktidar ve ganimetleri çevresinde kenetlenmiş bir kitleye karşı başarı şansınız sıfırdır.
Türkiye olağanüstü bir dönemden geçiyor ve bu sürecin ne zaman sona ereceği belirsiz. Bu gidişin sonunun ülke ve halkları için felaket olacağını söylemek için kabin olmaya gerek yok.
Tek çıkış yolu var: Asgari müştereklerde buluşmak…
Bunu yaparken Kürt meselesini inkar ederek veya vahim insan hakları ihlallerini görmezden gelerek yapamazsınız.
Bizi diğerlerinden ayıracak olan mağdurun kimliğine göre tepki vermemek, devletin her türlü hukuksuzluğuna karşı tepki koymak, bu hukuksuzluğu afişe etmek olacaktır.
Yapılacak olan şey basit:
- Her türlü şiddet eylemini reddeden, barışçıl direnişte birleşen bir çizgi oluşturmak. Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve Avrupa Birliği standardını çıta kabul etmek. Herkesi kendi kimliğiyle kabul edip saygı göstermek.
Asgari müştereklerde buluşulmazsa, demokrasi cephesinin başarı şansı olmaz. AKP, gerek sandık hileleri, gerekse paramparça muhalefet yapısından yararlanarak keyfi yönetimini sürdürür.
Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet Yürüyüşü’ ve HDP’nin bu yürüyüşe tepkisi önemli bir adımdır ama yeterli değildir. Demokrasi ve hukuk talebi, her türlü endişeyi aşacak güçte olmazsa, ağır bedeller ödenmeye devam edilecektir.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları





































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021