Etyen MAHÇUPYAN
Bir süre önce Erdoğan "Kürt sorunu yoktur, Kürtlerin sorunları vardır" dediğinde haklı eleştirilerle karşılaşmıştı.
Çünkü her şeyden önce Kürtlerin sorunları devletin bu topluluğa etnik kimlikleri nedeniyle yaptığı kısıtlama, haksızlık ve düpedüz zulümden kaynaklanmakta. Diğer bir deyişle devlet onları 'Kürt' olarak algıladığı için bütün bu sorunlar doğdu. Şimdi Kürtlerin kendi ortak kimliklerini bir kenara koyarak 'birey' haklarıyla yetinmelerini istemek ve beklemek, hem saygısızlık hem de gerçekçi değil. Ayrıca Kürtlerin temel sorunu olan dil 'bireye' değil, topluluğun kendisine ait bir değer ve ancak topluluk ölçeğinde yaşatıp geliştirilebilir. Dolayısıyla Kürtçenin özgürce kullanılması tek tek Kürtlerin meselesi olmanın epeyce ötesinde, o toplumun aidiyet duygusunun zeminini oluşturmakta.
Gelinen noktaya tarihsel açıdan bakıldığında bu tespit daha da pekişiyor. Türkiye Cumhuriyeti bir demokrasi olarak kurulmadığı gibi, vesayetçi yapısından da ancak bundan sonra kurtulma fırsatı yakalayabilecek. Bu tarihsel arkaplan, Kürtlerin tek tek asimile edilmesine, buna karşılık bir bütün olarak tüm kültürel haklarıyla birlikte yok sayılmalarına yol açtı ve ne devlet ne de çoğunluk 'Türk' toplumu bu durumdan gocunmadı. Dolayısıyla şimdi tek tek Kürtlerin Türklerle eşitlenmesi yeterli değil... Kürtlüğün de Türklükle eşitlenmesi gerekiyor.
Şiddet siyasetinin de işin esasına dönüldüğünde hem pratik hem de ideolojik açıdan devlet tarafından üretildiğini akılda tutmakta yarar var. Pratik açıdan bakıldığında geçmişte devletin şiddet kullanan bir Kürt siyasetini barışçı ve müzakereci olana tercih ettiği açık. Bu alanda devlet stratejisinin askerin uhdesinde kaldığını düşünürsek, şiddet tercihinin yapısal olduğunu ileri sürmek de mümkün. İdeolojik açıdan bakıldığında ise, devletin Kürtler açısından şiddeti işlevsel bir siyaset haline getiren bir ortamı bilerek zorladığını teslim etmek gerek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokrasiyi içselleştiremediği ve kuruluştan gelen bölünme/parçalanma korkusunu atlatamadığı için, insanla toprağı bağdaştırabilen bir bakışa hiçbir zaman sahip olamadı. Farklılıklar müstakbel bir toprak kaybının habercisi olarak görüldü. Bunda gayrimüslimlere yapılmış olanların yaratmış olduğu ve yüzleşilemeyen vicdan azabını rasyonelleştirme arzusunun da payı var... Ayrılıkçılığın gerçek bir tehlike gibi gösterilmesi, muhtemel ayrılıkçılıkla suçlanabilenlerin tasfiyesini meşrulaştırdı. Böylece toprakla insan iki bağdaşmaz unsur haline geldi, çünkü topluma kimliğini veren topraktı. Askerin 'vatan' kavramına sıkı sıkıya tutunmasının nedeni, ülke sınırlarını ima etmesi değil, 'Türklüğün' toprakla bağlantılı kılınması, dolayısıyla toprağı koruyanın 'Türklüğü' yönetebilmesiydi.
Bu iki unsurun uyumu ise ancak bütün insanların bu toprağın ima ettiği kimliğe tabi olmalarıyla, yani asimile olmalarıyla mümkündü. Diğer bir deyişle devlet toprağın insana değil, insanın toprağa uyması tasavvuru üzerinde inşa edilmişti. Bu durumda devletin Kürtlere 'mesajı' basitti: Bir dönemler MHP'nin sloganı olan 'ya sev ya terk et', yani ya bize benzeyin ya da buradan gidin... Sorun Kürtlerin tam söze dökmeseler de, tarihsel miras olarak 'hem size benzemiyoruz, hem de buradan gitmiyoruz' demesiydi ve dolayısıyla da devlet açısından süreklilik arz eden bir çıbanbaşı olarak algılandı. Ancak Kürt siyaseti 1970'lerde görünür hale geldiğinde bu sorun devlet açısından daha da büyüdü. Çünkü devletin koyduğu sınırlar veri alındığında Kürtlerin önünde iki yol gözüküyordu: Ya buradan gitmek ve giderken toprak da götürmek, ya da burada kalmak ve farklı kimliğini hukuki zemine oturtmak.
Böylece T.C. Devleti kritik bir yol ayrımına geldi... Her iki çözüm de ona uygun değildi. Birinci yol Türkiye'nin küçülmesi, ikincisi ise bir demokrasi olmasıydı ve askerler her ikisine de karşıydılar. Kürtlerin asimile olmalarının mümkün olmadığı anlaşılınca, topraksız gitmelerini sağlamak üzere bir strateji gelişti. Kısacası Kürtlerin 'toprak isteyen' bir konuma oturması ve böylece devletin Kürt kimliğine ilişkin talepleri gayri meşru kılabilmesi istendi.
Bu amaçla diğer Kürt siyasetleri değil, PKK desteklendi... PKK'nın diğer Kürt siyasetçileri öldürmesine ses çıkarılmadı. Askerin bir bölümüyle PKK arasındaki ruh benzerliğinin geçmişi bu ortak yararcılığa dayanıyor. Kürt siyasetinin ayrılıkçılığa itilmesiyle paralel olarak, devlet bu siyasetin şiddet üzerinden oluşmasını da bizzat kendi şiddetiyle tetikledi. Ne yazık ki Kürtlerin içindeki öngörülü kişiler zaten tasfiye olmuştu ve böylece devletin davetini kabule hazır, şiddeti bayraklaştıracak bir anlayış Kürtleri kendi tahakkümü altına alabildi. Öyle ki bugün devlet demokrasi olmak isterken bile, Kürt siyaseti hâlâ vesayetçi ortamın kodlarından kurtulamıyor.
Burada kalmak ve kendin olmak artık mümkün... Üstelik Kürtler de bunu istiyor... Ama şiddet sürüyor. Çünkü alternatif yol demokrasi olmak ve aslında Kürt siyaseti de, aynen devlet gibi demokrasiyi yadırgıyor.
Yazarlar
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları



















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024