Etyen MAHÇUPYAN

Etyen MAHÇUPYAN
Etyen MAHÇUPYAN
Serbestiyet Tüm Yazıları
İslamcılığa teslim olmak (1)
22.08.2012
3241

 İslamcılık tartışması ile ilgili birkaç yazıyı Ali Bulaç'a ayırmak, bir hakkı teslim etmek olacak. Çünkü zihinlerde verimli kanallar açabilecek bu karşılaşmaları başlatan, üstelik hak etmediği bir saldırı altında kalan o oldu... Ne var ki bu durum Bulaç'ın pozisyonunun zaaflarını ortadan kaldırmıyor. 6 Ağustos'ta kaleme aldığı 'İslamcılık bir teoloji mi?' başlıklı makalesi, savunulan görüşlerin ne denli zayıf olduğunu görmek açısından son derece elverişli.

 

Bulaç'a göre "İslam teoloji (ilahiyat) değildir, çünkü beşeri idrakin üzerinde olan Zat'la uğraşmaz". Yani "Zat'ın bilgisi ve tabiatı üzerinde tartışma" yapmaz. Ne var ki hemen sonraki cümlelerde aynı Bulaç, Allah'ın niteliklerini sayıyor ve O'nun 'El Âlim' ve 'Hayy' olduğunu söylüyor. Diğer bir deyişle bilen ve hayat sahibi olan... İyi de, Allah beşeri idrakin üzerinde olduğuna göre acaba nasıl oluyor da onun 'El Alim' ve 'Hayy' olduğunu bilebiliyoruz? Ayrıca eğer bunları bildiğimizi öne sürüyorsak nasıl oluyor da İslam'ın teoloji olmadığını söyleyebiliyoruz? Bulaç bu noktada da durmuyor ve kendi bilme ve hayat sahibi olma yetimizin 'nasıl' edinildiğini de bildiğimizi söylüyor: "Allah 'Hayy' olduğu için biz hayat sahibiyiz... Allah 'El Alim' olduğu için biz biliriz." Buradaki 'için' kelimeleri ortada bir tür nedensellik olduğunu belirtiyor. Eğer Allah hayat sahibi olmasa ve bilmese bu yeteneklere biz de sahip olamayacaktık... Ancak bu bilginin kaynağı meçhul. Bu bağlantının insan zihnine ait bir anlamlandırma özelliği olduğu düşünülürse, Allah'ın yetenekleri ile bizimkiler arasında ilişki kurmanın, bizi bilgiye ulaştıracağını düşünmek de ayrıca epeyce sorunlu. Ama Bulaç bir adım daha atıyor ve şöyle diyor: "O'nun bilgisi mutlaktır, varlık aleminin bütününü... herhangi bir cüz'ü veya ufak bir alanı dışarda bırakmamak üzere ihata etmektedir." Acaba bu bilgiyi böylesine kesinlikle nasıl bilebiliyoruz? Allah'ın bilgisi beşeri idrakin dışında olduğuna, o bilgiyi kendi zihnimizle algılayıp sınayamayacağımıza göre, O'nun bilgisi hakkında böyle kesin bir kanaat serdetmenin zihinsel temeli nedir?

Eğer samimi olacaksak, biz aslında kendi yeteneklerimizden hareketle ve onlara mutlakiyet atfederek Allah'ın yetenekleri fikrine ulaşıyoruz. Bizdeki yeteneklerin kendiliğinden olamayacağını, bir ilahi kaynağının olması gerektiğini varsayıyoruz. Ardından bizdeki yeteneklerle ilahi olan arasında bir töz birliğinin olduğunu, böylece iyi hasletlerin sergilenmesi ile ilahi olana yaklaşabileceğimizi düşünüyoruz. Bu töz birliğinin ise bizzat Allah tarafından istendiğini ve O'nun izin verdiği ölçüde bilgiye ulaşabildiğimizi kabul ediyoruz. Bütün bu varsayımların doğruluğu hakkında gerçekte hiçbir fikrimiz yok. Bunlara inanıyoruz ve bunları bize anlatan dinlerin peşinden gidiyoruz. Ancak yapılan varsayımlara baktığımızda bu yaklaşımın teolojik olmanın çok daha derininde ataerkil bir anlam dünyasının ürünü olduğunu görmek durumundayız...

Bulaç, İslam'ın teoloji olmadığını öne sürerken üstten bakan bir yaklaşım da sergiliyor. "Hakikat' için İslamiyet tabii ki dinlerin teolojisini sorgular" diyor... Acaba neye dayanarak? Çünkü başka dinlerin teolojisini sorgulamak, sizin de bir teoloji önermenizle mümkün olabilir ancak. Düşünün ki başka dinler Allah'a bazı nitelikler atfederken siz bunlara itiraz ediyorsunuz. Herhalde kendinizin de söz konusu nitelikleri tutarlı bir biçimde anlatan bir bilgi/inanç dağarcığınız olmalı. Ne var ki Bulaç İslamcılığın teolojiye sıkışmasını istemediği için epeyce ilginç bir yol buluyor: "İslamiyet'in tarihte diğer dinlerin teolojilerine karşı geliştirdiği akli burhan ve hüccetler 'teoloji/ilahiyat' değil 'Kelam'dır." Yani "Nefha-i ruh'un türevi olan aklın vahy ışığında varlığı, hayatı, insanı, mebde' ve meadı, ahlaki tutum ve fiillerimizi kavrama, anlama, düzenleme ve açıklama çabasıdır." İnsan aklının 'Nefha-i ruh'un türevi olduğunu nereden bildiğimizi bir kenara bırakalım, Bulaç hemen sonraki cümlede Kelam'ın statüsüne ilişkin de şunu söylüyor: "Kelam ile teoloji arasında uçurumlar vardır." Şimdi sormak gerekmez mi, "arada uçurum olduğuna göre" acaba herhangi bir dinin Kelam'ı ile bir başka dinin teolojisini çürütmek mümkün müdür? Bırakalım çürütmeyi o teolojileri anlamak mümkün müdür? Belirli bir dine mensup kişilerin, insan aklının ürünü olan bir yorumlama üzerinden, diğer dinlerin ilahi olanı anlama yaklaşımlarına üstün gelmeyi umması sizce nasıl bir dindarlıktır?

Açıkça söylemek gerekirse bu hiç de mütevazı olamayan ve kendi inancına mesafe alarak bakamayan bir dindarlık olmalıdır. Ama bu tutumun yükünü söz konusu dine de yıkamayız... Çünkü esas mesele hangi dine ait olduğumuz değil, hangi zihniyetle o ve diğer dinlere yaklaştığımızdır.

Orhan Miroğlu'na basit not: Taraf gazetesi Erdoğan'ın kalpaklı fotoğrafı üzerinde yorum yapmamı istediğinde reddettim, doğru bir soru olmadığını söyledim. Bir saat sonra bu kez Erdoğan'ın ittihatçılıkla ilişkisini sordular (ittihatçılarla değil...) Ben de 'sarkaç' benzetmesini yaptım. Hayat aslında basit Orhan'cığım ama özellikle basitleştirip araçsallaştırmak hoş değil...

 

[email protected]  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar