Fehim TAŞTEKİN
Lübnan’da iç savaştan bu yana bir Lübnanlılık kimliği ve bilincinin nüksettiğini gözlemliyoruz. Bu coğrafyanın temel sorunu, ortak bir kimliğin yokluğu ya da güçsüz olmasıdır. Bu zaviyeden bakınca Feyruz’un duruşu karşımıza çıkıyor. Mardin asıllı bir babanın kızıdır ama onun dünyasında her şey Lübnan içindir. Li Beyrut (Beyrut İçin) onun bu yaralı kent için yaktığı ağıttır, döktüğü gözyaşıdır.
Lübnan Başbakanı Saad el Hariri’nin Riyad’da istifasını açıklamasının hemen ardından Beyrut’ta ara sıra kahvesine ortak olduğum bir esnaf dostumun kapısını çaldım, “Neler oluyor” dedim. Öfkeyle İran ve Hizbullah’a demediğini bırakmadı.
Suudi müdahalesi geri tepti; hedeflenen bölünme yaşanmadı. Tabi şimdilik! Birbirine rakip hatta düşman taraflar Hariri’nin istifasını reddedip başbakana sahip çıktı. Sokaklara “Hepimiz Hariri’yiz” ve “Hariri ile birlikteyiz” yazılı pankartlar asıldı. Birkaç gün geçtikten sonra esnaf dostuma tekrar uğradım. “Neden pankart asmadın, sen ki Hariri için ölüyorsun, sen asmayacaksan ben asacağım” diye takıldım. Güldü. Sonra hince damarına bastım:
“(Hıristiyan-Cumhurbaşkanı) Mişel Aun, (Sünni-eski Başbakan) Fuad Sinyora, (Şii-Meclis Başkanı) Nebih Berri, (Dürzi lider) Velid Cumbolat, Hariri’nin aile fertleri, Hariri’nin partisi Müstakbel, (Maruni Patriği) Beşara Butros el Rai; hepsi Hariri’ye sahip çıktı.”
“Saad el Hariri siyasi rakibimiz ama aynı zamanda bizim başbakanımız” diyen Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı özellikle zikretmedim. Heyecanla eksik parçayı kendisi tamamladı:
“Nasrallah bile sahip çıktı!”
Bu sefer gülen bendim! Suudi Arabistan’ın İsrail ve ABD ile birlikte ektiği rüzgâr tersten vurdu. Bombalı saldırı olabileceğine dair dedikodulara rağmen dün insanlar “Senin için koşuyoruz” ve “Seni bekliyoruz” pankartlarıyla Korniş ve El Hamra güzergâhındaki maratona katıldı.
Elbette naif olmaya gerek yok; Lübnan toplumsal ve siyasi olarak lime lime edilmiş bir ülke. Bu ülkenin yarını için korkmamak mümkün değil.
Suudilerin elinde ‘sınırlı hareket serbestisiyle birlikte rehine’ olan Hariri’nin dönmesine izin verilmeyeceği, izin verilse bile Lübnan’da öldürülüp suçun Hizbullah’a yıkılacağı ve bu sayede karışıklık yaratılacağına dair bir senaryoyu dillendirenler var.
Saad’ın babası eski Başbakan Refik el Hariri’nin öldürülmesi Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesine ve uluslararası toplumun Hizbullah üzerine çullanmasına yol açmıştı. Bombalı suikastın hemen ardından Sünni mahallelerindeki Şii dükkanlar öfkeli kalabalıkların saldırısına uğramış ve arzu edilen mezhep düşmanlığı hasıl olmuştu. Gerçeğin anlaşılmasına sıra gelinceye kadar çatışmadan medet umanlar maalesef atı alıp çölü aşıyor.
***
Hariri artık eskisi kadar Suud-İsrail projesinin parçası olamadığı, Hizbullah’a karşı koyamadığı, ordunun cihatçı gruplara karşı Hizbullah’la işbirliği yapmasını önleyemediği için ‘baba yerine geçen’ Suudiler tarafından üstü çizildi. Hariri bir iş adamı; son zamanlarda daha çok şirketlerini kurtarmanın derdindeydi.
Yeminli hasmı Hizbullah’la uzlaşmayı kabul edip başbakanlık koltuğuna oturmasındaki saik de Türkiye ve Suudi Arabistan’da batmak üzere olan şirketlerini toparlayacak kaynaklara ulaşabilmekti. Suudiler de İran’la uzlaşma yoluna giden Obama yönetiminden umudunu kestikleri için yelkenleri indirmiş, Suriye’deki hezimetin de etkisiyle bölgesel heveslerini aşağı çekmiş ve Hariri’nin Lübnan’da başka bir yol tutturmasına göz yummuştu. Trump ile birlikte İran dosyası öne çıkınca Suudiler Hariri’yi de Hizbullah’a karşı şövalye yapmak istedi ama olmadı. Evdeki hesap ‘kavimler düzeni’ne uyar, taht oyununda başarı sağlanırsa Suudiler Lübnan’ı daha fazla istikrarsızlaştıracak araçları devreye sokmaktan çekinmeyebilir.
Beyrut’ta konuşulan ihtimaller:
– Lübnan’ı sarsan suikastlar sayfası yeniden açılabilir.
– Suudi Arabistan’da çalışan 400 bine yakın Lübnanlı kovulabilir.
– Lübnan bankalarına para transferleri engellenebilir. Hem Lübnan hem Suudi Arabistan’da çalışan şirketlerin yanı sıra düzenli olarak ailelerine para gönderen işçileri zora sokacak bir önlem.
– Lübnan’da yatırımlar yasaklanabilir. Lübnanlılarla çalışan şirketlere yaptırım uygulanabilir.
– Lübnan’a hava trafiği kapatılabilir.
Katar örneğinde olduğu gibi Körfez’de kendilerini Suudilerle iyi geçinmek zorunda hisseden bazı ülkeler de bu yaptırım ve önlemlere ortak olabilir.
Bunlar Lübnan ekonomisini etkiler mi, etkiler. Buna karşın Suud karşıtlığında buluşan Türkiye ve Katar Lübnan’a tecridi hafifleten bir rol üstlenebilir mi, olabilir.
Ki bugünlerde El Cezire’nin yayınları o denli Lübnan’dan yana döndü ki logosunu kaldırıp yerine Hizbullah’ın kanalı El Manar’ınkini koysa kimse fark etmeyebilir!
Bu önlemler nedeniyle Lübnan ekonomisi sarsılır, olup bitenlerden Hizbullah’ı sorumlu tutanların öfkesi kabarır, Hizbullah üzerindeki baskılar artar fakat uzun vadede bu tür bir yol Suudi Arabistan’ın istediği kapıya çıkmayabilir. Abluka ve ambargo Suudilerin hamisi kesildiği Sünnileri de vuracaktır. Cemal Abdulnasır’ın portrelerinin yükseldiği zamanlarda Nasirizm rüzgarını, Ayetullah Humeyni’nin portrelerinin yükseldiği dönemde İran’ın nüfuzunu kesmek için mali yardımlarla Sünnileri kendine bağlayan Suudi Arabistan, Lübnan siyaseti üzerinde Taif Anlaşması’ndan beri sahip olduğu dayatma kapasitesini yitirebilir.
Ki Riyad’ın, Hariri’nin yerine kardeşi Bahaa’yı Müstakbel’in başına geçirmek istediği ama bu talebin aile içinde bile tepki çektiği söyleniyor. Müstakbel’de hiç beklenmediği kadar Suudi müdahalesine karşı kızgınlık var. Hariri’nin çok yakınında duran İçişleri Bakanı Nuhat Maşnuk’un “Sahibinin birinden alıp ötekine vereceği koyun sürüsü ya da bir arazi değiliz” diyerek yaptığı çıkış son derece önemli.
Ayrıca Hizbullah’ın son dönemlerde ‘mezhepçiliği bırakma’ teklifiyle geliştirdiği diyalog sayesinde Müstakbel içinde kendisini anlayacak ‘dostlar’ edindiği söyleniyor. Bu kapsamda Hariri’nin halası Behiye Baaeddin’in Hizbullah’tan yana çıkıştığı da söyleniyor. Yani Suudi Arabistan’ın istediği adamı başbakan olarak dayatma çabası da ters tepiyor.
Peki bu baskı kurgusuyla Hizbullah silahlarını bırakır mı? Hayır. Bu restleşme Hizbullah’ın sonunu getirir mi? Getirmez. Bunun için Hizbullah’ı besleyen koşulların değişmesi gerekir.
***
Birçok insan Suudi Arabistan’ın hamlelerine anlam vermekte zorlanıyor. İlla bir mantık aranacaksa Hariri’den sonra Suudilerin sözcüsü gibi davranan Lübnan Güçleri’nin lideri Semir Caca’ya kulak vermeli:
‘Suudi Arabistan’ın istediği Hizbullah’ın bölgesel rolünü terk edip Lübnan’a çekilmesi.’
Aslında gerçekçi bir izahat aranacaksa bütün hikâye bu. Bu talebin anlamı da şu:
Suriye artık İsrailî-Suudî cephe için kayıp dava. İran ve desteklediği örgütlerin nüfuz ve harekât kabiliyeti genişledi. İsrail, Hizbullah’ın Golan etrafında operasyon hücreleri oluşturmasından korkuyor. Hizbullah, Suriye’de komutanlarına yönelik bazı saldırılara misilleme yaparken İsrail’i sadece işgal altındaki Şeba’a Çiftlikleri’nde değil Golan’da da vurabileceğini gösterdi. Hizbullah’ın Suriye’den Lübnan’a çekilmesi İsrail’in mevcut koşullarda elde edebileceği en iyi sonuç olabilir.
Kral Selman ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın kâbusu daha büyük; Lübnan’da iktidarın ortağı Hizbullah’a ilaveten Suriye’de vekâlet savaşının kaybedilmesi, Suudilerin cehenneme çevirdiği Yemen’de Husilerin Riyad’ı vurabilecek kadar güçlenmesi, Irak’ta Haşd el Şaabi’nin IŞİD’le savaşta parlaması ve siyaseti etkileyecek güce kavuşması Suudilerin bölgesel liderliğini hepten zora soktu. Bütün bunlardan Tahran’ı sorumlu tuttuğu için de ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun İran dosyasına ortak olma konusunda çok hevesli.
İddiaya göre bu talep Netanyahu tarafından bizzat Muhammed bin Selman’a iletildi. Selman’ın İsrail’i gizlice ziyaret ettiği öne sürülmüş, Tel Aviv yönetimi de bunu yalanlamıştı. Bir kaynağın Beyrut’ta benimle paylaştığı bir bilgiye göre Selman İsrail’e gitmedi fakat Netanyahu ile Kızıl Deniz’de bir yatta buluştu. Pekâlâ mümkün. Suudiler kritik ittifakları deniz üstünde kurmaya alışıktır! Suudi Amerikan rüyası da böyle bir buluşmayla başlamıştı.
Nasrallah bu beklentiye yanıt verirken Hizbullah’ı bölgesel misyonundan kimsenin geri döndüremeyeceğini kaydetti. Ancak bu bölgesel misyon Hizbullah için de riskler barındırıyor. Şimdi Nusra ve IŞİD gibi örgütleri temizleyen bir güç olarak hareketlerine meşruiyet kazandırabiliyor. Yarın hikâye değişebilir. Nasıl ki Filistinli örgütler belli bir süre sonra Lübnan’da sorunun temel parçası haline dönüştüyse, kendi habitatı dışına çıkmış Hizbullah da gelecekte sorunun kaynağı olmaya başlayabilir. Beri tarafta Hizbullah’ın silahlı örgüt olarak varlığını sürdürmesine dair evdeki tartışmalar da kesilmeyecektir.
***
Kral Selman ve oğlunun öngörülemez son manevraları Arap Birliği’ndeki ortakları da tedirgin etti. Cezayir açıkça Lübnan’dan yana tavır aldı. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteğiyle İhvan’a darbe yapmış olan Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi de Hizbullah ya da İran’a cephe açılmasına karşı. Görünürde baba-oğulun yanında ‘mecburiyet’ ve ‘mahkûmiyet’ kontenjanından Bahreyn ve bu işlerin perde arkasındaki kurgu operatörü Birleşik Arap Emirlikleri var. Kuveyt de sesini çıkaramıyor ama son derece rahatsız. Körfez, ciddi şekilde Katar sendromunun etkisi altında. Yani Selman için Arap şemsiyesi bu kez delikli paçavra.
Arap çerçevesinin dışında da Suudi kesesinin şıngırtılarıyla kılıç dansına kalkan Trump ve düşmanına inecek yumruğun kaynağını asla dert edinmeyen İsrail var. Lübnan üzerinde etkisini koruyan Fransa başta olmak üzere Avrupa Birliği üyeleri de göç dalgasına yol açacak yeni bir kriz bölgesi yaratılmasını istemiyor.
***
Son olarak bütün yaralı, kırılgan ve hassas haline rağmen Lübnan’da iç savaştan bu yana bir Lübnanlılık kimliği ve bilincinin nüksettiğini gözlemliyoruz. Bu önemli bir işaret. Bu coğrafyanın temel sorunu, mezhepsel bölünmüşlüğe ilintilenmiş ve müdahalelere açık bir düzenin üstüne çıkacak ortak bir kimliğin yokluğu ya da güçsüz olmasıdır. Bu zaviyeden bakınca Feyruz’un duruşu karşımıza çıkıyor. Mardin asıllı bir babanın kızıdır ama onun dünyasında her şey Lübnan içindir. Li Beyrut (Beyrut İçin) onun bu yaralı kent için yaktığı ağıttır, döktüğü gözyaşıdır. Bugün Lübnan için yazılmış şarkılar insanların kalp duvarlarına daha fazla çarpıyor. Bu kimlik ne kadar siyasal karşılık bulursa Suudi Arabistan ve İran dahil bütün dış aktörlerin Lübnan üzerindeki eli zayıflayacaktır.
Lübnanlılar sağduyulu tepkiler verdiğinde sosyal medyada “Bence Feyruz’un çocukları bugün onun yüzünü kara çıkarmadı. Yarına Allah kerim. Beyrut’tan bin selam” diye mesaj atmıştım. Tepki gösterenler oldu. Kalbi Lübnan için titreyen herkes Feyruz’un evladıdır. Feyruz bu coğrafyanın da evladıdır, Mardin’in yitik kızıdır, bizim yitiğimizdir!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025