Fehmi KORU
Afedersiniz, ama bu işte bir yanlışlık yok mu sizce de?
Sorumun altında yatanı anlatabilmem için önce bir alıntı:
“Bakanlar Kurulu toplantısında idam konusunu Cumhurbaşkanı Erdoğan gündeme getiriyor. / Tuğrul Türkeş, ‘İdamı getirseniz bile Öcalan’ı da Gülen’i de asamazsınız’ diye söze başlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Niye’ dercesine bakınca, ‘Çünkü Magna Carta’dan beri cezalar geriye yürümez’ diyor. Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu üyeleri Türkeş’i ilgiyle dinliyor. ‘Hem idamı getirmiş oluruz, hem de infazını yapamayız. Ama idamı getirirsek, görüntümüz bozulur. Bizi hemen Avrupa Konseyi’nden ihraç ederler, NATO’dan çıkarırlar.
“Türkeş’in bu sözleri üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘NATO’dan nasıl çıkarırlar? ABD’de idam var’ diyor. Tuğrul Türkeş, ‘ABD’de başından beri öyle. NATO kurulmadan önce de idam vardı, sonra da değiştirmediler. Onların hukuku ayrı. Ama biz baştan beri kıta Avrupa’sının hukukuna tabiyiz’ diye sözlerine açıklık getiriyor.”
Gerçek-üstü bir durum
Aktaran AK Parti kaynaklarına çok yakın, bu karşılıklı konuşmayı toplantıya katılanlardan alabilecek Abdülkadir Selvi olmasaydı, inanmayabilirdim.
Uzun, çok uzun bir süredir kamuoyunda tartışılan.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kalabalıklar karşısına her çıktığında, “Milletvekilleri karar verirse onaylarım” cümlesini kurduğu.. MHP ile onu getirme şartını da içeren bir mutabakata ulaşılmış.. Avrupa Birliği ile ilişkilerimizin dondurulmasını isteyen Avrupa Parlamentosu kararına kadar geçmiş.. ‘idam’ konusunda.. Tuğrul Türkeş Bakanlar Kurulu’nda uyarana kadar..
Hayır, olamaz…
Daha önce, kimse, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, “Yeni düzenlemeler ceza hukukunda geçmişe işlemez” kuralını hatırlatarak uyarmamış olabilir mi gerçekten?
MHP’den AK Parti’ye geçiş yapmış Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş bu ve birkaç başka konudaki görüşünü Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’e dün anlattı; “Bunu birçok platformda dile getiriyorum” da diyerek…
Cumhurbaşkanı başkanlığında yapılmış Bakanlar Kurulu toplantısında dile getirmiş demek ki..
İyi de, Külliye’de yapılmış en son Bakanlar Kurulu toplantısı ne zamandı?
Baktım, bulabildiğim en son kayıt, 31 Ekim tarihine ait…
Kasım ayı içerisinde de Cumhurbaşkanı ‘idam’ konusunu tartışma gündeminde tuttu ama…
Tutmaya da devam ediyor…
Siyaset benim için kolay anlaşılır bir şey olmaktan çıkmıştı çoktandır; belki de bu yüzden ‘idam’ konusunun neden gündemde tutulduğunu anlamakta zorlanıyorum.
Muhalefet yapmak yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aklından geçenleri okumaya çalışmayı yeğleyen siyasiler var CHP içerisinde; onlara göre, ‘idam’ konusunu ön plana çıkartmak iki yönlü yarar sağlıyor: Bir: ‘İdam’ cezası kimin için geri getirilecekse o kişinin gelmesi istenmediği için… İki: Konunun gündemde tutulmasının kamuoyunda karşılığı var da ondan…
Ben böyle küçük hesaplar yapıldığını sanmıyorum.
İdamı askerler uyguladı
Türkiye’de ‘idam’ hukuk sisteminden çıkarıldığı 2000 yılı öncesinde de uygulanan bir ceza değildi. 12 Eylül’ün muktedir paşası Kenan Evren idamı seviyordu; ‘bir sağdan ise diğeri de soldan’ ölçüsüyle pek çok genci sehpaya gönderen odur.
Sivil hayata geçildiği 1984’ten başlayarak Meclis hiçbir idam cezasını onaylamadı.
Sistemimizde ‘idam’ cezalarını mahkemeler verir, ama infaz için Meclis’in onaylaması gerekir (idi). Milleti temsil eden milletvekilleri birilerini üç ayaklıya göndermede fazla istekli olmamıştır, çok partili dönemlerde…
Halk şimdi konu açıldığında ister görünüyor, ama.. Abdullah Öcalan Türkiye’ye ‘idam edilmemesi’ şartıyla teslim edildiği ve bunun için hukuk sistemimizden idamın çıkarılması süreci başladığında, halkın umursadığının işaretleri pek alınmadı.
Evet, Öcalan’da bile…
ABD’de bazı eyaletlerde idam cezası var; ancak Amerikalılar’ın fazla övündükleri bir özellikleri değildir bu durum. İnfazlar hep son âna bırakılır. En ufak bir kuşkuda vazgeçildiği de olur. Özellikle adli tıp alanında kaydedilen teknolojik ilerlemeler sayesinde yanlış mahkûmiyetler daha kolay ortaya çıktığı ve az kalsın idam edilecek bazılarının masumiyetleri anlaşıldığı için…
“Tek bir kişiyi haksız yere idam edeceğine 100 idam mahkûmunu infaz etme” düşüncesi hâkimdir ceza hukukunda.
Hem de asırlardır böyledir.
Bu konuyu tartışma gündeminden çıkarmamızda toplum sağlığı açısından da yarar var.
Bir roman okudum…
Amerika dedim de…
John Grisham benim her romanını büyük bir heyecanla beklediğim yazarlardandır. İlk romanı dikkatimi çekmemişti, ama ikincisi (‘Şirket’, filme de alınmıştır) ile birlikte her romanını çıkar çıkmaz edinmiş, okumuşumdur.
Anlatımı müthiştir de, hukuk eğitimi aldığı ve konularını genellikle ‘yargı’ alanından seçtiği için de okumaya değer bulurum.
Son romanı ‘The Whistler’ çok taze çıktı. Okudum.
‘Whistler’ ıslık çalan demek, ama ‘saklanmaya çalışılanları fâş eden’ anlamı da var…
Grisham’ın bu romanda anlattığı hikâye, kendilerini çok iyi gizlemiş ve etkin bir yargıcı rüşvetle satın almış belli bir bölgedeki mafya örgütlenmesi… Her işlerini kitaba uydurmasını bildikleri için dikkat çekmiyor örgüt, aykırı yönlerin kitaba uymasını da yargıç sağlıyor, ama çaktırmadan…
Örgütün çekirdek kadrosu ile yargıç birlikte Karun kadar zengin oluyorlar…
Roman, balonun patlatılması üzerine…
Okudum, okudum.. sona geldiğimde.. şöyle bir “Allah, Allah” demişliğim var…
FETÖ’ye yapılan, romanda Mafya’ya yapılanla aynı
Yargıç sistemi içindeki çürük elmaları ayıklamak için kurulmuş bir birim, BJC, örgütün peşine düşüyor, ama son vuruşu FBI yapıyor; Başsavcılık ile birlikte… Kanıtları topladıktan sonra.. içlerindeki birkaç zayıf halkayı itirafa zorlayarak.. üzerlerine çöküyor ve işlerini bitiriyorlar…
Bütün mallarına-mülklerine el koyarak… El koydukları malları bir fonda toplayıp haraç mezat satışa çıkararak…
Romanda ‘gizli Mafya’ için ABD yargısının uyguladıkları bana nedense bizde FETÖ’ye uygun görülen mücadele yöntemini hatırlattı.
Mafya ile FETÖ… Burası ile orası…
Filmi çekilsin, benzerliği sahnelerden bile anlarsınız.
Neyse…
Çürük yargıcı yargılayan mahkemenin başkanı, “İstikrarlı bir toplum haklılık ve adalet üzerine oturur; her vatandaşın çürümüşlükten, şiddetten ve şer güçlerden korunması, senin ve benim gibi hukuk insanlarına emanet edilmiştir” diyor ve kadını en ağır cezaya çarptırıyor.
Yazar, bir yerde, “Biz yargıçlarımızın samimi ve akıllı olmasını bekleriz. Onların haysiyetli ve tarafsız olması bütün hukuk sistemimizin omurgasıdır. Yargılamanın âdil olması, tarafların haklarının korunması, yanlış yapanı cezalandırması, adaletin en etkili ve düzenli biçimde akması için onlara güveniriz” notunu düşüyor.
Biz de “Adaletin kestiği parmak acımaz” demez miydik?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.11.2025
9.11.2025
7.11.2025
6.11.2025
4.11.2025
2.11.2025
31.10.2025
30.10.2025
28.10.2025
25.10.2025