Fehmi KORU
Eğer beklendiği gibi, son cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan’ın karşısına CHP’nin çıkardığı aday bir parti kurmaya kalkarsa, bu, siyasi hayatımızın en garip gerekçeyle kurulmuş partisi olacak.
Muhtemel parti kurucusu, kararını, CHP’nin son kurultayında kendisine ‘tuvaletlerin yanında’ yer ayrılması yüzünden vermiş…
Geçmişte de, hak ettiği kadar ilgi ve iltifat görmediği için partisini terk edenler, lidere kızıp kendi liderliğini ilan edenler olmuştu; ancak ‘tuvalet yanı’ gerekçesi hepsine tüy dikmiş oldu.
Hayatımın neredeyse bütününde yakın bir izleyicisi olduğum için biliyorum: Siyaset insan ilişkileri açısından en sıkıntılı uğraş alanıdır. Siyasetçi de sonuçta insandır ve her insan gibi -hatta siyasetin dışında kalan insanlardan daha fazla- kendisini önemli bilir ve başkalarının da önemini kabul etmesini bekler.
Aksi bir durumla karşılaşınca rahatsızlık duyması doğaldır.
Özellikle muhalefet partilerinde siyaset yapanları tatmin etmek hiç kolay değildir. Muhalefet partilerinde siyaset yapanların çoğunun günü lider ve çevresini eleştirmekle geçer.
Doğurgan parti olarak CHP
Şu yakın zamanda, genç yaşında ve mesleğinde bile kendisini ispat etmemiş ve sonrasında açılan milletvekilliği kredisini iyi kullanamamış biri de, parti kurarak kendisine kredi açmış liderin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Yine CHP’de…
Yeni parti ufukta belirince doğurganlığı müsellem CHP’nin tarihinden bölünme olaylarını hatırlayanlar çıktı.
CHP kendisini sonradan iktidardan edecek Demokrat Parti’yi (DP) doğurmuştu (1946). 1960 darbesinin ardından içinden Güven Partisi çıkmıştı (1967, sonradan adı Cumhuriyetçi Güven Partisi olmuştur). Bir zamanlar genel sekreterliğini ve genel başkanlığını yapmış ve tarihinin en yüksek oyunu almayı başarmış eski lideri, bir darbe (12 Eylül 1980) sonrası siyasi hayatın yolu yeniden açıldığında, CHP’den ve CHP’lilerden uzak durmayı, farklı bir partiyle yola devam etmeyi yeğlemişti.
Hatırlatılacak birden fazla bölünme olayı var CHP tarihinde, ancak olayların yaşandığı dönemler ile olayların taraflarının bugünle ve şimdi benzer bir yol tutması beklenenlerle pek benzerliği yok.
Güven Partisi’ni oluşturanların herbiri ‘ağır top’ sıfatını hak eden ağırlıklı isimlerdi; herbiri bir fikrin ve o fikre temel teşkil eden bir ideolojik duruşun sahibi değillerdi yalnızca (hepsi tutulan yeni yol olan ‘sol’ karşıtıydılar), CHP içerisinde de karşılıkları vardı.
Bugün parti kurması beklenen isimlerde böyle bir ağırlık ve bir karşılık bulunmasından söz edilebilir mi?
Siyasi tarihimizde CHP’den ayrılıp farklı partilerle yola devam edenlerin hiçbiri bugün yok, partilerinin izi silinmiş durumda. Kuruluşunun 100. yılını kutlamaya hazırlanan CHP ise varlığını sürdürüyor.
CHP lideri sınavda
CHP’nin de sorunu zaten bu: Tarihi ve o tarihin kendisine yüklediği misyon.
Siyasi partiler, yalnız bizde değil dünyanın demokratik başka ülkelerinde de, zaman içerisinde değişir, farklılaşırlar. İngiltere’de siyasi hayatın bel kemiğini oluşturan iki parti, Muhafazakar Parti ile İşçi Partisi, bugün 100 yıl öncesinden farklı konumdalar.
İngiltere’de İşçi Partisi şu yakınlarda lider değiştirdi; yeni gelen lider selefinin bütün izlerini silmekle meşgul, kendisine yeni bir yol tutturmanın peşinde.
CHP öyle mi ya…
Temel ilkelerini sorgulamaya kalkanı içinde barındırmaz halde CHP. Ona ‘sol’ veya ‘sosyal demokrat’ demek imkansız olduğu gibi, dünyanın içinden geçtiği dönemin özelliklerini üzerinde taşıdığı bile söylenemeyecek bir parti. Son yıllarda ‘yeni yol’ arayışlarıyla kendini geleneksel tabanı dışında da kabul edilebilir hale getirme çabası fark ediliyor, ancak o çabanın kalıcı olabileceğinin işaretleri alınamıyor.
Bir tür sınavda CHP’nin liderliği…
“Dostlarla bunu bu defa gerçekleştireceğiz” açıklamasına fazla uzağından gelmeyen itirazları herhalde fark etmişsinizdir.
O yoldaki ilk girişimi olan son cumhurbaşkanlığı seçiminde tam başarıya ulaşmasını engelleyenlerin başını, kurultayda ‘tuvalete yakın’ yere oturtulduğu gerekçesiyle parti kurması beklenen partili çekmekteydi. Oysa, onun kendi başarısı olarak gösterdiği cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı partisinin oyunun üstündeki oy oranında ‘dostlar’ kitlesinin de payı vardı. O kitlenin oyu sınırlı kalmışsa -ki kalmıştır- bunda en büyük olumsuz payın sahibi ise kendisidir.
İçinde yer aldığı partide kendisini rahat hissetmeyen, toplumun belli bir kesiminin peşine takılacağını düşünen ve yeni yolunda arkadaş bulabilecek siyasilerin bir parti arayışı içine girmelerinde hiçbir mahzur yok. Tersine, yapılması gereken de budur.
Muharrem İnce’nin CHP’de bulamadığı rahat ve huzuru kendi kuracağı partide bulmasını temenni ederim.
Umarım, CHP’de kendisinden kurtulmak isteyenlerin pohpohlamalarıyla kenara itilmiyordur. Siyasi tarihimizde bunun da örnekleri var çünkü. Yalovalı olmasa da Yalova’da yazlarını geçiren Yalım Erez’e danışabilir.
Keşke daha doğru dürüst bir gerekçeyle bu işe kalkışsaydı…
[Cumhurbaşkanı adayı olanlar milletvekili seçilme hakkını kaybediyorlar. Muharrem İnce de, İYİ Parti lideri Meral Akşener de bugün TBMM’de yer almıyorlar. Acaba “Keşke cumhurbaşkanı adayı olacağımıza milletvekili olmayı hedefleseydik, Çankaya’ya da bizlerin aday göstereceği saygın biri çıksaydı?” diyorlar mıdır?]
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
16.06.2025
10.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025
18.05.2025