Gökçer Tahincioğlu
Menajer Ayşe Barım, Gezi eylemlerini organize ederek anayasal düzeni bozmak suçuna iştirak suçundan tutuklandığında, karardaki gerekçeler ilginçti.
Yasalaşmamış “etki ajanlığı” suçu tutanakta açıkça kullanılıyor, orman yangınları konusunda sosyal medyadan çağrı yapılması, Avrupa Komisyonu, AİHM, AB yetkilileriyle görüşülmesi ya da buralara yönelik yine çağrıda bulunulması bu suçun unsurları olarak sayılıyordu. Barım’ın şirketine bağlı sanatçıların, “Gezi’de yönlendirmeyle sokağa çıkmadık” sözleri de ayrı bir suç olarak nitelendirildi.
İmamoğlu operasyonlarından sonra sokak protestoları başlar başlamaz operasyon anlam kazandı… Yandaş gazeteci açıkça ifade ediyordu:
“Bakın, konuşabilen bir tane sanatçı var mı?”
Sonrasında konuşan ya da tepki gösterenlere soruşturma açılmasını da talep ederek.
***
TÜSİAD soruşturmasının gerekçesi de ilginçti.
İki TÜSİAD yöneticisine yurtdışı çıkış yasağı koyan hâkimliğin gerekçesinde, “Bilmediği konuda konuşmak” suçu vardı. Böylece kamuoyu yanılmıştı yargıya göre ve bu da ağır bir suçtu.
Ardından İmamoğlu operasyonun yapıldığı gün gazeteci İsmail Saymaz da yine Gezi olayları gerekçe gösterilerek gözaltına alındı.
Ev hapsi ile serbest bırakılan Saymaz’a yönelik suçlama da “iştirak” suçu…
***
İmamoğlu operasyonlarına yönelik konuşulacak çok başlık var.
Türkiye’de büyük belediyelerle ilgili yolsuzluk suçlamaları yeni değil… İstanbul ve Ankara başta olmak üzere hemen her dönem büyük belediyelerle ilgili yolsuzluk soruşturmaları gündeme geliyor.
2000’li yılların başından itibaren tartışmalı birçok davaya tanıklık ettik.
Eski İBB Başkanı Ali Müfit Gürtuna dönemindeki billboard davası, Erdoğan’ın başkanlık dönemi ve sonrasına ait Akbil davası, İGDAŞ davası…
Ankara’da Gökçek dönemine ilişkin dava ve soruşturmalar.
Bu davalar bazen büyük tartışmalarla, bazen sessiz sedasız sonuçlandı.
Ancak hem “teröre yardım” hem de “suç örgütü liderliği” gibi suçlamalar yeni.
Yaşananlar bu soruşturmanın boyutlarını da aşmış durumda. Sıra iddiaları, yanıtları konuşmaya bile gelmiyor.
***
Yasal olarak kurulmuş bir vakfın daveti üzerine konuşmacı olarak, hiçbir şeyden haberiniz olmadan davet edilir ve giderseniz, tutanaklarda “terörist” diye anılmanız mümkün.
Sorgu tutanaklarında terörden yargılanıp beraat etmiş insanlar için bu yorum yapılıyor…
Alanda gazetecilik yaparken tutuklanmanız mümkün. Sadece ve sadece fotoğraf çekmek suç sayılabiliyor, görüyoruz.
Televizyonların yaşananları göstermesi suç. Haber televizyonlarının yaşananları yansıtması RTÜK’e göre lisans iptali sebebi…
Youtube yayınlarına lisans getirmek, lisans alınmıyorsa erişimi kapatmak yeni dönemin uygulamalarından.
Sosyal medya hesapları gerekçesiz erişime kapatılıyor. “Milli güvenlik” denilip geçiliyor.
ODTÜ’de yaşananlar, İstanbul’dan gelen görüntüler, tutuklanan yüzlerce genç.
İşkence iddiaları Türkiye’de yeni değil.
Gündemden düşmeyen, “münferit” diye karşılanan, üzerine gidilmeyen, güvenlik güçlerinin uygulamalarına müdahale edilirse siyasetin gücünün azalacağına inanılan bir alan bu.
Bu nedenle onlarca, yüzlerce ve hatta binlerce işkence iddiasına ve dosyasına tanıklık ettik bunca yıl.
Ancak İçişleri ve Adalet bakanlarına bugün olanları özellikle sormak lazım.
Yakalanan kişilerin darp edilmesi, yüzlerine 10 cm. mesafeden biber gazı sıkılması, sosyal medyaya yansıyan görüntüler, o görüntüleri çekenlerin tutuklanmaları normal mi?
Gazetecilerin alanda işlerini yaparken, ekipmanları görünmeyecek biçimde fotoğraflanması, ardından tutuklanmaları normal mi?
Ankara’da, hiçbir şiddet eyleminin yaşanmadığı olaylardan sonra aralarında, 25 yıldır her olayda tutuklanan, mağdur edilen Veli Saçılık’ın da olduğu insanların uzaktan fotoğrafları çekilerek eylemleri yönlendirdikleri iddiasıyla ev baskınıyla gözaltına alınmaları normal mi?
Cezaevlerinde, nezarethanelerde yer kalmaması normal mi?
Bu uygulamalara karşı tek bir soruşturma açılmaması normal mi?
Her iki bakan da ısrarla hukuk devletinden ve yargıya güvenilmesinden söz ederken hukuk devleti çağrısı yapanlara yanıt verilmemesi ve onların da suçlanması normal mi?
Saat 04.00’te yapılan baskınlar normal mi?
***
Hazırlık süreci ve yaşananlar, tartışmalar ve olan bitenler başka bir döneme geçildiğini açıkça gösteriyor.
Alanlar da alıştığımız gibi değil. Ankara’da özellikle…
“Pazarcıyım ben abi, nerede pazar kurulursa tezgâh açarım…”
Ağırlığı siyah giyinmiş, neşeli, hareketli, yerinde duramayan ve buna rağmen saatlerdir önlerinde duran barikatın çizdiği çerçeveye ve önlerinde bekleyen polise sonsuz saygılı kalabalığı kontrol eden gençlerden biri bu.
“Sıkıldık abi, bu düzenden sıkıldık, parasızlıktan sıkıldık, olandan bitenden sıkıldık…”
Sıkılmak anahtar kelime gibi.
Geleceği düşünmekten de sıkılmak. Beklentisizlikten de sıkılmak. Kısır tartışmalardan, siyasetin bu kadar yaşamı boğmasından da sıkılmak. “Bahis”, “kripto para”, “borsa”, “kumar” oynayarak üç kuruşu dört kuruş yapma çabasından da sıkılmak.
***
Pazarcının yanında duran genç, pazarcıdan da küçük.
Her ikisi de saatlerdir en önde duran kitleyi kontrol ediyor. Barikata bir adım yaklaşırlarsa geriye itiyor, meşale, havai fişek yakılırsa koşarak gidip söndürüyor.
- Niye senin sözünü dinliyorlar?
- Abi, kaç gündür buradayız, emek veriyoruz, günde 300 kişi arıyor beni toplanıyor muyuz diye, sağ olsunlar sözümü de dinliyorlar. Biz sesimizi duyuruyoruz. Fişlenmek de istemiyoruz.
Üniversiteyi kazanamamış, özel okulda okuma olanağı yok, ne iş oluyorsa yapıyor, çoğunlukla parasız.
- Siyasi bir aidiyetin, bir gruba, partiye bağlılığın var mı?
- Yok abi, biz kendi derdimiz için buradayız.
***
Öndeki kalabalığın sloganları arasında en belirgin olanı, Öcalan’a yönelik hakaretler.
Arada polisi hedef alan bir slogan atılırsa, “Polise saldıran s… gitsin” sloganı ve alkışlarla karşılık veriliyor.
Polis için de şaşırtıcı bir topluluk.
Lideri yok, partisi yok, geçmişe öfkeli, iktidara öfkeli, hayata öfkeli, neşeli, kavgacı, hareketli…
“Kanziler” diyor içlerinden bir tanesi, “Çok kanzi var.”
Bir alt kültür formu olarak nitelenen bu tanımı ne kadarının kabullendiği bilinmez ancak bazıları birbirlerine böyle hitap ediyor.
Küfürle dertleri yok. “Cinsiyetçi konuşmayın” uyarılarını gülerek karşılıyorlar.
Son 10 yılda büyüyen “İttihatçılık”, “Cemal, Enver, Talat, İttihat” sloganı ile kendini alanda gösteriyor.
İttihatçılığın yanında saf bir Atatürk bağlılığı var.
Göçmen karşıtlığı, “Kürtlere değil teröre karşıyız” deseler de dile vuran Kürt karşıtlığı, LGBTİ karşıtlığı…
En azından konuşan, yanıt veren birkaçı, Gezi eylemlerine sempatiyle baktıklarını ama polise saldırıldığı, terör örgütlerini dışlayamadığı için başarısız bulduklarını söylüyorlar.
Kurye, tezgahtar, işsiz… Eylemlerin ilk gününden itibaren, saat beşten sonra hazırlıklarına başlıyor, saat 19.00-20.00 sıralarında alana iniyorlar.
Genç kadınlar “uluyor” hemen ardından, “İsyan, devrim, özgürlük” sloganları geliyor. Bozkurt işaretinin MHP’ye ait olmadığını söyleyip sürekli kullanıyor ve “çapulcu” kimliğini kullanmakta da sakınca görmüyor.
***
Öfkelenmek yerine anlamaya çalışanlar için kafa yorulması gereken çok başlık var.
Gezi sonrası giderek sokakların sessizleştiği, bombaların patladığı, darbe girişiminin yaşandığı süreçte ilk gençliklerine adım atan, OHAL’le, başkanlık sisteminin yeni kurallarıyla, pandemiyle ve ekonomik krizle büyüyen, sürekli milliyetçiliğin empoze edildiği, akıl almaz zenginlikteki yaşıtlarını izleyen ve sesleri kendi sosyal medyaları dışında çıkmayan, duyulmayan bu gençlerin öfkesinin de dillerinin de bir nedeni var.
Ama olan bitenin farkında olmadıklarını söyleyenlere de kızıyorlar.
“Ülkede adalet yok abi, ne yapalım yani, biz seviyoruz ülkeyi, iyi olsun istiyoruz.”
“Eşitlik olsun, her şey eşit olsun.”
“Baksana olana bitene, bizim kimseye zararımız yok, tepkimi gösteriyoruz.”
Ancak bu kesim için sloganların genellikle “çözüm sürecini” odak alması dikkat çekici. Bunu, istifa ve diploma sloganları izliyor.
***
Alan bu gençlerden ibaret değil. Kızılay’a çıkan can damarı caddelerden Ziya Gökalp Caddesi’nin hemen başında TOMA’lar ve polis barikatı, barikatın önünde bu gençler, onların arkasında CHP’ye ait bir otobüs, otobüsün arka kısmında da sol parti ve gruplar var. İki grup arasında mesafe dikkat çekici. İstanbul’dan farklı olarak polis, barikat zorlanmadıkça gece yarısına kadar müdahale etmeden bekliyor. Gece yarısı ise müdahale ve gözaltılar başlıyor.
***
Ancak “sokaklar çok değişti” diye yorumlamak da eksik kalır bu tabloyu. Bu tablonun üzerine başta iktidarın, uzun uzun düşünmesi gerekiyor.
Sokakları da geçen yıllarda sol gruplardaki, sendikalardaki, mahallelerdeki erimeyi, baskıları unutmadan, bu kesimlerin yaşadıklarını hafızada tutarak yorumlamak gerekiyor.
Ankara’da, ODTÜ başta olmak üzere, üniversitelerde yaşananlar ise bambaşka bir başlık. Üniversitelilerin ve bu grupların Kızılay’da bir araya geldikleri günlerde de sloganların bir uçtan diğer uca kadar çeşitlenmesi, küçük bir grup dışında bu sloganlara müdahale eden grupların olmamasını da not etmek lazım.
***
CHP odaklı tartışmalar, İstanbul’da yaşananlar, Ankara’da yaşananlar, çözüm süreci, kayyım iddiaları…
Her şey birbirine karışırken net bir tablo çizmek kolay değil.
Zamanlamayı açık seçik şekilde yorumlamak, nereye doğru ilerlediğimizi görmek de kolay değil.
Ancak tüm bu kargaşanın içinde durulması gereken nokta da belli. O noktadan çıkılmasının maliyeti çok ağır. Her koşulda “o noktayı geçtik” diyenlere rağmen ısrarla anımsatmak gerekiyor.
Hukukta ve hukukilikte ısrar ederek…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.04.2025
13.04.2025
5.04.2025
29.03.2025
28.03.2025
23.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
28.02.2025
18.02.2025