Gökçer Tahincioğlu
Eski Yargıtay 1. Başkanı ve Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sami Selçuk, Yargıtay Başkanlığı ve üyeliği yaptığı yıllarda hem imza attığı kararlar hem de çeşitli yayınlarda çıkan yazılarıyla, hukuki birçok konuda toplumu aydınlattı. Kaleme aldığı karşı oylar, hukuk camiasında derin ve etkili tartışmalar yarattı. Selçuk, yayımlanan kitaplarında ve yazılarında da güncel olaylara hukuk perspektifinden yaklaştı ve önemli bakış açılarının gelişmesine önemli katkılarda bulundu.
Selçuk, bütün bu yönleriyle kamuoyunun yakından tanıdığı aydınlardan biri. Emekliye ayrılmasının ardından Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ders vermeye başlayan Selçuk, bir yandan akademideki çalışmalarını, bir yandan da önemli hukuki konularda görüşlerini aktarmayı sürdürüyor.
Uzun yıllardır sadece hukuki değerlendirmeleriyle kamuoyu önünde bulunan Selçuk'un 27 Mayıs 1960 darbesi sırasında, genç bir yedek subay öğrencisiyken yaşadıkları bugüne kadar hiç yazılmadı. Selçuk, ne yazılarında, ne kendisiyle yapılan söyleşilerde o dönem yaşadıklarını anlattı. Tam ortasında kaldığı tarihi olayları Sami Selçuk'un tanıklığında tarihe kazandırmak için kendisine başvurduk.
Selçuk, 27 Mayıs 1960 darbesi sırasında yaşadıklarını, olayların kendisinde bıraktığı etkileri, yaşananların bakış açısını nasıl geliştirdiğini ilk kez T24'e anlattı. 1960'da, 'ihtilal' olarak nitelenen darbe, Selçuk'a göre de bir 'ihtilal' değildi. 27 Mayıs'ı, "Hukuk terimleriyle iktidarda bulunan bir partiye ve onun hükümetine yönelik düpedüz bir darbe" olarak nitelendiren Selçuk, o gün yaşadıklarını şöyle aktardı:
"Beşinci bölük ayağa kalk, ihtilal oldu"
"27 Mayıs'ta Ankara Yedek Subay Okulu öğrencisiydim. Bize bir gün önce, 'Asteğmen olarak kıtalara gideceksiniz' denildi. Sanırım 110 kişilik bir koğuşta kalıyorduk. Kara Kuvvetleri Komutanlığı 5. Bölük… Sabaha karşı 3 ya da 4 sıralarında mantar tabancasından çıkan sesler gibi bir şeyler duydum. Fakülteden sınıf ve çok yakın arkadaşım merhum Sait Rezaki'yi -ki onu Yargıtay'da bir dairenin başkanı iken yitirdik- uyandırdım. Pencere kenarına geçip dinledik. Ama bir şey anlamadık. Gidip uyuduk. Bir iki saat sonra koğuşun kapısında üsteğmen ya da yüzbaşı rütbesinde bir subay belirdi: "Beşinci bölük ayağa kalk, ihtilal oldu. Aşağıya inin, tüfeklerinizi geriye verecekler. On tane de kurşun. Buradan doğru Harp Okulu'na gideceksiniz!" dedi.
Gerçekten bir gün önce tüfeklerimizi yağlayıp teslim etmiştik.
Tüfekleri ve kurşunlarımızı yeniden aldık, başımızda komut veren biri olmaksızın dağınık ve başıboş olarak Harp Okulu'na doğru yürüdük."
"Getirilen herkes dayak yedi"
"Harp Okulu'na geldiğimizde bir binbaşı bana, "Gel bakalım, şu kapının önünde nöbet tut!" dedi. Harp Okulu'nun kapısında nöbet tutmaya başladım. Harp Okulu öğrencileri, bakanları, milletvekillerini birer birer arabalarla getiriyorlardı. Aynı hükümette uzun süre bakanlık yaptıkları için hemen hepsini tanıyordum bakanların. Kısaca bakanların, milletvekillerinin çok ürkek ve korku içinde getirildikleri arabalardan indirilip içeriye alınışlarına tanık oldum.
Çoğu, inmeye hazırlanırken üzerlerine yürüyenleri görünce arabanın içine kaçıyordu. Çünkü sille tokat saldıranlar vardı. Kapının yanındakiler, bekleyenler, yüzbaşı, binbaşı, albay rütbesindeydiler. Bunlar, her gelene karşı sille tokat, kimileyin de tekme atarak şiddet kullanıyordu. Bütün milletvekillerinin, bakanların ayrım gözetilmeden orada dayak yediklerine tanık oldum.
Zaman zaman da bana bunu önlememi buyuran subaylar oluyordu. Ama biliyorlardı ki, bunun için bir yedek subay öğrencisinin gücü yetersizdi. Bu bana dostlar alışverişte görsünler gibilerinden geliyordu."
"Fatin Rüştü Zorlu dimdik durdu ve içeriye girdi"
"Yığın psikolojisi içinde tam bir bilinçsizlik, kargaşa ve taklit egemendi. Dönemin Milli Savunma Bakanı Şemi Ergin de getirildiğinde bu dayaklardan o da payına aldı. Ancak subaylardan birisi uyardı, "Bu bakan bize çok yardımcı oldu" deyince özür dileyip içeriye aldılar. Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, saldırılara hiç aldırmaksızın arabadan dimdik indi. İriyarı, yakışıklı bir bakandı. Dövüleceğini bilmesine karşın kendisini korumaya gerek duymaksızın içeriye girerken bir subay, vücudunun çok duyarlı bir yerine tekme attı. Acısı yüzüne vurdu. Ama birden bire kendisini toparladı, yeniden doğrulup dimdik ayağa kalktı ve "Nereye?" diye sordu. Hiç kimseye bakmaksızın ve eğilmeksizin içeri girdi."
"Askeri yargıç çok dayak yedi"
"Dikkatimi çekenlerden birisi de Kayseri'de görev yapmış yargıç generallerden bir subaydı. Merhum İnönü ile ilgili bir yargı işlemi yapmıştı. Çok dayak yedi. Hatta ilk kez general rütbeli bir subay dışarı çıkıp ve "Bizi çok utandırdın, ahlaksız!" diyerek onu tokatladı. Ömrümde hiçbir insanı öylesine sapsarı görmemiştim. Bunu hiç unutamadım."
"Menderes'i linç edebilirlerdi"
"Bir ara askerler birine doğru yöneldiler. Bir general, "Şiddet kullanmayın, gelenlere iyi davranın, biz üç ay sonra seçime gideceğiz" gibilerden bir şeyler söyledi. O general, daha sonra öğrendim ki, Cemal Madanoğlu'ydu. Daha sonraki yaşananlar, darbeciler arasında bu gibi konularda hiçbir uyumun olmadığını ortaya koymuştur.
Bu arada hemen herkes Merhum Menderes'i bekliyordu ve kanımca onu linç etmeye hazırlananlar vardı. Birden bire kalabalık, başka kapılardan birine yöneldi. Tam da o anda Menderes'in içeriye alındığını öğrendik. Linç edilmesin kaygısıyla hangi kapıdan gireceği gizlenmişti. İyi ki, gizlenmişti, benim nöbetçi olduğum kapıdan girseydi, ne olacağı belli olmazdı. Anladığım kadarıyla linç edilebilirdi.
Bir ara içeriye girdim, gözaltına alınanlardan kimilerini gördüm. Menderes'in bulunduğu odanın kapısı da açıktı ve kendisini yandan gördüm. Ayrı bir yerde de polislerin tutuklandığını söylüyorlardı, onları niye içeri aldıklarını sonradan anlayacaktım. Onlar, ordunun dışında ve hükümetin adamı olarak görüldükleri için içerdeydiler.
Nitekim yıllar sonra Merhum Bayar, 12 Eylül sonrası unutamadığı bir anısını sorduğunda Sayın Ali Naili Erdem'e şunları söylemiştir: 'Harp Okulu'ndan içeri girerken yediğim tekmelerin ve işittiğim küfürlerin acısını hiç unutmadım.'"
"Esir almaya gidiyormuşuz gibi…"
"Daha sonrası bizlere rastgele görevler verildi. Şuradan yürüyün, burada durun, dediler. Akşamları da hepimizi kimi yerlere götürüyorlardı. Genellikle polis karakollarıydı, bunlar. Bunlardan birini hiç unutmuyorum. Polis karakolunun bulunduğu yerde yıkıntı içerisinde duvarları olan bir bahçe vardı. Karşımızda çarpışacağımız bir düşman varmışçasına, onları esir almaya gidiyormuşuz gibi, önce oraya gizlendik. Başımızdaki binbaşı 'Bir keşif yapalım' dedi. Birisini görevlendirdi. Daha sonra binbaşı, elinde tabancası ile karakola doğru gitti. Sonra 'Gelin çocuklar, şöyle oturun' dediler. Rahatladık ve çimenlere oturduk.
Bunların hepsi darbenin gülünçlüklerini ortaya koyan örneklerdir."
"Darbenin görünen yüzü de son derece çirkindi"
"Bir darbenin çirkinliğini, ilk kez yaşıyordum. Hukuk fakültesindeki öğrenciler, genellikle iktidarların karşısındadırlar. Çünkü 1954 seçimlerinden sonra Menderes, tutulamaz hale gelmişti. 1957 seçimlerinden de ders almamıştı. Yargı bağımsızlığı sıfıra inmişti. Kırşehir'in ilçe yapılmasıyla da halkın iradesi hiçe inmişti. Yargılama erkinin yetkisi bile Meclis'te bir komisyona verilmişti. Bunlar elbette ağır anayasal ihlallerdi, yanlışlardı. Ancak sorunlar darbeyle çözülmüyor, daha da çirkinleşiyordu.
Özetle ömrüm boyunca 27 Mayıs darbesinin ve travmasının bana armağan ettiği şu iki derse uymaya çalıştım:
Birinci ders şudur: Ahlak açısından kurnazlık ve ikiyüzlülükten kaçın!
Bu ders, bizim ahlak anlayışımızın sonucu olarak, benim yürüyüşümde kimi olumsuzluklar yaşamama yol açmıştır. Ancak yakınlarım bilir ki, bu ilkemden hiç ödün vermedim ve Kant'ı sürekli izledim. Bildiğiniz gibi Kant'ın ünlü kesin buyruğuna göre ahlakın yasa yapıcısı akıldır. Yeter ki, o akıl tam anlamıyla özgür olsun. İkiyüzlüler ise, kendi bencil çıkarlarını kölesidirler, özgür değildirler. Bu yüzden de ahlaktan yoksundurlar.
İkinci ders de şudur: Hiç kimseyi asla taklit etme, kendi aklını kullan!
Bu ders ise, beni kimi başarılara taşımıştır.
Birinci ders kapsamında önemle belirteyim ki, o dönemde İstanbul basını çok yazık ki kötü bir sınav vermiştir. İktidar sahiplerinin -ki, onlara 'düşükler' diyorlardı- bazı öğrencileri kıyma yaptıklarına ilişkin haberler çıktı, basında.
Buna inanmak olanaklı mı? Elbette değil. Ve ben o gün, elimde tüfeğim Atatürk Bulvarı'ndan Ulus'a doğru yürüyordum. Geçen arabaları, taksileri gözetliyoruz. Arabaların arka kapakları açık olacakmış. Neden korkuyorlardı bilemem. Ankara Radyosu'nun önünden geçerken hukuk fakültelerindeki DP'yi destekleyen hocalardan biriyle karşılaştım. Bana "Yahu Sami, bunlar neler yapmışlar, böyle?" deyince ben hocama yaşanan hava içinde bu tür haberlere inanmakta zorlandığımı söyledim. Hocam, hiç unutmuyorum, yüzümü okşadı ve 'Allah memleketine bağışlasın' dedi ve başka bir şey söylemeden yürüyüp gitti."
"Hükümet yanlısı subaylar kahraman kesilmişti"
"Bölüğüme döndüm ki, ne göreyim? Darbe öncesi hükümet yanlısı olup ya da öyle görünüp de gençlik olayları sırasında bizlere hakaret eden subayların hepsi, sanki darbeyi kendileri yapmış gibi kahraman kesilmişlerdi. Bu ikiyüzlülük anlayışı insanı çileden çıkaracak boyutlardaydı. Dün yaşananlarla bugünün yaşananları birbirini çürütüyordu. Aslında çürüyen insandı. Bu iğrençti. Dedim ya, bu darbenin bana yaptığı tek iyilik ömrüm boyunca ikiyüzlülükten kaçınmak oldu. İkiyüzlüleri de hiç bağışlamadım. Bunun üzerinde hep durmuşumdur. Bu birinci dersle ilgili olarak ayraç içinde şunları da söylemek zorundayım.
Benim ülkemde kurnazlık, becerikli ve zeki olmanın ölçüsüdür. Oysa bunlar, sadece kendi çıkarını düşünen insanların başvurduğu yöntemlerdir. Düpedüz ahlaksızlıktır. Bu yüzden Batı ahlakında kurnazlık, ikiyüzlülük ahlaksızlık sayılır. Pusu yasaktır. O nedenle pusu kurarak insan öldürme bütün Batı ceza yasalarında iğrenç, buna başvuranlar da şerefsiz, aşağılık insanlar saydıklarından en ağır cezalarla cezalandırılmışlardır. Bu suç bizde de vardır. Ancak eski ve yeni ceza yasalarında bunlar yanlış çeviriyle 'canavarca hisle insan öldürme' olarak adlandırılmıştır. Oysa bu kavramın temelinde 'Brutus' vardır ve aslı 'Brutus biçiminde, yani pusu kurarak ya da arkadan vurarak öldürme'dir. Batı ahlakı diyor ki, 'öldüreceksen bunu yüz yüze yapmalısın, pusu kurarak değil!'"
Ahlaka dayanan bu mertçe dövüşün adı da düellodur.
Bu darbe dolayısıyla aldığım ikinci dersin getirileri de şunlar oldu: Herkes, benzer davranışlar sergiliyor, benzer sözler söylüyordu. Başkalık bütünüyle ortadan kalkmıştı. Bunun adı 'taklit'ti. Ömrüm boyunca, yukarıda belirttiğim gibi, hiç kimseyi taklit etmemeye çalıştım. Elbette büyüklerimin davranışlarını, düşüncelerini, sözlerini, üsluplarını değerlendirdim. Ama asla taklit etmedim.
Yukarıda dedim. Birinci ders, zaman zaman başarı yolumdan beni alıkoydu. Bu ikincisi ise bu yolumun doğru olduğunu gösterdi bana.
Mesleğimin her adımında benden öncekilerin yaptıklarını, yazdıkların değerlendirdim. Yazdığım her kararı, kararın üslubunu bile bilimin ışığında kendim kotardım.
Ülkenin insanları olarak darbelerden çıkarmamız gereken üçüncü ders de şudur: Darbe dönemleri, hiçbir zaman olağan insan çıkarmıyor. Yani ülkenin tepesinde gelen insanlar önemli bir kahramanlık yapmış gibi kendisinden aşağıda olan insanları sürekli eziyorlar. Sonraki darbelerde de böyle olmuştur."
"Darbeyi her yapan diktatör olmaya mahkûmdur"
"Ben 12 Mart'ı da Gelibolu'da Orduevi'nde yemek sırasında gözlemleyip yaşadım. Her darbenin büyük yaralar açtığı ortadadır. Darbe hiçbir zaman çare değildir. Bir diktatörü ortadan kaldırırsınız, ama darbeyi yapan da mutlaka diktatör olacaktır, olmaya mahkûmdur.
12 Mart darbesinden sonraki günlerde basında yazılarım çıkıyordu. Yirminci yüzyılda 'Yeni Toplumsal Savunma Okulu'nun görüşlerini dile getiren ünlü hukukçu Marc Ancel'den ölüm cezasıyla ilgili yazılarını iletmesini istedim. Hemen gönderdi. Özellikle Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının cezalarının yerine getirilmesi söz konusuydu. Milliyet gazetesine iki yazı yazdım ve bu ilkel cezanın kaldırılmasını savundum. Yazılardan biri hemen yayımlandı. Ertesi günü merhum İsmail Cem, bu cezaya karşı benim görüşlerimi de değerlendirerek bir yazı yazdı. İkinci yazı yayımlanmayınca 'Düşünenlerin Düşüncesi' sütununu yöneten Ali Gevgili'yi aradım. Sıkıyönetim komutanı, ikinci yazı yayımlanırsa gazeteyi kapatacağını söylemiş.
Bu arada ölüm cezasına karşı bir yazıyı çevirip Adalet Bakanlığı'nın çıkardığı ve cezaevinde basılan Adalet Dergisi'ne yollamıştım. Uzun süre bekledim. Yayımlanmadı. Sonradan öğrendim ki, aslında yayımlanmış. Ama Merhum Erim'in Adalet Bakanı -ki İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinde de yargıçlık yapan biriydi- bunu görünce kıyameti koparmış. Bunun üzerin hiç dağıtılmadan dört bin tane dergi Seka'ya gönderilip hamur yapılmış. Utanç verici. Daha sonra o çeviri, Ankara baro dergisinin birinde yayımlandı.
12 Eylül'de de Cumhuriyet Gazetesi'ne yazılar gönderiyordum. Darbenin başındaki Evren Paşayı eleştiriyordum. Özellikle kitlelere hitap ederken dini kullanmasına karşı çıkıyor ve Aristides kompleksi (bezginlik karmaşası) yaratacağını vb. belirterek Atatürk'ü çok yıprattığını söylüyordum. Biliyorsunuz, Aristides, eski Yunanistan'da bir komutandır. Dürüstlüğü ile ünlüdür. Atina'yı adaletle yönetmiştir ve her yapılan seçimde de yargı organına da yargıç olarak seçilmiştir. Bir gün yine yargıç seçimi nedeniyle sandığın başına gelir. Yazıp okuma bilmeyen bir kadıncağız, kendisi için de bir adayın adının yazmasını ister. Aristides, kimi istediğini sorunca kadın, 'Aristides olmasın da kim olursa olsun' der. Aristides, şaşırır ve 'Aristides, sana sana ne yaptı, ne zararını gördün?' diye sorunca, kadın, 'Hiçbir zararını görmedim. Ama yıllardır ben onun adını duymaktan bıktım!' der. Bunun adı toplum psikolojisinde bezginlik karmaşasıdır. Evren de o saçma sapan konuşmalarıyla Atatürk'ü topluma sevdireceğini sanmış, ancak yarattığı bezginlik karmaşışıyla toplumu ondan uzaklaştırmıştır.
Öyle ki, kendi ilime gittiğim bir gün tanıdıklarımdan biri, 'Bunlar, ne zaman Atatürk'ü peygamber ilan edecekler?' diye sordu bana.
Bu soru beni uyandırmıştır. Döner dönmez bu karmaşadan söz ederek Evren'i ağır biçimde eleştirdim.
Bir sürü makale yazdım bu biçimde. Bir gün Cumhuriyet'ten Merhum Sami Karaören Bey, beni aradı ve yazdığım bir yazının başıma dert açabileceğini söyleyerek ya yayımlanmaması ya da en azından takma adla yayımlanması gerektiğini belirtti. İşte yaşamımda yaptığım ayrıksı bir ikiyüzlülüktür bu. O yazı çıktı. Yargıtay üyesiyim o sırada. Ertesi gün geldiğimde, bir üye arkadaşım kesmiş o yazıyı ve masamın üzerine koymuş, yazanın üzerine de şunlar yazmıştı: "Yazı dediğin böyle olur".
Evet. Ben bunları yaşadım. İki yüzlülükten hep nefret ettim.
Ülkemizde ahlak felsefesinin eksiğinin çileleri çekilmektedir. Dikkat ediniz. Türkçemizde 'şeref' kavramı yoktur. Şeref, Arapçadır. Karşılık bulmak istedik. Onur dedik, o da Latince kökenli. Bu son derece önemli bir eksikliktir. Ben buna 'özsaygı' denmesini önermekteyim."
"Etik kavramı gözden geçirilmeli"
"Türkiye, benim kanaatimce ahlak ahlayışını gözden geçirmeli. 27 Mayıs'ın bana verdiği en kalıcı ders budur.
Darbeciler her dönemde şiddet kullanmışlardır. Kahraman sanmışlardır kendilerini. Ve kendileri eleştirildiklerinde bu kez kendilerini savunma çabasına girişmişlerdir. Darbelerden sadece siyasi açıdan değil, ahlak açısından ders alınması gerektiğini düşünüyorum. Bunları tarihe mal etmek için anlatıyorum, size. Önemli bir gazetenin yazarı, bunları tarihe mal etmemi salık vermişti. Bildiklerim bunlar.
Kimilerine göre, Türkiye darbelerden gereken dersini almış, bu defter kapanmıştır. Ben de bu kanıdayım. Ama darbeleri değerlendirirken uçlara savrularak düşünce özgürlüğünü de çiğnememek gerekir.
Dikkat ediniz. Olağanüstü ve darbe sonrası dönemlerdeki duyarlılık ölçülü olmalı ve uç düşüncelere savruluşlardan kaçınılmalı. Yargının önüne gelen konularda, mahkemeler karar verinceye değin herkes susmalı. Evet, yeni Dreyfus'ler, Rosenberg'ler yaratmak istemiyorsak, yargılama bitmeden herkes, özellikle de sözlü ve yazılı basın susmalıdır.
Darbeciler de, merhum Demirel'in şu sözlerini hiç unutmamalı: '12 Eylül'den sonra kimse öldürülmedi, neden önce öldürüldü? Ben onlara istenilen her şeyi vermeye hazır olduğumu söyledim. Darbe öncesi sıkıyönetim vardı. Gereğini neden yapmadılar da darbeyi beklediler? Darbeden önce sıkıyönetimde insanlar ölürlerken darbe sonrası neden ölümler bıçak gibi kesildi?'
Bu sorunun yanıtı hiç verilmemiş, 27 Mayıs ise, sonraki darbelere çok kötü bir örnek oluşmuştur. Darbeler dönemlerinde de Türkiye hep geriye gitmiştir. Hukuk, ahlak ve ekonomi çökmüştür.
Ben, kendi adıma ülkemden ve insanımdan umudumu kesmiyorum. Tagore, 'Her çocuğun dünyaya gelişi, Tanrı'nın insandan umudunu kesmediğinin göstergesidir' demişti. Ben de kesmiyorum. Bunun en sağlıklı iki yolu vardır: Birincisi inanç özgürlüğü, ikincisi de düşünce özgürlüğünü bütün boyutlarıyla sağlamak ve sağlamlaştırmak. Bu bilinci yönetenlere ve yerleştirmek. Dikkat ediniz. Anayasa'daki öbür haklar ve özgürlükler bunların meyveleridir. Türkiye, eski Türk Ceza Yasası'ndaki 141, 142 ve 163'üncü maddeleri demokrasiye geçtikten yaklaşık yarım yüzyıl sonra kaldırmıştır. Bugün de bu özgürlüklere ilişkin bilinç yönetenler ve hukukçular dâhil herkeste eksiktir. Asıl olan dini insanın dokunulamaz inanç alanında tutmak; bilimi ve aklı iktidar yapmaktır. Her şeyi özgür beyinle, özgür akılla, özgür bilimle ele almak ve özgürce tartışmaktır. Türkçenin en anlamlı sözcüklerinden biridir 'tartışma'. Benim düşüncelerimi sizler tartacaksınız, sizinkileri de ben tartacağım. Bunu adıdır tartışmak. Tartışma sövüşmeye dönüştüğü anda ne akıl ne bilim ne de şeref kalır ortada. Ben bir hukukçuyum. Cahit Sıtkı 'Her mihnet kabulüm / Yeter ki, gün eksilmesin penceremden' demişti. Ben de 'Her mihnet kabulüm / Yeter ki, hukuk eksilmesin ülkemden' diyorum. O hukukun dedikleri ise bellidir: İnsan Tanrı'ya özenmemeli. Sınırını bilmeli. O sınır bilimdir, dolayısıyla hukuktur. Bu yüzden 'Fikri (aklı) hür, irfanı (bilimi) hür, vicdanı (ahlakı) hür' kuşakları yetiştirebilmek için Tevfik Fikret'in bu sözlerini bayrak yapıp sık sık vurgulayan Atatürk, Başbakan olarak atadığı İnönü'ye yazdığı mektubunda 'insanı yetiştirmek ve namus cephesini güçlendirmek'ten söz etmiştir. Bu hedefe bakın, bir de ülkemizin geldiği noktaya bakın. Bu mektuptan hemen hemen yüzyıl sonra Türkiye, laik ve demokratik bir ülke olmaktan çıkmış; aklın ve bilimin yerini din, inanç almış, yoksullar, aşiretler ve tarikatlar ülkesi olmuştur. Hukuku ve M. Gandhi'nin deyişiyle 'Tanrı'nın adlarından biri olan adaleti' bir yana bıraktığı, beyin, düşünme, düşünce özgürlüğü ortamı kalktığı için düşünce yerine safsata salgılayanların egemen olduğu, bu yüzden de büyük ölçekte orta boy insanların yönettiği bir ülke olmuştur. Böyle bir ülke AB'ye girebilir mi? 'Hukuk da, devlet de, kısaca her şey, insan içindir" anlayışı, yerini günümüzde 'her şey maddedir, aldatmacalara dayanan politikadır' anlayışına bırakmıştır. Aklı, bilimi, özellikle de iki özgürlüğü, düşünce ve inanç özgürlüklerini egemen kılmadıkça, doksan beşlik delikanlı Sayın Ali Naili Erdem Ustanın dediği gibi 'Türkiye halı gibi ayaklarımızın altından kayıp gidecektir.' Bu erdemli söze kızıp öfkelenmeden herkesi dürüstçe düşünmeye çağırıyorum. Bu ülke, herkesi asıp kesen padişahlarına 'Fındık kadar can, yüksük kadar kan için doğrumdan vazgeçmem' diyen, özgür, şerefli ve ahlaklı sadrazamlar yetiştirmiştir. Evet, herkesi, iktidarda, muhalefette, kısaca nerede olursa olsun, herkesi, özellikle de inanan ya da inanmayan bütün aydınları, bilim insanlarını, sağlıklı bir tartışma ortamı yaratmaya, sövüşmeden birbirimize yardımcı olarak tartışmaya, birlikte doğruları bulmaya çağırıyorum."
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.04.2025
13.04.2025
5.04.2025
29.03.2025
28.03.2025
23.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
28.02.2025
18.02.2025