Hakan TAHMAZ
Türkiye Nisan ayı içinde yeni bir referandum yaşayacak. Gündeme getirilen 18 maddelik anayasa değişikliğine neden ihtiyaç duyulduğunu açıklığa kavuşturmakta yarar var.
Türkiye’nin sivil ve demokratik sıfır kilometre anayasa ihtiyacı konusunda her alanda büyük ve ezici bir mutabakat var. Anayasanın içeriğine ilişkin uzun süredir tartışma ve hazırlıklar yapılıyordu. En son bir önceki dönemde Meclis Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında Meclis’te grubu bulunan dört partinin eşit katılımıyla kurulan komisyon iki yılı aşkın bir süre çalışma yaptı. 300’e yakın kurum ve kuruluşun anayasa önerilerini bu komisyon dinledi, kayıt altına aldı.
Taslak yazım aşamasında komisyon, 60 madde üzerinde tam mutabakat, 90 madde üzerinde ise büyük ölçüde anlaşma sağladı. Bu eşikte, iktidar partisinin Başkanlık sistemi önerisi diğer partiler tarafından kabul görmemesi üzerine komisyon iktidar partisi mensubu ve Meclis başkanı Cemil Çiçek tarafından dağıtıldı.
Bugünkü son dönemde benzer bir biçimde oluşturulmak istenen Meclis çalışma grubu, çalışma yöntemi üzerine anlaşma sağlanamadığı için dağıldı.
Toplumsal konsensüs
Hatırlamakta yarar var, 15 yıllık AK Parti döneminde gündeme gelen anayasa tartışmasının tarihi 2007 yılında yapılan cumhurbaşkanı seçimleri krizine ve 27 Nisan 2007 e-muhtırasına dayanıyor. İktidar partisi, yapılmak istenen değişikliğin gerekçesini bu kriz sonrası yapılan anayasa değişikliğinin yarattığı çift başlılığı gidermek ve fiili durumu resmileştirmek olarak tanımlıyor. Sözü edilen çift başlılığın yürütme, yasama ve iktidar partisini kapsadığı açık. Artık AK Parti’nin kurucu liderinin bütün iktidar araçlarını kontrol etmek arzusundan ve güç paylaşımı istememesinden kaynaklan zorunlu bir değişikliği kabul edip etmemekle karşı karşıya olduğumuz gerçeğinin üstü örtülemez bir halde.
Bu yönelim, neyin ve nasıl yapıldığını da belirledi. Yöntem içeriği belirledi. Bu nedenle daha önce yürütülen anayasa tartışmalarından ve hazırlıklarından uzaklaşılarak sonuç elde edilmeye çalışılıyor. Tam tersi istikamette ilerlemeye çalışılıyor.
2009 yılından bugüne gelene kadar yapılan anayasa tartışmalarında derneklerin, vakıfların, anayasa platformlarının, meslek odalarının, siyasi partilerin, kadın ve gençlik örgütlerinin, üniversitelerin, tekil kişilerin üzerinde en fazla anlaştıkları konu başlıklarını kısaca şöyle özetlemek mümkün:
1-Hukuk devletine geçilmesi. İnsancılık, evrensel hukukun ve özgürlüklerin egemen olduğu siyasal sistemin kurumsallaştırılması. Demokratik kültür ve değerler sistemin geliştirilmesi,
2-Merkeziyetçi devlet yapısı yerine ademi merkeziyetçi bir yapıya geçiş. Başka bir ifadeyle yerel ve yerinden yönetim modeline geçilmesi,
3- Tekçi, çoğunlukçu devlet ve toplum modeli yerine çoğulcu modelin geliştirilmesi biçiminde özetlene bilecek ortak talepler, çok küçük bir azınlık dışından bütün toplumsal kesimlerin üzerinde mutabık kaldığı noktalardı.
Bunların her birinin içlerinin nasıl doldurulacağı, anayasa hükmü haline nasıl getirileceği üzerine olan tartışmalar ve arayışlar sürmekteydi. En son çözüm sürecinde oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti’nin 81 ilde yaptığı toplantılarda da bu üç maddedeki önerilerin öne çıkması tesadüf olmasa gerek.
Konsensüs yok sayıldı
Bugün toplumun önüne konulan taslağın bu çalışmalarla hiçbir ilgisi ve bağı yok. Tam tersi yapılmak isteniyor.
Merkezi devlet yapısı güçlendiriliyor, yetkiler merkezde, tek kurumda (yürütmenin başında) hatta (Yürütmenin başı olan cumhurbaşkanında) tek kişide toplanıyor. Yönetme yetkisini yerellere yaymak yerine Ankara’da tutmaya, Beştepe’de toplamaya çalışılıyor.
18 maddeden oluşan değişiklikler ve maddelerin gerekçeleri daha fazla demokratikleşmeyi, uluslararası demokratik kültür ve değerlerin her hangi birini dikkate alan, gözeten herhangi bir şeye rastlamak mümkün değil. Bir değerler sistemine sahip olmayan değişikliklerin demokratik muhtevada olması beklenemez.
Değişikliklerin katılımcılıktan uzak bir tarzda hazırlanmamış olması, demokratik meşruiyet sorununu ortaya çıkarıyor. Değişikliğin hazırlanması sırasında Meclis'in ve Kürdlerin (burada seçilmiş yönetici ve vekillerinin önemli bir kısmı tutuklanmış, siyasi baskı ve operasyonlarla etkisizleştirilmiş olmasıyla) devre dışı bırakılması ve yok sayılması hatta iktidar partisinin dahi iç metni olmayan, Cumhurbaşkanı adına dar bir ekibin hazırlaması mevcut gerilim ve meşruiyet sorununun referandum sonrasında da sürmesine yol açacak gibi gözüküyor.
OHAL koşularında güvenlik güçlerinin gölgesinde kullanılan oylar, hiçbir sandık güvenliğinin olmadığı bir ortamda ve hendek savaşı sonucu yıkılmış kentleri terk etmek zorunda kalmış, çeşitli nedenlerle örgüte kızgın, kırgın, devlete öfkeli umutsuz seçmenler gerçeği ise referandum sonuçlarında büyük şaibe yaratacaktır.
Nasıl hayır?
Referandumla güçlü devlet, güçlü millet argümanının yanına güçlü Beştepe argümanını da eklenmek isteniyor. Devletin birliğinin merkeziyetçilik ile sağlanmak istenmesi gibi zamanın ruhuna aykırı bir düzenleme yapılmak isteniyor. Türkiye, büyük oranda kültürel olarak buna yatkın hatta tek adam yönetimine rıza gösterecek bir yakın tarih hafızasına sahip. Ancak bunların krizin aşılmasına, kaosun derinleşmesini engellemeye hizmet eden bir sonuç doğurmayacağı kesin.
Milletin iradesini, bir kişinin, bir partinin galip gelmesine indirgendiğinin ortaya çıktığı 7 Haziran 2015 seçim sonrasında bu ülkenin yaşadıkları gözlerimizin önünde bütün çıplaklığıyla ortada dururken nasıl yapıldığı, ne yapıldığından daha fazla önem arz ediyor. AK Parti bloğunun korku rejimini pekiştirme çabalarını durdurmak, demokratik değerler sistemiyle ve anlayışıyla bu değişikliklere karşı çıkmakla olabilir. Yeni Türkiye yalan balonu, eski, köhneleşmiş Türkiye’yi savunarak söndürülemez.
Herkesin hayrı kendinedir. Ancak hayırlar arasında insancıl evrensen hukuk temelinde ve demokratik değerler sistemine dayalı belirgin bir farklığı yaratamayanlar başka bir Türkiye yaratma yolunda güç biriktiremezler. Kişiselleştirilmiş propagandayla, iktidar bloğunun millici, merkezci ve tekçi anlayışıyla yarışarak mevcudu koruma çabası nafile bir hayır çabasıdır.
Bir ihtimal hayırla sonuçlanabilecek referandumun, hayırlara vesile olabilmesinin yolu, AK Parti, MHP milliyetçi, mukadderatçı, tekçi ve merkezci korku rejimi bloğunun karşısına ana muhalefet partisinin çoğulcu, demokratik, insancı evrensel hukuk ve değerleri eksen alan merkeziyetçiliğin karşısında yerel ve yerinde yönetimin önünü açan, aşınmış cumhuriyetin yerine özgürlükçü, demokratik cumhuriyet yaratma çabasıyla hayır cephesine güç yığan bir anlayışla çıkmaktan geçiyor.
Ana muhalefet partisi CHP, tez elden HDP ile yan yana görünme korkusunu terk etmelidir. AK Parti, MHP bloğunun karşısına CHP, HDP bloğundan söz etmiyorum. Bu şu an gerçekçi ve doğru olmaz. Önerim ana muhalefet partisinin eski Türkiye’yi savunma merkezli hareket etmeyi terk etmesi, değişen Türkiye’nin siyasal, sosyal, kültürel gerçekliğine ayak uydurma çabasına girmesidir. Aksi durumda “hendekleri siz kazdırdınız, İmralı ile pazarlık yaptınız, Türkiye’yi bölme hazırlığı” gibi söylemlerle MHP- AK Parti ortaklığına ve hükümetine giden yolun taşlarını döşemeye devam etmiş olacak ve krizi, kaosu daha derinleşecek.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
29.07.2025
25.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
11.07.2025
21.05.2025
1.04.2025
20.02.2025
1.02.2025