Halil BERKTAY
[28-29 Ağustos 2020] R.Ç.’yi de içine alan bir kaba solculuk hâlesinin, avadanlığını nerelerden devşirdiğini kurcalamaya devam ediyorum. Paslı, miadını doldurmuş bir yığın hırdavat söz konusu. Pervazından büyük menteşeler, çalmayan saatler, açılmayan kilitler, dönmeyen anahtarlar, birbirine uymayan vidalar ve somunlar. Toptan eritilebilse keşke. Ama insanlığın düşünce tarihinde öyle olmuyor. Tortular, fosiller… hiçbir şey yokolmuyor. Gene de görüyorsunuz; hafif bir “bilgi arkeolojisi”ne yarıyor.
Sıra, “tek yol devrim”ciliğin devamı ve nerelere vardığında. Buraya nereden geldik? Sosyalist veya sosyal demokrat partiler içinde bir ayrışma, daha 19. yüzyıl sonlarında kendini hissettiriyordu. Marksist olmayan sosyalistler, demokratik olanakların genişlemesinden yararlanarak işçi sınıfının çalışma ve yaşama koşullarının iyileştirilmesi için mücadele etmeyi, aksi nasıl düşünülebilir ki normalliği içinde karşılıyordu (2010’da ve bugün Yetmez Ama Evet’çiler de anayasanın hiç olmazsa bazı maddelerinin olumlu yönde değişmesini desteklemeye, aksi nasıl düşünülebilir ölçüleri içinde yaklaşmışlardı).
Fakat bugün gibi o zaman da, kafaları basit aklı selime basmayacak kadar karışmış olanlar vardı işte. Bu kafa karışıklığının nedeni de hayat ile teori arasındaki çelişkiydi. Her ne kadar zamanla bölünseler ve içlerinden teorinin cenderesinden biraz olsun kurtulmuş Bernstein’lar çıkarsalar da, Marksistler genellikle çok daha doktrinerdi, Marksist olmayan sosyalistlere göre. İşçilerle gerçek ve yaşamsal bir özdeşlikleri yoktu. Onları işçiseverlikleri değil devrimseverlikleri belirliyordu. Bütün anlı şanlı lâfların ardında, işçi sınıfı bir enstrümandı onlar için. Devrim yapmaya yarayacaktı. Temel vizyon buydu. Emekçiler üzerindeki baskı ve zulmün biraz olsun hafiflemesi, hayatlarının biraz olsun iyileşmesi devrim olasılığının zayıflaması anlamına gelecekse, onlar işçilerden değil devrimden yanaydı. Ama tabii bunu, “işçi sınıfının gerçek ve uzun vâdeli çıkarları” diye rasyonalize etmeyi çok iyi biliyorlardı.
Fakat biliyor musunuz, Marksist teorinin bağlayıcılık ölçüleri içinde, çok da yanlış sayılmazlardı. Çünkü bir, daha 1848’de Komünist Manifesto, devrim vaadi ve umudunu işçilerin “zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmaması”na bağlamıştı. Tersten söylersek, kapitalist gelişmenin sağladığı (sağlayacağı) refahın biraz da işçi sınıfına yayılması halinde sınıfsal devrim potansiyelinin zayıflayabileceği düşüncesi burada bile imâ ediliyordu (ve nitekim gerek Lenin’in, gerek Stalin’in Batı Avrupa’da neden devrim olmadığına ilişkin açıklamalarına, daha doğrusu apolojilerine, kuvvetle yansıyacaktı).
Lâkin iki, daha da önemlisi sosyalistlerin kendilerinin ne yapacağı, neyle uğraşacağıydı. Bu demokratik olanaklar ve reform çabalarına mı dört elle sarılacaklardı? Yoksa parlamentoya ve başka her türlü yasal faaliyete “legalitenin istismarı” gözüyle bakıp, dikkatlerini asıl hedef ve görevden, zorunlu ve kaçınılmaz devrimi hazırlamaktan ayırmayacaklar mıydı? Lenin kendi paradigması çerçevesinde haklıydı bu noktada: tek ve aynı parti içinde ikisini birden yapmak olanaksızdı. 19. yüzyıl koşulları içinde devrim demokrasiden ayrışmıyordu. Şiddete dayalı bir yasadışılık, bir anormal politika eylemi olarak iktidarın devrim yoluyla fethi, 1789’dan beri her yerdeydi zaten. Hayır, olan tersiydi; parlamento, seçimler, yasalar ve demokratik olanaklar gelişip güçlendikçe, Marx ve Engels’in öngörmediği bir demokrasi alternatifi vücut buluyor — ve kendi pratiğini, dolayısıyla kendi örgütünü yaratıyordu.
Bu tesbit, Çarlık rejiminin amansız koşullarıyla birleşince, Lenin’i kendini tümüyle ihtilâle adamış, dolayısıyla aslen illegal, yönetici çekirdeği itibariyle illegal, demir disiplinli diye tarif edilen, yani militan-militer karakterde “yeni tip parti” teorisi ve pratiğine götürdü. O da Birinci Dünya Savaşı’nın hazırladığı çok olağanüstü koşullarda Ekim Devrimi’ni mümkün kıldı. Bolşevikler kazandı kazanmasına. Ama onların zaferi, insanlık tarihinin kaybı oldu. İstisnadan, genel kurallar türetilmek istendi. Felâketli sonuçlara yol açtı. Ütopya, yerini distopyaya bıraktı.
1960’larda Guevara “devrimcinin görevi devrim yapmaktır” diyordu. Yani doğrudan, hemen, derhal ihtilâlin içine çağırıyordu. Kestirmeden, olabilecek en dar anlamda ihtilâlci bir pratiğe çağırıyordu. Bir “devrimci sol” (izquierda revolucionaria) vardı, bir de “reformcu sol” (izquierda reformista). Küba devrimini yapan kadro kendini “devrimci sol,” buna karşılık Latin Amerika’nın eski komünist partilerini bile “reformcu sol” olarak görüyordu. Aradaki fark, silâha sarılı sarılmamaktı. Türkiye’de, THKO ve THKP-C gibi örgütler ile sonraki türevleri de aynı kafadaydı. Normal siyaset, “aynılar” ile “ayrılar”ı karıştırıp birleştirebilmeyi gerektirir. Buna karşılık Ruşen Çakır’ın, dolaylı yoldan Mahir Çayan’dan ödünç aldığını geçmişte kendisinin anlattığı ve çok beğendiğini söylediği “aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde” sloganı, bu Lenin ve/ya Guevara tipi ayrışmacı ve kutuplaşmacılığın yansımasıydı.
Burada amacım, solun genel serüveninin gözden geçirmek, 19. yüzyıl Marksizminden 20. yüzyıl Leninizmi ve türevlerine nasıl geçildiğini bir bütün olarak irdelemek değil. Sadece, solcu kimlik değerlerinin formasyonu ve sürekliliğini kurcalamak.
60’lar ve 70’lerde çoğumuz sol-maceracılığın çeşitli biçimlerine savrulduk. Çok zararımız oldu topluma ve demokrasiye. Ben kendimde, kendimizde asıl bunları affetmiyorum. Gene de geriye değişmeyen bazı şeyler kaldı. Kendi payıma, o yıllarda da Guevara’nın sözünü içi boş bir totoloji olarak algıladım. Ne demekti, devrimcinin görevinin devrim yapmak olması? Tek bir tanımı mı vardı devrim yapmanın? Ama hayır, çok somut bir kasıt ve niyet söz konusuydu. Guevara bir bakıma Lenin’in sadık bir takipçisiydi. Yani nasıl Lenin, Marx’ın en iyi ve tek doğru yorumcusu olduğunu iddia edebilmişse, Guevara da aynı şeyi Lenin’le ilişkisi için yapabilirdi pekâlâ. Şu anlamda: “tek yol devrim”in ve “yeni tip parti”nin daha da aşırı bir uzantısıydı. Başından itibaren ve her aşamada, her bir noktada, sadece ve sadece devrimci, sadece ve sadece ihtilâlci çizgide durmak gerektiğini savunuyordu.
Adı “parti” olan, ama silâhlı bir savaş örgütü olarak kurulup gelişen PKK’nın da bu açıdan nerede durduğu âşikâr olsa gerek.
Yeter ki fikirlerimiz nesilden nesile geçsin, demiyordu Guevara. Yeter ki partimiz nesilden nesile geçsin de demiyordu. Yeter ki mitralyözlerimiz elden ele geçsin diyordu. Lenin bu kadar silâh-indirgemeciliğe, siyasetin bu kadar militarize olmasına ve “yeni tip parti”sinin bir adım ötede gerilla foco’suna dönüştürülmesine itiraz edebilirdi kuşkusuz. Ama tohumlarını kendisi atmıştı. Yaşasaydı, ektiğini biçmekte olduğunu farkeder miydi?
Mao da silâhın partiye değil, partinin silâha kumanda etmesi noktasında çok ısrarlıydı. Acaba ne derdi, PKK örneğinde silâhın siyaseti hep ipotek altında tutmasına?
Fakat hepsinin bir ortak yanı vardı. Ve hâlâ da var. Bir miras. Bir zihniyet yapılanması. Devrimciliğin ayrılığı, özelliği, kutsallığı.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIRVerilerle toplumsal sıkışma: Kredi limiti artık yaşamı belirliyor, halk borçlanarak hayatta kalıyor 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024