İbrahim Kiras
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile görüşmesi çok konuşuldu, daha da konuşulacak gibi görünüyor. Çünkü birçok farklı boyutu vardı söz konusu buluşmanın. Bir yanda Gazze meselesi, öbür yanda Suriye ile ilgili beklentilerimiz masaya yatırılsın diye bekliyorduk kamuoyu olarak ama bu konuların başka zeminlere bırakıldığı anlaşıldı. Buna karşılık 250 adet Boeing yolcu uçağı satın alacağımız kesinleşti. Bu arada ABD’den sıvılaştırılmış doğal gaz alacağımızı öğrendik. Ancak CAATSA yaptırımları kalkmadığı için yerli ve milli savaş uçağımız Kaan’ın motorunun tedarik edilemediğini de öğrendik.
Bahse konu yaptırımlar bir NATO üyesi olmamıza rağmen Rusya’dan S400 füze sistemi almamız üzerine getirilmişti. Bu çerçevede F-35 programından da çıkarılmıştık. F-16 almamız da kısıtlanmıştı. Neticede hava kuvvetlerimizi zaafa uğratan bir durum oluştu. Bunun üzerine siyasi yetkililer “Biz zaten kendi yerli ve milli muharip uçağımızı üretiyoruz, Amerikan uçaklarına ihtiyacımız yok” dediler. “Kaan” adı verilen yerli ve milli savaş uçağımızın üretim bandına girmesi için milletçe gün saymaya başladık. Tabiatıyla seçim mitinglerinde de en fazla ilgi çeken vaatlerden biriydi bu. “Artık evdeki kombilerimizde kendi doğalgazımızı kullanacağız” veya “2019’da kendi yolcu uçağımız göklerde olacak” vaatleri gibi…
ABD seyahati bunların hiçbirinin maalesef doğru olmadığını ortaya çıkardı. Kendi doğalgazımızı kullanacağız açıklamasından bunca zaman sonra ABD’den sıvılaştırılmış doğalgaz alacağımızı haber aldık. Trump’ın bizden istediğini yapıp Rusya’dan aldığımız gazı kesersek karanlıkta ve soğutma kalacağımızı da bu vesileyle öğrendik.
Artık kendi gazımız var diye propagandası yapılan kaynağın ancak küçük bir kasabayı ısıtmaya yeteceğini söylemişti uzmanlar aslında. Ama onlara inanmadık. Ayrıca söz konusu gazı çıkarma maliyetinin gazın kendi piyasa değerinden çok daha fazla olduğunu söyleyenler de çıktı. Onlara da itibar etmedik. Şimdi görüyoruz ki haklıymışlar.
“Kendi yolcu uçağımız yakında göklerde olacak” diye oy istendiği günden bu yana ise 10 yıl geçti. ABD’den 250 adet yeni yolcu uçağı alma girişimiyle ortaya çıktı ki bu konuda da doğru enformasyon verilmemiş millete.
Şu da var: Doğal yıpranmalar ve modellerin eskimesi dolayısıyla uçak filolarının yenilenmesine daima ihtiyaç oluyor. Bizim de milli havayolu şirketimiz THY için önümüzdeki yıllarda yeni uçaklar almamız gerekecek. Ama bu uçakların tamamını Boeing’den almak gibi bir zorunluluğumuz olmamalı. Uluslararası Af Örgütü tarafından Gazze’deki soykırıma destek sağlayan 15 ticari kuruluştan biri olduğu açıklanan bu şirketin tercih edilmesi bu açıdan da doğru değil. İsrail Hava Kuvvetleri tarafından Gazze’de kullanılan özel yapım bombaları da bu şirket üretiyor. Uluslararası insan hakları kuruluşları dünyadaki bütün devletlere Boeing gibi şirketlerle alışveriş yapmama çağrısında bulunuyor. Devlet boykotu isteniyor yani.
Bizde ise vatandaş birtakım şirketleri boykot etmeye çağrılıyor iktidar tarafından. İnsanlar bakkala, markete gittiklerinde gazozların, deterjanların markasına bakıyor bu yüzden. Ama hükümetimiz ihtiyaç duyulduğu söylenen 250 uçağı boykot edilmesi gereken şirketten alıyor.
Bunlar kolayca izah edebilecek çelişkiler değil… Kaan savaş uçağı konusu da öyle…
Problem şurada: Türk savunma sanayiinde çok önemli işler yapılıyor öteden beri. Ancak son dönemde bu işler siyasi propaganda malzemesi olarak kullanılmaya başladı. Dolayısıyla bilgi kirliliği, dezenformasyon ve bunlara bağlı olarak da vatandaşta kafa karışıklığı ortaya çıktı. Kaan’ın motorunun ABD’den alınacağı, bu motorun ise lisansının bile hazır olmadığı öğrenilince toplumda haklı bir tepki oluştu. Oysa meseleyi bu noktaya getirmemek, bunun için de milli duyarlık konularını siyaset malzemesi yapmamak gerekiyordu. Görüyoruz ki bu yanlış yoldan vaz geçmeye niyeti yok siyasilerimizin.
Dışişleri Bakanı Fidan’ın meseleyi gündeme getirmesinin ardından “ABD motor vermezse biz kendi motorumuzu yapıp devam edeceğiz” açıklamaları yapıldı. Bunlar kafa karıştırıcı sözler. Kuşkuları giderecek açıklamalar değil. Ortaya çıkan sorulara cevap değil. Kendi uçağımızın motorunu kendimiz yapabiliyorsak dışarıdan almak için niye uğraşıyoruz o zaman?
Netice itibarıyla, karşımızda iki ayrı -ve üstelik birbirine zıt- gerçeklik var. Hangisi doğru diye düşünüp bulmak bize kalıyor. Müşkil şu ki “birbirine zıt iki ayrı gerçeklik” yalnızca burada değil, ABD’deki muhataplarımızın dilinde de çıkıyor karşımıza.
Bir yandan ABD Başkanı Trump bizim cumhurbaşkanımız için fevkalade güzel övücü sözler söylüyordu. Mesela “Çok saygın bir lider. Herkes Erdoğan’a saygı duyuyor. Ben de öyle” diyordu. Ama aynı zamanda “Hileli seçimleri ondan iyi bilen yoktur” gibi ne manaya geldiği anlaşılmayan laflar da ediyordu. İkide bir “Ben istedim, hemen Rahip Brunson’u bıraktı” deyip duruyordu.
Diğer yanda ise Trump’ın adamları yine hepimizi rencide eden ifadeler kullanıyorlardı. Mesela biri “Bizimle beş dakika görüşebilmek için yalvarıyorlar” derken, öbürü “Onlara ihtiyaçları olan şeyi, yani meşruiyet vereceğiz” diyordu.
Bizimkilerin bunlara cevap vermekten imtina etmesi de ayrı bir meseleydi. Ancak vatandaşı tedirgin eden asıl husus kapının önünde edilen lafların kapalı kapılar arkasında konuşulanlarla uyumu konusunda ortaya çıkan kuşkular oldu.
Karşı taraf bizi takdir mi ediyor yoksa tehdit mi ediyor, bize dostluk mu gösteriyor yoksa düşmanlık peşinde mi diye düşünmeye başladık hepimiz. Tabii aynı zamanda “Hükümetimiz Washington’da ne verdi, ne aldı” sorusu da spekülasyon kaynağına dönüştü. Burada ciddi bir yanlış var. Dış politikanın iç politika konusu yapılmasıyla başlayan ve mevcut sürecin yönetilmesine kadar gelen ciddi bir yanlış.
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
18.09.2025
11.09.2025
9.09.2025
6.09.2025
4.09.2025
30.08.2025
23.08.2025
16.08.2025
12.08.2025